Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1950 E. 2020/524 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1950
KARAR NO : 2020/524
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2017/686 Esas – 2018/756 Karar
TARİHİ: 03/07/2018
DAVA: İstirdat ( icra baskısı ile ödenen tutarın tazmini)
Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davalının müvekkili şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden faturaya dayalı takip başlattığını, ancak müvekkilinin davalı ile her hangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, söz konusu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, ödeme emrinin de usulsüz olarak tebliğ edilmesi nedeniyle takibin kesinleştiğini, müvekkilinin esasen borçlu olmadığı bir tutara icra baskı altında ödemek zorunda kaldığını beyanla 16.380,00 TL tutarındaki ödemenin işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; hazır beton üretimi ve satışı ile iştigal eden müvekkilinin yoğunluklu olarak Esenyurt ve civarındaki inşaat firmalarına beton satışı yaptığını, davacıya da fatura ve sevk irsaliyesinde yazılı tutar kadar beton dökümü yapıl- dığını, davacının cari hesaptan kaynaklanan borcunun bir kısmını ödememesi üzerinden İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğini, takibin kesinleşmesi üzerine haciz yapıldığını, davacının icra müdürlüğü’ne borcu kabul ettiği,ancak borcu ödeyebilmek izin hacizli taşınmaz üzerine kat irtifakı kurulmasına muvafakat kurulmasına ihtiyaç bulunduğu yönünde beyanda bulunduğu, davacının talebinin makul görülerek İcra Müdürlüğü’nce zapta geçirildiğini, söz konusu beyanının resme makamlar önünde yapılmış ikrar niteliğinde olduğunu, ortada yersiz olarak yapılmış bir ödeme bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 03/07/2018 tarihli, 2017/686 Esas – 2018/756 Karar sayılı kararında, “…Dosya kapsamında sunulu olan sevk irslaiyelerinde teslim alan bölümlerinde imzaların olduğu ancak söz konusu imzaların davacıya ait olduğuna dair kesin bulguların bulunmadığı, Davalı tarafça tanzim edilen sevk irsaliyelerinde adresin … MAH. ESENYURT olarak belirtildiği, davacı adına tanzim edilen sevk irsaliyelerinde cadde, sokak, kapı numarası ve benzeri ibarelerin yer atmadığı ayrıca tahsilat makbuzlarında nakit ödemelerin davacı tarafça yapıldığım ispat edici mahiyette de ibare bulunmadığı, Yukarıda ki belirlemelere göre davalı tarafın dosya içeriğinde sunulan sevk irsaliyesi içeriği hazır betonların davacı adına teslim edildiklerinin ispat edilemediği, dosya kapsamında bulunan faturaların davacı tarafa tebliğ edildiğine dair de dosya kapsamında vesaik bulunmadığı dikkate alındığında iş bu davaya konu takip ile ilgili davalı tarafın 16.380,00 TL’lik alacağının ispat edilemediği belirtilmiştir. Her ne kadar davacı davalı ile ticari ilişkisinin bulunmadığını, takip konusu fatura içeriğinin kendisi ile ilgisinin olmadığını ve teslimat yapılmadığını, borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını beyanla istirdat talebinde bulunmuş ise de; davacının 20/07/2016 tarihinde İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ne müracaatı ile ”takip konusu dosya borcunun tarafına ait olduğu, dosya borcuna hiçbir itirazının bulunmadığı, alacaklının dosyada hacizli bulunan taşınmaz üzerinde kat irtifakı kurul- masına izin vermesi durumunda en kısa zamanda dosya borcunu ödeme ile kapatacağı” yönünde beyanda bulunduğu, alacaklı vekilinin hacizler baki kalmak ve sonradan kurulacak kat irtifakının taşınmaza uygulanması kaydıyla kat irtifakının uygulanmasına muvafakat ettiği, davacı borçlunun hiçbir itirazi kayıt ileri sürmeksizin dava konusu 16.380,00 TL tutarındaki ödemeyi yaptığının tespit edildiği, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 21/11/2006 tarihli, 2006/18620 Esas, 2006/20849 karar nolu ilamında da vurgulandığı üzere İcra Müdürlüğü huzurunda yapılan borç ikrarının hukuken geçerli olduğu, söz konusu ödemenin cebri icra tehditi altında yapıldığı beyanına itibar edilemeyeceği göze- tilerek hukuki dayanaktan yoksun…” davanın reddine karar verilmiş olup, Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: İlk derece mahkemesinin müvekkilinin haciz tehditi altında icra dairesine vermiş olduğu beyanı geniş yorumlayarak kesin delil niteliğinde kabul ettiğini ve bilirkişi raporunu ve dosyaya sunulmuş diğer belge ve beyanları dikkate almadan hüküm tesis ettiğini, ikrarın niteliği konusunda Yargıtay ve doktrinin görüş birliği içerisinde olduğunu. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin (3. HD., E. 2016/396 K. 2017/9017 T. 5.6.2017) buna ilişkin kararı bulunduğunu, somut olay incelendiğinde müvekkilinin beyanının ikrar niteliği taşımayacağını, dosyada yer alan uzman bilirkişinin raporu ve dosyadaki diğer belge ve beyanlar dikkate alındığında verilen kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Bilirkişi raporuna göre davalı tarafın haksız ve hukuka aykırı yapılmış icra takibine konu alacağı ispat edemediğini, davalı tarafın cevap dilekçesine ve bilirkişi raporuna beyan dilekçelerine bakıldığında icra dairesinde verilmiş beyanın haciz tehditi altında olduğuna dair bir itirazı bulunmadığını, arşı yan paranın alındığına ve miktarına ilişkin de herhangi bir itiraz ileri sürmediğini, davaya konu miktarda olmayı aldığını kabul ettiğini, haciz tehditi altında ödenen paranın iadesine ilişkin Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin kararı bulunduğunu (13. HD., E. 1982/4652 K. 1982/6044 T. 19.10.1982), Dosya kapsamında yapılan incelemede alınan bilirkişi raporu, taraflar arasında bir ticari ilişki bulunmadığını, müvekkilinin davalı yandan herhangi bir mal almadığını ve buna karşılık ödemesi gereken bir bedelin de bulunmadığını ortaya koyduğunu, zira, müvekkilinin işini yapamaz hale gelmiş iken hacizden kurtulmak adına icra dosyasında beyanda bulunduğunu, bu beyanın karşı yanın sebepsiz zenginleştiği yönündeki somut gerçekliği ortadan kaldırmadığını, hukuka aykırı biçimde sebepsiz olarak zenginleşen kimseyi hukuk düzeninin korumaması gerekir iken davalılar lehine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle istinaf talebinin kabulüne, mahkeme tarafından tesis edilmiş hükmün kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda muhakemenin yapılması için ilk derece mahkemesine bozularak iadesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK 72/7 maddesi uyarınca icra baskısı altında ödendiği ileri sürülen tutarın davalıdan istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Yargıtay 13. HD 2014/31202 E 2015/27924 K 29.09.2015 T li karar içeriğinde de işaret edildiği üzere; HMK 188. maddesinde, taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da ikrara bu anlam yüklenmektedir. İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gereklidir. Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrar söz konusu olup, mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir. Yine yargıtay 11. HD 2016/1299 E 2016/8698 K 03.11.2016 T. Li karar içeriğinde işaret edildiği üzere; İkrar, ya mahkeme dışında veya mahkeme önünde yapılır. Taraf mahkeme dışında, mesela bir mektupta ya da başka kişiler önünde karşı tarafın iddia ettiği bir vakıayı ikrar edebilir. Mahkeme dışı ikrar, kesin delil olmadığından hakim mahkeme dışı ikrarı doğrulayacak delil ve emare varsa buna dayanarak hüküm verebilir. Yine mahkeme dışı ikrar, takdiri delil olduğundan bununla ancak takdiri delillerle ispat edilebilen hususlar ispat edilir. Ancak, mahkeme dışı ikrar, bir belge mesela ikrarı içeren bir mektupla ispat edilirse, kesin delil hükmünde olur. (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2013, s. 366, 367.) Yukarıda yer verilen yargıtay kararları içerikleri de gözetildiğinde, somut olayda davacının icra takip dosyasında 20.07.2016 tarihli beyanları mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup davalı davacının bu beyanlarına delil olarak dayandığını mahkemeye bildirmiştir. Davacının icra dosyasındaki beyanları davalının iddialarını doğruladığı gibi davacıyı da bağlayıcı niteliktedir. Kaldı ki; bir an için icra dosyasındaki beyanı haciz baskısı altında olduğu düşünülse bile; mahkemece alınan bilirkişi raporu içeriğinde dosyaya sunulu sevk irsaliyelerine göre davalı yanca … firmasının … Mah. Esenyurt adresine ve Avcılar Vergi Dairesi … sicil no lu mükellef adına hazır beton teslimatlarının yapıldığı, sevk irsaliyelerinde teslim alana bölümünde … isim ve imzalarının bulunduğu,… no nun davacı T.C nosu olduğu, ayrıca davacının dava dilekçesinde adının yanında … İnşaat Mühendislik ünvanını kullanarak dava açmış olduğu da dikkate alındığında mahkemece davacının icra takip dosyasında 20.07.2016 tarihli dava dışı ikrar niteliğindeki beyanı esas alınarak verdiği karar isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Buna göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından, ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10/06/2020