Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/197 E. 2018/744 K. 11.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/197
KARAR NO : 2018/744
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2017
NUMARASI : 2016/749- 2017/362 E.K
DAVANIN KONUSU : Alacak
Taraflar arasındaki asıl alacak karşı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince davalının müvekkilinin üretmiş olduğu mamullerin tüm Karadeniz Bölgesi müşterilerine nakliyesinin bu sözleşme şartları dahilinde yerine getirilmesini üstlendiğini, tarafların 30.11.2012 tarihi itibari ile sözleşmeyi sona erdirdiğini, müvekkilinin cari hesaptan dolayı davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı gibi davalının müvekkili şirketten almış olduğu çekler nedeni ile davalı şirketten 251.180,48 TL alacaklı olduğunu, sözleşmede müvekkili şirket ticari defter ve kayıtlarının münhasır delil olarak kabul edildiğini ileri sürerek müvekkili şirketin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile 251.180,48 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/karşı davacı vekili, genel işlem şartlarını içeren matbu olarak hazırlanmış bilatarihli sözleşmeyi müvekkilinin imzalamak zorunda kaldığını, davacının herhangi bir neden olmaksızın müvekkilinin taşıma yaptığı güzergahlarda 30.11.2012 tarihinden itibaren başka bir firma ile çalışmaya başladığını, dolayısıyla bu tarihten itibaren müvekkiline mal taşıtmamak suretiyle herhangi bir ihtar veya bildirim yapmaksızın fiili olarak sözlemeyi feshettiğini, davacının kesin borç ikrarı içermeyen ve kendi tutmuş olduğu maddi gerçeklere aykırı kayıtlarına dayalı alacak talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiş, karşı davasında ise, sözleşmenin 10. maddesi gereğince mazot fiyat artışlarından … nakliye ücretleri fiyat farkları için düzenlenen 07.12.2012 tarihli 82.889,16 TL bedelli faturanın ödenmediğini, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin müspet, menfi ve munzam zararlarının karşılanması gerektiğini, bu bağlamda müvekkilinin en az bir yıllık kar kaybının olduğu gibi sözleşmede fesih durumunda öngörülen 45 günlük süre tanınmaksızın sözleşme feshedildiğinden 45 günlük kazanç kaybından da davacı/karşı davalının sorumlu olduğunu, davacı/karşı davalının talebi ve baskısı üzerine müvekkilinin özel imalat garajlar ve tankerler yaptırdığını, yeni araçlar almak suretiyle yaptığı yatırımlar sebebiyle büyük borçlar altına girdiğini, zarara uğradığını ileri sürerek müvekkili şirketin maddi, müspet, menfi ve munzam zararlarının, kar kayıplarının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak olarak 100.000 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacı/karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller doğrultusunda, taraflar arasında taşıma sözleşmesinin olduğu, sözleşmenin feshine ilişkin yazılı belge mevcut değil ise de sözleşmenin feshedildiğinin tarafların kabulünde olduğu, davacı tarafça fazla ödenen paranın tahsili bir taraftan ise borçlu olunmadığının tespitinin istendiği, fazla ödendiği iddia edilen çeklere ilişkin dosyaya sunulan faturaların her iki tarafında ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, fazla bedelin tahsili isteminin reddi gerektiği, karşı davada ise, mazot fiyat farkının istenebilmesi için karşılıklı mutabakatın bulunmadığı, davalı/karşı davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı zararlarını ispat edemediği, sözleşme için yapılan masrafların zarar kapsamında istenmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle asıl davada davacının asıl alacak talebinin reddine, davacı tarafın davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin hatalı değerlendirmelere dayalı gerekçesinin hukuki ve somut dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, birbirini teyit eden ticari defter ve kayıtlarının hem sözleşmenin 19.maddesindeki delil anlaşması uyarınca münhasıran delil olarak kabul edildiğini, kaldı ki dosyada alınan bilirkişi raporlarında da davalı şirkete fazladan 251.180,48 TL ödeme yapıldığının sabit olduğunu, öyle ki, davalının bu tutarı iade etmemek adına 07.12.2012 tarihli 82.889,16 TL mazot fiyat farkı alacağı adı altında hukuki hiç bir değeri bulunmayan usulsüz bir şekilde fatura tanzim ettiğini belirterek ilk derece mahkemesinin asıl davaya yönelik kararının kaldırılarak asıl davanın kabulüne, müvekkili şirketin mağduriyetine binaen ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararının, davalının başkaca menkul ve gayrimenkul mallarına da uygulanmasına karar verilmesini istemiştir.
B-Davalı/karşı davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; karşı davadaki taleplerin reddinin doğru olmadığını, sözleşme hükümlerin genel işlem koşullarına aykırı olduğu halde aksi yöndeki mahkemenin kabulünün yerinde olmadığını, mazot fiyat farkından doğan fatura alacağının karşılıklı mutabakata varılmadığından reddedilmesinin doğru olmadığını, davacı/karşı davalının kötü niyetli sözleşmeyi feshettiğini, mutabakata yanaşmadığını, müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini eksiksiz ve zamanında yerine getirebilmek için bir takım masraflarda bulunduğunu, davacı/kaşı davalı şirketin 30.11.2012 tarihinde herhangi bir ihtar ve bildirim yapmaksızın sözleşmeyi feshettiğini, feshin haksız fesih olduğunu, bu nedenle müvekkilinin kar elde etme amacıyla yaptığı bu yatırımların bedellerini, elde edemediği karları ve haksız fesihten sonra meydana gelen zararlarını talep edebileceğini belirterek ilk derece mahkemesinin karşı dava hakkındaki kararının kaldırılmasına ve karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekilinin davalı karşı davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesine karşı beyanlarında özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmediğini, müvekkilinin sözleşmeye dayalı olarak davalı şirketin nakliye işi için fahiş fiyat vermesi sebebiyle 30.11.2012 tarihinden itibaren hizmet alımının durdurulduğunu, zira çerçeve sözleşme niteliğindeki sözleşmenin 3.3 maddesine göre, müvekkilinin davalıya sipariş verme ve sevkiyat yaptırma yükümlülüğünün bulunmadığını, bu kapsamda davalıya hiç nakliye işi vermeyip, başka firmalara bu işi istediği şekilde yaptırma hakkına ve özgürlüğüne sahip olduğunu, davalı/karşı davacının taleplerinin yerinde olmadığını belirterek karşı istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekilinin, davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesine karşı beyanlarında özetle; davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığını, müvekkilin ispat hakkını kullanmasını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmesinin geçerli olmadığını, davacının fazla ödeme yaptığını ispat edemediğini belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Davacı, taraflar arasında sözleşmeye dayalı ticari bir ilişki bulunduğunu, 30.11.2012 tarihi itibari ile davalı şirketten taşıma hizmeti almadığını, davalıya ciro ve teslim edilen çeklerin bedelsiz kaldığını, cari hesaptan dolayı davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı davacının talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiş, karşı davasında ise, sözleşmeye dayalı düzenlenen 07.12.2012 tarihli 82.889,16 TL bedelli faturanın ödenmediğini, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle doğan zararlarının tazmini istemiştir.
Taraflar arasındaki akdedilen sözleşmede, davacının üretmiş olduğu mamullerin tüm Karadeniz Bölgesi müşterilerine nakliyesinin davalı tarafından üstlenilmiştir.
Sözleşmenin 3.3 maddesinde; ” İş bu sözleşme bir çerçeve sözleşme olup; ancak ve ancak sözleşme kapsamında münferit siparişlerin verilmesiyle somutluk kazanır. Bu sözleşmenin yapılmış olması …’ya hiçbir şekilde sipariş verme yükümlülüğü getirmediği gibi sözleşmeye konu sevkiyat işini kısmen veya tamamen başka firmalara da yaptırma hakkını helal getirmez.” denilmiştir.
Bu durumda, sözleşmenin taşıma için münferit sipariş verilmesiyle hüküm ve sonuç doğurduğu gibi, sözleşmede davacının davalıya sipariş verme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Diğer taraftan, davacının sözleşmeye konu taşıma işini kısmen veya tamamen başka firmalara da yaptırma hakkının bulunduğu açıkça kararlaştırılmıştır.
Dosyada kapsamında bulunan davalı tarafından dosyaya sunulan e-mail dökümlerinin incelenmesinde, davacının davalıya gönderdiği 07.06.2012 tarihli e-mail içeriğinde, “müşterilerin ve satışçı arkadaşların lojistikle ilgili şikayetlerini en aza indirmek, önleyici faaliyet oluşturmak ve lojistik firmaları arasında rekabet yaratmak amacıyla nakliye işinin diğer lojistik firmasına verilebileceği” belirtilmiş, 15.11.2012 tarihli e-mailde ise; “…bu ayın son günü olan 30 Kasım’da sizin araçlarınızla son sevkiyatları yapmayı planladık. 1 Aralık cumartesi günü sevkiyatlarımızı yeni firma ile yapacağız.” denilmiştir.
O halde somut olayda, davacının sözleşme hükmüne dayalı olarak davalıdan hizmet alımını sonlandırdığı hususu davalının bilgisi dahilinde olduğu sabit olup, sözleşme serbestliği ve sözleşme ile bağlılık ilkeleri karşısında basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davalı şirketin kabul ederek imzaladığı sözleşme hükümlerine göre, davalıya sipariş verme yükümlülüğü bulunmayan davacının sözleşmeye konu taşıma işini kısmen veya tamamen başka firmalara yaptırma hakkını kullanmasında sözleşmeye aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan davacının kabul etmediği ve ticari defterlerinde kaydı bulunmayan davalının sözleşmenin 10/3 maddesine dayalı olarak düzenlediğini iddia ettiği, “2011 yılı Mart-Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos ve Eylül aylarına ait mazot fiyat artışından doğan nakliye fiyat farkları” açıklamalı KDV dahil toplam 82.889,16 TL tutarlı 07.12.2012 tarihli faturanın davalının ticari defterlerine ve dolayısıyla cari hesabına işlediği görülmüştür.
Oysa ki, sözleşmenin 10. maddesinde ise, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren mazot fiyatlarındaki artış %10’na ulaşana kadar nakliye fiyatlarında herhangi bir artış yapılmayacağı, fiyat listesinin yenilenmesi için %10’luk periyotların takip edileceği, fiyat revizyonlarında karşılıklı mutabakata varılması gerektiği belirtilmiştir.
Hal böyle olunca, taraflar arasında fiyat revizyonları için karşılıklı mutabakatın bulunmadığı tarafların kabulünde olduğu ve bu faturanın dayanağı olarak dosyada bulunan “Sözleşme 10/3 maddesi gereği geçmiş dönem mazot farkı faturası” başlıklı belgenin tarihsiz ve imzasız olduğu da gözetildiğinde 07.12.2012 tarihli 82.889,16 TL tutarlı faturanın dayanağı bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında davalının karşı davadaki taleplerinin tümünün reddi gerektiğinden bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davacının talebi yönünden ise;
Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme sonucu alınan 04.01.2017 tarihli raporda, davacının ticari defter kayıtlarına göre, 251.180,48 TL tutarında davalıdan cari hesaptan dolayı alacaklı olduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirketin ticari defterlerinde ise, davacı ile arasındaki ticari faaliyetinden dolayı davacı şirketten 73.574,82 TL alacaklı iken, davacı şirketten avans olarak aldığı 303.000,00 TL çeklerden 61.133,48 TL’lik kısmını davacı şirkete iade ettiği, bu çeklerden bakiye 241.866,52 TL’nin davacıdan olan 73.574,82 TL alacağından mahsubu sonucunda davacıya bakiye olarak 168.291,70 TL borçlu olduğu anlaşılmıştır. Davalının davacıdan aldığı çeklerden dolayı ödeme almadığı yönünde herhangi bir iddiası bulunmadığı gibi, bu husus taraflar arasında uyuşmazlık konusu da değildir.
Bu durumda, taraflar arasındaki cari hesap bakiyesi davalının davacıya düzenlediği 07.12.2012 tarihli 82.889,16 TL tutarlı fatura dışında uyumludur. Zira bu fatura kaydı davalının ticari defterinde yer almasına karşın davacının kayıtlarında bulunmamaktadır. Bu fatura yönünden yapılan yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde, davalının bu fatura tutarını davacının cari hesap alacağından mahsubu doğru değildir. O halde, davalının kayıtlarındaki 168.291,70 TL’ye 07.12.2012 tarihli fatura tutarı olan 82.889,16 TL’nin dahil edilmesi sonucunda davacının davalıdan alacağı 251.180,86 TL olarak belirlenmiştir.
Bu nedenlerle davacının istinaf başvurusu yerinde olup, talebi doğrultusunda, 251.180,48 TL’ye hükmedilmiştir. Davacı tarafça bu miktara, çeklerin ödenmesi tarihinden itibaren faiz yürütülmesi talep edilmiş ise de, cari hesap bakiye alacağından dolayı dava tarihinden önce davalının usulüne uygun olarak temerrüde düşürüldüğüne ilişkin dosyada temerrüt ihtarına rastlanılmadığından temerrüdün dava tarihi itibari ile oluştuğu kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalı/karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik istinaf başvurusunun, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddine, davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 353/1.b.2.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi asıl davaya yönelik kararının kaldırılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-ASIL DAVADA
HMK.’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca davacı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin asıl davaya yönelik kararının kaldırılmasına, işin esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davanın kabulüne, 251.180,48 TL alacağın, dava tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-a) Alınması gerekli 17.158,10 TL harçtan peşin yatırılan toplam 3.730,05TL harcın mahsubu ile bakiye 13.428,05 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
b)Davacı tarafça harcanan 3.730,05 TL peşin harç gideri, 21,15 TL başvuru harç gideri ile posta, tebligat gideri, keşif ve bilirkişi ücreti 3.333,35 TL olmak üzere sarf edilen toplam 7.084,55 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre belirlenen 21.020,83 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d) Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
3-a) Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 85,70 TL’nin Hazineye gelir kaydına,
b)İstinaf kanun yoluna başvuran davac tarafından yatırılan 4.289,54 TL peşin istinaf harcının talep halinde davacıya iadesine,
c)Davacı tarafından istinaf aşamasında sarfedilen davetiye ve dosya gönderme gideri 20,00 TL ile 85,70 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 105,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
B-KARŞI DAVADA
1-Davacı … Ltd Şti vekilinin karşı davaya yönelik istinaf başvurusunun, HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Davacı vekili tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcı ve 31,40 TL maktu karar ilam harcının hazineye irad kaydına, fazladan yatırılan 1.676,35 TL harcın talep halinde karşı davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11/07/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.