Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1984 E. 2020/1172 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1984
KARAR NO : 2020/1172
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2014/1262 Esas – 2018/452 Karar
TARİHİ: 24/05/2018
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalılar ve davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 19/09/2010 tarihinden beri müvekkili şirketin davalı şirketlerin akaryakıt, LPG gaz satışı konusunda bayiliğini yaptığını, davalıların nakliyat masrafları ve maliyetlerini olduğundan fazla hesaplayarak LPG maliyetine dahil edildiğini, dolayısıyla kâr marjının davalı şirketler tarafından sözleşme ve maddi gerçeğe aykırı olarak uygulanması neticesinde müvekkili şirketin maddi zararının ortaya çıktığını, müvekkili şirketin serbest piyasa rekabet gücünün olumsuz etkilendiğini, kâr payının paylaşımında kâr marjının hesaplanmasının nasıl yapılacağının davalılardan … A.Ş. ile yapılan bayilik sözleşmesinin eki olan protokolün 6/g maddesinde açıkça belirlendiğini, kâr marjının hesaplanmasında nakliye giderlerinin fazla hesaplanması sonucunda kâr marjı müvekkili aleyhine düşürülmek suretiyle müvekkilinin zarara uğratıldığını, müvekkili şirketin bunu fark etmesi üzerine Hatay … Noterliğinin 18/02/2014 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, yapılan sözlü görüşmelerde yanlışlığın kabul edildiğini ancak bedelinin 54.322 TL olduğunu ve bunun ödenmesinin kabul edilmesinin talep edildiğini, müvekkili şirketin uğramış olduğu maddi zararının bunun çok üstünde olduğunun sözlü olarak ifade edildiğini, Hatay …. Noterliğinin 12/03/2014 tarih … yevmiye nolu ihtarname keşide edilerek davalılardan … A.Ş. imzalanan bayilik sözleşmesinin eki protokolün 6/g maddesine göre satışı yapılan LPG’nin alımı konusunda kâr marjını oluşturan LPG maliyeti ve nakliye masrafları ve buna ilişkin belgelerin gerçek zararın tespiti bakımından talep edildiğini, davalılar vekilinin Beyoğlu … Noterliğinin 23/05/2014 tarih … yevmiye nolu ihtarname ile bilgi ve belgelerin paylaşılamayacağının bildirildiğini, ürün ve nakliye bedellerinde mutabık kalındığını, sistemsel hatadan meydana gelen yanlışlıktan dolayı bedelin 54.322 TL olduğunu ve bunun ödenebileceğini, ihtar muhatabının … olması gerektiğinin beyan edildiğini, her iki davalı şirketin kardeş kuruluş olduğunu, akaryakıt istasyonlarında birlikte sözleşme yaptığını, davalı ….’nin diğer davalı …. adına hareket ettiğini, yapılan sözleşmeler gereği LPG gaz bayiliği nedeniyle müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, müvekkilinin kâr marjını kabul ettiği şeklindeki beyanda yerinde olmadığını, ödeme bildirimlerinin şarta bağlı ve miktar olarak çok eksik olmakla kabul edilmediğini, ihtarnameye cevap hukuki olmadığı gibi maddi gerçeğe aykırı olduğunu, uğranılan zararın kabul ettikleri miktarın çok üzerinde olduğunu, bu nedenle şimdilik 100.000 TL asıl alacak üzerinden dava açıldığını, uğranılan zararın tazmini ile gerçeğe aykırı hesaplamaya ilişkin uygulamanın sona erdirilmesini, uğranılan zararın tahakkuk tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile ödenmesini, aksi halde yasal yollara müracaat edileceğine ilişkin ihtarnamelere rağmen gereği davalı şirketler tarafından yapılmadığını, bu nedenle işbu davanın açılması zaruretinin hasıl olduğunu beyanla; kâr paylaşımı marjına uyulmamasından, yanlış ve gerçeğe aykırı hesaplamadan kaynaklanan fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile 100.000 TL asıl alacağın tahakkuk tarihlerinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı şirkete yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; 2010 yılından beri davalıların akaryakıt ve LPG bayiliğini üstlendiğini, davacı tarafın davaya konu taleplerinin müvekkili … A.Ş.’ne yöneltilemeyeceğini, davacı tarafa LPG satışı ve bunların bedellerinin tahsili diğer davalı ….’ne ödediğini, LPG bedellerini …l’den talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle davanın … açısından husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacının davasının 54.322 TL+KDV tutarındaki kısmında hukuki yararı bulunmadığından davanın bu kısmının öncelikle hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, bir an için davacının müvekkili tarafından kabul edilen 54.322 TL+KDV yönünden dava açmakla hukuki yarar olduğu kabul edilirse, bu sefer davaya cevap süresi içerisinde bu tutar yönünden davacının alacak iddiası kabul edilmiş olduğundan, bu tutar yönünden hükmedilecek yargılama gideri ½ oranında belirlenmesi gerektiğini, davacının müvekkili tarafından kabul edilen 54.322 TL + KDV’yi aşan tutara ilişkin alacak iddiasının gerçeği yansıtmadığını, usul ve yasaya aykırı ikame edilen davanın reddi gerektiğini, müvekkili … tarafından düzenlenen LPG faturalarında davacının iddia ettiği anlaşmalara ve maddi gerçekliğe aykırı bir durum olmadığını, davacı şirket müvekkili tarafından düzenlenen LPG bedeli faturaları kayıtlarına işlediğini ve her hangi bir itirazi kayıt ileri sürmeksizin bedellerini müvekkiline ödediğini beyanla; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 24/05/2018 tarihli, 2014/1262 Esas – 2018/452 Karar sayılı kararında; “…taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi çervesinde akaryakıt ve LPG gaz alımı satımı yapıldığı, davacı tarafından LPG gaz alımı ve satımı arasında karın taraflar arasındaki paylaşımın, taraflar arasında imzalanan protokolün 6g maddesinde belirtilen usuller çerçevesinde hesaplanmadığını, nakliye giderlerinin olduğundan fazla olarak maliyetlere yansıtıldığı ve paylaşılacak kar marjının davacı aleyhine hesaplandığından, zararı uğradığını iddia edilen huzurdaki davayı ikame ettiği, taraflar arasında imzalanan 19/09/2010 tarihli protokol çerçevesinde … A.Ş. LPG dağıtım şirketi olarak, davalı …Ş.’nin yetkili kılındığı, …A.Ş. Tarafından LPG dağıtımını üstlenen … İle davacı … Ltd Şti. arasında 19/09/2010 tarihinde 8 yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalandığı, sözleşme ve protokole göre tarafların kar paylaşımına ilişkin olarak hesaplama çerçevesinde 19/09/2010 tarihi ile dava tarihi arasında davalının davacıdan 368 adet nakliye için toplam 349.319.43 TL tahsilat yaptığı, taraflar arasındaki ticari ilişkiye ilişkin olarak, taraflardan davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapıldığı ve tarafların birlerinden LPG alım satımından kaynaklanan borç ve alacağının bulunmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın, davalı tarafından davacıya satışı yapılan LPG-Otogaz’ın nakliyesi ile ilgili bayi kar marjının düşük kaldığı ve bu nedenle elde edilmesi gereken kardan daha düşük kar elde edilmesi karşısında kar kaybı yaşandığı, sözleşmenin başlangıcından dava tarihine kadar geçen süre içinde nakliye bedellerinden kaynaklanan kar kaybının talep edildiği, taraflar arasında imzalanan 19/09/2010 tarihli sözleşme ve protokol çerçevesinde davacı tarafından 03/06/2014 dava tarihine kadar 368 adet fatura karşılığı 2.408.48 ton LPG alımını davalıdan yaptığı ve bu LPG nakliyesi için 349.319.43 TL nakliye bedelinin davalıya ödendiğinin tespit edildiği, davalı 06/01/2011 tarihi ile 04/06/2013 tarihleri arasındaki 175 adet taşıma için faturalara 54.322.00 TL (KDV hariç) fazla nakliye bedeli yansıtılarak tahsil ettiğini ve KDV hariç fazla tahsil edilen 54.322.00 TL’nın davacı yana ödenebileceğini kabul ettiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıcı olan 19/09/2010 tarihinden 03/06/2014 dava tarihine kadar olan dönemde davacı tarafından davalıdan 368 adet fatura karşılığı almış olduğu 2.408.48 ton LPG için ödediği nakliye bedelleri toplamının 349.319.43 TL olduğu, 1 ton LPG’nin birim taşıma bedelinin 145.04 TL/ton olduğu kök raporda ve eki tablolarındaki hesaplama yönteminde her hangi bir isabetsizlik olmadığı, 1 ton akaryakıt 54.86 TL/ton bedel üzerinden taşındığı, akaryakıt taşımacılığı ile LPG taşımacılığı arasında %10 gibi fark olacağı kabul edilerek 1 ton LPG’nin de 60.35 TL/ton birim fiyat üzerinden taşınabileceği hesaplandığı, bu tespit ile taraflar arasında 19/09/2010 tarihi ile 03/06/2014 dava tarihi arasında 2.408.48 Ton LPG için 1 ton LPG nakliye bedeli olarak yapılan ödemenin 145.04 TL olması karşısında, davalının davacıdan 145.04. TL – 60.35 TL = 84.69 TL fazla nakliye bedeli tahsil ettiği ve davacının her BİR TON LPG için 84..69 TL kar kaybına sebebiyet verdiği, toplamda ise: 2.408.48 ton LPG x 84.69 TL/ton = 203.974.17 TL (KDV hariç) fazla nakliye bedeli tahsil ettiği ve bu tutarın dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte iade edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.Sözleşmenin ifa safhası ile ilili olarak düzerlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği TTK’da özel bir hüküm bulunmadığı, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderacatından söz edildiği, faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenlemenin VUK’da yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır. VUK 230. maddesine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi, bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği takdirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü ispat yükünü yerine getirebilir. Mahkememizce faturaya ilişkin belgeler incelenerek, ilgili faturaların tebliğ edildiği ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmediğinin tespit edildiği, faturanın içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığı,taraflar arasında 19.09.2010 tarihi ile 03.06.2014 dava tarihi arasında 2.408.48 Ton LPG için 1 ton LPG nakliye bedeli olarak yapılan ödemenin 145.04 TL olması karşısında, davalının davacıdan 145.04. TL – 60.35 TL = 84.69 TL fazla nakliye bedeli tahsil ettiği ve davacının her BİR TON LPG için 84..69 TL kar kaybına sebebiyet verdiği, toplamda ise: 2.408.48 ton LPG x 84.69 TL/ton = 203.974.17 TL (KDV hariç) fazla nakliye bedeli tahsil ettiği, davalı …. Vekilinin 09/02/2015 tarihli celsede … gaz yönünden 54.322,00 TL + %18 KDV ilavesi ile hesap alacak miktarı üzerinden davayı kabul ettiği hususları da göz önüne alınarak, davalı şirketin faturalara nakliye ücretini yüksek yansıttığı ve sözleşmeye göre kar marjının hesaplanmasında nakliye giderlerinin fazla hesaplandığı ve bu durumun davacı aleyhine olduğu, uğranılan zararın bilirkişilerce tespit edildiği…” gerekçesiyle, davanın ıslah talebi kapsamında kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekili ve davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Davanın müvekkili Lukoil yönünden husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, hüküm altına alınan tutarın her iki davalıdan tahsiline karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığını, dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere; tacir olan davacı tarafın davaya konu faturalara itiraz etmediği gibi herhangi bir ihtirazi kayıt bildirmeksizin faturaları kendi defterlerine kaydettiğini ve fatura bedellerini müvekkili … ödediğini, bu kapsamda davacının geriye dönük olarak fiyat farkı talebiyle ikame ettiği iş bu davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmasının mümkün olmadığını, hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda yer alan hesaplamanın hatalı olduğu gibi bu rapordaki tespitlerin kök raporla da çeliştiğini, bilirkişi raporuna gerekçeleri de ortaya konarak itiraz edilmiş olmasına rağmen itirazlarının değerlendirileceği yeni bir rapor alınmaksızın hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi kurulunun kök raporda 110.400,00 TL +KDV fazla tahsilat yapıldığı yönünde hesaplama yapılmış olmasına karşılık, ek raporda, kök rapordaki tespitle çelişkili biçimde bu tutarın 203.974,17 TL olarak belirlendiğini, bilirkişi raporunda akaryakıt taşıma maliyetleri ile mukayese yapılarak belirlenen LPG nakliye fiyatlarının gerçek nakliye fiyatının çok altında olduğunu, davacının davasının 54.322 TL tutarındaki kısmında hukuki yararı bulunmadığından davanın bu kısmının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü yönünde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılarak davanın reddine, istinaf incelemesi neticeleninceye kadar kararın icrasının geri bırakılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin, 31/05/2017 tarihli ıslah dilekçeleriyle davanın miktar ve belirlenen alacaklarının+KDV ile ödenmesi yolunda ıslah edilmiş ise de mahkeme kararında bu hususta bir karar verilmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda alacaklarının KDV hariç 203.974,17 TL olarak belirlendiğini, davalılar vekilinin cevap layihasındaki kısmi kabul beyanlarında da belirtildiği üzere alacak miktarının KDV ile birlikte ödenmesine karar verilmesinin, faturanın kesilmesi zorunluluğu karşısında şart olduğunu, ıslah dilekçesi ile taleplerinin alacağın KDV ile birlikte ödenmesi olarak ıslah edildiğini, bu nedenle istinaf taleplerinin kabulü ile bilirkişi raporu ile belirlenen 203.974,17 TL+KDV olarak alacağın hüküm altına alınması gerekirken KDV konusunda bir karar verilmemiş olmasının hukuka ve dosya kapsamına aykırı olduğunu;Davalılar vekilinin istinaf gerekçelerinin yerinde olmadığını, davalılar vekilinin faturaya itiraz edilmemiş olması nedeniyle TTK’nın 21/2. Maddesine dayalı savunmasının yerinde olmadığını, öncelikle TTK’nın 21/2. maddesinin davalarında uygulama imkânı bulunmadığını, bu faturaların ayıplı olarak düzenlendiğini, maddi gerçeğe aykırı olarak taraflarına bilgi verilmeksizin, sözleşmeye ve gerçeklere aykırı olarak düzenlenmiş olan bu faturaların denetiminin taraflarınca yapılamadığını, kaldı ki faturanın tüm detayları açıklayan denetime elverişli bir nitelikte olması gerektiğini ki faturaların bu nitelikte olmadığını, davanın sözleşme gereği hesap yapılarak çözülmesi gereken bir ihtilaf olduğunu, nakliye masrafından, teamül ve mevzuat uygunluğundan bahsedilmesi ve bunun kabulünün mümkün olmadığını, tarafların aralarında yaptıkları protokol, sözleşmenin 6. maddesi ile kar marjının ne şekilde belirleneceğinin açıkça kararlaştırdıklarını, sözleşmeye göre kâr marjı il tavan pompa satış fiyatı- … fiyatı arasındaki fark olduğunu, her iki davalının kardeş şirketler olup, tüm akaryakıt satış istasyonlarında birlikte sözleşme yapmakta, davalı …. tarafından bu hususu şart koşulmakta, LPG satışının ticari koşulları da yapılan bu protokolle belirlenmekte olduğunu, kâr payının paylaşımında, kâr marjının hesaplanmasının nasıl yapılacağı davalılardan … A.Ş. ile yapılan bayilik sözleşmesinin eki olan Protokolün 6/g maddesinde açıkça belirlendiğini, davalı …. diğer davalı …Ş. adına da hareket ettiğini, davalılar yapılan sözleşmeler gereği LPG gaz bayiliği nedeniyle müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, Davalılar vekilinin 54.322.-TL+KDV tutarının kabul edilmiş oması nedeniyle bu miktar için dava açılmasında hukuki yarar olmadığı yolundaki istinaf gerekçesinin de yerinde olmadığını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın düzeltilmesi suretiyle miktar ve esas olarak hukuka uygun kararında eksiklik olarak ortaya çıkan ve karar verilmeyen KDV konusunda 203.974,17 TL alacağın + KDV ile birlikte tahsiline karar verilmesini, mahkeme kararının bu şekilde düzeltilmesine, davalılar verilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi uyarınca davalıların LPG nakliye masraflarını fazla göstermek suretiyle LPG maliyetine dahil etmelerinden ötürü davacının kâr marjının sözleşmeye aykırı şekilde uygulanması nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile ıslah doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalılar vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde;Davacının her iki davalı şirket ile imzalanan bayilik sözleşmesi uyarınca LPG satış faaliyet sürdürdüğü,kâr payı paylaşımı ve kâr marjı hesaplanmasının davalılardan … A.Ş. ile yapılan bayilik sözleşmesinin eki olarak taraflarca imzalanan protokolün 6/g maddesiyle düzenlendiği de gözetildiğinde, davalı ….’nin husumetinin bulunmadığı yönündeki davalı vekilinin istinaf başvuru nedeni yerinde görülmemiştir.TTK’nın 21/2 ( eTTK’nın 23/2 ) maddesi uyarınca faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olup, süresinde itiraz edilmemekle mündeceratından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine oluşturur. Buna göre fatura, ifa anına ilişkin belge olup taraflar arasındaki sözleşmeyi değiştirecek nitelikte değildir. Davada ileri sürülen talep dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak faturaların düzenlendiği ileri sürülerek uğranılan zararın tahsili istenmiş olduğundan, ve davalı tarafın tek taraflı olarak düzenlediği fatura bedellerini doğrudan davacının alacağından mahsup ettiğinden ve ayrıca nakliye bedellerine ilişkin faturalarda LPG taşıma ve nakliye bedelleri hususunda açık net bir tespit bulunmadığı anlaşıldığından; faturaya itiraz edilmeyip ve ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin ödemelerin yapıldığı gerekçesiyle davanın reddi gerekeceği yönündeki davalılar vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. HMK’nın 282. maddesine göre hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Mahkemece yargılama aşamasında uzmanlarından oluşan bilirkişi kurulundan ticari defter ve kayıtlar da inceletilmek suretiyle ve taraflar arasındaki sözleşme ve protokol hükümleri değerlendirilerek bilirkişi kök raporu alınmış, sonrasında taraf itirazlarını giderir şekilde ek rapor alınarak ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Buna göre davalılar vekilinin hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporununun çeliştiği, itirazlarının değerlendirileceği yeni bir rapor alınmaksızın hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu yönündeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Hükme esas alındığı anlaşılan bilirkişi kurulu kök ve ek raporundaki tespit ve hesaplamalar ışığında; gerek davalı … tarafından davacıya düzenlenen faturalarda gerekse taşımayı yapan dava dışı ……Ltd. Şti’nin davalı … adına düzenlediği nakliye bedellerine ilişkin faturalarda LPG taşıma ve nakliye bedelleri hususunda açık net bir tespit bulunmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıcı olan 19.09.2010 tarihinden 03.06.2014 dava tarihine kadar olan dönemde davacının 368 adet fatura karşılığı almış olduğu 2.408.48 ton LPG için ödediği nakliye bedelleri toplamının 349.319.43 TL olduğu, 1 ton LPG’nin birim taşıma bedelinin 145.04 TL/ton olduğu kök raporda ve eki tablolarındaki hesaplama yönteminde her hangi bir isabetsizlik olmadığı, 1 ton akaryakıtın 54.86 TL /ton bedel üzerinden taşındığı, akaryakıt taşımacılığı ile LPG taşımacılığı arasında %10 gibi fark olacağı kabul edilerek 1 ton LPG’nin de 60.35 TL/ton birim fiyat üzerinden taşınabileceği hesaplandığı, bu tespit ile taraflar arasında 19.09.2010 tarihi ile 03.06.2014 dava tarihi arasında 2.408.48 Ton LPG için 1 ton LPG nakliye bedeli olarak yapılan ödemenin 145.04 TL olması karşısında, davalının davacıdan 145.04. TL – 60.35 TL = 84.69 TL fazla nakliye bedeli tahsil ettiği ve davacının her bir ton LPG için 84,69 TL kar kaybına sebebiyet verildiği, toplamda ise 2.408.48 ton LPG x 84.69 TL/ton = 203.974.17 TL (KDV hariç) fazla nakliye bedeli tahsil edildiği belirlenerek hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davalılar vekilinin bilirkişilerin LPG nakliye fiyatlarını akaryakıt taşıma maliyetleri ile mukayese yaparak belirlenmesinin doğru sonucu vermeyeceği yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir.Davacı eldeki davada, her iki davalının birlikte sorumlu olduğunu ileri sürerek uğradığı zararın her iki davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekilince verilen cevap dilekçesinde 54.322 TL + KDV tutarı yönünden davacı alacak iddiasının yalnızca davalılardan Akpetgaz yönünden kabul edildiği, kaldı ki bu hususun 09.02.2015 tarihli ön inceleme duruşma tutanağına da geçtiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucu kabul edilen alacağın her iki davalıdan tahsiline karar verildiği de gözetildiğinde, davalılar vekilinin kabul edilen tutar yönünden dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığına ve bu tutar yönünden davanın reddi gerektiğine ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde;Davacı eldeki davayı 100.00 TL müddeabih belirterek ve belirsiz alacak davası olarak açmış, yargılama sürecinde 31.05.2017 tarihli dilekçe ( ıslah talepli) ile talebini 103.974,17 TL arttırdığını belirtip, sonuç olarak 203.974,17 TL alacağın KDV ile tahsilini talep ettiğini bildirmiştir. Davacının davaya konu alacağı nakliye bedeli adı altında kendisinden haksız tahsil edilen fazla bedeller nedeniyle düşük kâr marjına neden olduğuna dayalı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre bu tutarın tahsili isteminden kaynaklanmaktadır. Davacının doğrudan mal alış verişinden kaynaklanan bir ticari gelirinin tahsili söz konusu olmadığı ve bu nedenle KDV’ye tabi olmamakla ilk derece mahkemesinin KDV’ye hükmetmemesi isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinafı bu nedenle yerinde değildir.Açıklanan bu gerekçelerle, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine,2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 10.450,07 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Taraflarca sarf edilen istinaf kanun yoluna başvuru giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05.11.2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.