Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2037 E. 2020/722 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2037
KARAR NO : 2020/722
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/05/2018
NUMARASI : 2017/494E. 2018/459K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında süregelen bir cari hesap ilişkisi olduğunu, müvekkilinin davalıdan alacağına istinaden Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E Sayılı dosyasıyla takip başlattığını; davalı/borçlu, alacağın tahsilini engellemek amacıyla haksız ve kötüniyeti olarak borca itiraz ettiğini, davalı ayrıca yetkiye de itiraz ettiğini, davanın para alacağının ödetilmesi isteğine ilişkin olduğunu, TBK’nın 89. maddesi uyarınca bu nevi davalara alacaklının ikametgahı mahkemesinde de bakılabildiğini, müvekkilinin ikametgahının Şirinevler olduğundan Bakırköy Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle de davalının yetki itirazının reddinin gerektiğini, bu nedenle borca ve yetkiye yapılan itirazın iptali ve takibin devamı için mahkemenize başvurma zarureti hâsıl olduğunu belirterek, davalının icra takibine vaki haksız itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davaya konu sözleşmenin, müvekkili şirketin merkez adresi olan Elazığ ilinde ifa edilmek üzere imzalandığını, işbu davanın müvekkili şirketin merkez adresi olan Elazığ Mahkemeleri ile şube adresi olan Ankara Mahkemelerinde açılması gerektiğini, davaya konu olan Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında da süresi içerisinde hem yetkiye hem de borca itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, usulüne uygun bir itirazın iptali davası açılabilmesi öncelikli olarak usulüne uygun ve yetkili icra dairelerinde başlatılmış bir icra takibinin olması gerektiğini, davaya konu olan Lisans Sözleşmesinin 02.11.2015 tarihinde davacı şirket ile müvekkili arasında imzalandığını, Sözleşmenin ilk paragrafında “Sentez Yazılım ürününü bilgisayara yükleyerek, kopyalayarak ya da kullanarak bu lisans sözleşmesinin şartlarının kabul edileceğini kabul etmiş olursunuz” demek suretiyle sözleşmenin geçerliliği için söz konusu yazılımın bilgisayara yüklenmesi gerektiğinin belirtildiğini, taraflar aralarında işbu sözleşmenin akdetmelerine rağmen sonrasında hiçbir hizmet akışının sağlanmadığını belirterek, yetkili mahkemede açılmadığından yetkisizlik kararı verilmesini, aksi takdirde davanın esastan reddine ve yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama sonucu toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacı taraf davalıya bilgisayar yazılım programı sattığını kurulumunu yaptıklarını iddiasıyla alacak talebinde bulunmuş, davalı taraf her ne kadar davalı ile aralarında sözleşme yapılmışsa da, sözleşme gereğince davacının program kurulumunu yapmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir. Taraflar arasında dava konusu yazılım programının satımı ve kurulumu yönünde sözleşme yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmayıp uyuşmazlık bu programın davacı tarafından davalının bilgisayarlarına yüklenip yüklenmediğidir. Davaya konu olan Lisan Sözleşmesinin ilk paragrafında “Sentez Yazılım ürününü bilgisayara yükleyerek, kopyalayarak ya da kullanarak bu lisans sözleşmesinin şartlarının kabul edileceğini kabul etmiş olursunuz “ ibaresi mevcut olup sözleşmenin geçerliliği için söz konusu yazılımın bilgisayara yüklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Kaldı ki davacının sattığı ürünü ve verdiği hizmeti davalıya teslim ettiğini ispat külfeti bulunmaktadır. Davacı taraf yazılımın aracı şirket tarafından yapıldığını iddia etmiş fakat verilen kesin sürede aracı şirketi veya kurumu bildirmemiştir. Davalı tarafın bilgisayarları üzerinde teknik inceleme yapılması düşünülmüşse de, davacı vekili beyanında aradan geçen zaman nazara alındığında bilgisayar program yazılımı yapıldıktan sonra silinmiş olabileceğini, bu nedenle teknik bilirkişi incelemesi yapılmamasını beyan etmiş, davacı vekilinin beyanı da nazara alınarak aradan geçen zaman ve belirli bir bilgisayar veya kayıt bildirilmediğinden sonuca ulaşmada etkili olmayacağı değerlendirilerek teknik inceleme yapılmamıştır. Dava konusu fatura irsaliyeli fatura olup üzerinde teslim alan isim ve imzası yoktur, buna karşılık 01/04/2016 tarihli faturanın 13/04/2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafça 15/04/2016 tarihinde davalıya iade edilmek üzere gönderildiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki faturaya itiraz edilmemesi sadece fatura içeriğinin cins ve miktar itibariyle kabul edildiği anlamına gelip ürün veya hizmetin teslim edildiğinin ayrıca ispatlanması gerekmektedir. Yukarıda anlatıldığı üzere davacının dava konusu yazılım ürün ve hizmetini davalıya teslim ettiğini ispatlayamadığı anlaşılmakla… “, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; sözleşme metninden de anlaşılacağı gibi yazılım ürününün (programın) müvekkili tarafından yüklenmesinin değil davalının bizzat kendisi tarafından yüklenmesinin kararlaştırıldığını, bunun yanı sıra davalının programın kurulu olmadığını ileri sürdüğünü, ancak davalının satın alıp kurmadığı programı müvekkiline iade de etmediğini, o halde davalının borçlu olduğuna kuşku olmadığını, davalının da ürünün teslim edilmediğine ilişkin bir itirazının olmadığını, aksine ürününün teslim edildiğini fakat kurulmadığını ileri sürdüğünü, kurma işleminin ise müvekkilinin edimi değil sözleşmeye göre davalının edimi olduğunu, tüm bunların yanı sıra karara esas teşkil eden bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, bilirkişi raporuyla yalnızca davalı defterlerinin incelendiğini, müvekkilinin defterlerinin incelenmediğini, öncelikle cevap dilekçesinde de belirtildiği üzere davalıya 01.04.2016 tarihli faturanın 13.04.2016 tarihinde iletildiğini, davalının da bu faturaya itiraz etmediğini, o halde dava konusu faturayı defterlerine işlememiş olmasının tamamen davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, ayrıca bu hususun Vergi Usul Kanunu’na da aykırı olduğunu, davalının ayrıca bahse konu faturaya 15.04.2016 tarihinde iade faturası kesildiğini ileri sürmüş olmasının da kabulünün mümkün olmadığını, zira müvekkiline iletilen bir iade faturası bulunmadığını, o halde davalının bahse konu iade faturaya delil olarak dayanmasının imkanının olmadığını, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekkili şirket aleyhine açılan itirazın iptali istemli davanın, ilk derece mahkemesi tarafından reddedildiğini, buna rağmen 18/10/2017 tarihli cevap dilekçeleriyle talep ettikleri kötü niyet tazminatına hükmedilmediğini, haksız ve kötüniyetli şekilde icra takibi başlatan davacı hakkında kötüniyet tazminatına hükmedileceğini düzenlemiş olan İİK 67. Maddesi açık şekilde kötüniyet tazminatına hükmedileceğini hüküm altına aldığını, istinaf taleplerinin kabul edilerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve % 20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari alım satım ilişkisine dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı her iki taraf vekillerince, yasal süreler içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Kural olarak fatura ve davacı defter kayıtları tek başına fatura konusu hizmetin verildiğini ispata yeterli değildir. İlk derece mahkemesince davalı tarafın ticari defter ve belgelerinin incelenmesi amacıyla ara karar oluşturulmuştur. Dosya kapsamındaki 26.03.2018 tarihli talimat yoluyla alınan bilirkişi raporunda davalının ticari defterlerinin sahibi lehine delil teşkil ettiğini takip konusu edilen 25.404,66 TL tutarındaki alacağın mevcudiyetini gösteren herhangi bir bilgi ve belgenin davalının ticari defterlerinde yer almadığı, davacı tarafından keşide edilmiş 01.04.2016 tarihli 29.500 TL tutarlı faturasının da davalının ticari defterlerinde kayıt altına alınmadığı tespit edilmiştir.Dosya kapsamında taraflar arasındaki varlığı tartışmasız kurulum sözleşmesi uyarınca teslimin yapılıp yapılmadığı ve teslim yapılmış olsa dahi kurulum hizmetinin davalı yana verilmiş olduğunu ispata yönelik belgeler sunulmamıştır. Sözleşme konusu hizmetin verildiğini ispat yükü davacıda olmakla ilk derece mahkemesince isabetli şekilde davalının ticari defterlerinin incelenmesi yönünde arar karar tesis edilmiş, alınan raporda davalı defterlerine göre borç kaydının bulunmadığı belirlenmiştir. Davcı taraf, sözleşme konusu ürünün davalıya teslim edildiğini ve davalı bilgisayarlarına yüklendiğini kanıtlayan herhangi bir belge sunmamış olup, davacının defterlerinin incelenmemiş olması da usuli bir eksiklik olarak görülmemiştir. Çünkü, teslim ve bilgisayarlara yükleme olgusu kanıtlanmadan, davacı defterlerindeki kayıtlar tek başına davacı lehine hüküm verilmesi için yeterli olmayacaktır. Bahsi geçen sebeple, davaya konu irsaliyeli fatura üzerinde teslim alan isim ve imzası bulunmamakla ve davalı defterlerinde de herhangi bir kayıt olmadığından, teslim ve kuruluma ilişkin belge de sunulmadığından, davacının ispat külfetinin yerine getiremediği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle ve ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Dava reddedilmiş olmakla birlikte, icra takibine girişmekte davacının kötü niyetli olduğu sabit olmadığından, davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvuru nedeni yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, 2-Taraflarca tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı ve davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09/07/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.