Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2054 E. 2020/956 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2054
KARAR NO: 2020/956
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2018
NUMARASI: 2014/333E. 2018/217K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; davalı … müvekili şirkette finans müdürü olarak çalışmakta iken keşide edilen 13 adet çekin karşılıksız çıktığının, kendilerine bildirildiğini, yapılan incelemede bu çeklerin davalı …’un kendi hesabına ait şahsi çekler olduğunun belirlendiğini, kartondaki çek fotokopileri ile karşılaştırma yapıldığında birbirine uygun olmadığının kartondaki kopyalarının davacı çekleri olup, ödeme tarihlerinin yaklaşık 2 ay öncesine ait olduğunu belirlendiğini ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının suç duyurusunda bulunulduğunu, yapılan incelemede müvekkili şirketin davalı bankanın Şişili şubesinin … sayılı hesabından keşide edilen çeklerin, davalı … tarafından silinebilir mürekkep ile doldurulduğunu ve ikinci imza için diğer yetkiliye sunulduğu, doğru bilgiler içeren çeklerin ikinci yetkili tarafından imzalanarak alacaklılara teslim edilmek üzere davalı …’a verildiğini, …’un ikinci imzayı tamamlayıp fotokopi alarak çekleri ödeme kartonuna taktığını, daha sonra çeklerde lehtar bölümündeki alacaklı isimleri olan … A.Ş. ve … A.Ş. ibarelerini silerek yerine “hamiline” ibaresini yazdığını, tarihleri geldiğinde tahsil etmek üzere kendisinde sakladığını, daha sonra bankanın Harbiye şubesindeki kendi hesabına ait çek defterinden aynı şirketleri lehtar göstererek 2 ay ileri ödeme tarihli yazılı çekleri keşide ederek alacaklı şirketlere teslim ettiğini, tahrifatlı olan “hamiline” çeklerin ödeme günü geldiğinde davalı … tarafından diğer davalı bankaya ibraz edildiğini, çek bedellerinin …’a ödendiğini, çekleri ödeyen banka çalışanın da bu durumdan haberdar olduğu, …’un kendi hesabından keşide ettiği ve alacaklılara teslim ettiği sahte ciro imzasını içeren 13 adet şahsi çekin şirket alacaklıları tarafından ibraz edildiğinde karşılıksız çıktığını ve ödenmediğini, müvekkilinin 13 adet çek ile alacaklı şirketlere ödeme yapamamış olduğundan toplam 4.075.512,59 TL tutarındaki borcunu alacaklı şirketlere ödemek zorunda kaldığını, tahrifatlı 13 adet çekin de davalı …’a ödendiğini, bu nedenle müvekkilinin 2 kez zarara uğradığını, davalı … hakkında ceza davasının açıldığını, olayda davalı bankanın ağır ihmalinin bulunduğunu, banka çalışan …’in de davalı … ile hareket etmiş olabileceğini belirterek, müvekkilinin uğradığı 4.075.512,59 TL tutarındaki zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı banka vekili savunmasında özetle; …’un davacı şirketin ortağı ve finans müdürü olduğunu, tüm işlemlerin davacının bilgisi onayı ve gözetiminde yapıldığını, 25 yıldır şirket çalışanı olduğunu, davacı tarafından gerekli dikkat ve özen gösterilmediğinden oluşan zararın müvekkili bankadan istenilemeyeceğini, çekte tahrifat yapan kişinin davacı çalışanı olduğundan TTK’nın 724. maddesi gereğince bankanın sorumlu tutulamayacağını, banka tarafından yapılan tüm işlemlerinin finans müdüründen gerekli onay alınarak gerçekleştirildiğini, davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … savunmasında özetle; davaya konu tüm olay ve uygulamaların şirketin bilgisi dahilinde ve şirketle yapılan mutakabat sonucunda gerçekleştiğini, resmi kayıtlara intikal edilemeyen bazı giderleri karşılamak üzere şahsi çekler kullanılarak şirkete finans sağlandığını, bu uygulamanın uzun yıllardır devam ettiğini, bahsi gelen çeklerin 13 tanesi dışında hepsinin müvekkilinin kendi hesabından ödendiğini, davacının bu uygulama ile zarar etmeyip kâr sağladığını, müvekkilinin banka hesabı incelendiğinde hiçbir şekilde kazanç sağlanmadığının belirleneceğini, ceza davasının bekletici sorun yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İddia, savunma dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davacı şirkette 2001 yılından itibaren finans müdürü olarak görev yapan …’un şirketin kurucu ortaklarından olup, diğer müdürlerden herhangi biri ile birlikte şirketin temsil ve imzaya yetkili olduğunu belirlenmiştir. Somut olayda davacı şirket ile davalı banka arasında ‘çek taahhütnamesi’ imzalanarak sözleşmesel bir ilişki yürütülmüştür. Tarafların bu sözleşmeden kaynaklanan karşılıklı yükümlülükleri bulunmaktadır. Davaya konu yapılan 13 adet çekin önce dava dışı … A.Ş ve … A.Ş emrine düzenlendiği, davalı … ve diğer yetkili tarafından imzalanarak unsurlarının tamamlandığı, davalı …’un daha sonra ve keşidecinin iradesi dışında çekleri ‘hamiline’ dönüştürerek, tedavül şeklini değiştirdiği ve bu şekilde dava konusu çeklerde tahrifat yaptığı dosya içeriği delilerden anlaşılmakta olup, bu durum davalının da kabulündedir. Davalı … bu şekilde çekleri ‘hamil’ sıfatı ile muhatap bankaya ibraz etmiş, banka çalışanı olan … tarafından ise …’un işlemlerine ilişkin gerekli denetimler yapılmayarak çıplak gözle kolaylıkla görülebilecek tahrifata rağmen söz konusu çeklerin işleme sokularak davalı …’a ödemede bulunulduğu anlaşılmaktadır. Davacı şirket tarafından gerçek alacaklılara ikinci kez ödeme yapılmak zorunda kalınmış ve bu nedenle şirket zarara uğratılmıştır. Başka bir anlatımla dava konusu 13 adet çek bedeli davalı … tarafından yapılan tahrifat nedeniyle, adı geçen davalıya ödenmiş, daha sonra durumun fark edilmesi üzerine gerçek alacaklılara ikinci kez ödeme yapılmak zorunda kalınmıştır. Yapılan tahrifattan davacı şirket zarara uğramış olup, zararın haksız tahsilatta bulunan davalı …’dan tahsili gerektiği sonucuna varılmıştır. …’un dava konusu ödeme nedeniyle sebepsiz şekilde zenginleştiği ve haksız tahsil ettiği meblağı davacı şirkete iade etmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Uyuşmazlık; TTK.nın 724.maddesi hükmü uyarınca keşideci olan davacının bu zararını muhatap bankadan isteyip istemeyeceğine ilişkindir. Banka tahrif edilmiş 13 adet çekin bedelini haksız şekilde davalı …’a ödemiş ve tahrifat yapılan çeklerin yerine davalı …’un lehtara verdiği şahsi çeklerinin karşılıksız çıkması nedeniyle, durumun anlaşılması üzerine davacı tarafından lehtara tekrar ödeme yapmak zorunda kalınmıştır. Bu nedenle davacı keşideci açısından zarar doğmuş bulunmaktadır. Davalı muhatap banka ise, tahrif edilmiş çeklerle ilgili olarak gerekli dikkat ve özeni göstermemiştir. Banka çalışanı … tahrifatı fark etmesine rağmen, davacı şirketten onay almaksızın ödeme yapmakta kusurludur. Somut olayda; banka çalışanı … çeklerde yapılan tahrifatı fark etmesi üzerine bu durumu şirket yetkililerine telefon, faxs. D.v ile duyurabilir ve basiretli bir tacir gibi sahteliği önleyici tedbirlere başvurabilirdi. B.K 100.maddesi hükmü doğrultusunda bir kurtuluş kanıtı getirmeyen davalı bankanın zarardan sorumlu tutulması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporlarında kusur yönünden oranlama yapılarak davacının da müterafik kusuru bulunduğu yönünde görüş belirtilmiş ise de; bu konuda bilirkişi raporlarına itibar edilmemiş, davalı muhatap bankanın TTK. 724.maddesi hükümlerine göre keşideciye karşı sorumlu olduğu, ortaya çıkan zararda keşidecinin müterafik kusuru bulunmadığı, davacı zararının her iki davalı tarafından müştereken ve müteselsilen karşılanması gerektiği, sonuç ve kanaatine varılarak davaya konu yapılan tahrif edilmiş, davacı şirketin davalı bankanın Şişli Şubesinde bulunan … sayılı hesabına ait;…13 adet çek tutarı, olan 4.075.512,59 TL nin davacı yararına her iki davalıdan tahsili yolunda hüküm kurulmuştur…” gerekçesiyle, davanı kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … ve davalı banka vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Müvekkilinin istinaf başvuru harcı vesair alınması gereken yargılama harç ve masrafından muaf tutulması talebini içeren adli yardım talebi bulunduğunu, Vadesi gelen dava konusu 13 adet şahsi çeklerin karşılığı davacı şirket tarafından ödenmediği için çeklerin karşılıksız çıkmış olduğunu ve müvekkili hakkında savcılığa haksız ve asılsız suç duyurusunda bulunulduğunu, Son celsede, yetki belgesi ile duruşmaya giren ve dosyaya vakıf olmayan avukata rağmen, bekletici mesele kararından dönülerek son söz için duruşma günü verilmeksizin karar ihdas edilmesinin savunmayı kısıtlayıcı nitelikte olduğunu, Müvekkilden dava konusu tutarın tahsili için İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/4 sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde mahkeme tarafından. 4.075.512,75 TL’nin sanıklara ödettirilmesine şeklinde karar verilmiş olup yine müvekkil aleyhine 105.955,12 TL vekaket ücretine hükmedilmiş olduğunu, şu halde müvekkil hakkında aynı alacak için 2 kez karar verilmiş olup, derdestlik hususunun gözetilmediğini,Dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında ilk raporda davacının zararın oluşumunda %50, ikincisinde ise %90 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, ilk derece mahkemesince ceza davasında alınan BDDK raporuna itibar edildiğini ve anılan rapora karşı ceza dosyasına yapılan itirazları incelemeden karar verildiğini, BDDK raporunun hukuki dayanaktan yoksun olup, eksik inceleme ile hazırlandığını ve dosyadaki raporların çelişkili olduğunu, Kamunun veya bankanın herhangi bir zararı bulunmadığının ortada olduğunu, …’in bankanın parasını zimmetine, uhdesine geçirmesi gibi bir durum ve nihayetinde bankanın bir zararının mevcut olmadığını, ilk derece mahkemesinin bankanın zararı/şikayeti olmadığı yönündeki beyanlarını ve dosyada mührez banka teftiş kurulu raporunu dikkate almadığını, Banka teftiş kurulu raporunda bankanın zararı ve şikayetinin olmadığı yönünde tespit varken, BDDK raporunda bankanin zararı olduğu yönünde tespitte bulunulmasının çelişki oluşturduğunu, Müvekkili tarafından çekilen tutarların tamamının, yıllarca aynı yöntemle idare edilen davacı şirket ve diğer müşteki şirketlerin hizmet zararını kapamak için şirket dışında üçüncü kişilere ve şirket ortaklarının hesabına elden yatırılmak suretiyle şirket ortaklarına dağıtılmış olduğunu, anılan ortakların hesap hareketlerinin celbinin gerektiğini, Şikayet konusu çeklerin iğfal kabiliyetinin olmadığının BDDK raporundan önce sunulan bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, Müvekkilin anılan çeklerin karşılığının müştekiler tarafından kendi hesabına ödenmemesi nedeniyle bir kısım çekleri lehtarına ödeyemediğini vc bu nedenle karşılıksız çek keşide etmek suçundan mahkum olduğunu, müvekkiline atfedilecek herhangi bir suç varsa, bu suçun karşılıksız çek keşide etmek suretiyle görevi suistimal suçu olabileceğini, Gerek müştekiler tarafından gerekse de resmi merciler tarafından müvekkilinin zimmete geçirildiği iddia edilen bu tutarların nerede olduğunun tespit edilemediğini, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkamesi’nin 21.7.2010 tarihli duruşmasında tanık sıfatıyla ifade veren, halen …’nin ortağı …’un yalan beyanda bulunduğunu, Şirket ortak ve yöneticilerinin, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti.’nin … Bankası Harbiye Şubesi’ndeki hesap hareketlerinin celp edilerek, müvekkil tarafından çekilen paralar ile aynı tarihlerde bu ortakların hesaplarına yatırılan tutarlar karşılaştırılmak suretiyle ek rapor alınmasını ve …, …’ın tanık sıfatıyla dinlenmesi talep edilmesine rağmen, bu hususlarda soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin reddedilerek usul ve yasaya aykırı hüküm tesis edilmiş olduğunu, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğun belirterek, kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine, aksi takdirde davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu olayda davacının kendi kusuru ile sebep olduğu hususunun davacı ve müvekkilinin Banka kayıtları incelendiğinde tespiti mümkün olmakla, Mahkemenin bu kayıtların tespiti ve incelenmesine yönelik bir işlem yapmadığını, aksine 10.09.2013 tarihli celsede bilirkişi incelemesi yapılmasına yönelik kararın ceza dosyası sonucunun beklenmesinin ardından değerlendirileceği belirtilmiş olmasına rağmen ceza dosyası kararının kesinleşmesi beklenmeksizin ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin yeni bir değerlendirme de yapılmaksızın karar tesis edildiğini, Davacı taraf kusuru ve zararına ilişkin olarak müvekkili Bankanın ve diğer davalının delilleri celp edilmeksizin ve incelenmeksizin ve hatta 09.02.2010 tarihli celsede delillerin toplanması talebi dahi reddedilerek eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olduğunu, Dosyada mübrez raporda çoğunluk görüşünde müvekkil Banka’ya kusur izafe edilemeyeceğini, edilebilse dahi ancak %10 oranında kusur yüklenebileceğinin belirtilmiş olduğunu, bilirkişi ayrık görüşünde ise, %50 oranında kusur izafe edilmesine rağmen, mahkemenin bilirkişi raporundaki tespitlere hangi gerekçe ile katılmadığını belirtmeksizin müvekkil Bankanın %100 kusurlu olduğuna karar vermiş olduğunu, İşbu çeklerde bizzat keşidecinin çalışanı tarafından tahrifat yapıldığı sabit olmakla; TTK 724. maddesinin uygulanabilmesinin mümkün olmadığını, zarara kendi kusuru ile sebebiyet veren keşidecinin muhatap bankadan talepte bulunamayacağını, Davacının defter ve kayıtlarına , özellikle Banka nezdindeki hesaplarına, dava dışı … şirketinin kayıtlarına ilişkin herhangi bir inceleme yapılmamış olduğunu, Davacının adam çalıştıran sıfatı ile denetim görevini ihmal etmesi nedeniyle ağır kusurlu olduğunu, Davacının zararını ispat edemediğini,, zarar unsurunun mahkeme tarafından da araştırılmamış olduğunu, Dava konusu çeklerden 26.01.2009 keşide tarihli olan 476.216,81.-TL. , 468.181,83.-TL., 94.612,33.-TL. ve 95.686,57.-TL. tutarlı çeklerin, diğer davalı tarafından tahsil edildiğini ve müvekkili nezdinde diğer davalıya ait … numaralı hesaba nakden yatırılmış olduğunu ve davacının borçlarına istinaden dava dışı .. hesaplarına ödenmiş olduğunu, Dava konusu çeklerden 02.02.2009 keşide tarihli olan 62.918,54.-TL. , 85.855,66.-TL. , 37.357,62.-TL. ve 1.374.826,95.-TL. tutarlı çeklerin, diğer davalı tarafından tahsil edilmiş ve yine diğer davalıya ait hesaba yatırıldıktan sonra davacının borçlarına istinaden kullanılmıştır olduğunu, Dava konusu çeklerden 18.02.2009 keşide tarihli olan 637.746,68.-TL. , 267.918,52.-TL., 125.423,63.-TL. ve 50.307,63.-TL. tutarlı çeklerin , diğer davalı tarafından tahsil edilmiş ve müvekkil nezdinde diğer davalıya ait … numaralı hesaba nakden yatırılarak arsından davacının borçlarına istinaden dava dışı … A.Ş. hesaplarına ödendiğini, Dava konusu çeklerden 02.03.2009 keşide tarihli olan 298.459,42.-TL. tutarlı çekin, diğer davalı tarafından tahsil edilmiş ve müvekkili nezdinde diğer davalıya ait … numaralı hesaba nakden yatırılarak ardından davacının borçlarına istinaden dava dışı … A.Ş. hesaplarına ödenmiş olduğunu, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın müvekkili yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava dışı … A.Ş ve … A.Ş. namına davacı şirket adına şirket müdürü … tarafından düzenlenen ve imzalanan 13 adet çekin sonrasında çekler üzerinde silinti yapılmak suretiyle hamiline yazılı hale getirildiği ve davalı … tarafından muhatap bankaya ibraz edilerek tahsil edildikten sonra şirket adına çek defterini elinde bulunduran davalı … tarafından sahte kaşelerle dava dışı diğer bazı şirketler tarafından cirolanmış gibi gösterilerek bahsi geçen 13 adet çekin yeniden tedavüle çıkarıldığı ve bu haliyle davacı şirketin mükerrer şekilde çek bedellerinin ödemesine sebebiyet verildiği iddialarına dayalı olarak bankacılık sözleşmeleri çerçevesinde muhatap bankaya ve haksız fiil hükümleri çerçevesinde şirket müdürü gerçek kişiye karşı açılmış eksik teselsülden kaynaklı sorumluluk hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekli tazminat talepli eda davasıdır. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamındaki BDDK’nun 07.10.2016 tarihli raporunun incelendiğinde; …in kendisine ibraz çeklerin üzerinde silinti olmasına rağmen söz konusu çekleri tahsil amaçlı olarak getiren …’dan teyit almak suretiyle işlem yaptığını, provizyon almayarak üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, söz konusu çekler üzerinde yapılan tahrifatın ilk bakışta ve kolaylıkla anlaşılabileceğini, netice olarak …’un eyleminin TCK’nun155,157,158 ve 204.maddelerinde yer alan suçlara vücut verebileceği yönünde değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan 30.06.2011 tarihli bilirkişi raporunda yapılan terditli değerlendirmelerle sonuca ulaşıldığı, bilirkişiler ceza dosyasındaki tanık beyanlarına göre banka açısından teyit imkanlarının sonuçsuz kaldığı, tüm işlemlerin davalı … tarafından gerçekleştirildiğinden bahisle bankaya sorumluluk izafe edilemeyeceği, aksi bir kanaatte ise davacı şirketin imza yetkilisi ve finans müdürü … tarafından çekler üzerinde tahrifatın gerçekleştirilme eyleminin uzunca bir sürece yayıldığı, bu süreçte davacı şirket tarafından gerekli denetimlerin yapılmadığı, sebeplerine dayalı olarak davacının asli ve %90 kusurlu bulunduğu, davalılardan muhatap bankanın ise %10 oranında kusurlu olabileceği kanaatine varılmıştır. Dosya içerisindeki 08.07.2011 tarihli muhalif bilirkişi raporunda ise, keşideci sorumluluğu üzerinde durulmuş, keşidecinin tahrifat yapan kişi sıfatındaki …’un şirkette imza yetkisine sahip müdür olarak istihdam etmiş ve ona finans müdürlüğü sıfatını vermiş olması, söz konusu çeklerin akıbetini takip etmemesi, bunun karşısında muhatap bankanın da ilk bakışta anlaşılabilecek tahrifatı dikkate almadan çift imzası bulunan müdürlerin her ikisine birden durumu intikal ettirmeden sadece müdür sıfatındaki …’un beyanı ile yetinmesi neticesi özensiz davrandığı anlaşılmakla ortaya çıkan zarardan sonuç olarak keşidecinin de sorumlu olması gerektiği yönünde değerlendirme yaparak %50 oranındaki kusuru davalı muhatap banka ve davacı keşideci arasında paylaştırmıştır. Muhalif bilirkişi raporunda davacıya da bir miktar kusur atfedilmiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu yönde hiç bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Yine dosya içerisinde Teftiş Kurulu Raporunun da bulunduğu görülmekle bu rapor da BDDK Raporu ve diğer raporlarla birlikte değerlendirilerek mevcut raporlar arasındaki çelişki giderilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği şüphesizdir. Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, davaya konu 13 adet çekin öncesinde … ve … emrine düzenlendiği, akabinde … tarafından tahrifat yapılarak söz konusu çeklerin hamiline haline getirildiği, … Bankasının Şişli Şubesinin hesabına ait bahsi geçen çeklerin … tarafından tahsil edildiği ve bu şekilde kendi şahsi hesabına aktarıldığı dava dilekçesinde öne sürülmektedir. Davalı …’un bahsi geçen 13 adet çekin bedelinin kendisi tarafından tahsil edildiği ancak davacı şirketle kendisinin yıllardır süregelen iş ilişkilerinde hep bu yöntemle çalışıldığını, davacı şirketin ticari defterleri incelendiği takdirde tahsil edilen çek bedellerinin davacı şirketin üçüncü kişi konumundaki şirketlere olan borçlarının ödenmesi için harcandığının, yani tahsil ettiği çek bedellerini kendi uhdesinde tutmadığını ve davacı şirketin borçlarını kapatmak için harcadığını sözkonusu eylemlerinin ancak karşılıksız çek keşide etmek suçuna vücut verebileceğini ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince davalı …’un bu yöndeki savunma sebepleri üzerinde hiç durulmayarak öncelikle sözkonusu hadiseden dolayı şirketin gerçekte ne kadar zarara uğradığı davacı şirket defterleri ve davalı …’un yargılama aşamasındaki beyanlarında bahsi geçen davacıdan alacaklı oldukları iddia edilen üçüncü kişi konumundaki dava dışı şirketlerin ticari defterleri incelenmek suretiyle tespit edilmesi gerekirken davalı …’un eylemleri sebebi ile davacının dava konusu çeklerin gerçek alacaklısı olan … Aş ve … A.Ş.’ye toplam çek bedelleri oranında yeniden ödemede bulunmasına yol açtığından bahisle sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca her iki davalıyı da kusurlu bularak toplam çek bedellerinin her iki davalıdan tahsili yoluna gitmiştir. Ancak dava dilekçesindeki talep tazminat hukukuna ilişkin olup esasen davacının gerçek zararının tespit edilmesi gerekmektedir. Bu noktada haksız fiil sorumluluğu hükümleri kapsamında yargılaması yapılan davalı gerçek kişinin usulüne uygun şekilde gösterdiği tanıkların ceza yargılamasında dinlenip dinlenmedikleri hususu da gözönünde bulundurularak değerlendirme yapılmalıdır. UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede İstanbul 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 23.07.2009 tarihli, 2009/201 Esas, 2009/723 Karar sayılı ilamında, katılanın … Şti , …, müştekilerin … AŞ, … AŞ, … Şti, sanığın … olduğu, sanığın üzerine atılı suçlamanın zincirleme şekilde resmi belgede tahrifat yapmak ve zincirleme şekilde hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmak olduğu, yargılama neticesi dosyanın görevsizlik nedeniyle İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, İstanbul 1.ACM’nin 16.02.2011 tarihli 2010/195 E., 2011/50 K nolu ilamı incelendiğinde, katılanlar, müştekiler ve sanığın az yukarıda bahsi geçen dosya ile aynı olduğu ve söz konusu dosyada karşı görevsizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul 2 Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesi yönünde hüküm tesis edildiği, İstanbul 8.AĞM’nin 27.04.2011 tarihli 2011/26E., 2011/19 K sayılı ilamında, her ne kadar İstanbul 1. AĞM’sinde 2010/195 E., 2011/50 K ve 16.02.2011 tarihli karar ile sanık … hakkında 5411 Sayılı Yasaya aykırılıktan kamu davası açıldığı ve banka suçlarına bakmakla görevli mahkemenin İstanbul 8.AĞM’si olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş olsa da söz konusu suçun vasıf ve mahiyeti itibariyle 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu 164.maddesi gereğince görevsizlik kararı verildiği ve dosyanın İstanbul 1.ACM’sine gönderilmesine hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay 5.CD’nin 24.10.2011 tarihli, 2011/11063 E., 2011/22390 Karar sayılı ilamı ile söz konusu uyuşmazlığın görülmesinde İstanbul 1 AĞM’sinin kararındaki gerekçeye göre İstanbul 8 .ACM görevli olduğu kanaatine varılmakla dosyanın görülüp sonuçlandırılmak üzere İstanbul 8.ACM’sine gönderilmesine karar verilmiştir. Dosya içerisinde yer alan İstanbul 8. ACM’nin 23.05.2017 tarihli 2012/4 E., 2017/36 K sayılı ilamı incelendiğinde, katılanların … Şti, … Şti ( Eski Ünvanı … Şti) olduğu, müştekilerin … AŞ, … AŞ, …, sanığın … olduğu, sanığın üzerine atılı suçun 5411 Sayılı Bankacılık Kanununa ( zimmet, resmi belgede sahtecilik ) suçlarını oluşturduğu, karar metninde 13 adet muhtelif tarihli bedelli ve seri numaralı çekin yer aldığı, sanığın söz konusu çekleri finans müdürlüğünü yaptığı, … AŞ lehine tanzim ettiği, yetkili müdür sıfatıyla bahsi geçen çekleri önce kendisinin imzaladığı, ikinci imza zorunluluğu kapsamında çekleri diğer imza yetkilisi müdürlerden birine imzalattığı, akabinde …’un öncesinde çeklerin namına keşide edilmiş şekilde halleri ile birer fotokopisini çekip şirketin ödeme kartonuna taktığı sonrasında silinebilir mürekkepli kalemle çeklerin üzerindeki … AŞ yazısını sildiği ve yerine hamiline yazdığı sonrasında çeklerin arkasını kendisi cirolayıp çekleri bankaya götürdüğü ve müşteki şirketin hesabındaki toplam 4.075.512,79 TL tutarındaki 13 adet çekin karşılık gelen meblağı mal edindiği sonrasında sanık … ‘un bahsi geçen bu 13 çekin arkasına ilk ciranta olarak müşteki … Şti ikinci ciranta olarak müşteki … Şti nin kaşesini söz konusu şirketlerin rızası olmadan bastığı ve bu kaşelerin üzerine sahte ciranta olarak imza attığı, sanığın bu şekilde öncelikle 13 çekin üzerinde tahrifat yapıp güveni kötüye kullandığı ve 4.075.512,79 TL toplam çek bedelini mal edindiği, sonrasında bu 13 çekin arkasına sahte cirolar attığı ve bu halleri ile … Şti ile … şirketine verdiği, sanık …’in ise, … Bankası Harbiye Şubesinde nakit yönetmeni olarak görev yaptığı, sanık …’un bahsi geçen 13 adet çek üzerinde tahrifat yaparak sanık … tarafından kendisine 4.075.512,75 Tl ödettirilmesinini sağlatıldığını, bu şekilde yapılan yargılama neticesi resmi belgede sahtecilik suçu açısından isnat edilen suçun unsurları yönünden oluşmamakla sanık … ve diğer sanık …’in beraatine yine her iki sanığın 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu 160/1.maddesi gereğince adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş olduğu görülmüştür. UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede İstanbul 8 .AĞM’nin 2012/4, 2017/36 K sayılı ilamının halen istinaf aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Bu açıklamalara göre, iddianamede, asıl ve birleşen davalara konu edilen eylemlerin bir kısmıyla ilgili iddiaların yer aldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında ceza soruşturmasına hiç değinmemiş, bu delili hiç değerlendirmemiştir. TBK’nın 74. maddesi uyarınca, hukuk hakimi, ceza hakiminin beraat kararıyla veya kusurun varlığına ve oranına ilişkin kararıyla bağlı değilse de mahkumiyet kararıyla bağlıdır. Ceza dosyasında verilecek olası bir mahkumiyet kararının hukuk hakimini bağlayacak olması nedeniyle; davaya konu bazı eylemlerle ilgili olarak açılmış olan ceza yargılamasının HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici sorun sayılarak sonucunun beklenmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde birbiriyle çelişen mahkeme kararlarının ortaya çıkma ihtimali vardır. Bu yasal düzenlemelere rağmen ilk derece mahkemesince, ceza dosyası bir delil olarak gösterilmiş olduğu halde, bu delilin hiç değerlendirilmemesi, bekletici sorun sayılıp sayılmayacağının tartışılmaması usul ve yasaya aykırı olmuştur. HMK’nın 353/1.a.6. maddesindeki düzenlemeye göre, ilk derece mahkemesince, davanın esasının çözümü için incelenmesi zorunlu olan ceza dava dosyası incelenmeden, bekletici sorun sayılıp sayılmayacağı hakkında hiçbir değerlendirme yapılmadan, davacı şirket ve davacı şirketten alacaklı oldukları ileri sürülen dava dışı şirketlerin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmadan, dosya kapsamındaki mevcut bilirkişi raporları arasında çelişki giderilmeden, kusur oranları net olarak ortaya koyulmadan az yukarıda bahsi geçtiği üzere eğer zarar varsa tazminat yargılamasının gerektirdiği hukuki değerlendirmeler tamamen gözardı edilerek hukuki sorunun özünün sadece mükerrer ödeme çerçevesinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırmak suretiyle karar verilmiş olması nedeniyle HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Taraflarca istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24.09.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.