Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2000 E. 2020/595 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2000
KARAR NO: 2020/595
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/07/2018
NUMARASI: 2015/87E. 2018/673K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen hükme karşı davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, 04.09.2009 tarihli 5 yıl süreli Bayilik Sözleşmesi ile Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) dağıtım şirketi olan müvekkili … A.Ş.’nin bayiliğini yaptığını, davalının bayilik sözleşmesine aykırı olarak 2012 yılının Eylül ayından bu yana LPG alımı yapmadığını, Zile Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/10 D. İş sayılı kararı ile yapılan tespitte davalıya ait iş yerinde … marka, dolu ve boş tüpler bulunduğunu, bunun üzerine müvekkilinin bayilik sözleşmesini feshettiğini, davacının zilyetliğinde mülkiyeti müvekkile ait toplam 925 adet LPG tüpünün mevcut olduğunu, bu tüplerin bayilik sözleşmesinin 17. maddesine göre müvekkiline teslimi gerekmesine rağmen halen teslim edilmediğini, bayilik sözleşmesinin 25. maddesine göre … A.Ş.’nin beher tüp başına imalat bedeli kadar cezai şart talep etme hakkı doğduğunu, kararlaştırılan cezai şartın, ifaya eklenen cezai şart niteliğinde olduğunu, dolayısıyla hem müspet zararın (kar mahrumiyeti) hem de cezai şartın aynı anda talep edilebileceğini, davalının 11.750,00 TL tüp depozito alacağını huzurdaki davaya konu taleplerinden takas ettiklerini belirterek, şimdilik 2.500 TL kar mahrumiyeti, 2.500 TL cezai şart ve 5000 TL müspet zarar tazminatı olmak üzere toplam 10.000 TL’nin, fesih ihtarnamesinin tebliği tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle: yapılan tespitte bir adet … marka boş mutfak tüpü, 8 adet … marka boş piknik tüpü bulunduğunu, o tüplerin de davacı …’ın satışını artırmak amacıyla takas için alınan tüpler olduğunu, yani işyerinde satışa hazır başka marka tüp bulunmadığını, … A.Ş. tarafından her ne kadar tarafına ihtarname çekilerek sözleşmenin feshedildiği iddia edilmiş olsa da şifahi görüşmeler sonrasında bir yıla yakın bir zaman diliminde mevcut sözleşme uyarınca ticari ilişkilerinin devam ettiğini, davacı tarafın, taraflarına ihtarname gönderdikten sonra ve ticari ilişkileri yeniden başlamadan önce ellerinde bulunan tüm LPG tüplerinin davacı kurumun dağıtıcı deposu olan …’e iade edildiğini, davacı tarafın sözleşmeyi haklı nedenle feshetmesinin söz konusu olmadığını, dolayısıyla davacının müspet zararının, kar mahrumiyeti ve cezai şart alacağı söz konusu olmadığından bu taleplerinin de reddinin gerektiğini belirterek, davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Zile Sulh Hukuk Mahkemesince yaptırılan tespitte davalı yana ait 2 ayrı adres ve kullandığı araçta başka firmanın ‘dolu’ tüplerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu tespit davalı yanın bu tüpleri … satışlarını artırmak amaçlı olarak bulundurduğu yönündeki savunmanın tam aksini göstermektedir. Zira bu savunmanın doğru olması için başka markaya ait ‘boş’ tüplerin bulunması gerekir. Bu durumda ilgili tüplerin satış amaçlı bulundurulduğu yorumlanmıştır. Bu husus başlı başına sözleşmeye aykırılık ve fesih nedenidir.Bu durumda davacı yanca sözleşme haklı nedenle fesih edilmiş olmakla kar mahrumiyeti ve cezai şart isteyebilecek ve davalı yana verilen tüplerin depozito bedellerini de isteyebilecektir.Sektör bilirkişisinin de bulunduğu uzman heyet raporuna göre tüp bedelinden kalan davacı alacağının iade edilen tüplerin bedeli düşüldükten sonra 17.600,00 TL kaldığı, davacı yanın normal koşllarda 6 ay bir sürede yeni bayii bulabileceği karşısında 6 aylık kar mahrumiyetinin 6.655,87 TL olduğu, talep edebileceği cezai şart miktarının sözleşmeye göre son 1 yıl içindeki en yüksek mal alımına göre 56.942 TL olarak hesaplandığı bildirilmiş ve davacı yan cezai şartla ilgili ıslah dilekçesi de vermiş olmakla…”, davanın kısmen kabulü ile 56.942,00 TL cezai şart alacağı, 6.655,87 TL kar mahrumiyeti alacağı ve 17.600,00 TL tüp depozito alacağı olmak üzere toplam 81.197,87 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine dava tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına, fazla talebin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı … tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİDavalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı …’a ait 925 adet tüpün davacı kurumun dağıtıcı deposuna iade edildiğini, bu iadenin Pazarlama müdürü …‘in talimatı ile Tokat‘ta depo yetkilisi olan …’e yapıldığını, talep olmasına rağmen bu kişilerin tanık olarak bilgisine başvurulmadan karar verildiğini, Mahkemece davacı şirket lehine tüp depozito alacağına ve cezai şarta hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlçeye doğalgaz geldiği için satışlarının düştüğünü, davacı şirketin bayilik sözleşmesini kendisinin feshettiğini, davacı şirketin herhangi bir kar mahrumiyeti olmadığını, yine mahkemece davacı şirketin alacağına avans faizi uygulanmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin haklı nedenlerle feshi iddiasına dayalı olarak açılan ceza koşulu alacağının tahsili ve ayrıca kar mahrumiyetini de kapsayan müspet zarar talebini içerir eda davasıdır. İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince, gerekçesinde de bilirkişi raporunun sonuç kısmına aynen yer verildiği halde, doğruluğu kabul edilen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda tespit edilen hususların neden doğru kabul edildiği gerekçelendirilip açıklanmadan, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi; somut olayda cezai şart talep edilebilmesinin koşullarının oluşup oluşmadığı, cezai şartın hukuki nitelendirilmesi yapılarak ortaya konulmamış, davalının hangi eylemlerinin davacının kar mahrumiyetine sebep olduğu irdelenmeden hüküm kurulması yoluna gidilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, somut uyuşmazlığa ilişkin dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediği, anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, davanın kısmen kabul kısmen reddine dair gerekçelerin karar yerinde gösterilmediği, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde kendisine iadesine, 4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair; HMK’nın 353/1a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18/06/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.