Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2028
KARAR NO : 2020/644
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2018
NUMARASI : 2017/935E. 2018/443K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bayilik- Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirketin yurt içinde … markası ve logosu altında madeni yağ ürünlerinin satış ve dağıtımını bizzat ve bayileri vasıtasıyla yaptığını, müvekkili şirketin ortağı olduğu … A.Ş. ile imzaladığı “Varlık Devir Sözleşmesi” gereğince dava dışı takip borçlusu … SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.’nin …A.Ş. tüzelkişiliği ile imzalamış olduğu 25.02.2010 tarihli Bayilik Sözleşmesinden doğan haklar ve edimlerin 01.01.2012 tarihi itibariyle müvekkili şirkete aktarıldığını, davalı ise anılan bayilik sözleşmesinin 21. maddesinde belirtildiği üzere, sözleşmeden doğmuş veya doğacak her türlü taahhüt sorumluluk ve borçlarını teminen 80.000 TL’ye kadar bu rakamla sınırlı olmak üzere müşterek borcu, müteselsil kefil sıfatıyla kefil olduğunu, takip konusu borçtan sorumlu bulunduğunu, Bayilik Sözlesmesi’nin 7.1. maddesinde yazılı olduğu üzere … tarafından Bayiye münhasıran sözleşme konusu Serviste ticari faaliyetin geliştirilmesinde kullanılmak şartı ile 4 litreden oluşan ürünler ve ilave olarak da 64.000 TL borç verildiğini, sözleşmenin 7.2. maddesinde ise bayinin bu borç tutarını 5 esit taksitte ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, bayi şirket cari hesapta kayıtlı olan söz konusu borcunun bakiye 77.053,39 TL tuturındaki kısmını ödemediğinden işbu borcun tahsili amacıyla gerek bayi şirket gerekse müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan davalı aleyhinde İstanbul …. icra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasıyla icra takibi açtığını, davalı borçlunun borca itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalı-borclu itirazında haksız ve kötü niyetli olup tazminata mahkum edilmesini, davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında icra takibine yönelik haksız ve yersiz itirazlarının iptaline ve takibin devamına, davalının alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; bayilik sözleşmesine bakıldığında sözleşmenin yapıldığı tarih 25.02.2010 tarihi olup 818 sayılı eBK’nın uygulanması gerektiğini, davacı tarafın dosyaya sunduğu bayilik sözleşmesinin 7.1. maddesinde verildiği söylenen ürünlerin serviste ticari faaliyetin geliştirilmesi için bedelsiz olarak verildiğinin yazdığını, böyle bir durumda bedeli belli olmayan diğer bir ifadeyle bedelsiz verilen ürünler için kefilin hukuki sorumluluğundan daha baştan itibaren bahsedilemeyeceğini, borç miktarının yıllara göre 5 taksitte ödeneceğinin yazılı olmakla birlikte miktarın hangi yıl ne kadarının ödeneceğinin belirtilmediğini, dolayısıyla buradan hareketle eBK’nın kefaleti düzenleyen hükümleri karşısında sorumluluk miktarlarının belli yada belirlenebilir olmaması karşısında yapılan sözleşmeye verilen kefaletinde geçersiz olduğunu, sözleşmenin hitam tarihinden itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içinde icra yada mahkemeye müracaatının olmaması halinde kefilin sorumluluğunun olmayacağını belirterek, haksız ve yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi ile davacının %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Taraflar arasındaki işbu sözleşmenin imza altına alındığı 25/02/2010 tarihi itibari ile eski Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu dönem içerisinde kaldığı ve takipte istenen alacağın kefalet süresi içinde olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2015/9198 esas, 2016/3755 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 493. maddesi hükmü gereğince bir kimse belirli bir süre için kefil olup da bu zamanın sona ermesini takip eden bir ay içinde alacaklı icraya ya da mahkemeye başvurarak hakkını talep etmezse veya takibatına uzun süre ara verirse kefil kefaletten kurtulur. Anılı sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzalayan davalının takibe konu borçtan sorumlu olabilmesi için 818 sayılı BK’nın 493. maddesine göre sözleşme bitim tarihinden itibaren bir ay içinde takibin yapılması gerekmektedir. Huzurdaki davada ise sözleşmenin 25/02/2015 tarihinde sona erdiği, icra takibinin ise 20/12/2016’da başlatıldığı görülmüştür. Dolayısıyla somut olayda davalı kefilin sorumluluğu 25/03/2015 tarihi itibariyle sona ermiştir. Davacı tarafın icra takibini Borçlar Kanununun 493. maddesine göre sözleşmenin bitiminden itibaren bir ay içerisinde başlatmadığı sabit olmakla; huzurdaki davada davalı kefilin sorumluluğu ortadan kalkmıştır. Tüm bu nedenlerle davanın reddine, davalının yasal şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine ve davanın reddine ” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müşterek borçlunun müteselsil kefil alacaklı karşısında asıl borçlu ile aynı konumda olduğunu, sorumluluğu asıl borçlu ile aynı ölçüde olduğunu, işbu sebeple alacaklının doğrudan müşterek borçlu müteselsil kefile başvurabileceğini, müşterek borçlu müteselsil kefillik kavramının kefillik kavramından daha geniş bir sorumluluğu doğurduğunu, huzurdaki davada da davalının sorumluluğu dava dışı … ile eşdeğer olup ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini, kararda müvekkili aleyhinde hükmolunan avukatlık ücreti için icra takibi başlatıldığından öncelikle icra takibinin geri bırakılmasını temin için tehir-i icra kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesine müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imza atan davalıya karşı başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi uyarınca iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Türk Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş, taraflar arasındaki sözleşme ise 25.02.2010 tarihli olup sözleşmenin geçerliliği, eBK hükümlerine tabidir. Hüküm ve sonuçları itibariyle de yeni Borçlar Kanununa tabidir. 01.07.2012 tarihinden önce yürürlükte olan Mülga 818 eBK’nın 493. maddesi hükmü gereği bir kimse belirli bir süre için kefil olup da bu zamanın sona ermesini takip eden bir ay içinde alacaklı icraya ya da mahkemeye başvurarak hakkını talep etmezse veya takibatına uzun süre ara verirse kefil kefaletten kurtulur. Sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalayan kefilin takibe konu borçtan sorumlu olabilmesi için 818 sayılı eBK’nın 493. maddesine göre sözleşme bitim tarihinden itibaren bir ay içinde takibin yapılması gerekir. Yeni TBK’ nın 600. maddesinde de süreli kefalete ilişkin düzenleme yapıldığı görülmektedir. Bu maddeye göre, “Süreli kefalette kefil, sürenin sonunda borcundan kurtulur”. Eldeki davada sözleşmenin 25/02/2015 tarihinde sona erdiği, icra takibinin ise 20/12/2016’da başlatıldığı anlaşılmakla, gerek eBK gerekse TBK hükümlerine göre, icra takip tarihinde kefilin sorumluluğu sona ermiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucurda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri yerinde olmadığı kanaatine varıldığından, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
MÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 02/07/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.