Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/196 E. 2018/928 K. 27.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/196
KARAR NO : 2018/928
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2017
NUMARASI : 2015/512 Esas – 2017/839 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket nezdinde sigortalı bulunan dava dışı şirkete ait emtianın, sigortalı ve davalı arasında gerçekleştirilen nakliyat sözleşmesine göre Çayırova Kocaeli’nden alınıp Gaziantep … A.Ş.’ye teslim edilmek üzere davalı şirket çalışanı dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı araca yüklendiğini, ancak emtianın süresinde teslim edilmediğini ve sürücüden haber alınamadığını, müvekkili sigorta şirketince sigortalıya eksper raporunda tespit edilen 37.748,08 TL hasar bedelinin ödendiğini, bunun üzerine müvekkilinin sigortalısının haklarına halef olduğunu, davalı şirketin hasar bedelini ödemediğini ve aleyhlerine açılan ilamsız icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, müvekkili nezdinde sigortalı şirketin davalının çalışanı olan sürücü …’nın vermiş olduğu zarar ve ziyandan dolayı rücu hakkının bulunduğunu belirterek, Gebze …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptal edilerek takibin devamına, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığından bahisle usulden reddine karar verilmesini, ayrıca takip konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket ile . … A.Ş. arasında sigorta poliçesi imzalandığını ve bu poliçede sigortacının söz konusu taşımalarda davalı … firmasına rücu hakkını kullanmayacağının kararlaştırılmış olduğunu, dava konusu hasarın emtianın …. ‘e ait araçta taşındığı esnada meydana gelmediğini, hasarın emtiayı nakletmek için teslim alan üçüncü şahsa ait … plakalı araçta meydana geldiğini, …’nın da müvekkili şirket çalışanı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine ve davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda: 10/07/2017 tarihli celsede, TTK 855/2. maddesi gereği eşya teslimi gerçekleşmemiş olduğundan bir yıllık zamanaşımı süresinin 22/07/2012 tarihinden itibaren başlayacağı, icra takibinin de 30/01/2013 tarihinde yapılmış olduğundan zamanaşımı henüz dolmadığından zaman aşımına ilişkin ileri sürülen definin reddine karar verildiği; yine, icra dosyasında itiraz dilekçesinin tebliğ edilmemiş olması nedeniyle davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığından bahisle hak düşürücü süreye yönelik itirazın da reddedildiği; dava konusunun taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı, davacının dava dosyasında ödeme dekontunun mevcut olduğu, ibraname başlıklı sözleşme ile sigortalının alacağı temlik ettiği, taraflar arasındaki sigorta poliçesi incelendiğinde ” …l’e ait araçlarla gerçekleştirilecek taşımalarda emniyeti suiistimal rizikosuna bağlı hasarlarda, yükün araçla birlikte tamamen çalınması veya ortadan kaybolmasına yönelik tazminat taleplerinin sigortacının … ‘e rücu hakkı saklıdır ” şeklinde ibare bulunduğu , Gebze 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/387 karar sayılı ilamında sürücü sanık …’nın TCK 61. maddesi uyarınca cezalandırıldığı görülmekle mahkemece poliçedeki muafiyetten davalının yararlanması uygun görülmeyerek bilirkişi incelemesi yaptırılmış, 19/12/2016 havale tarihli raporda, ekspertiz tarafından tespit edilen 32.748,08 TL hasar tazminatının 09/10/2012 tarihinde sigortalısına ödendiği, taşımanın yurt içi taşıma olduğu, alt taşıyıcının kasıtlı eylemi neticesi zararın meydana geldiği, davacının ödeme tarihi olan 09/10/2012 tarihinden itibaren avans faizi talep edebileceği, 14/06/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda da, icra takip dosyasındaki 09/10/2012-30/01/2013 tarihleri arasındaki işlemiş faizin 935,11 TL olduğunun bildirildiği görülmekle davacının davasının kabulü ile itirazın iptaline karar verilmiş, ancak alacak miktarı likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
İlk derece mahkemesince, davanın hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar ermiş olmasının hukuka aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesince sigorta poliçesindeki istisnai hükümlerin ve özel düzenlemelerin nazara alınmadığını, sigortacının söz konusu taşımalarda… firmasına rücu hakkını kullanamayacağını,…’e ait araçlarla gerçekleştirilecek taşımalarda her türlü hasar ve ziyana ilişkin tazminat taleplerinde sigortacının …’e rücu hakkının saklı olduğunu, somut olayda hasarın davalı …’e ait araçla yapılan taşıma sırasında meydana gelmediğini, bu sebeple…’e rücu edilemeyeceğini, dosya kapsamındaki garanti belgesi başlıklı yazı incelendiğinde bu belgenin fiili taşıyıcı icra takip borçlusu … tarafından imzalandığını, böylece …’nın taşıma işini üstlenmiş olduğunu, müvekkili şirketin taşımayı yapmadığını ve ayrıca herhangi bir taahhüdünün söz konusu olmadığını,
…’nın kendine ait aracın kendi nam ve hesabına nakliye işi yapmış olduğunu, bu nedenle müvekkili sorumlu tutulamayacağını belirterek ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
İİK’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. İtiraz tebliğ edilmedikçe süre başlamaz. Somut olayda davalı borçlunun itiraz dilekçesi davacı alacaklıya tebliğ edilmediğine göre davanın süresinde açıldığının kabulünde isabetsizlik yoktur.
İlk derece mahkemesinin zamanaşımının reddine ilişkin ara kararında belirtildiği üzere, icra takip tarihi itibariyle TTK.m.855’te düzenlenen bir yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından, davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Davalı … . .. Ltd. Şti.’nin aktif taşıyıcı sıfatının bulunduğu ve taşıma işini üstlendiği, davalı ile davacının sigortalısı arasında taşıma sözleşmesinin bulunduğu, davacının sonradan alacağın temliki hükümlerine göre talepte bulunduğu, bu durumda davacının temlik alan sıfatıyla davalıdan tazminat isteyebileceği anlaşılmaktadır.
Dava dışı …’nın aracının davaya konu emtianın nakliyesi amacıyla davalı tarafından kiralandığı, dava dışı şoförün alt taşıyıcı olduğu, nitekim taşıma işi karşılığında dava dışı şöför …’ya davalı şirket tarafından nakliye ücreti ödendiği, …’nın taşıma işini yapıp davalı şirket adına fatura kestiği gözetildiğinde davalı vekilinin müvekkilinin taşımayla ilgisinin bulunmadığı yönündeki savunmasına ve istinaf gerekçesine itibar edilmemiştir.
Gebze 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1352E,2014387K.sayılı dosyası incelendiğinde; …nın emniyeti suistimal suçunu işlediğine ilişkin ceza mahkemesinin kararının bulunduğu, davaya esas Nakliyat Emtia Sigorta Poliçesinde ”emniyeti suistimal rizikosuna bağlı hasarlarda sigortacının…’e rücu hakkı saklıdır” şeklinde ibarenin bulunduğu, taşıma işinin fiilen şoför … tarafından yapıldığı, alt taşıyıcı ve fiili taşıyan olan dava dışı şoför …’nın dava dışı sigortalıya karşı asıl taşıyıcı gibi onunla birlikte müteselsil sorumlu olduğu değerlendirilmektedir.
Davalı vekili, müvekkili ile dava dışı sigortalı arasındaki ilişkiye ve poliçedeki muafiyet hükümlerine göre davacının davalıya rücu hakkının bulunmadığını savunmuş ise de poliçedeki açık düzenlemeye göre muafiyet hükmünün dava konusu olayı kapsamadığı anlaşılmaktadır. Çünkü, sigorta poliçesinin açıklamalar bölümünde, sigortacının, taşıyıcı… firmasına rücu hakkını kullanmayacağı belirtildikten sonra, bu muafiyete istisnalar getirilmiştir. Buna göre, “Sigortalının bizzat kendisinin ve/veya kanuni temsilcisinin (kiralık araçlar dahil) ve/veya kiralama veya sözleşme yoluyla veya resmi olarak istihdam ettiği kişilerin veya alt taşıyıcısının, refakat eden kişinin, araç işleteninin veya araç sürücüsünün hilesi, kastı veya ağır kusuru ağır kusurunun neden olduğu hasar ve zararlar”ın mevcudiyeti halinde davacı … şirketinin davalı taşıyana rücu hakkının saklı olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, davalının alt taşıyıcısının emniyeti suiistimal derecesine varan kastı mevcut olup bu durum ceza mahkemesi kararıyla sabittir. Ceza mahkemesi kararı kesinleşmemiş olmakla birlikte, alt taşıcının (araç sürücüsünün) ceza dosyasındaki ifadesi ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, zararın meydana gelmesinde sürücü alt taşıyanın ağır kusurunun bulunduğu açıktır. Bu nedenle, davalı vekilinin muafiyet hükmüne dayalı istinaf sebep ve gerekçesi yerinde değildir.
Davalı vekili, davacı yararına hükmedilen vekalet ücretinin yasal olmadığını savunmuşsa da vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uygun olarak hesaplandığı anlaşıldığından, bu konudaki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK.’nın 353/1.b1.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar erilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-1.689,76 TL bakiye istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04/10/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 362/1-a.maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.