Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1946 E. 2020/583 K. 17.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1946
KARAR NO : 2020/583
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/789 Esas – 2018/486 Karar
TARİHİ: 04/06/2018
DAVA: Şirketin Feshi, Ortaklıktan Çıkma
Taraflar arasındaki TTK 531. maddesi uyarınca şirketin fesih- ortaklıktan çıkarılmaya izin davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacının şirketten çıkmasına izin verilmesinin kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tek ortağı olduğu şirketin 03/11/2015 alınan yönetim kurulu kararı ile çoklu ortaklı anonim şirkete dönüştüğünü, bu hususun Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, şirket ortakları olan … ile 02/11/2015 tarihinde ortaklık sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketteki hisse durumunun en son … %30, … %35, … %35 olduğunu, diğer hissedarların akraba olup Gebze Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarasında kayıtlı … San. A.Ş.’nin hissedarları olan … ve … eşleri olduğunu, çoğunluk hisse sahiplerinin akraba olmaları ve esas sözleşmedeki müşterek imza yetkisine dayanarak yasalara açıkça aykırı ve usulsüz işlemler yaptıklarını, bu bağlamda şirketin kasıtlı olarak kötü yönetildiğini, azınlık durumuna düşen müvekkilinin TTK’nın 437. maddesindeki emredici nitelikteki bilgi alma, inceleme, aydınlanma haklarının sürekli olarak engellendiğini, şirket hesaplarından tam anlamıyla haberdar olamayan müvekkilinin kendi hissesine düşen payın da miktarını tam anlamıyla bilemediğini ve 2013-2014-2015 kârlarının da kendisine ödenmediğini, aynı şekilde TTK’nın 394. maddesi gereğince ödenmesi kararlaştırılan aylık 7.123,00 TL olmak üzere 2016 yılı Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait huzur hakkının da yönetim kurulu üyesi olan müvekkiline ödenmediğini, şirketteki pay sahiplerinin TTK’nın 329. maddesi gereğince taahhüt ettikleri sermaye payları ile şirkete karşı sorumlu olup bu sermayeyi koymak zorunda oldukları gibi TTK’ nın 480/3 maddesi gereği koydukları sermayeyi isteyemeyeceklerini, 26/11/2015 tarihli genel kurul kararı ile sermaye artırımına gidildiğini, mevcut 100.000,00 TL sermaye 250.000,00 TL artış ile 350.000,00 TL’ye yükseltildiğini, 250.000,00 TL’nin 1/4’üne tekabül eden 62.500,00 TL’lik kısmının 04/12/2015 tarihinde banka havalesi ile ödenerek 22/12/2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini ancak çoğunluk pay sahiplerinin 18/12/2015 tarihinde yasalara aykırı şekilde sermaye olarak yatırılan 62.500,00 TL’yi şirket hesaplarından aktardıklarını, çoğunluk pay sahiplerinin bu tavırlarıyla müvekkilini sindirmeye çalıştıklarını bu sebeple şirket ortaklarının birbirlerine karşı güvenlerinin kalmadığından ve bu şartlar altında şirketin devamı mümkün olmadığından haklı nedenlerin varlığı sebebi ile …’nin haklı sebeplerle feshine, yargılama giderleri, vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yargılama sürecinde davacı vekilince 08/09/2016 tarihli ön inceleme duruşmasında, şirketin feshine, aksi kanaat halinde TTK 531 maddesi uyarınca müvekkilinin şirketten çıkması ile çıkma payı alacağının tahsiline karar verilmesi talep olunmuştur.Yine davacı vekili 11/04/2016 tarihli feragat dilekçesi ile ortaklıktan çıkarılma ve ayrılma akçesinin tespiti ve ödenmesi taleplerinden, ortaklıktan çıkma dışındaki taleplerinden vazgeçtiğini bildirmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; raylı sistemlerde vibrasyon ölçümü konusunda TUBİTAK destekli bir yazılım programı geliştiren ve 26/11/2015 tarihine kadar tek paydaşlı anonim şirket statüsünde olan müvekkili şirketin bu tarihe kadar tek paydaşı ve yönetim kurulu başkanı … olduğunu, … A.Ş.’nin 2015 kasım ayında davacının bu davada şirket varlıklarını kendilerine aktarmakla suçladığı … katılımı ile çok paydaşlı Anonim Şirket halini aldığını, TUBİTAK destekli projenin geliştirilmesi için gerekli paranın temini için de şirketin 100.000 TL olan sermayesinin 350.000 TL’ye çıkarıldığını, artırılan sermayenin bu yeni paydaşlar …ve … tarafından ödendiğini, yeni paydaşlar … kısa bir süre sonra …’un özgeçmişinde yer alan kariyerinin sahte olduğunu, davacının Boğaziçi Üniversitesinde Makatronik, Robotik ve Otomasyon mastırı yapmadığını, esasen Boğaziçi Üniversitesinde böyle bir programın olmadığını, The University of Sheffield’ den mezun bir mühendis olmadığını, … ve …şirkete paydaş almak ve sermaye koymalarını sağlamak için gösterdiği ve verdiği tüm belgelerin sahte olduğunu, davalı şirketin …i Bankası Gebze Şubesinden 03/07/2015 tarihinde kullandığı 300.000,TL’lik krediyi önce şirket defterlerine borç olarak kaydedip, sonra da şirketin 300.000 TL’lik bu kredi borcunu 30/07/2015 tarihinde bankaya şahsen ödemiş gibi şirkete olan 207.606,00 TL borcunu kapattığını ve geriye kalan 92.394,00 TL’yi de kendisine alacak kaydettiğini tespit ettiklerini, bu gerçeklerin ortaya çıkması ile birlikte davalı şirketin davacının tüm parasal işlemlerini kontrol altına aldığını ve artık şirketten parasal bir yarar sağlayamayacağını anlayan davacının önce şirketin geliştirdiği TUBİTAK destekli raylı sistemlerde vibrasyon ölçümü yazılımını üçüncü şahıslara satmak amacıyla, yönetim kurulu üyesi bulunduğu davalı …. ile ayni faaliyeti gösterecek … A.Ş. unvanı ile yeni bir şirket kurduğunu ve bunun ortaya çıkması ile birlikte şirketi kardeşine devrettiğini daha sonra 92.394,00 TL’lik gerçek dışı alacağını Gebze …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında takibe koyduğunu ve en sonunda da şirket adına … Bankası Gebze Şubesinden çıkarılan ve kullanıma kapatılan kredi kartını şirkete iade etmeyip bunun ile yurt dışında harcamalar yaptığını, yasaya aykırı işlemlerine devam ettiğini, davacının bu dava ile şirketin fesih ve tasfiyesini talep etmiş olmasındaki gerçek nedenin bu olduğunu, şirketin halen varlığını ve faaliyetini sürdürdüğünü bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 04/06/2018 tarihli, 2016/789 Esas – 2018/486 Karar sayılı kararında, “…davalı şirket tek ortaklı anonim şirketken 03/11/2015 alınan yönetim kurulu kararı ile çoklu ortaklı anonim şirkete dönüşmüştür. 02/11/2015 tarihinde ortaklık sözleşmesi ile …. davalı şirkete ortak olarak katılmıştır. Bu ortaklar katıldıktan sonra davacı … %30, … %35, …. %35 hisse sahibi olmuştur. Davacı ve diğer iki ortak yönetim kurulu üyesidir. Dinlenen davacı tanıklarının beyanlarına göre, diğer ortakların hissedar olarak katılımından sonra şirketin faaliyet merkezinin dava dışı ortakların hissedar olduğu … San.A.Ş.’nin fabrikasına taşındığı, … talimatı gereği … çalışanları ile davacı ortağın iş yerine/fabrikasına alınmadığı, davalı şirketin Tübitak projesinin denetimi için Konya’dan gelen öğretim görevlisinin dahi iş yerine alınmadığı, proje gereği üretilen makinenin işyeri dışına çıkartılarak gösterildiği, daha sonra … çalışanlarının işten çıkartıldığı, ayrıca toplantı sırasında diğer ortakların davacıyı aşağılayıcı ifadeler ile eleştirdiği anlaşılmaktadır. Anonim şirketlerde, ortağın doğrudan doğruya haklı sebepler ileri sürerek ortaklıktan çıkmayı talep hakkı TTK’da düzenlenmemiştir. Şirket ortağının sadece TTK’nın 531.maddesine dayanarak haklı sebeplerin bulunması halinde şirketin fesih ve tasfiyesini talep hakkı mevcuttur. TTK’nın 531.maddesine göre açılan davada mahkeme, haklı sebeplerin mevcudiyetini tespit ederse şirketin durumuna göre, davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verebilir. Bu yasal düzenleme ışığında tüm dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre şirketin projesinin aksamasına yol açacak şekilde davacının ve işçilerin şirketin fabrikasına alınmaması, davacının çalışanları önünde rencide edilmesi, yine şirketin davacı ortaktan, davacının da şirketten alacaklı olduğunu iddiasının icra takibi ve davaya dönüşmüş olmasının ortaklar arasında saygı, güven kalmadığını gösterdiği, ortakların iş birliği içerisinde birlikte çalışmalarının mümkün olmadığı ve tüm bunların fesih ve tasfiye için haklı sebeplerin mevcudiyetinin ispatı niteliğinde olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak TTK’nın 531. maddesi gereğince Mahkemece, haklı sebeplerin mevcudiyetinin tespiti halinde şirketin durumuna göre, davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilebileceği düzenlendiğinden davacı ortağın ortaklıktan çıkma dışındaki taleplerinden feragat etmesi ve şirketin mevcit durumu özellikle hisselerin çoğunluğunu elinde bulunduran iki ortak ile de faaliyetine devam edebileceği nazara alınarak davacı pay sahibinin davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacı vekili ortaklıktan çıkma dışındaki tüm taleplerinden feragat ettiğini beyan etmiştir. HMK’nun 307. maddesine göre feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. HMK’nun 311/1. maddesinde de feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı…” gerekçesiyle davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, diğer talepler yönünden davanın feragat nedeni ile reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Mahkeme dosyasına sunulan Bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davalı müvekkili şirketin davacıdan 207.606,00.TL alacaklı olup, müvekkilinin söz konusu alacağını aynı mahkemenin 2016/1617 esas sayılı dosyasında dava açarak alacak davasına konu ettiğini, davalı müvekkilinin açtığı alacak davasında henüz karar verilmediğini, bu itibarla, davalı müvekkilin açtığı ve ortaklıktan çıkma izninin verildiği dava ile yakın ilgisi olan alacak davasının karara bağlanmamış iken, alacak davasının bekletici mesele sebebi olduğu gözetilmeksizin davacının ortaklıktan çıkmasına izin verilmesi yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, verilen kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi uyarınca, davalı anonim şirketin haklı sebeplerle feshi, olmadığı takdirde davacıların ortaklıktan çıkarılması istemlerine ilişkindir. Mahkemece davacı vekilinin çıkma istemi dışında ayrılma akçesi talebinden feragat beyanı da gözetilerek yazılı gerekçe ile davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi hükmü ile anonim şirketler bakımında da haklı sebeplerle şirketin feshine olanak tanıyan düzenleme getirilmiştir. Anılan maddeye göre; “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir”. Mahkemece açılan davada TTK 531. madede düzenlemesi ışığında tüm dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre diğer ortakların hissedar olarak katılımından sonra şirketin faaliyet merkezinin dava dışı ortakların hissedar olduğu … San.A.Ş.’nin fabrikasına taşındığı, … talimatı gereği … çalışanları ile davacı ortağın iş yerine/fabrikasına alınmadığı, davalı şirketin Tübitak projesinin denetimi için Konya’dan gelen öğretim görevlisinin dahi iş yerine alınmadığı, proje gereği üretilen makinenin işyeri dışına çıkartılarak gösterildiği, daha sonra … çalışanlarının işten çıkartıldığı, ayrıca toplantı sırasında diğer ortakların davacıyı aşağılayıcı ifadeler ile eleştirdiği, şirketin projesinin aksamasına yol açacak şekilde davacının ve işçilerin şirketin fabrikasına alınmaması, davacının çalışanları önünde rencide edilmesi, yine şirketin davacı ortaktan, davacının da şirketten alacaklı olduğunu iddiasının icra takibi ve davaya dönüşmüş olmasının ortaklar arasında saygı, güven kalmadığını gösterdiği, ortakların iş birliği içerisinde birlikte çalışmalarının mümkün olmadığı ve tüm bunların fesih ve tasfiye için haklı sebeplerin mevcudiyetinin ispatı niteliğinde olduğu, ancak TTK 531. maddesi uyarınca davacının ortaklıktan çıkarılmasının daha uygun bir çözüm olacağı kanaatiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.Davalı vekili davacın davalı şirkete borcu bulunduğu, alacağın tahsili için aynı mahkemenin 2016/1617 Esasında görülen derdest dava bulunduğunu, bu davanın HMK 165. maddesi uyarınca bekletici mesele yapılmaksızın hüküm kurulmasının doğru olmadığını ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Eldeki davanın TTK 531. maddesi kapsamında davalı anonim şirketin haklı sebeplerle feshi, olmadığı takdirde davacının ortaklıktan çıkarılması istemine ilişkin olup, mahkemece davacının davalı şirketten yalnızca çıkmasına izin verilmesi yönünde hüküm kurulduğu, çıkma payı alacağı yönünden ise davacı feragat beyanı da dikkate alınarak, çıkma payı alacağı yönünden davacı lehine herhangi bir hüküm kurulmadığı da gözetildiğinde, davalı şirketin davacıdan alacaklı olduğu iddiasıyla açtığı davanın eldeki davanın sonucunu doğrudan etkiyecek niteliği bulunmadığından, mahkemece iş bu dava sonucu beklenmeksizin hüküm kurulmasında yasa ve usule aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK 361. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.