Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2015 E. 2020/500 K. 04.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2015
KARAR NO: 2020/500
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2016/1111 E.2018/446K.
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasında görülen tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karş davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı davalı … Ltd.Şti.’nde mevcut 15.000,00 TL değerindeki hak ve hissesinin tamamını, bütün aktif ve pasifiyle hukuki ve mali yükümlülükleriyle birlikte, şirkete hariçten ortak giren …’a 18.12.2012 tarihinde, Üsküdar … Noterliğinin 18/12/2012 tarih … yevmiye numaralı sözleşmesi ile 15.000,00 TL bedel karşılığında devir ve temlik ettiğini, söz konusu devir işleminin şirketin büyük ortağı olan …’un şirket defterlerini de alarak kötü niyetli bir şekilde şirket adresinden ayrılması ve kendisine hiçbir şekilde ulaşılamaması sebebiyle şirket pay defterine işlenememiş olduğunu, hisse devrinin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilan edilememiş olduğunu, Üsküdar … Noterliğinin … yevmiye numarası ile 18.12.2012 tarihinde hisse devri yapılmış olmasına rağmen halen şirkette ortak gözüküyor olmasının kamu kurumlarına ve üçüncü kişilere karşı sorumluluğunun doğmasına ve maddi manevi mağduriyetine sebebiyet verdiğini belirterek, ortağı olduğu … Limited Şirketi’ndeki hisselerinin tamamının 18/12/2012 tarihinde …’a noterden devir ettiğinin tespitine, devir tarihinden itibaren şirketle hiçbir bağının kalmadığının tespitine, anılan durumların ticaret siciline tescil ve ilanına karar verilmesini, mahkeme masrafı ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Savunma: Usulüne uygun olarak yapılan tebliğlere rağmen davalılar cevap dilekçesi vermemiş, duruşmalara katılmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, limited şirket hisse devrinin tespiti ile tescil ve ilanı istemine ilişkindir. Davacının, ortak olmayan …’a hissesini noterden 18.12.2012 tarihinde devrettiği, şirket ana sözleşmesinde hisse devrine ilişkin yasal bir kısıtlama bulunmadığı, davalı …, devrin tescili için davalı şirkete noterden gönderdiği ihtarnamenin davalı şirkete ve ortak …’a 08.01.2013 tarihinde tebliğ edildiği, şirket müdürü olan dava dışı …’ın hisse devrini Ticaret Sicil Müdürlüğüne işletmediği, her ne kadar davacının yapması gereken ihtaratı hisse devralan … yapmış olsa da şirket hisse devrine ilişkin ihtaratın yapılmış olması nedeniyle ihtaratın geçerli sayıldığı, davacının hisse devrini usulüne uygun olarak yaptığı anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 595/Son. fıkrasına göre hisse devrinin tescili için yapılan başvuru, şirket genel kurulu tarafından 3 ay içerisinde red edilmediği takdirde onay vermiş sayılır. Bu hüküm doğrultusunda hisse devrinin onay tarihinden itibaren şirkete karşı geçerli hale geleceği ve onay tarihi itibarıyla ortaklık devrinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Davalı şirkete hisse devrinin yapıldığı hususu 08.01.2013 tarihinde bildirildiğinden 3 ay sonrası olan 09.04.2013 tarih itibariyle genel kurulca onay verildiği kabul edilerek taraflar arasındaki devrin 09.04.2013 tarihinde gerçekleştiği, davacının hisse devri yapması nedeniyle ortaklıktan çıktığı, davacının davalı … Limited Şirketinde bulunan 15.000,00 TL bedelli hissesinin 09.04.2013 tarihinde davalı …’a devredildiğinin tespitine, her ne kadar devir tarihi kısa kararda yazılmamış olsa da devir tarihinin gerekçe kısmında yazılmış olduğu ve devir işleminin 16.04.2013 tarihi itibariyle geçerli olduğuna karar verilmiştir. (Emsal; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.04.2018 tarihli 2016/10438 Esas 2018/2765 Karar sayılı kararı) Bu şekilde pay devrine ilişkin işlemin Kanun’a uygun olarak yapıldığının kabulü ile davacının hisse devrinin tespiti yönündeki talebi mahkememizce uygun bulunmuştur. Davacı tarafça hisse devrinin ticaret siciline tescil ve ilanına karar verilmesi talep edilmiş ise de tespit hükmünün infazı suretiyle tescil işleminin yerine getirilmesi mümkün olduğundan tescil talebi yerinde görülmemiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur. (Emsal mahiyette Yargıtay 11.Huk.Dair. 2014/14676 E 2015/409 K 15/01/2015 tarih)…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı … Limited Şirketinde sahip olduğu payı davalı …’a devretmesi nedeniyle şirkette pay sahibi olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde dava dilekçesindeki iddialarını tekrarlamış ve özetle; Davadaki talebinin, noterdeki hisse devir tarihi olan 18.12.2012 tarihi itibariyle ortaklığının sona erdiğinin tespiti yönünde olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında TTK’nın 595/son maddesi gerekçe gösterilerek ortaklığın sona erme tarihi konusunda iki farklı tarih zikredildiğini, ancak hüküm kısmında ortaklığın sona erme tarihinin hiç gösterilmediğini, ortaklığın sona erme tarihinin 18.12.2012 olması gerektiğini, bir an için mahkemenin gerekçesi benimsense bile, davalı şirkete TTK’nın 595/son maddesi uyarınca yapılan ihtar tebliğini takip eden üç aylık sürenin 08.04.2013 tarihinde dolmuş olduğunu, en azından bu tarihte ortaklığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi gerektiğini, İlk derece mahkemesinin, kararın Ticaret Siciline tescil ve ilan talebini reddetmesinin de yasaya aykırı olduğunu, kararın tescil ve ilan edilmemesi halinde mağduriyetinin devam ettiğini, mali yükümlülüklerle karşı karşıya kaldığını, İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında emsal olarak gösterilen Yargıtay kararına ulaşamadığını, bu nedenle emsal olup olmadığını anlayamadığını, Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve hisse devir tarihi olan 18.12.2012 tarihi itibariyle ortaklığının sona erdiğinin tespitine ve kararın Ticaret Siciline tescil ve ilanına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, limited şirket hissesinin devri nedeniyle ortaklık sıfatının, noterden yapılan hisse devir tarihi itibariyle sona erdiğinin tespiti ve kararın Ticaret Sicilinde tescil ve ilanı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle davanı kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. Maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamına göre, davacının davalı şirket ortağı iken şirketteki hisselerinin tamamını, Üsküdar … Noterliğinin 18.12.2012 tarihli ve … Y. sayılı “Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi” ile davalı …’a bedeli karşılığında devretmiştir. İlk derece mahkemesince dosyaya celbedilen belgeye göre; davcının, Üsküdan … Noterliğinin 04.01.2013 tarihli, … Y. sayılı işlemiyle davalı şirkete ve şirket yetkilisi …’a gönderdiği ihbarname ile hisse devrinin TTK’nın ilgili maddesi uyarınca onaylanmasını ihbar etmiş, bu ihbarname davalı şirkete 08.01.2013 tarihinde tebliği edilmiştir. İhbarnamenin ayrıca şirket yetkilisi …’a da aynı tarihte tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Celbedilen ticaret sicil kayıtlarına göre, davalı şirketin, hisse devir işlemini ticaret siciline tescil ettirmediği, davacının halen ortak olarak göründüğü anlaşılmaktadır. Yine, sicil kayıtlarına göre, davalı şirketin 17.12.2022 tarihine kadar yetkilisinin … olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 595/1. maddesi uyarınca, limited şirket hisse devrine dair sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onanması geçerlilik şartıdır. Somut olayda bu koşulun gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur. Somut olayda, genel kurulun onayı bulunmamaktadır. Ancak Kanun, 6762 sayılı TTK’da olmayan yeni bir imkan getirmiştir. Yeni TTK’nın 595/son maddesi uyarınca, şirket genel kurulunun devre onay verilmesi talebi hakkında üç ay içinde olumlu veya olumsuz bir karar vermemesi halinde, devre onay vermiş sayılmasını hükme bağlamıştır. Somut olayda, davcının TTK’nın 595/son maddesi uyarınca devre onay verilmesi konusunda, Üsküdan … Noterliğinin 04.01.2013 tarihli, … Y. sayılı işlemiyle davalı şirkete ve şirket yetkilisi …’a gönderdiği ihbarname ile hisse devrinin TTK’nın ilgili maddesi uyarınca onaylanmasını ihbar etmiş, bu ihbarname davalı şirkete ve ayrıca şirket yetkilisine 08.01.2013 tarihinde tebliği edilmiştir. Bu ihbara rağmen şirket genel kurulunun, devre onay verip vermediği konusunda hiç bir karar almadığı sicil dosyası kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda, şirkete yapılan tebliğ tarihinden itibaren üç aylık yasal sürenin dolduğu 08.04.2013 tarihini takip eden gün olan 09.04.2013 tarihi itibariyle şirketin devre onay verdiğinin kabulü gerekir. Bu tespite göre, davcının davalı şirketteki ortaklık sıfatının 09.04.2013 tarihinde sona erdiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, mahkemenin gerekçeli kararında tarih konusunda çelişkiye düşülmesi ve hükümde ortaklık sıfatının sona erdiği tarihin gösterilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu yöne ilişkin davacı istinafı haklı bulunmuştur. Ortaklık sıfatının sona erdiğinin tescil ve ilanına karar verilmemesi halinde davacının, aldığı tespit ilamıyla etkili bir hukuki koruma sağlaması imkansızdır. Kararın aleniyet kazanması ve vergi dairesi gibi resmi kurumlara karşı dermeyan edilebilmesi açısından kararın tescil ve ilanı önemli olup, tescil ve ilan talebinin ilk derece mahkemesince reddine karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup, davacı vekilinin buna ilişkin istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda davanın kısmen kabulü ile davacının, davalı şirketteki ortaklığının 09.04.2013 tarihinde sona erdiğinin tespitine ve kararın Ticaret Siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanına karar verilmesine dair aşağıda karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanı kısmen kabulü ile davacının, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı … Limited Şirketinde sahip olduğu payı davalı …’a devretmesi nedeniyle şirkette pay sahipliğinin 09.04.2013 tarihinde sona erdiğinin ve bu tarihten itibaren ortaklık sıfatının sona erdiğinin tespitine, 2-Kararın Ticaret Siciline tesciline ve masrafı davalılara ait olmak üzere Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanına, 3-Ortaklığın sona erme tarihi yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, 4-Karar harcı 54,40 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 25,20 TL harcın davalılardan tahsili ile Hazineye irad kaydına, 5-Davacı tarafından yapılan toplam 209,90 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 6-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan toplam 58,40 TL harcın davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının, karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, 8-İstinaf harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf peşin harcının talep halinde kendisine iadesine, c-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı gideri, 117,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 215,10 TL istinaf yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 10-Karar kesinleştikten sonra, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04.06.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açıktır.