Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2025 E. 2021/1690 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2025
KARAR NO: 2021/1690
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2018
NUMARASI: 2014/240 Esas – 2018/263 Karar
DAVANIN KONUSU: İtrazın İptali (Banka kredi sözleşmesinden kaynaklı)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul- kısmen reddine dair verilen hükme karşı, taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyasının duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili şirketin 12.05.2005 tarihinde kurulmuş bir varlık yönetim şirketi olduğunu, müvekkili şirketin, ortaklık hisselerinin tamamının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi ile Fonun bir iştiraki haline geldiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu alacağın, dosya borçlusu …’ya genel kredi sözleşmeleri ile kullandırılan ve geri ödenmeyen krediye ilişkin olduğunu, dava konusu icra takibinin bir genel kredi sözleşmesinden doğan para borcuna ilişkin olması nedeniyle müvekkili şirketin yerleşim yeri olan İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetkili icra müdürlükleri olduğunu, genel kredi sözleşmelerinde dosya …’nın kredi kullanan asıl borçlu, davalılar … ve …’ın ise müteselsil kefil olduklarını, hesapların kat edildiğini ve nakit kredi borcunun, faiz ve ferileriyle birlikte ödenmesinin ihtar edildiğini ve borçluların temerrüde düştüklerini, alacağın tahsilini teminen İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibine giriştiklerini, takip konusu 3.159,83 TL’lik alacağın halen ödenmediğini, takip konusu talep edilen 31.360,35 TL’lik faiz miktarının ise genel kredi sözleşmeleri ile taraflar arasında kabul edilen faiz oranı ile takip tarihine kadar işlemiş faiz olduğunu, fonun bir iştiraki olan müvekkili şirketin, söz konusu alacağı 4.4.2006 tarihli “Kredi Alacağı Temlik Sözleşmesi” ile temlik aldığını, 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’na tabi ve bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ve bu kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğunu, usule aykırı olarak sunulan yetki itirazının kabulünün mümkün olmadığını, bununla birlikte, dava konusu icra takibinin bir genel kredi sözleşmesinden doğan para borcuna ilişkin olduğundan, yetkili icra müdürlükleri ve yetkili mahkemelerin, İstanbul İcra Müdürlükleri ve İstanbul Mahkemeleri olduğunu, Fonun, yönetimini, denetimini ve ortaklık haklarını devraldığı bankalardan temlik almış olduğunu, evvelce genel kredi sözleşmeleri ile verilmiş olan kredilerden kaynaklanan alacaklarının, müvekkili kurum vasıtasıyla takip edildiğini, fon alacağı sayılan alacaklarda uygulanacak zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğunu ve bu zamanaşımı süresinin müvekkili kurum lehine de uygulanacağı, borçlunun temerrüde düşürüldüğünü, Alanya … Noterliğinden keşide edilen 19.02.1998 tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamesinin tebliğ edildiği tarihten takip tarihine kadar henüz yirmi yıllık zamanaşımı süresinin geçmediğini, davalı …’ın, taahhütname limitinin arttırılmasına ilişkin sözleşmeyi imzalayarak davaya konu genel kredi sözleşmesinden doğan borcu da kabul ettiğini belirterek; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına vaki haksız ve kötüniyetli itirazlarının iptali ile takibin devamına, alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere hesaplanacak icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, cevap dilekçesinde özetle; öncelikle dava ve davaya sebep olan icra takibinin yetkili yer mahkeme ve icra dairelerinde açılmadığını, davaya konu icra takibi kendisinin ikametgahı olan Alanya mahkemelerinde açılması gerekirken bizzat davacının kendi ikametgahı mahkemesinde açıldığını, dava konusu alacak zamanaşımına tabi olup alacak konusu üzerinden 17-18 sene geçtikten sonra icra takibi ve ilgili davalar açıldığını, bu nedenle zamanaşımı bakımından da dava ve dava konusu alacağa itiraz ederek zaman aşımı bakımından reddedilmesinin gerektiğini, davacının icra takibi ve davaya konu ettiği genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın ana sözleşmesinde kendisinin imzasının bulunmadığından müteselsil kefaletinden de söz edilemeyeceğini, kendisinin imzası sadece ve sadece taahhütname limitinin arttırılmasına ilişkin belgede bulunduğunu, sadece taahhütname limitinin arttırılmasına ilişkin belgedeki imzanın, kendisini asıl borçlu olarak gözüken …’nın kredi borcunun müteselsil kefili durumuna düşürmeyeceğini, Genel kredi ana sözleşmesinde imzasının olmadığı ve dolayısıyla borcunun da olamayacağına ilişkin itirazlarım icra takip dosyasına da 15.07.2013 tarihli dilekçe ile de yaptığını, açıklanan nedenler ve davacının sunması muhtemel cevaba cevap dilekçesine karşı beyan ve delil sunma hakkı saklı olduğunu belirterek, davanın reddine, kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce itibar edilen raporda açıklandığı üzere TMSF’ye devrolunan … Bankası T.A.Ş. İle dava dışı … arasında genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmeye davalılar …’ın 3.000,00 TL limitle …’ın 6.000,00 TL limitle müteselsil kefil oldukları, sözleşme kapsamında 3.002,32 TL borç ödenmediğinden hesabın kat edildiği, Alanya … Noterliğinin 09/12/1998 Tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin dava dışı kredi asıl borçlusuna ve davalılara tebliğ edildiği, davalılardan …’ın 14/12/1998, …’ın 20/10/1999 tarihinde temerrüde düştükleri, davacının takip tarihi itibariyle davalılardan …’ın 2.699,50 TL asıl alacak, 23.060,62 TL temerrüt faizi toplam 25.760,12 TL; …’ın 728,29 TL asıl alacak, 2.482,02 TL temerrüt faizi toplam 3.210,31 TL alacaklı olduğu, davacının takip tarihinden itibaren yıllık 27,5 oranında temerrüt faizi talep edebileceği anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile davalıların itirazlarının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %27,5 temerrüt faiz uygulanmasına, alacak likit olduğundan hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilerek dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalıların İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasına yaptıkları itirazın, 2.699,50 TL asıl alacak (…’ın bu miktarın 728,29 TL ‘sinden sorumlu olması kaydıyla), 23.060,62 TL işlemiş faiz (…’ın bu miktarın 2.482,02 TL ‘sinden sorumlu olması kaydıyla), toplam 25.760,12 TL için (…’ın bu miktarın 3.210,31 TL ‘sinden sorumlu olması kaydıyla) iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa (…’ın bu miktarın 728,29 TL ‘sinden sorumlu olması kaydıyla) takip tarihinden itibaren yıllık %27,5 oranında temerrüt faizi uygulanmasına, hüküm altına alınan 25.760,12 TL ‘nin (…’ın bu miktarın 3.210,31 TL ‘sinden sorumlu olması kaydıyla) %20’si oranında hesaplanan 5.152,02 TL (…’ın bu miktarın 642,06 TL ‘sinden sorumlu olması kaydıyla) icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve Genel Kredi Sözleşmesinin 57. maddesine göre temerrüt faizinin, faiz genelgesinde belirtilen %150 akdi faiz oranının %70 fazlası olan %225 olduğunu, oysaki bilirkişinin temerrüt faiz hesaplamasını kat tarihinden takip tarihine kadarki dönem için sözleşmede kararlaştırılan temerrüt faiz oranına (%225) göre yapması gerekirken, temerrüt faiz hesaplamasını avans faizin iki katı oranını esas alarak hesap yaptığını, Mahkemenin kefil …’ın kefalet limitine ilişkin hatalı değerlendirme yaptığını, temerrüt faizinin, kefalet limiti sınırları içinde kalarak yapıldığını, ayrıca davalı kefillerin sorumluluğu tespit edilirken ihtarnamede talep edilen asıl alacağın kefalet limiti içerisinde kaldığını, dolayısıyla kefillerin faiz ve masraftan ayrıca sorumlu olduğu hususunun gözden kaçırıldığını, Davalı tarafın kredi sözleşmesi ile kanunen kefile tanınan haklardan peşinen feragat ettiğini, halböyle iken bilirkişi raporunda, kefilin sadece kefalet miktarlarıyla sorumlu olduğunun tespiti ile takip tarihi itibariyle hesaplama yapılarak bulunan alacak tutarının uygun olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili …’a ilişkin olarak; banka tarafından müvekkiline yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, tebligat adresinin kredi sözleşmesindeki adres olduğunu, burada adres bulunamaması durumunda müvekkilinin kaydının bulunduğu yasal ikametgah adresinin araştırılmasını ve TT’nun 21.maddesi uyarınca tebligat yapılması gerektiğini, müvekkilinin borçtan haberdar olma tarihinin kendisine ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih olarak kabulünün zorunlu olduğunu, bu nedenle somut olayda temerrüt gerçekleşmediğinden müvekkilinin daha önceki dönemlere ait faizden sorumlu tutulamayacağının kabulü gerektiğini, Diğer müvekkili … açısından ise; öncelikle tebligatın çıkarılması gereken adrsin kredi sözleşmesinde yer alan adres olduğunu, burada bulunamaması durumunda müvekkilinin kaydının bulunduğu yasal ikametgah adresi araştırılarak TK’nun 21.maddesi uyarınca tebligat yapılması gerekirken bu işlemin yapılmadığını, somut olayda müvekkilinin takip öncesi faizden ve kendisine tebliğ edilmeyen asıl alacaktan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, Müvekkillerinin sorumlu oldukları miktarların likit olmadığını, bu nedenle her iki müvekkil aleyhine hükmedilen icra inkar tazminatlarının kaldırılması gerektiğini, Dosyada alacaklı tarafın alacağı devralmasından çok önce borcun kapatılması için bankaya ödemeler yapıldığını ve bu ödemelerin takibe konulma aşamasında dikkate alınmadan fahiş faiz miktarlarıyla takibe geçildiğini, bu nedenle kötüniyetli olduğu açık olan davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, Davanın reddedilen kısmı yönünden müvekkili yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve her iki müvekkili aleyhindeki davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, banka kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine davalı kefiller tarafından yapılan itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıdaki gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreler içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosyanın incelenmesinde, 05.09.1997 tarihli umumi kredi taahhütnamesinin başlangıçta 3.000.000.000 eTL (3.000 TL) limit üzerinden imzalandığı, sonrasında söz konusu limitin 6.000.000.000 eTL (6.000 TL)olarak yükseltildiği, taahhütname limitinin artırılmasında dava dışı asıl borçlu … ile diğer davalı müteselsil kefil …’ın imzalarının yer aldığı, görülmektedir. Davacı bankanın, dava dışı asıl kredi borçlusu … ile davalı müteselsil kefil … ve davalı müteselsil kefil …’a Alanya …Noterliğinin 09.12,1998 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide etmiş olduğu, davalı …’a söz konusu ihtarnamenin 12.12.1998, diğer davalı …’a ise 18.10.1999 da tebliğ edilmiş olduğuna ilişkin ihtarname arkasında noter tasdikli şerhlerin yer aldığı, dava konusu kredi sözleşmesinde belirtilen adresler ile kat ihtarının gönderilen adreslerin aynı olduğu anlaşılmakla davalı … açısından kat ihtarının 12.12.1998 tarihinde, davalı … açısından ise kat ihtarının 18.10.1999 tarihinde yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu ihtarnamenin incelenmesinde ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir gün içerisinde ödemenin yapılması aksi halde temerrütün oluşacağının bildirildiği görülmektedir. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında aldırılan 08.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda, davalı kefillerin kefalet limiti 3.528,32 TL asıl alacak üzerinden hesaplanmış ve yine takibin yapıldığı 26.06.2013 tarihinde geçerli olan avans faizi oranı % 11 olarak hesaplanmış ve TBK’nın 120. maddesi uyarınca bu oranın iki katı üzeri olan % 22 oranı üzerinden değerlendirme yapılarak sonuca ulaşılmıştır. İlk derece mahkemesince farklı bilirkişiden alınan 25.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda, davalı kefil … açısından 14.12.1998 tarihi itibariyle temerrütün başladığı, diğer davalı … açısından ise 20.10.1999 tarihinde temerrütün başladığı tespit edilmiştir. 25.01.2016 tarihli raporda; davalı kefil … açısından hesaplanan asıl alacak ve dava tarihine kadar işlemiş faizi ile asıl alacağın dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek faizinden kefalet limiti olan 6.000000000 eTL (6.000 TL) ile sınırlı olmak üzere yükümlü asıl borçlu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna, diğer davalı kefil …’ın ise hesaplanan asıl alacak ve dava tarihine kadar işlemiş faizi ile asıl alacağın dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek faizinden kefalet limiti olan 3.000000000 eTL (3.000 TL) ile sınırlı olmak üzere yükümlü asıl borçlu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna yönelik değerlendirme yapılmıştır. 27.03.2017 tarihli ek raporda; …’ın sorumluluğunun tespitinde ihtarnamede talep edilen asıl alacağın kefalet limiti içerisinde kaldığı, dolayısıyla her iki kefilin de temerrütleri neticesi ödemeleri gereken tutarın ihtarnamede belirtilen tutar üzerinden tespit edilmesi gerektiği yönündeki davacı velili itirazına ilişkin olarak bilirkişi 25.01.206 tarihli kök rapordaki görüşünü aynen korumuş, davalı vekillerinin itirazına yönelik olarak da davalı …’ın 14.12.1998 tarihinden itibaren temerrüdünün başladığı 18.10.1999 tarihine kadar değişen oranlardaki akdi ticari faiz oranına göre hesaplama yapılmış olup 18.10.1999 tarihi olan temerrüt tarihinden sonra ise dava dışlı temlik eden bankaca uygulanan ticari avans fazi oranının iki katı olan temerrüt faiz oranlarına göre hesaplama yapılarak davalı …’ın borcunun tespit edildiği görülmektedir. HMK’nın 353-354.vd. maddeleri uyarınca Dairemiz tarafından yapılan istinaf incelemesi sırasında, her bir davalının sorumluluk sınırları ve temerrüt tarihleri esas alınarak varsa sorumlu oldukları asıl borç, temerrüt faizleri ve ferileri konusunda, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporundaki tespitler yetersiz olduğundan, bilirkişi incelemesi yapılması gerekli görülmüş, bu nedenle istinaf incelemesine duruşmalı olarak devam olunmuştur. Dairemizce verilen ara karar uyarınca dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup bilirkişi tarafından düzenlenen 28.12.2020 tarihli kök raporda; kredi kullandıran banka ile dava dışı asıl kredi borçlusu … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine davalıların müteselsil kefil olarak imza attıkları, asıl borçlunun ödemediği bakiye kredi borcundan, asıl borçlu ile birlikte davalıların müteselsilen sorumlu oldukları, davalı kefillerin kefalet limitlerinin 3.000 TL olduğu temerrüt tarihleri itibariyle bu asıl alacak esas alınarak kefillerin kendi temerrütlerinden ve 3.000 TL ana paradan müteselsilen sorumlu oldukları, tespitleri yapılmış ve takip tarihi itibariyle davacının asıl alacağının 2.676 TL olduğu, takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi miktarının 21.529 TL olduğu, bunun dışında icra takibinde talep edilen masraf kalemlerinin belgelendirilmediği buna göre ana para ve faiz toplamı olmak üzere davacının takip tarihindeki alacak miktarının 24.205 TL olduğu, ana para tutarı olan 2.276 TL tamamen ödeninceye kadar yıllık % 27,5 oranında ve değişen oranlarda temerrüt faizi işletilmesi gerektiği tespitleri yapılmıştır. Bu rapor taraf vekillerine tebliğ edilmiş, davalılar vekili 09.01.2021 tarihli dilekçe ile rapora itirazda bulunmuştur. Davalı vekili itiraz dilekçesinde; bilirkişinin yaptığı hesabın hatalı olduğunu, faiz ve yapılan ödemelerin yanlış hesaplandığını gerekçeleriyle açıklamış, bilirkişinin yaptığı hesap hataları nedeniyle ana para miktarını yanlış bulduğunu, 14.04.1999 tarihinde kalan ana paranın 2.277 TL olması gerektiğini, bilirkişinin faiz başlangıç tarihleri ve oranlarını yanlış aldığını, diğer taraftan müvekkillerinden …’a hesap kat ihtarının hiç tebliğ edilmemiş olmasına rağmen bilirkişinin her iki davalı yönünden temerrüt tarihini belirlerken kendince yorumlar yaparak evrakta olmayan tarihi esas alıp sonuca gittiğini, müvekkillerinin yaptıkları ödemelere rağmen yüksek faizler uygulanmak üzere halen borçlu çıkarılmalarının hatalı olduğunu belirterek bilirkişinin yanlış tespit ve hatalarının düzeltilmesini talep etmiştir. Bilirkişi raporuna karşı davacı vekili 09.02.2021 tarihi itiraz dilekçesinde; 19.02.1998 tarihli kat ihtarnamesi ile birlikte davalıların temerrüte düştüğünü, bu nedenle işlemiş faiz hesabının kat tarihi esas alınarak yapılması gerektiğini, bu durumda anapara alacağı tutarının 3.159,83 TL olduğunu bilirkişinin hatalı hesaplama yaptığını, düzeltilmesi gerektiğini belirtmiştir. İtirazlar üzerine mahkememizce dosya bilirkişiye tevdi edilerek 17.05.2021 tarihli ek rapor alınmıştır. Bilirkişi ek raporunda itirazlar değerlendirilerek kök rapordaki görüş tekrarlanmıştır. Üye hakim tarafından dosyanın heyete tevdi edilmesi üzerine 15.09.2021 tarihli heyet ara kararıyla dosya tekrar bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişiden; davalı …’a yapılan tebligatın 18.10.1999 tarihli olduğunun kabulü ile buna göre belirlenecek temerrüt tarihi esas alınarak hesaplama yapılması ve ayrıca 28.05.2004 tarihli 2.000 TL (2 milyar eTL) ara ödemenin de hesaplamaya dahil olup olmadığı da değerlendirilerek yeniden hesaplama yapılması ve ayrıca davalı vekilinin ek rapora vaki itirazlarının değerlendirilerek ek rapor düzenlenmesi istenmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen 22.11.2021 tarihli ek raporda davalılardan …’ın temerrüt tarihi 20.10.1999, …’ın temerrüt tarihi 14.12.1998 olarak esas alınmış ve yapılan kısmi ödemeler tablo halinde hesaplamada gösterilmek suretiyle sonuçta yapılan ödeme ve davalı …’ın temerrüt tarihi dikkate alındığında, takip ve dava tarihi itibariyle davalı …’ın herhangi bir borcunun kalmadığı; davalı …’ın ise temerrüt tarihi ve yapılan ödemeler dikkate alındığında icra takip tarihi itibariyle sorumlu olduğu bakiye borç miktarının 2.263 TL asıl borç, 17.804 TL işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam 20.067 TL olduğu hesaplanmıştır. Kefiller, kefalet ettikleri sözleşmelerden dolayı asıl borçlunun borcundan kefalet limiti kapsamında tüm feriler dahil olmak üzere (temerrüt faizi, masraflar) sorumludur. Bunun dışında kefil temerrüde düşürülmüş ise asıl borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile de sorumludur (Yargıtay 19 HD’nin 14/12/2015 tarih, 2015/6616 E. 2015/16781 K sayılı ilamı). 22.11.2021 tarihli bilirkişi ek raporundaki tespiti hesaplamalar dosya içeriği ile uyumlu olup Dairemizce hükme esas alınmıştır. Davacı vekilinin ek rapora yönelik itirazları yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamında yer alan hesap katına dair tebligat evrakında …’ın tebligatının 18.10.1999 olduğu anlaşıldığından bu tarih esas alındığından ve bir günlük ödeme süresinin dolmasından sonra 20.10.1999 tarihinde bu davalının temerrüte düştüğü anlaşılmakla bilirkişinin bu tarihi esas alarak hesaplama yapması dosya kapsamı ile uyumludur. Davacı vekili takip tarihi itibariyle asıl alacak tutarının 3.159,83 TL olması gerektiğini belirtmiş ise de, hesap kat ihtarında davacının 3.002,32 TL talepte bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından da hesap kat tarihi itibariyle bu tutarın esas alınması dosya içeriği ile uyumlu olup davacı vekilinin bu konudaki itirazları yerinde görülmemiştir. Davalılardan …’a tebligatın 12.12.1998 tarihinde aynı çatı altındaki yakınına tebliğ edildiği, ödeme süresinin dolmasıyla 14.12.1998 tarihinde temerrütün gerçekleştiği anlaşılmakla bilirkişinin bu konudaki hesaplamaları isabetli bulunmuştur. Aynı ek raporda bilirkişi tarafından tablo halinde yapılan hesaplamada, davalılar tarafından yapılan tüm ödemeler öncelikle faizlere mahsup edilmek üzere düşülerek ve temerrüt tarihi esas alınmak suretiyle yapılan hesaplama, dosya kapsamıyla uyumlu olup mahkememizce de denetlenerek benimsenmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle ve hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespit ve hesaplamalara göre; yapılan ödemeler ve kefil …’ın temerrüt tarihi esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda bu kefilin icra takip tarihi itibariyle bu kefilin herhangi bir borcunun kalmadığı anlaşıldığından, bu davalı hakkındaki ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılarak, bu davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı … yönünden, bu kefilin temerrüt tarihi esas alınıp yapılan ödemelerde düşüldükten sonra icra takip tarihi itibariyle 2.263 TL asıl borç, 17.804 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.067 TL borçlu olduğu belirlenmiş ve bu davalı hakkında ilk derece mahkemesince verilen hükmün kaldırılarak yukarıdaki şekilde düzeltilmesi gerekmiştir. Davanın kabul edilen kısmı yönünden davacının alacağının likit olması yönünden davacı yararına, davalı … aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Davalı …, ilk derece yargılaması aşamasında kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuşsa da davanın reddedilen kısmı yönünden davacının kötü niyeti sabit görülmediğinden kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir. Davalı …’ın ilk derece yargılaması sırasında cevap vermediği, vekilinin sonradan verdiği dilekçede kötü niyet tazminatı talep edilmişse de davacının kötü niyeti sabit görülmediğinden, bu davalı yararına da kötü niyet tazminatına hükmedilmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, davalı … hakkındaki davanın reddine, … hakkındaki davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davalı … aleyhindeki davanın reddine, 2-Davalı …’ın kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3-Davalı … aleyhindeki davanın İİK’nın 67/1.maddesi uyarınca kısmen kabulüne; bu davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız icra takibine yöneltilmiş olan itirazın kısmen iptali ile 2.263,00 TL asıl alacak, 17.804,00 TL işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam 20.067,00 TL alacağın, asıl alacak tutarına icra takip tarihinden itibaren işleyecek ve yıllık %27,5 oranına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte tahsili için takibin devamına, 4-Davalı … aleyhindeki fazlaya dair itirazın iptali talebinin reddine, 5-Likit alacağa vaki haksız itiraz nedeniyle, İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca takdiren %20 oranında hesaplanan 4.013,40 TL icra inkar tazminatının davalı …’dan alınıp davacıya verilmesine, 6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 1.370,77 TL nispi karar ve ilam harcının davalı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 7-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında sarf edilen ve hakkındaki dava reddedilen davalı için yapılan giderler düşülerek hesaplanan 1.090,00 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 597,52 TL’lik bölümünün davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davalı tarafça ilk derece yargılamasında sarfedilen 135,20 TL yargılama giderinin davadaki haklılık oranına göre belirlenen 75,00 TL’lik bölümünün davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 9-Davacı kendisini avukatla temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, 10-Davalılar kendilerini avukatla temsil ettirdiklerinden ve ret sebepleri farklı olduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesindeki esaslara göre; a-Dava dilekçesindeki dava değeri üzerinden belirlenen 5.490,92 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, b-Hakkındaki davanın reddedilen kısmı üzerinden belirlenen 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, 11-Bakiye gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine, 12-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a)Takip konusu kredinin Fona devredilen banka alacağı olması nedeniyle davacı harçtan muaf olduğundan; davacı tarafından yatırılmış olan 98,10 TL başvuru harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b)Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına; 439,92 TL istinaf peşin karar harcının ve mükerrer alınan 98,10 TL başvuru harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalılara iadesine, c)Davalılar vekili tarafından istinaf aşamasında sarfedilen 65,00 TL davetiye ve dosya gönderme gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcı gideri olmak üzere, toplam 163,10 TL istinaf kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, d)Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, e)İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden, AAÜT’ne göre belirlenen 5.100,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, f)İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden, davalı …’ın istinaf başvurusu kısmen yerinde görülmediğinden, AAÜT’ne göre belirlenen 5.100,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine verilmesine, 14-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 15-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, dava değerine göre kesin olmak üzere ve oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29.12.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.