Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/208 E. 2018/995 K. 04.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/208
KARAR NO : 2018/995
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2017
NUMARASI : 2015/478 E. – 2017/175 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili ile davalı arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunu, müvekkilinin davalı şirket ortağı ve yetkilisi olan … ile sözleşme akdettiğini, …’un bu sözleşme kapsamında davalı şirketteki hisselerini müvekkiline devretmeyi vaat ettiğini, ancak bu şekilde bir devir yapmadığını, sözleşme akdedildikten sonra müvekkili şirketin 582.455,28 TL alacaklı göründüğünü, yine şirketin 120.668,61 TL senet borcunun bulunduğunu ve SGK’ya 850,50 TL borcu olduğunu öğrendiğini, davalı şirket yetkilisi …’un hisse devri mutabakat sözleşmesi imzalanmadan önce şirketin borçlu olmadığını beyan ettiğini, aynı zamanda müvekkilinden 30.000,00 TL aldığını, davalı şirket tarafından müvekkiline ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnameyle aradaki sözleşmeye istinaden devir işleminin tamamlanması için gereğinin yapılmasını, aksi halde aradaki sözleşmenin iptal edilerek 100.000,00 TL cezai şart ile birlikte her türlü zararın talep edileceğinin bildirildiğini, davalı şirketin sermaye artışına gittiğini ve buna ilişkin ana sözleşmede değişiklik yaptığını, davalının İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden 70.315,48 TL tutarında ilamsız icra takibi başlattığını belirterek, müvekkilinin söz konusu icra dosyasında borçlu bulunmadığının tespitine ve davalının alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; taraflar arasında 24.02.2014 tarihinde şirket hisse devir sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkilinin şirket hisselerinin tamamını devretmeyi kabul ettiğini, davacının buna rağmen devir işlemine yanaşmadığını, davacının, müvekkilinin Haliç Hastanesiyle yaptığı ön sözleşmeden vazgeçmesini sağlayarak kendi elinde bulunan tıp merkezi ruhsatının Haliç Hastanesine satışını gerçekleştirdiğini, şirket sermayesinin artırımının zaruri nitelikte olduğunu ve sözleşmesel ilişkiye girilmeden önce bu hususa ilişkin bilginin davacıya verildiğini, davacının sözleşmede belirlenen ödeme tutarını yerine getirecek mali gücü bulunmadığını, yine sözleşmede belirlenen cezai şart tutarını ödemek istemediğinden söz konusu davayı açtığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince; taraflar arasında davalının … .ve Tic.Ltd.Şti.’nin hisselerinin devri için sözleşme imzalandığı, ancak limited şirkette hisse devri söz konusu olduğundan, sözleşmedeki imzaların noter tarafından onaylanması gerektiği, ancak somut olayda noter onayının bulunmadığı, bu sebeple sözleşmenin geçersiz hale geldiği, sözleşme geçersiz olduğundan sözleşmede kararlaştırılmış olan cezai şart bedelinin de talep edilemeyeceği, bu sebeple takip konusu yapılan cezai şart bedelinden davacının sorumlu tutunamayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüne, İstanbul …İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; tarafların aralarında sözleşme imzaladıklarını, hatta davacı tarafça bu sözleşmeye istinaden kaparo niteliğinde bir ödeme yapıldığının da herkesin kabulünde olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli olarak davalıyı oyaladığını, devralma işlemlerini geciktirdiğini, davacı tarafın sözleşmenin akdi sırasında bilmediği herhangi bir işlemin davalı tarafından tesis edilmediğini ve şirketin borçlandırılmadığını, ayrıca feshedilen sözleşmenin akabinde davalı şirket hisselerinin başka bir şirkete devrolduğunu, yani şirketin devrini engelleyen herhangi bir durumun olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinafa cevap ve katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; akdedilen şirket hisseleri devir sözleşmesindeki edimlerin eksiksiz yerine getirileceği inancıyla davalıya 30.000,00 TL kaparo verdiğini, sözleşmenin akdinden sonra devredilecek şirketin nizamında bir takım borçlar olduğunun anlaşıldığını, davalının müvekkiline ihtarname gönderdiğini ve sözleşme gereklerinin yerine getirilmesini istediğini, davacının devreden …a süre vererek devir kapsamında gerekli işlemlerin yapılmasını beklediğini, ancak devredenin bu süre içerisinde sözleşme kapsamındaki edimlerini yerine getirmediğini ve davacı aleyhine icra takibi başlattığını, müvekkilinin 100.000,00 TL cezai şartın ödenmesi için İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, karşı tarafın takibe itiraz etmesi üzerine müvekkili tarafından Anadolu 3 ATM.2015/1068 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, davalının tamamen kendi iradesiyle Haliç Hastanesiyle yaptığı sözleşmeden vazgeçtiğini, İstanbul 10.ATM.’nin 2015/478 Esas – 2017/175 Karar sayılı gerekçeli kararında, davalı taraf aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesine ilişkin karar tesis edildiğini, ancak kararın yeterince gerekçelendirilmediğini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlattığını ve müvekkilinin borçlu olmadığını, davalı şirketin de dava konusu sözleşmeye taraf olmaması sebebiyle davalı şirket aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, davalı vekilinin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiş; katılma yoluyla istinaf talebinde ise, ilk derece mahkemesinin kötü niyet tazminatı talebinin reddi kararının kaldırılmasına ve icra takibindeki alacak miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere davalı şirket aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Uyuşmazlık; aynı zamanda davalı şirketin temsilcisi olan dava dışı kişinin, şirketteki paylarını devrettiği davacıya kendi adına verdiği taahhütnamenin şirketi bağlayıp bağlamadığı noktasında toplanmaktadır. Bu hisse devir mutabakat sözleşmesi altında davalı şirket müdürü dava dışı … isimli kişinin isim ve imzası bulunmakta, dosya içerisindeki ticaret sicili kayıtlarından da dava dışı …’un bahsi geçen sözleşmenin düzenlenme tarihi olan 24.02.2014 tarihinde davalı şirketin ortağı ve tek başına şirketi borçlandırıcı işlemler yapmaya yetkili olduğu anlaşılmaktadır.
Şirket yetkilisi…’un imzasının bulunduğu bu sözleşme ile şirket yetkilisi … diğer ortaklara değil, sadece kendisine ait olan hisseleri satmayı taahhüt etmektedir. Somut uyuşmazlıkta şirket ortağı ve temsilcisinin şirketi borçlandırıcı nitelikte bir hukuki işlem yapması sözkonusu değildir. Davalı şirketin hukuken ayrı tüzel kişiliği bulunması sebebiyle kural olarak dava dışı …. ile davacı arasındaki devir sözleşmesine taraf olmayan davacı şirket yönünden, anılan sözleşme geçerli değildir. Davalı şirketin müdürü olan dava dışı …’un şirketteki hisselerini davacıya devretmeyi taahhüt etmiş olmasına göre, devre esas mutabakat sözleşmesindeki edimlerin yerine getirilmemesi nedeniyle önceden verilen kaporanın ve sözleşmede kararlaştırılmış bulunan cezai şart bedelinin şirketten değil, dava dışı …’dan istenmesi gerekmektedir. Çünkü somut olayda dava dışı …’un şirket adına hareket ederek sözleşme imzalamış olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yargıtay da bir kararında (11. HD., 17.09.2001, E. 4114, K. 6824), devir vaadi karsılığında doğan alacak nedeniyle açılacak davanın hisse devrinde bulunan kişilere karşı açılabileceği, davacı sirket tüzel kisiliğinin hisse devri sözlesmesinde taraf olmadığı ve hissesini devretme taahhüdü altına giren devreden sirket ortağı adına takip yapamayacağını içtihat etmiştir.
İlk derece mahkemesinin hisse devir sözleşmesinin resmi şekil şartını taşımadığı konusundaki tespitleri de yerindedir. Her ne kadar davalı şirket davaya konu icra takibinde takip alacaklısı olarak gösterilmiş olsa da takip dayanağı sözleşmede takip başlatan şirketin taraf olarak yer almadığı, tarafı olmadığı bir sözleşmeye dayanarak şirketin hak talebinde bulunamayacağı açıktır. Bu nedenle davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetli olup davalı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmelidir.
Davacının istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirmede; davaya ve takibe esas sözleşme geçersiz olduğu gibi, tacir olan davacının, tarafı olmadığı bir sözleşmeye dayalı olarak takip yapmış olması karşısında; davalı şirketin icra takibine girişmekte haksız ve kötüniyetli olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda, davacı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için İİK.m.72 f.5 uyarınca yasal koşulların gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince, davacının kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş olması hukuka aykırı bulunmuş olup davacı vekilinin istinaf başvurusu kabul edilmiştir.
Buna göre, davacının takip talebindeki alacak tutarı olan 70.315,48 TL’nin takdiren % 20’si olan 14.063,00 TL kötüniyet tazminatı ödemesine ilişkin karar vermek gerektiğinden yerel mahkemenin istinafa konu kararının kötüniyet tazminatı yönünden düzeltilerek bu hususta esas hakkında yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK.m.353/1.b.1-2. uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kötü niyet tazminatı talebi yönünden düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine,
B-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;
1-Davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-İİK.m.72 f.5 uyarınca davacı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile takip konusu alacağın takdiren %20’si oranında hesaplanan 14.063,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar tarifesine göre alınması gereken 4.803,25 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.200,82 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.602,42 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, kabul edilen dava değeri üzerinden hesap olunan 8.084,70 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan peşin harç, başvuru harcı, vekalet harcı, bilirkişi ücretleri, posta, tebligat ve müzekkere masraflarından oluşan toplam 2.158,12 TL yargılama masraflarının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı tarafından belgelendirilen bir yargılama masrafı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
8-İstinaf harç ve giderleri yönünden;
a-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
b-Bakiye 3.602,00 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
c-Davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
d-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 85,70 TL’nin Hazineye gelir kaydına,
e-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin istinaf harcının talep halinde davacıya iadesine,
f-Davacı tarafından İstinaf başvurusu için yapılan 85,70 istinaf başvuru harcı gideri, 31,50 TL posta ve tebligat masrafları olmak üzere toplam 117,20 TL istinaf yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
G-İstinaf yargılaması dosya üzerinden yapıldığından, ayrıca vekalet ücreti tayinine yer olmadığına dair;
HMK 353/1.b. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04/10/2018 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.