Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1985 E. 2020/1190 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1985
KARAR NO : 2020/1190
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/1082 Esas – 2018/614 Karar
TARİHİ: 23/05/2018
BİRLEŞEN 7.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2016/373 E SAYILI DOSYASINDA
BİRLEŞEN DAVA: TAZMİNAT (Haksız rekabetten kaynaklanan)
ASIL DAVA TARİHİ: 14/10/2015
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ: 30/03/2016
Taraflar arasındaki itirazın iptali (asıl dava) ve tazminat (birleşen dava) davalarının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne yönelik verilen karara karşı asıl davada davacı- birleşen davada davalılar vekilince birleşen davada kurulan hükme yönelik; birleşen davada davacı- asıl davada davalı vekili tarafından asıl ve birleşen davada kurulan hükümlere karşı istinaf kanun yoluna istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili ; müvekkilinin fatura alacağına dayanarak davalı aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … esas … esas sayılı dosyaları ile icra takipleri başlattığını, davalı borçlunun haksız ve kötüniyetli olarak borca, takibe ve bütün fer’ilerine itiraz ettiğinden takiplerin durduğunu, borcunun doğmuş likit bir borç olduğunu, buna rağmen ve sırf alacağın tahsilini engellemek amacıyla takibe kötüniyetli olarak itiraz edildiğini, İİK’nın 67/2. maddesinin bu durumda davalı-borçlunun inkar tazminatına mahkum edileceği hükmünün düzenlendiğini belirterek, davalının her iki icra takibine yönelttiği itirazının iptali ile takiplerin devamına, davalının % 20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili asıl davaya vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; iki ayrı takip başlatan davacı tarafından tek bir dava açılmasının kabul edilemeyeceğini, davacı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan icra vekalet ücreti hesaplanabilmesi adına iki ayrı takip başlatıldığını ve yine yasadaki boşluktan yararlanılarak 6545 sayılı Yasa’nın 45. maddesi uyarınca, davaya heyet tarafından bakılması adına iki ayrı takibe karşı tek dava açıldığını, davacının bu davranışının hukuk düzeni tarafında korunamayacağını ve bu nedenle de davanın reddine karar verilmesini ve aksi halde davaların ayrılmasına karar verilmesini talep ettiklerini; esasa ilişkin beyanların da davacının müvekkili şirketten herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını, dava dışı …’ın 19.03.2008 tarihli sözleşme ile müvekkili şirket bünyesinde Satış Şefi olarak göreve başladığını, bu dönemde dava dışı eşi … adına benzer konularda faaliyet gösteren iş bu davanın davacısı … Ltd. Şti.’ni kurduklarını, şirketteki görevi sebebiyle müvekkili şirketin ticari ilişkide bulunduğu birçok firmayla ilişki içinde bulunan dava dışı … tarafından müvekkili şirketin müşterilerinin ekonomik yarar sağlamak kastıyla bu davanın davacısı olan … Makine Ltd. Şti.’ne kaydırılmaya başlandığını ve müşterilerin söz konusu şirkete yönlendirilmeleri nedeniyle müvekkilinin zararına sebebiyet verildiğini, …’ın iş bu fiillerinin tespiti üzerine 24.7.2015 tarihinde tutanak tanzim edildiğini ancak …’ın bunu tebliğ ve imzadan imtina etmesi üzerine iş akdinin haklı nedenle ve derhal feshedildiğini, iş akdinin feshedildiğinin ihtarname ile kendisine bildirildiğini, bunun üzerine bu şahsın haksız feshe dayalı olarak işçilikalacaklarının tazmini talebini içeren dava ikame ettiğini ve davanın halen derdest olduğunu, davacı şirket ve dava dışı …-… tarafından yapılan usulsüz işlemler nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu zararların …Teknik Makine Ltd. Şti.’nin cari alacağından mahsup edildiğini, bu hususunda hem şirkete hem de dava dışı Yüksel ve …’a bildirildiğini, davacı şirket ve dava dışı şahısların bu ihtarnamenin tebliğinden sonra haksız bir şekilde çıkar elde etmek kasdıyla iş bu dava ve başka davalar ile müvekkilini taciz etmeye devam ettiklerini, davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte davacının alacağının mevcudiyeti kabu edilse dahi davacı tarafından başlatılan icra takiplerine bağlı olarak talep edilen faizin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının likit bir alacağı olmadığı için icra inkar tazminatı talebinin de reddi gerektiğini, davacının en az % 20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini belirterek, davanın öncelikle tefrikine, davanın usulden reddine, kötü niyet tazminatının tahsiline, karar verilmesini istemiştir. Birleşen davanın davacısı … Ltd. Şti. vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın 19.03.2008 tarihi ile 24.7.2015 tarihleri arasında müvekkili şirket bünyesinde birtakım idari yetkilere sahip olarak satış şefi olarak istihdam edildiğini, müvekkili tarafından bu şahsa güven duyulmakta iken bu güveni kötüye kullanarak davalıların birlikte haksız rekabet fiillerini gerçekleştirmek suretiyle müvekkili firmanın zararına sebebiyet verdiklerini, davalıların müşterek şekilde haksız rekabet fiillerini işleyerek müvekkiline ait müşteri portföyünü ele geçirmeleri, müşterileri kendi şirketlerine yönlendirmeleri, bu itibarla müvekkilinin ticari faaliyetleri ve ekonomik menfaatlerine zarar vermeleri ve haksız rekabet fiilleri neticesi kendi ticari şirketlerinin cirolarını artırmaları nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zararın tazmini için iş bu davanın açıldığını, davalı …’ın iş bu fiillerinin öğrenilmesi üzerine iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, bu şahıs tarafından bunun üzerine kıdem tazminatı vb. talepli dava ikamet edildiğini, müvekkili şirketin haksız rekabet fiillerinin öğrenilmesi üzerine meydana gelen zararların … Ltd. Şti’.nin cari alacağından mahsup edildiğini, bunun üzerine bu şirket atafından müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin itirazı üzerine İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret mahkemesinde 2015/1082 esas sayılı davanın açıldığını, bu dava dosyası ile açılan iş bu davanın arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan her iki davanın birleştirilmesini talep ettiklerini belirterek, birleştirme kararı verilmesini ve daha sonra artırılmak üzere 10.000 TL maddi tazminatın davalılardan tahsilini, tazminat alacaklarının da davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, birleştirme kararı verildiği takirde birleşen dosyadaki dava konusu ile takas ve mahsup yapılmasını talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili birleşen dava dosyasındaki cevaplarında; birleştirme kararının dilekçelerin teatisi işlemi tamamlanmadan ve 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin görüşü dahi sorulmadan verildiğini, birleştirme kararının yerinde olmadığını, her iki davanın taraflarının aynı olmadığını, bu nedenlerle davaların tefriki gerektiğini, haksız rekabete ilişkin ihtilafın çözümlenmesinin İş Mahkemelerinin görev alanına girdiğini, öncelikle birleşen davanın tefrik edilerek görevsizik kararı verilmesini, … ‘in 2005 yılında kurulduğunu, … Takımlar şirketinin ise 2007 yılında şahıs şirketi olarak kurulup, daha sonra aynı isim altında limited şirket olarak faaliyetine devam ettiğini, …’ın ise davalı şirketin ısrarlı talepleri karşısında satış elemanı olarak 2008 yılında davalı şirkette çalışmaya başladığını, …Takımlar şirketinin 2008 yılından 2013 yılına kadar sadece ve sadece davacı …’e ürün sattığını, başka hiçbir şirkete ürün satmadığını, ürün alımı için kendisine müracaat eden bütün şahıs ve şirketleri davacı…’e gönderdiğini, her iki şirket arasındaki ticari ilişkinin kardeş firma ilişkisi halini aldığını, davacı vekilinin iddialarının haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, birleşen davanın davacısı …şirketinin sırf birtakım alacakların tahsilini geciktirmek için haksız rekabet davası ikame ettiğni belirterek, öncelikle birleşen davaların ayrılmasına, birleşen davaya bakmakla İş Mahkemeleri görevli olduğundan birleşen davanın görev yönünden reddine, nihayetinde de haksız ve mesnetsiz olması sebebiyle esastan reddine, açtıkları itirazın iptali davasının sübuta ermiş olması nedeniyle kabulüne, alacağın faiziyle birlikte tahsiline, davacının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 23/05/2018 tarihli, 2015/1082 Esas – 2018/614 Karar sayılı kararında; “…Asıl dava yönünden taraf şirketlerin ticari defter, kayıt ve dayanak belgelerinin mali bilirkişi incelemesi sonucunda ; taraf şirketlerin ticari defterlerinin usulüne uygun olduğu, taraflar arasındaki cari ilişkinin 2015 yılı öncesinde başladığı ve 2015 yılında davacının davalıdan 01.01.2015 açılış fişinde 191.742,40 TL alacaklı olduğu, davacının faturaları ve davalının ödemeleri ile davacıya kesilen iade faturaları sonrasında 31.12.2015 tarihli 197 nolu yevmiye kapanış maddesinde davacının 306.496,76 TL alacaklı olduğu ve bakiye alacağının 2016 yılına devrettiği, davalının ticari defterlerinde de aynı hususların kayıtlı olduğu, yani davalının ticari defterlerinden de davacı ile olan ticari ilişkisinin 2015 yılı öncesinde başladığı, 2015 yılında davalının davacıya 01.01.2015 açılış fişinde 191.742,40 TL borçlu olduğu, davacının faturaları ve davalının ödemeleri ile davalının kestiği iade faturaları sonrasında 31.12.2015 tarihinde davalı tarafından davacıya 306.496,76 TL borçlu olduğunun kayıtlı olduğu, bu bakiyenin 2016 yılına devredildiği tespit edilmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu 2015 yılı sonu itibariyle davacı ile davalının 306.496,76 TL borç ve alacak cari hesap bakiyesinde mutabık oldukları tespit edilmiştir. Ayrıca davalı … tarafından davacı …’den alınan mal ve hizmetlerin BA formu ile satılan mal ve hizmetlerin ise BS formu ile ticari ilişkinin yansıdığı açık hesapla uyumlu beyan edildiği de tespit edilmiştir. Ayrıca, asıl davada davaya konu icra takip dosyalarında işlemiş faiz talep edilmiş ise de, takip tarihinden önce asıl alacaklar yönünden davalının temerrüde düşürüldüğü yönünde delil bulunmadığından işlemiş faiz istemlerinin reddi gerekmiştir.Birleşen dava yönünden bildirilen delillerden ; İstanbul 9.İş Mahkemesinin 2015/584 esas sayılı dava dosyasının davacısının … ve davalısının …..Ltd Şti olduğu, davacının davalı şirkette satış şefi olarak Mart 2008 -Temmuz 2015 tarihine kadar çalıştığından bahisle , şirketin zararına hareket ettiği bahanesi ile iş akdinin İş Kanununun 25/2-e maddesine göre ihbarsız olarak feshedildiğini beyan ederek kıdem, ihbar tazminatı ile fazla mesai ve yıllık izin ücret alacağının tahsilini talep ettiği, Beyoğlu …. Noterliğinin 18.09.2015 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinde; keşidecisi ….Ltd Şti tarafından birleşen davanın davalıları muhatap alınarak ; ‘Muhataplar tarafından yapılan usulsüz işlemler nedeniyle uğramış olduğu zararın ….Ltd Şti’nin cari alacağından mahsubunun yapılmasını , uğranılan zarar bakiyesi için de her türlü yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/71471 soruşturma sayılı dosyasında; birleşen davalı … tarafından birleşen davacı şirket yetkilisi …a yönelik ‘kişisel verileri , hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, ‘ suçu ile şikayette bulunulduğu, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/100117 sayılı karar ile; ‘ Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde her ne kadar müştekiye ait kişisel verilerin ele geçirildiği ve haberleşme gizliliğinin ihlal edildiği iddia edilmiş ise de, müştekinin kullandığı bilgisayarın iş yeri bilgisayarı olup, iş yeri sahibi tarafından bilgisayardaki verilerin denetlenmesinin kişisel verilerin elde edilme suçunu oluşturmayacağı, müştekinin Rus bayanla yaptığı yazışmalara ilişkin ise, bu yazışmaların müştekinin eşine gönderildiğine dair delil bulunmayıp bu suçun da yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmış olmakla, şüpheli hakkında atılı suçlardan kovuşturmaya yer olmadığına ….’ karar verildiği tespit edilmiştir. Birleşen dava yönünden , davalı- birleşen davacı şirket ; davalılardan …’ın satış şefi olarak 19.03.2008-24.07.2015 tarihleri arasında işyerlerinde çalıştığını, satış şefi olması sebebiyle kendisine ait müşteri portföyündeki her türlü bilgiye hakim olduğunu, ancak davalı …’ın kendisine duyulan güveni kötüye kullandığını, müvekkili firma müşterilerini karısının (birleşen davalı …) şirketine yönlendirdiğini, bu şekilde firmanın maddi zarara uğramasına ve müşteri porföyündeki daralmaya sebep olarak haksız rekabet neticesi maddi kazanım elde ettiğini iddia etmiştir. Bu kapsamda davalı …’ın birleşen davacı şirket müşterilerini eşinin şirketine yönlendirdiğine dair a-mail yazışmaları , şirketin bazı müşterilerine ait cari hesap ekstreleri ile aynı müşterilerin davalı şirket ile çalıştıklarını gösteren cari hesap ekstrelerini sunarak tanık dinletmiştir. Birleşen davalılar ise, davacı şirketin …’ın şifresini kırarak a-maillerine girdiğini, davacının sunduğu ‘Ali abi’ diye başlayan a-mailde o tarihte müşteri tarafından talep edilen ürünün davacı şirkette bulunmaması sebebiyle davalı …’ın müşteriyi o ürünün bulunduğu davalı şirkete yönlendirdiğini ,diğer ‘Mete bey’ diye başlayan a-mailde de aynı durumun söz konusu olduğunu, ayrıca davacı şirketi Mete bey ile tanıştıran ve bu müşteriyi davacı şirkete kazandıran kişinin davalı … olduğunu, davalı şirketin 2008 yılından 2013 yılına kadar sadece davacı şirkete satış yaptığını, davalı …’ın müşterileri aslında davacı şirkete yönlendirdiğini savunmuştur. Birleşen dava dosyasında somut uyuşmazlığın dayanağı olan TTK 54 vd.hükümlerinde düzenlenen haksız rekabet, haksız fiilin özel bir görünümüdür…Tüm dava dosyası kapsamındaki deliller birlikte değerlendirildiğinde; gerçekleştirilen eylemin rakipler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı bir hareket olduğu, TTK 54 vd.maddelerindeki hükümlerin amacının dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması dikkate alındığında somut uyuşmazlıkta davalı …’nin dürüst rekabet koşullarına uyarak müşteri ediminin söz konusu olmadığı, bu şekilde edinilen müşteri portföyü ile gelir elde edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğu, kısacası rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen yasa hükümlerine aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar kapsamında birleşen davalıların haksız rekabet hükümlerini ihlal ettikleri vicdani kanaatine varılmıştır. TTK nun 56. maddesine göre haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlike ile karşılaşabilecek olan kimse kusur varsa zararının tazminini isteyebilir. Davacı lehine TTK nun 56. maddesinin d bendi hükmü uyarınca tazminat olarak haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görünen menfaatin karşılığı yönünden karar verilecektir. Bu kapsamda haksız rekabete ilişkin davalarda yoksun kalınan kar’ın da zarar kalemi olarak talep edilebileceği dikkate alındığında, birleşen davacı şirketin müşterilerinin 2014 yılından önce (bir şirket hariç) sadece kendisi ile çalışırken , daha sonraki yıllarda davalı …’ın eşi olan davalı …’ın kurduğu diğer davalı şirketle çalışması nedeniyle davacı şirketin kar kaybına uğradığı açık olduğundan, yoksun kalınan kar’ı davacı haksız rekabete ilişkin olarak talep edebilecektir. Asıl davada davalı olan … ….Limited Şirketi savunmasında; birleşen davaya konu ettiği haksız rekabet nedeniyle uğradığı zararın davacı alacağından mahsup edilmesini talep etmiştir. Sonraki aşamada haksız rekabete ilişkin İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinn 2016/373 esas sayılı dava dosyasında takas ve mahsuba konu ettiği alacağı yönünden ayrıca dava açmıştır. Yani takas ve mahsuba konu ettiği alacağını açtığı davanın konusu yapmıştır. Bu durumda Yargıtay 15 HD nin 2016/4131 esas 2017/340 karar sayılı ve benzeri içtihatlarda da belirtildiği gibi takas mahsup yolu ile sonuca gidilebilmesi için takas mahsuba konu olan alacağın başka bir davada dava konusu yapılmamış olması gerektiğinden asıl davada davalının (birleşen davacının) haksız rekabetten kaynaklı alacağı yönünden takas-mahsup yoluna gidilmesine hukuken imkan bulunmadığından, asıl davada takas-mahsup yapılmamıştır. Birleşen davada , birleşen davacı mahkememizin 18.04.2018 tarihli duruşmasında tahkikatın sona erdiği bildirilerek taraflardan HMK 186.maddesi uyarınca davanın esası yönünden sözlü beyanda bulunmak üzere süre talep edip etmeyecekleri sorulmasından sonraki bir tarihte 22.05.2018 tarihinde harcı yatırılmak suretiyle ıslah dilekçesi sunmuştur. Islah HMK 176.vd maddelerinde düzenlenmiştir. Islahın zamanı ve şekli HMK 177. Maddesinde açıkça ; ‘ıslah , tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir…’ düzenlenmiştir. Buna göre birleşen davacının ıslah dilekçesini yada ıslah talebinde bulunacağını tahkikatın sona erdirilmesinden önceki aşamada mahkememize bildirmesi gerekir. Tahkikat bitirildikten sonraki aşamada hatta HMK 186.maddesi uyarınca sözlü beyanda bulunmak üzere mahkememizden süre talebinden sonraki aşamada yapılan ıslah HMK 177/1 maddesine göre usulüne uygun olmadığı…’ gerekçesiyle; 2015/1082 Esas sayılı asıl dava dosyasında; Davanın kısmen kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalının ;a)İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 254.792,71 TL asıl alacak yönünden İPTALİ ile takibin 254.792,71 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz yürütülmek sureti ile devamına,b)İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 51.704,05 TL asıl alacak yönünden İPTALİ İle takibin 51.704,05 TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz yürütülmek sureti ile devamına ,2.Fazla istemin reddine ,3.Alacak miktarı bilinir ve belirlenebilir olduğundan hükmolunan toplam 306.496,76 TL alacağın %20 si oranında 61.299,35 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,Birleşen İstanbul Anadolu 7 ATM’nin 2016/373 Esas sayılı dava dosyasında;Davanın kabulü ile 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş olup, Bu karara karşı asıl davada davacı- birleşen davada davalılar vekilince birleşen davada kurulan hükme yönelik, birleşen davada davacı- asıl davada davalı vekili tarafından asıl ve birleşen davada kurulan hükümlere karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı / birleşen dosya davacısı …. San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Birleşen dosya olan haksız rekabet tazminatı talepli belirsiz alacak davası için yapmış olduğumuz bedel artırımı talebi gözönünde bulundurulmadan, dava dilekçesinde talep edilen rakam üzerinden karar tesisinin hukuka uygun olmadığını, istinaf konusu dava dosyası ile birleşen İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/373 E. sayılı dava dilekçesinde, davalıların müşterek hareketle müvekkili şirkete haksız rekabet fiilleri ile vermiş oldukları zararlara ilişkin maddi tazminat talebinin, HMK md. 107 uyarınca belirlenerek tazmini talepli davada, tahkikat sonucunda müvekkilimizin haksız rekabet filleri nedeniyle uğramış olduğu zararın, tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere asgari 10.000.-TL. maddi tazminat talebinin kabulü ile birleşen dosyadaki dava konusu ile takas ve mahsubu talep edildiğini, Dosyadaki belgeler ve tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesi, 13.09.2017 tarihli bilirkişi heyet raporu ile müvekkili şirketin davalılardan haksız rekabet nedeniyle 75.091,76.-TL. zararının/yoksun kalınan karının bulunduğu, bu alacağın mahsup edilmesi ile davacının davalıdan 231.405,00.-TL. asıl alacağının bulunduğunun tespit edildiğini, Bilirkişi raporuna karşı davacı tarafından 10.10.2017 tarihinde itiraz edildiğini, 31.10.2017 tarihinde sundukları beyanla; tespit edilen haksız rekabet tutarına, dava dilekçesinde talep ettikleri gibi lehlerine değişen ve artan oranlar uygulanmak suretiyle avans faizi hesaplanmasına, faiz hesaplaması mahkeme tarafından hesaplanamayacak durumda ise aynı bilirkişi kurulundan ek rapor ile faiz hesaplamasının yapılmasının istenilmesi ve faiz hesabı için ek rapor talebinin kabulü halinde, ek rapor düzenlendikten sonra; bu talep kabul edilmediği takdirde; ilk celsede, HMK 107. maddesi uyarınca bedel artırımı yapmak için tarafımıza süre verilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, yine 31.10.2017 tarihinde dosyaya sunulan ikinci bir dilekçe ile HMK 107. maddesi uyarınca bedel artırımı yapılması için taraflarına süre verilmesi talebini yinelediklerini; bilirkişi raporunda haksız rekabet tazminat alacağının 75.000.-TL olarak tespit edilmesi nedeniyle HMK 107. maddesi gereği, açmış oldukları 10.000.-TL. talepli belirsiz alacak davasını 75.000.-TL. ye artırım iradeleri ve istemlerini tekrarladıklarını, söz konusu bedel artırımının yapılması için süre verilmesi taleplerinin tekrar sunulduğunu, yine 01/11/2017 tarihli celsede, tarafların bilirkişi raporuna sundukları itirazların ayrıntılı ve gerekçeli olarak irdelenmesi için önceki bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiğini, hatta; faiz hesaplaması yapılacağı için ek bilirkişi ücretinin kendilerince karşılandığını, ek bilirkişi raporu düzenlendiğini, ancak; ek bilirkişi raporunda, itirazlarına konu teşkil eden haksız rekabet tazminatı alacağına ilişkin, haksız rekabetin başlangıç tarihlerinden itibaren faiz hesaplamasının bilirkişi tarafından yapılmadığı için ek bilirkişi raporuna 19.02.2018 tarihinde itiraz ettiklerini, hesaplanmayan faiz hesabının yapılması için dosyanın yeniden aynı bilirkişi heyetine tevdii talep edildiğini, ek bilirkişi raporuna karşı davacı/birleşen davalılar da itiraz etmiş, 11.04.2018 tarihinde tarafımızdan itiraza cevap ve eki belge sunulduğunu, ek bilirkişi raporuna itirazlar sunulduktan sonra yapılan ilk duruşma tarihi olan 18/04/2018’de tarafların yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına yönündeki talepleri reddedilerek HMK 184 uyarınca tahkikat yönünden beyanlar sorularak süre verildiğini, 01.01.2017 tarihinde Mahkeme kayıtlarına girerek onaylanan 31.10.2017 tarihli “bedel artırımı yapılması ve alacağın 75.000.-TL.ye yükseltilmesi” talepleri gereği, HMK 107. maddesi uyarınca, 10.000.-TL. üzerinden açılan belirsiz alacak davası 65.000.-TL. artırılarak 75.000.-TL.ye yükseltilmiş, harcın da 22.05.2018 tarihinde ikmal edildiğini, Tahkikat sona ermeden önce yazılı olarak 2 defa bedel artırımı (ıslah) yapılacağının mahkemeye beyan edildiğini, bedel artırımı yapılması için 2 defa yazılı dilekçe ile süre talebinde de bulunulduğunu, ancak; gerekçeli kararda, bu beyan dilekçelerinden hiç söz edilmediği gibi, ilk defa tahkikat sona erdikten sonra ıslah talebinde bulunulduğu belirtilerek, ıslahın zamanında yapılmadığı gerekçesiyle dikkate alınmadığını, bu durumun, dosya kapsamına açıkça aykırı olduğunu, HMK 181. maddesine göre, somut yargılamada, kendilerine süre dahi verilmeden, ıslah yapılması hukuken mümkün olan aşamada yapılan ıslahın kabul görmemesinin hukuka uygun bulunamayacağını, Doktrindeki görüşlere göre, somut yargılamada ise bedel artırımı talebinin iki defa sunulmasına rağmen, bu talepleri hakkında herhangi bir karar verilmeden dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınması hukuka ve hakkaniyete uygun bulunamayacağını, Gerek asıl davada, gerekse birleşen davada, takas mahsup talebi açıkça belirtilmesine rağmen, takas mahsup talebinin kabul edilmemesinin hukuka uygun bulunamayacağını, Asıl davada, kendilerince takas mahsup talebinde bulunulduğu gibi, birleşen davada da ayrıca asıl davada takas mahsup taleplerinin olduğunun tekrarlandığını, Gerekçeli kararda ise, takas mahsup yolu ile sonuca gidilebilmesi için takas mahsuba konu olan alacağın başka bir davada dava konusu yapılmamış olması gerektiği öne sürülerek, asıl davada davalının haksız rekabetten kaynaklı alacağı yönünden takas-mahsup yoluna gidilmesine hukuken imkan bulunmadığından asıl davada takas mahsup yapılmadığının açıklandığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2017/1051 E., 2017/8062 K. sayılı, 19.12.2017 tarihli emsal kararı bulunduğunu, birleşen davanın mevcudiyetinin, asıl davada bulunulan takas-mahsup talebinin değerlendirilmesine engel bir durum olmadığını, Davalıların malvarlıklarına el konulduğundan, takas mahsup yapılmaması halinde haksız rekabet tazminatı alacağımızın tahsilinin imkansız hale geleceğini, Birleşen davada davalı …’ın tek hissedarı olduğu davacı/birleşen davada davalı … Ltd. Şti. nin … üyesi olduğu için “FETÖ/PDY” silahlı terör örgütü üyesi olmak suçu isnadıyla … hakkında açılan soruşturma sonucu İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/141 E. sayılı dosyası ile ceza davası yargılaması halen devam etmekte olup sanıklar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca FETÖ’nün iş dünyası yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında şüphelilerin tüm malvarlıklarına el konulduğunu, Bu itibarla; usulüne uygun takas mahsup talebimizin kabul edilmemesi nedeniyle, haksız rekabet tazminatı alacağının tahsil etmenin imkanının hukuken mevcut olmadığını, Asıl davadaki alacak, haksız rekabet tazminatı nedeniyle takas mahsupla ve yargılama ile belirlenebilir bir alacak olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, Her ne kadar asıl davadaki alacak faturaya dayalı olsa da, müvekkili şirket tarafından haksız rekabet alacağı nedeniyle takas mahsup talebinde bulunulmuş olduğundan, haksız rekabet tazminatı alacağının yargılama ile ortaya çıkan bir alacak olup takas mahsubu gereken alacak miktarı, dolayısıyla ödenmesi gerekli borç miktarı müvekkili şirket tarafından taklip tarihinde belirlenemez olduğundan, icra takibine yapılan itirazın alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik olmadığı aşikar olduğundan, yargılama sonucu belirlenecek alacağın likit olduğu gerekçesiyle müvekkili şirket aleyhinde icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığını belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1082 E. 2018/614 K. sayılı 23/05/2018 tarihli kararının kaldırılarak,Birleşen davanın bedel artırımı yapılan 75.000.- TL üzerinden kabulüne,
75.000.-TL. Haksız rekabet tazminatı alacağımıza, haksız rekabet tarihlerinden itibaren kendi lehlerine değişen ve artan oranlar uygulanmak suretiyle avans faizi uygulanmak suretiyle davalılardan müşterek müteselsil tahsiline karar verilerek, asıl dava içinde takas mahsup talebinin yapılmış olmasından dolayı, asıl dava konusu alacaktan takas mahsup yapıldıktan sonra asıl davadaki alacağın tespitine, belirlenebilir alacak tutarının yargılama sonucu ortaya çıkmış olması nedeniyle icra inkar tazminatının reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı-birleşen dava davalıları …, … ve …. Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Müvekkillerinden …, ….San.Tic.Ltd.de çalışmakta iken, haksız rekabet yaptığı iddiasıyla işine son verildiğini, işçilik alacakları ödenmediğinden, müvekkilinin İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesinin 2015/5 84 E. sayılı dosyası ile dava açtığını, işçilik alacakları nedeniyle dava açtığından, … Şirketinin diğer müvekkili … (… şirketinin sahibi …, …’ın eşi’dir) şirketine olan borcunu ödemediğini, hukuka aykırı bir şekilde alacağa el koyduğunu, bunun üzerine İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün …E. ve …E.sayılı dosyalan ile … aleyhine icra takibi başlatıldığını, .. her iki takibe karşı “hiçbir borcu bulunmadığı” gerekçesi ile itiraz ettiğini, takibin durduğunu ve bu davaya konu itirazın iptali davasının açıldığını, itirazın iptali davasının bitme aşamasında iken … tarafından İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/373 E. sayılı dosyası ile bütün müvekkilleri aleyhine “haksız rekabet nedeniyle tazminat” davası açtığını ve bu dava asıl dava ile birleştirildiğini, yapılan yargılama sonunda itirazın iptali davasının kabul edildiğini, diğer yandan … şirketinin haksız rekabet davasının da kabul edildiğini, kendi istinaf ettikleri kısmın, … şirketinin haksız rekabet davasına ilişkin olduğunu, zira müvekkillerinin haksız rekabette bulunmadıklarını, Müvekkillerinden … Şirketinin 2007 yılında kurulduğunu, şirketin yetkilisinin … olduğu, her iki firma kesici ve delici aletlerin alım satımını yaptığını, … San. Tic. Ltd. Şti. yetkililerinin ısrarı üzerine, müvekkillerinden …’ın 2008 yılında satış elemanı olarak …San Tic.Ltd.Şti.bünyesinde çalışmaya başladığını, 2008-2012 döneminde … şirketi yurt dışından ithal ettiği ürünleri sadece … şirketine sattığını, … şirketi de kârını katarak bu ürünleri diğer firmalara sattığını, her iki şirket arasında tekel sözleşmesi ya da başka firmalarla çalışmama anlaşması’ bulunmadığını, buna rağmen … şirketinin sadece … şirketine satış yaptığından elindeki firmaları ve kendisine başvuran müşterileri iyi niyetle … şirketine yönlendirdiğini, 2013-2014-2015 döneminde bu firmaların bir kısmı … şirketinden de ürün almaya başladığını, yani zaten daha evvel … ile çalışmakta olan bir kısım firmalar 2013’ten itibaren yeniden … ürün almaya başladığını, piyasadâkî şirketler işlerine geldiği firmadan ürün satın alabilirler.buna engel bir kanun hükmü ya da taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme bulunmadığını, öte yandan 13.09.2017 tarihli kök raporun 22.sayfasında ” … şirketinin 2013-2016 döneminde her yıl net satışlarını ve kârını yaklaşık enflasyon oranında artırmış olduğunu, haksız rekabet şartlarının oluştuğu kanaatine varılsa da satışların ve kârın bundan etkilenmediği “sonucuna varıldığını, olayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde haksız rekabetten bahsetmenin mümkün olmadığını, … şirketinin, …’a işçilik alacaklarından doğan alacaklarını vermemek için bu yola başvurduğunu, Haksız rekabet davasının, 2015 yılında,müvekkillerinden …’ın … ve …’na yazdığı birer adet yazışmaya dayanmadığını, bu yazışmalar neticesinde herhangi bir alışveriş de olmadığını, hal böyle iken haksız rekabet olduğu söylenerek 2008 yılından 2015 yılına kadar, her iki firmanın çalışmış olduğu firmalar incelemeye alınarak kâr zarar kriterine göre hesaplama yapılmış olması, … şirketinin bütün kârının sanki … şirketinden elde ediliyormuş gibi ya da … şirketinin sanki …şirketine tâbi bir şirketmiş gibi algılanarak hesap yapılması hakkaniyete aykırı ve adalet duygularını zedeler mahiyette olduğunu, her ne kadar …haksız rekabet davasını süresinde ıslah etmemiş ise de yapılan hesaplamada hata bulunduğunu, 13.09.2017 tarihli heyet bilirkişi raporuna göre, … şirketinin 2008-2012 dönemi içinde sadece … şirketi ile çalıştığının tespit edildiğini, bu tespitin, … şirketinin, bir mecburiyet olmamasına rağmen, kendisine gelen müşterileri … şirketine iyi niyetle yönlendirdiği iddiasını ve dosyaya sundukları yazışmaları teyit ettiğini, yani müvekkillerinin haksız rekabet saiki ile hareket etmiş olsalardı, kendilerinden ürün almak isteyen müşterileri … şirketine yönlendirmeyeceklerini, Öte yandan haksız rekabet hesaplamasına esas alınan 10 şirketten bir kısmı henüz … şirketi ile çalışmadan evvel … şirketi ile çalışmış olduğunu dosyaya sundukları faturalardan açıkça aşıldığını, başından beri savundukları üzere, müvekkillerinin kendilerine dahi gelen müşterileri uzun yıllardır (2008-2012 yılları arası) … şirketine yönlendirdiklerini, bunu yazışma ve belgelerle ispat ettiklerini, halbuki bu müşterilere bizatihi … şirketinin ürün- satmasına engel bir sözleşme veya durum olmadığını, Sırf … şirketi kâr etsin diye, … şirketinin bu ürünleri kendisine gelen müşterilere satmaktan imtina ettiğini, … şirketinin ürünü ithal etmekte, … şirketine satmakta, … şirketinin de kârını koyup piyasaya sürmekte olduğunu, isteseydi … şirketinin ithal ettiği ürünü piyasaya bizzat kendisinin satabileceğini, ancak, her iki şirket arasında bu yönde bir çalışma tarzının oturduğunu, henüz … şirketi ile çalışmadan, … ile çalışan şirketlerin bile … şirketine yönlendirildiğini, huzurda dinlenen tanıkların temsil ettikleri şirketleri dahi …… şirketi ile bizzat …’ın tanıştırdığını beyan ettiğini, hal böyle iken müvekkillerinin haksız rekabette bulunduklarını ileri sürmenin yasaya aykırı olduğunu, davalı birleşen davacının davasının reddi gerekmekte iken kabulüne karar verilmiş olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, Davalı … şirketinin, haksız rekabet iddiasını, …’ın, … ve …’le yaptığı iki adet mail yazışmasına dayandırdığını ve başkaca hiçbir belge ibraz edemediğini, bahsi geçen bu mailler okunduğunda, haksız rekabet ihlali oluşturmadıkları açıkça görüleceğini, daha da önemlisinin, davalının bu maillere dayanarak, haksız rekabet iddiasını diğer davacılar … ve ….. şirketine teşmil etmiş olmasının hukuksal hiçbir dayanağı bulunmadığını, bu nedenle de birinci derece mahkemesinin, haksız rekabetten doğan tazminat taleplerinin kabulüne dair kararının kaldırılmasını talep etmek zorunlu hale geldiğini belirterek,
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı-birleşen davacının, haksız rekabet davasının kabulüne ilişkin kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Asıl dava, fatura alacağının tahsili için girişilen iki adet ilamsız icra takibine yapılan itirazların İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine; birleşen dava ise birleşen davalıların haksız rekabet eylemleri nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiş, bu karara taraflar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Asıl davada davalı / birleşen davada davacı …. Ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusununu incelenmesinde; Somut olayda birleşen dava haksız rekabete dayalı tazminat istemi olarak ve belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Usul hükümlerindeki değişiklikler tamamlanmış işlemleri etkilememek üzere derhal uygulanır. Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sy HMK 107 maddesinin 2. fıkrasında “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı velya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Mahkemece yargılama sürecinde 18.04.2018 tarihli oturumda tarafların yeniden bilirkişi raporu alınmasına dair taleplerini reddederek taraf vekillerinden HMK’nın 184. maddesi uyarınca tahkikatın tümüne karşı beyanları sorulmuş, istinaf eden birleşen davada davacı vekilince “süre talebimiz yoktur, davacı tarafın süre talebini mahkemenin takdirine bırakıyorum” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece sözlü yargılamaya geçilip sözlü yargılamanın talik edildiği 23.05.2018 tarihli duruşmada hüküm verildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda yer verilen HMK’nın 107. Maddesindeki (hüküm tarihindeki) yasal düzenleme dikkate alındığında, belirsiz alacak davasında talep artırımın tahkikat bitinceye kadar yapılması gerekir. İstinaf eden birleşen davada davacı vekilince tahkikat sona erdikten ve sözlü yargılamaya geçildikten sonra 22.05.2018 tarihinde harcı yatırılmak suretiyle bedel arttırım dilekçesi verilmiş olduğu gözetildiğinde, bedel arttırımının tahkikat bitene kadar yapılması gerektiğinden, bedel arttırım dilekçesi dikkate alınmaksızın dava dilekçesindeki talep üzerinden karar verilmesinin yasaya uygun olduğu, bu konudaki istinaf nedeninin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.Mahkeme gerekçesinde Yargıtay 15 HD nin 2016/4131 esas 2017/340 karar sayılı emsal kararın da atıf yapılarak takas mahsup yolu ile sonuca gidilebilmesi için takas mahsuba konu olan alacağın başka bir davada dava konusu yapılmamış olması gerektiğinden asıl davada davalının (birleşen davada davacının) haksız rekabetten kaynaklı alacağı yönünden takas-mahsup yoluna gidilmesine hukuken imkan bulunmadığı belirtilmiştir. İhtilaflı bir alacağın takas mahsup talebine konu edilebileceği açık ise de davada takasa konu alacak hakkında hüküm kurulmuş olup, ilam aldıktan sonra da takas beyanının ileri sürülmesi mümkün olduğundan, birleşen davacının bu konuda istinaf talebinde bulunmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Asıl davada faturaya dayalı alacak nedeniyle takip yapılmış olup, alacak likit olmakla, mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Birleşen davaya konu alacağın takas ve mahsup talebine konu edilmesi, asıl davadaki alacağın likit olma vasfını ortadan kaldırmaz. Bu nedenle, asıl davada davalı vekilinin icra inkar tazminatına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Asıl davada davacı / birleşen davada davalılar vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusununu incelenmesinde;
Asıl davada davacı/ birleşen davada davalılar vekili, birleşen davada verilen hüküm yönünden istinaf başvurunda bulunmuştur.
İlk derece mahkemesi gerekçesinde de yer verildiği üzere, davalı ve davacı şirketin aynı konularda faaliyet içinde olduğu ticari sicil kayıtlarıyla sabittir.
Delil olarak sunulan mail yazışmaları, taraf ticari defter ve kayıtlarında inceleme sonucu alının bilirkişi raporundaki tespitler, taraf şirketlerin aynı faaliyet konularında çalışıyor olması dikkate alındığında, somut uyuşmazlıkta davalı …’ın eşi olan diğer davalı … davalı şirketin kurucusu ve tek ortağı olup, kuruluş tarihinden itibaren davacı şirketin incelenmesini istediği 10 müşterisi ile davalı şirketin iş yapmaya başladığı , diğer davalı …’ın çalıştığı şirketin müşterilerini bu şirkete yönlendirmesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalı şirketin bu müşterileri dürüst rekabet ortamı içerisinde kazanmadığı, tam aksine … vasıtasıyla bu müşterileri edindiği, … ile … arasındaki evlilik ilişkisi de dikkate alındığında, davalı şirkete geçen müşterilerin davalı …’ın çalıştığı davacı şirketin müşterileri olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmayacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre davalı … Ltd. Şti.’nin dürüst rekabet koşullarına uyarak müşteri ediminin söz konusu olmadığı, bu şekilde edinilen müşteri portföyü ile gelir elde edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğu, kısacası rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen yasa hükümlerine aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar kapsamında davalıların haksız rekabette bulundukları sonucuyla, birleşen davanın kabulü yönünde kurulan hüküm isabetli olup, aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
İstinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davalara ilişkin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Asıl dava yönünden:
1-Asıl davada davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Asıl davada davalı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; asıl dava yönünden bakiye 13.054,35 TL nispi istinaf harcının davalı …’nden tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Asıl davada davalı vekilinin yaptığı istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
B-Birleşen 2016/373 Esas sayılı dava yönünden:
1-Birleşen 2016/373 Esas sayılı davaya ilişkin her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, ayrı ayrı esastan reddine,
2-Taraflarca birleşen dava için yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; birleşen dava yönünden bakiye 513,10 TL nispi istinaf harcının birleşen davanın davalılarından tahsiline, Hazineye gelir kaydına,
3-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
5-Karar kesinleştiğinde dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12/11/2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.