Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2055 E. 2020/957 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2055
KARAR NO: 2020/957
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2017
NUMARASI: 2014/883E. 2017/642K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle kısmen kabul kısmen reddine ilişkin verilen hükme karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 01/01/2007 tarihli ticari vekillik sözleşmesi gereğince müvekkilinin 5 yıl süreyle ticari vekillik yaptığını, taraflar arasındaki sözleşmenin tek taraflı ve haksız olarak davalı tarafından gönderilen Beykoz … Noterliğinin 30/03/2012 keşide tarihli … Nolu yevmiye no’lu ihtarnamesiyle sonlandırıldığını, sözleşmenin tek taraflı feshinin usule hukuka ticari örf ve adetlere aykırı olduğunu … Kargo Giyimkent Şubesi taraflar arasında sözleşmenin akdedildiği günlerde kurulan ve yeni açılan bir şube olduğunu, müvekkilinin ticari vekilliğini üstlendiği ilk günden itibaren büyüyerek geliştiğini, tüm acenta ve şubeler içeresinde en gözde şubelerden birisi olduğunu, kısa zamanda yeni açılan bir şubenin bu derece büyümesini ve cirosunun da bu kadar büyümesinin artması karşısında gerek bölge müdürlüğü gerekse genel müdürlük tarafından şube üzerinde bilinmeyen hesaplar yapılmaya başlandığını ve müvekkili ticari vekilin şubeden uzaklaştırılması ve kendi adamlarını şubeye yerleştirmesi için çabalara başlandığını, müvekkiline karşı önyargılı tavırlar sergilendiğini, bu davranışların şubenin gelişimini yavaşlattığını, tüm bu olumsuzluklara rağmen şubenin iş kapasitesinin arttırıldığı … Kargonun ticari ünvanına yakışır bir şekilde Giyimkent çevresinde birimsel ve kurumsal olmak üzere ciddi bir müşteri portföyü oluşturduğunu, ancak Giyimkent Şubesinin hızlı gelişim karşısında davalı şirketin bu durumu görerek ve sözleşmeyi fesih yoluna gittiğini, sözleşmenin feshinin hukuka aykırı olduğunu, Giyimkent gibi büyük ve kapsamlı kargo işi yapan şirketin devrinin 2 gün içerisinde yapılmasını istenmesinin kötü niyetli olduğunu, netice itibariyle müvekkil ile davalı şirket arasında akdedilen 01/04/2017 tarihli ticari vekillik sözleşmesi gereğince davacı adına tahakkuk eden tüm alacakların belirlenmesini ve avans faizi ile birlikte tahsilini haksız azil ve davalının kusurlu davranışı sebebiyle müvekkilin uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini sözleşme gereğince davalıya ödenen tüm nakdi teminatların haksız fesih tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte ödenmesini ve gayri nakdi teminat olan 150.000 bin Amerikan Doları bononun iadesini, İstanbul Esenler … … Ada … parsel üzerinde tescil edilen ipoteğin kaldırılmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesi hususlarında karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı tarafından dava konusunun belirsiz alacak davası olarak belirtildiğini, dava dilekçesinde sonuç ve istem kısmında belirli bir alacak kısmından bahsedilmediği, dava değeri olarak belirtilen 25.000 TL’nin neye göre belirlendiğinin açık olmadığını, şubenin yönetiminin tamamen davacının kardeşi … tarafından yapıldığını, davalının bayilik sözleşmesinin 2,6,8 ve 8. maddelerine aykırı davranışlar sergilemiş olması sebebiyle sözleşmenin haklı sebeple taraflarınca sona erdirildirildiğini, sözleşme sona erdirilirken de karşı tarafa makul sürenin tanındığını, davacının iddialarının afaki olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Mahkememizce yapılan değerlendirmede taraflar arasındaki sözleşme süresinin 5 yıl olması, fesih tarihi itibariyle sözleşmede belirtilen 5 yıllık sürenin dolmuş olması, dolayısıyla davalı tarafın sözleşmeyi devam ettirmeye zorlanamayacağı, bu nedenle davalı yanca taraflar arasındaki ticari vekillik sözleşmesinin feshinde haksız bir yön bulunmadığı, bu kapsamda davalı tarafın manevi tazminat talebinin yerinde olmadığı, davacının maddi zarar taleplerine ilişkin olarak ise maddi tazminat olarak talep edilen 20.500,00-TL’nin bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere sabit görülmemesi nedeni ile bu talebin de yerinde olmadığı, bununla birlikte bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davacının davalıdan dayanaksız mahsuplar nedeni ile 45.744,57-TL alacaklı olduğu, davacı yanın bu talebinin yerinde olduğu, davacının dava dilekçesindeki diğer taleplerinden vazgeçtiği hususu dikkate alınarak… ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile davacının manevi tazminat talebinin reddine, davacının 20.500 TL’lik maddi tazminat talebinin reddine, davacının sözleşmesel ilişkiden kaynaklanan 45.744,57 TL alacağının ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının diğer taleplerine ilişkin davasından vazgeçmesi nedeniyle diğer tüm taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalının sözleşmenin ” süre bitimi ” sebebiyle feshettiğine dair herhangi bir iddia ve beyanı olmamasına rağmen bu yönüyle kaldırılması ve davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğine dair iddia ve beyanlarını somut delil ve belge ile ispat edememesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi kanaatle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davalının, sözleşme gereğince müşterilerden alınan çek ve senet gibi kıymetli evrakı, davacıdan alacaklarına mahsuben teslim almış ve vadesinde evrakların ödenmemesi halinde ise müvekkili davacının alacaklarından nakden ve defaten mahsup yaparak kendi alacağını peşinen tahsil etmiş olduğunu, buna karşılık davacının ödenmeyen müşteri çek ve senetlerini işleme koyması için evrak asıllarını davacıya zamanında teslim etmediğini ve alacakları temlik etmediği gibi yine davalı bu kıymetli evrakların dava yada icra takibi yoluyla tahsil işlemlerinin takibini de yapmayarak ( Bakırköy … İcra Müd. … E. dosyası işlem görmediğinden 2013 yılında takipsizlik nedeniyle işlemden kaldırılmıştır. ) müvekkilini bu şekilde maddi zarara uğratmış olduğunu, Sözleşmenin haksız, usule ve yasaya, ticari örf ve adetlere aykırı şekilde feshinden dolayı; müvekkilinin mevcut esnaf çevresinde, kendi aile ve iş ortamında sanki kapı dışarı edilircesine hatta kendisi daha iş yerine dahi gelmeden çalışma masasına başka birisinin oturtulması, kullandığı bilgisayarının şifresinin değiştirilmesi ve yine o gün şubeyi teslim almaya gelen şube yöneticilerinin tavır ve davranışları sebebiyle derin bir üzüntü yaşadığını ve manevi olarak zarar görmüş olduğunu, bu nedenle manevi tazminat talebinin kabulü gerektiğini, Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı gözetildiğinde, davacının tüm alacaklarına sözleşmenin haksız olarak feshedildiği tarihten itibaren avans faizi talep edilmiş olmasına mahkemece, talep artırım dilekçesinin verildiği tarihin davanın ıslahı olarak değerlendirilmesi ve sözleşme kapsamındaki alacaklara uygulanacak faize bu tarihin esas alınmasının da hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kısmen kabul kısmen red kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştin. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olarak, dava konusu hukuki ilişkinin temel kaynağı olan sözleşme yeterince incelenmeksizin ve bu konudaki itirazlar göz ardı edilerek davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tanzim edilmediği de belirtildiği halde yine de müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarının tamamına itibar edilmeksizin tanzim edildiğini, Bilirkişi heyetinin dayanaktan yoksun gördüğü faturalara ilişkin tüm açıklamaların taraflarca imzalanan Ticari Vekillik sözleşmesinde yer almakta olup, tüm bunları itirazi kayıt koymaksızın kabul eden davacının haksız itirazlarına itibar edilmemesi gerektiğini, Bilirkişinin dayanağı olmadığını iddia ettiği “akaryakıt mahsupları” kesintisinin taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 21/b maddesinden kaynaklanmış olduğunu, “Akaryakıt Mahsupları, Personel Kıdem Tazminatı, Elektrik Gideri Yansıtma, Hasar Tazminatı Yansıtma, Fesih Acente” açıklamaları ile kesilen faturaların müvekkilinin cari hesap kayıtlarında yer alıp davacının cari hesap kayıtlarında yer olmamakla birlikte yalnızca davacının itirazının bulunması nedeniyle hesaplamaya dahil edilmediğini,Müvekkili şirketin indirim sağlayabilmek amacıyla kendi anlaşmasının bulunduğu kurumlardan akaryakıt alarak buna ilişkin ücreti de davacının alacaklarından mahsup ettiğini, bu durum taraflar arasında imzalanan “Ticari Vekillik Sözleşmesi”nin 21/b) maddesinde de belirtilmiş olup, davacının basiretli tacir sıfatıyla kabul ettiği işbu duruma sonradan itiraz etmesinin dürüstlük kuruluna aykırılık teşkil ettiğini, davacının kendi çalışma alanına ve çalıştırdığı motorlu araçlarda herhangi bir mazot/benzin harcamasının kendi adına yapılıp yapılmadığının tespitinin gerekli olduğunu, davacının kendi akaryakıtını kendisinin aldığına ilişkin herhangi bir belge bulunamıyorsa bir kargo taşımacısının böyle bir giderinin hiç bulunmadığı düşünülemeyeceğinden bu durumda da müvekkil şirket tarafından yapılan mahsupların dayanağı ve doğruluğunun ortaya çıkacağını, Elektrik gideri yansıtma açıklamalı mahsubun dayanağını taraflar arasındaki sözleşmenin 18. ve 11. maddelerinin oluşturduğunu, yapılması gerekenin ilk derece mahkemesince elektrik gideri yansıtma açıklamalı mahsubun yapıldığı aya ilişkin olarak elektrik giderinin ne şekilde ödendiğinin araştırılması olması gerektiğini, Taraflarca akdedilen sözleşmenin 9.maddesinde “… … KARGO hasar ve zayiden tazmin bedellerini vekilin ücretinden keser.”; hükmünün bulunduğunu, yine sözleşmenin 11.maddesinde: ticari vekilin mevzuat ve genel düzenlemelerle ilgili ödemesi/yatırması gereken ücretler hakkında gereğini yapmadığı durumlarda müvekkilin ücretten kesinti yapma hakkının açıkça düzenlenmiş olduğunu, bilirkişi heyeti tarafından yapılan incelemede ilgili sözleşme hükümlerinin dahi değerlendirilmemiş olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle ortaya çıktığı söylenilen maddi manevi tazminatların, bu sözleşme kapsamında davacı bayi adına tahakkuk eden alacakların tahsili, sözleşme gereğince davacı bayi tarafından davalıya ödenen tüm nakdi teminatların geri ödenmesi, gayri nakdi teminat olan 150.000 bin Amerikan Doları bononun iadesi ve İstanbul, Esenler’de kain … Ada … parsel üzerinde tescil edilen ipoteğin kaldırılması taleplerini içermektedir. Davacı vekili 9.12.2013 tarihli celsede ipoteğin fekki ve teminat senedi hususundaki davasından vazgeçmiş olduğuna ilişkin imzalı beyanda bulunmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı dava dilekçesinde, 01.04.2007 tarihli ticari vekillik sözleşmesi ile davacı adına tahakkuk eden alacakların belirlenmesi ve belirlenen alacakların tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tarafına ödenmesine, ortaya çıkan zararlarından ötürü maddi ve manevi tazminatın ayrı ayrı hesaplanarak 02.04.2012 tarihinden itibaren avans faizli birlikte tarafına ödenmesini ve yine müvekkili tarafından 01.04.2007 tarihli sözleşme kapsamında davalıya ödenen tüm nakdi teminatların haksız fesih tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini, gayri nakdi teminatlarda 150.000 USD’lik bononun tarafına teslimine ve İstanbul Esenlerdeki … ada ve … parsel üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını talep etmiştir. Bu kapsamda davacı davasını belirsiz alacak davası olarak açmıştır. UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede, davacının dava açarken dava değerini 25.000,00 TL olarak gösterdiği ve dava değeri üzerinden 371,25 TL peşin harç yatırdığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili, 19.02.2014 tarihli celsede dava dilekçesindeki dava değerini 25.00,00 TL olarak belirttiklerini, bunun 20.000,00 TL’sinin maddi, 5.000,00 TL’sinin manevi tazminat olduğunu beyan etmiş, beyanınını imzası ile onamıştır. Davacı vekili bilirkişi ek raporuna karşı beyan ve ıslah dilekçesi başlıklı 05.03.2016 tarihli dilekçesinde, maddi tazminat taleplerinin dayanağının taraflarına iade edilmeyerek tahsil edilmeyen çeklerin toplamı olduğunu, başlangıçta 5.000 TL maddi tazminat talep ettiklerini, şuan için maddi tazminat değerinin 15.500 TL artırarak 20.500 TL’ye çıkardıklarını, sözleşmeden kaynaklanan alacaklarının toplamını ise 45.744,57 TL olarak belirlediklerini, böylece dava değerinin 86.244,57 TL olduğunu, bunun 20.000 TL’sinin de manevi tazminat olarak ileri sürdüklerini, sonuç olarak 20.500 TL maddi tazminat, 45.744,57 TL sözleşmeden kaynaklı alacak, 20.000,00 TL’de manevi tazminat talep ettiklerini beyan etmiştir. UYAP sistemi üzerinden yapılan araştırmada davacı vekilinin 22.06.2016 tarihinde tamamlama harcı adı altında 1.045,90 TL yatırmış olduğu anlaşılmaktadır. Davalı vekili 22.03.2016 havale tarihli ıslah dilekçesine karşı beyan ve itirazlarının sunulması başlıklı dilekçesinde, davacının dava açarken fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığını, 19.02.2014 tarihli celsede davacı vekilinin imzalı beyanın davanın ıslahı şeklinde anlaşılması gerektiğini, dolayısıyla davacının dava dilekçesi kapsamındaki 1 nolu talebi olan sözleşme kapsamındaki tahakkuk eden alacaklarının belirlenmesi ve tahakkuk tarihinden itibaren ödenmesi gereken alacak talebinden feragat etmiş olduğunu, dolasıyla davacının ikinci kez ıslah yapmasının mümkün olmadığını beyan etmiştir. Yani davalı vekiline göre davacı vekili 19.02.2016 tarihli duruşmada feragat etmiş olduğu 45.744,57 TL tutarındaki sözleşmeden kaynaklı alacak talebini ıslah dilekçesi adı altında ikinci kez yeniden ileri sürmüştür. Belirsiz alacak davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilmesi mümkündür. Davacı, sınırlama ve yasağa tâbi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur (Bkz; Yargıtay 21.HD.T10.07.2017, 2016/13009E,2017/2956 K sayılı ilamı). Somut olayda davanın başlangıçta tahsil amaçlı belirsiz alacak davası olarak açıldığı anlaşılmakla, davacı vekilinin 19.02.2014 tarihli duruşma sırasındaki beyanının hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında ilk derece mahkemesince verilen arar karar üzerine dava dilekçesini açıklama amacıyla yapıldığı ve talep arttırım olarak kabul edilemeyeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Zira davacı vekili, bilirkişi ek raporuna karşı beyan ve ıslah dilekçesi başlıklı 05.03.2016 tarihli dilekçesinde 19.02.2014 tarihli dilekçesinde yer alan 20.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL’sinin manevi tazminata ilişkin talepleriyle dava dilekçesinde yer alan sözleşmeden kaynaklı tazminat talebine ilişkin tutarlarda arttırım yoluna giderek arttırmış olduğu miktar üzerinden harç yatırmıştır. Talebin ilk kez bu dilekçeyle artırıldığının ve dolayısıyla HMK’nın 107.maddesine aykırı bir usul işleminin bulunmadığının kabulü gerekir. Ancak davalı vekili istinaf başvurusunda davacı vekilinin 19.02.2016 tarihli duruşmada feragat etmiş olduğu 45.744,57 TL tutarındaki sözleşmeden kaynaklı alacak talebini ıslah dilekçesi adı altında ikinci kez yeniden ileri sürmüş olduğunu beyan etmişse de 09.12.2013 tarihli celsede davacı vekili, “…biz ipoteğin fekki ve teminat senedinin iadesi hususundaki talebimizden vazgeçiyoruz, diğer yönlerden davamıza devam ediyoruz, diğer hususlarda sulh olmadık” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacının alacak ve tazminat talebinden vazgeçme beyanı yoktur. Davacının davalı … Kargo’nun Giyimkent Şubesinin ticari vekilliğini üstlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin dava dilekçesindeki iddiası, davalının hukuka aykırı davranışları sebebiyle müvekkilinin ticari vekilliğini yapmakta olduğu şubenin gelişiminin engellendiğini, müvekkilinin kendi çabalarıyla Giyimkent Şubesinde ciddi bir müşteri portföyü oluşturduğunu, bunun üzerine davalı şirketin şubenin yönetimini kendi adamlarına vermek için haksız sebeplerle ticari vekillik sözleşmesini feshetmiş olduğu hususuna dayanmaktadır. Davalı cevap dilekçesinde, şubenin yönetimini davacının kardeşi … tarafından yürütüldüğünü, davacının aradaki bayilik sözleşmesinin 2.6.7. ve 8.maddeleri ayırıkı davranışları nedeniyle sözleşmenin sona erdirildiğini, sözleşme feshedilirken davacıya devir için makul sürenin tanındığını beyan etmektedir. Tüm dosya kapsamında yapılan yargılama sonucu, taraflar arasında 01.04.2007 tarihinden itibaren başlamak üzere 5 yıl için geçerli olan ticari vekillik sözleşmesinin imzalanmış olduğu görülmektedir.
Taraflar arasındaki ticari vekillik sözleşmesinin 2.maddesinde, yapılan düzenlemede ” Vekilin … Kargo yönetmelik ve şubelerle ilgili yönetmelik ve talimat hükümlerine, … Kargo’nun yönetim kurulu kararlarına, genel müdürlük ve bölge müdürlük kararlarına ve bundan sonraki bildirilecek talimat hükümlerine tam olarak uymayı, iş ve işlemleri bu hükümlere göre yürütmeyi aykırı davranışların azil nedeni sayılacağını kabul ve taahhüt eder. Aykırı durumların tespiti halinde … Kargo azil hakkını kullanır ” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. 6.madde ise gelen kargoların teslim alınması ile ilgili sorumluluklar adı altında düzenlemelere gidilmiştir. Söz konusu maddenin c bendinde ” aktarma merkezinden kargoların teslim alınması ile ilgili gecikme yaşandığında birinci gün ihtar verilir, ikinci gün o gün gelen kargo hak edişinin iki katı cezai şart uygulanır ve vekalet ücretinden kesilir. Gecikme üçüncü gün de devam eder ise … kargo isterse vekili azleder ve bu gecikmeden doğan zararlarını 10 ve11.maddede belirlenen koşullarla tahsil eder. ” şeklinde düzenleme kaleme alınmıştır. 7.maddede giden kargoların alıcı adreslerine göre … Kargo’nun belirlediği doğru varış merkezine sevkine ilişkindir. 8.maddenin a bendinde ”… kargo adına giden kargoları kabul etmek ve gelen kargolara zamanında alıcılarına teslim etmek vekilin ana görevidir… ” şeklinde düzenleme yapılmıştır.Beykoz …Noterliği’nin 14.12.2011 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesi incelendiğinde, keşide edenin … Kargo, muhatabın davacı olduğu, ihtarnamenin konusu 01.01.2004 tarihli bayilik sözleşmesinin oluşturduğu, sözkonusu ihtarnamede vekilin kargo hizmetinin aksamaması için temin etmesi zaruri olan aracın ihtarın tebliğine müteakip derhal teminine aksi taktirde aradaki vekillik ilişkisinin yeniden değerlendireceği hususunun bildirildiği görülmektedir. Yine … Kargo tarafından davacıya gönderilen 2 Ocak 2012 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamede davacının 01.04.2007 tarihli ticari vekillik sözleşmesine aykırı davranışlarda bulunduğunu ve bu bağlamda irsaliye numarası belirtilen üç adet kargonun yerine fiilen gelmediği halde teslim yapılmış gibi gösterildiğinin tespit edildiği, bu sebeple davalı muhataba söz konusu ihtarname ile yazılı uyarı gönderildiği anlaşılmaktadır. … Kargo tarafından davacıya gönderilen 24 Şubat 2012 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamede ise 8 Şubat ve 15 Şubat tarihinde yapılan olağan operasyon denetimlerinde alıcısına teslim edilmeden teslim düşülen 13 kargonun olduğu, adresten alınan 187 adet kargonun aynı gün çıkışlarının yapılmadığı, devir kargo kontrollerinin yapılmadığı, sisteme eksik ve hatalı adres girildiği, kargolananın okutularak kayıt altına alınmadığı şeklinde tespitlerin yapıldığı, söz konusu türden vakaların tespiti halinde herhangi bir ihbar ve ihtar yoluna gidilmeksizin ticari vekilliğin feshedileceği bildirilmiştir. Dosya kapsamındaki Beykoz …Noterliğinin 11.05.2012 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesinin incelenmesinde, keşide edenin … Kargo … A.Ş., muhatabın … olduğu, ihtarname konusunun şubede yapılan denetim sonucu kasa açığının bulunduğu, süreklilik arz eden uygunsuz ve itibar zedeleyici ticari ilişkisinin fesih ile sona ermesine karar verildiği, kasa açığı olarak tespit edilen tutar düşüldükten sonra muhatabın cari hesap alacağının 34.860,62 TL olduğu, tahsil edilen ancak henüz vadesi gelmeyen çeklerin karşılıksız çıkması halinde bu tutarların muhataptan tahsil edileceği hakkının saklı tutulduğu muhataba bildirilmiştir. Davacı vekilinin ilk derece yargılama aşamasında dinlenin tanığı … davalının acenteliğini yaptığı iş yerinde fesih tarihine kadar yaklaşık 6 ay kadar çalıştığı, çalıştığı süreç içerisinde …’nin müdürlük görevini ifa ettiğini, şubenin tahsil etmediği faturaları tahsil etmiş gibi hesaptan düştüğünü, yine teslim edilmeyen kargoları teslim edilmiş gibi gösterildiğini, bölge müdürlüğünde finans bölümünde çalışan bir şahıs tarafından davacının kaşesinin şube işleri için kullanıldığına şahit olduğunu, şubede yeterli personel ile çalışılmadığını beyan etmiştir. Yargılama aşamasında dinlenen … davacının ticari vekillik sözleşmesinin gereklerini yerine getirmediğini doğrular nitelikte beyanda bulunmuştur. Taraflar arasında düzenlenen 01.04.2007 tarihli “Ticari Vekillik Sözleşmesi’nin” 01.04.2007 tarihinde düzenlendiği, sözleşmenin süre başlıklı 1.bölümünde “vekilliğin tarihi 01.04.2007 dir. Süre beş yıldır. Beş yıl için verilen vekalet, vekilin azli ile sona ermiş olmadıkça beş yıl süre ile geçerlidir. ” düzenlemesi bulunmaktadır. TBK’nun 551.maddesi gereğince, ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir. Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez. Aynı Kanunun 554. maddesinde ise, işletme sahibi, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet, ortaklık ve benzeri sözleşmelerden doğan hakları saklı kalmak koşuluyla, her zaman geri alabilir. İşletme sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya ölümü, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkisini sona erdirmez düzenlemesi bulunmaktadır. Belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olaya bakıldığına, beş yıl süre ile düzenlenen ticari vekillik sözleşmesinin yeniden uzatılmadığı, bu durumda, davalının belirsiz süreli hale gelen sözleşmeyi anılan madde kapsamında feshinin erken fesih sayılamayacağından davacının bu yöne ilişkin istinaf istemi yerinde değildir. Sözlemenin davalı yanca feshinin haksız fesih niteliğinde bulunmaması ve fesih nedeniyle davacının kişilik haklarının zedelendiğinin kabul edilemeyeceği, TBK’nın 58. maddesindeki manevi tazminat koşullarının oluşmaması nedeniyle manevi tazminatın reddine ilişkin mahkeme gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf istemi de yerinde değildir. Davacının maddi tazminat talebinin reddine dair ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçisi isabetli olup davacının bu konuya ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Diğer yandan sözleşme kapsamında verilen … Tekstilkent Şubesine ait 14.000 TL tutarındaki 20.11.2010 vade tarihli … çek nolu çek … imzasına teslim edildiği, …. Ltd Şti’nin keşidecisi olduğu, 05.02.2011 vade tarihli 6.500 TL tutarlı çekin karşılıksız çıkması sebebiyle Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe geçildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda çeklerin tahsil edilmemesi karşısında alacağın hesaplanmasında dikkate alınmaması yerinde görülmüştür. Davalı taraf, yargılama aşamasında davacı alacağından mahsubu gerektiğini savunduğu personel kıdem tazminatları, elektrik gideri yansıtma faturası, hasar tazmini yansıtma faturaları ile ilgili olarak kanıt sunmamış olup, mahkemece bu tür giderlerin davacının alacağından mahsup edilmemesinde bir usulsüzlük bulunmadığından davalının istinaf istemi de yerinde değildir. Davalı vekili, akaryakıt yansıtma faturalarının davacının alacağından düşülmesi gerektiğini savunmuş ise de bu konuda ispat yükü davacıda olup davacının akaryakıt alımlarının davalı tarafından ödendiğini gösteren somut deliller sunulmadığından, bu konudaki istinaf nedeni de yarinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının ve gerekçesinin usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından, tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-2.343,60 TL bakiye istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaldına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 6-Karar kesinleştikten sonra, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24.09.2020 tarihinde, oy çokluğuyla ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, her iki taraf yönünden istinaf konusu taleplerin değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY Davacı vekili 27.05.2012 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde, 2 adet çek sureti ibraz etmiş ve bu çeklerin müvekkili tarafından 3.kişi konumundaki firmalardan bayilik görevini ifa ederken alındığını öne sürmüştür. Dosya kapsamındaki 07.02.2011 tarihli tutanaktan anlaşılacağı üzere Tekstilkent Şubesine ait 14.000 TL tutarındaki 20.11.2010 vade tarihli … nolu çek … imzasına teslim edilmiştir. … Ltd Şti’nin keşidecisi olduğu, 05.02.2011 vade tarihli 6.500 TL tutarlı çekin karşılıksız çıkması sebebiyle Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile yasal takibe geçildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili dosya kapsamındaki beyanlarında müşteriden alınan çekin davalı tarafından müvekkiline teslim edilmesinin çekin tahsil edildiği anlamına gelmeyeceğini, çünkü çeklerin … Kargo namına düzenlendiğini dolayısıyla müvekkilinin bunları takibe ya da davaya konu yapmasının söz konusu olmayacağını beyan etmektedir. Az yukarıda bahsi geçen iki çeke ilişkin olarak davalı vekili 09.08.2017 tarihli beyan dilekçesinde sözleşmenin 17/c maddesi uyarınca vekilin vadesi geçmiş ve tahsil edilememiş fatura bedellerinden sorumlu olacağı savunması karşısında ilk derece mahkemesince hem sözleşmenin bahsi geçen maddesi irdelenmek suretiyle hem de keşideci şirketlere müzekkere yazılarak çekler karşılığında davalı şirkete herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının da sorulması gerekmektedir. 25.02.2015 tarihli bilirkişi raporunda 9.535,97 TL tutarındaki akaryakıt mahsupları ile, 36.208,60 TL tutarındaki personel kıdem tazminatı, elektrik gideri yansıtma faturası, hasar tanzim yansıtma fatura, fesih acente açıklamalı faturalarının dayanaklarının davalı tarafından ortaya konulamadığı yönünde değerlendirme yapıldığı ve ilk derece mahkemesinin de kararına bu değerlendirmeleri esas aldığı anlaşılmakla; davalı vekili 09.08.2017 tarihli esas hakkındaki beyan dilekçesinde personel kıdem tazminatı, elektrik gideri yansıtma faturası, hasar tanzim yansıtma fatura, fesih acente açıklamalı faturaların dayanağı olarak sözleşmenin 39.maddesine dayanmakta ve vekil ile … Kargo arasında çıkacak uyuşmazlıklarda kargo şirketinin ticari defterlerinin geçerli olacağı düzenlemesi karşısında müvekkilinin ticari defterlerine itibar edilmesi gereğinden bahsetmektedir. İlk derece mahkemesince sözleşmenin bahsi geçen maddesi hiç bir şkilde irdelenmeden hüküm kurulmuştur. Akaryakıt mahsuplarına ilişkin fatura hususunda davalı ilk derece yargılaması aşamasında bilirkişi ek raporuna itiraz dilekçesinde toplu akaryakıt alımında müvekkiline indirimli fiyat uygulandığını bu kapsamda müvekkilinin akaryakıt alarak sonrasında faturaları davacıya yansıttığını beyan ederek ek rapora itiraz etmiştir. Davalının bu itirazı karşısında akaryakıt alımı yapılan firmalara müzekkere yazılarak faturalar karşılığında davacıya akaryakıt teslimi yapılıp yapılmadığının sorulması gerekirken bu konuda araştırma yapılmamış ve eksik inceleme ile dosya neticelendirilmiştir. Bahsi geçen sebeplerle eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinden sayın çoğunluğun kararına muhalifim.