Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1935 E. 2020/538 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1935
KARAR NO : 2020/538
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/717 Esas – 2018/703 Karar
TARİHİ: 04/07/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul – kısmen reddine ilişkin karara karşı davacı ve davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …Tic. Ltd. Şti. tarafından davalı …. aleyhine 238.334,67-TL tutarındaki cari hesap alacağının tahsili için 01/02/2016 tarihinde Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalı 15/02/2016 tarihinde dosyaya sunduğu itiraz dilekçesi ile yetkiye, borcun tamamına ve ferilerine itiraz yönelttiğini, davalı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki kapsamında doğan alacaklar para alacağı olup iş bu alacakların borçlu açısından götürülecek borç niteliğinde olduğunu, işbu nedenle haksız ve kötü niyetli olarak süreci uzatma kastı taşıyan yetki itirazının reddi gerektiğini, müvekkili şirket ile davalı arasında ticari ilişki söz konusu olduğunu, bu ilişki gereği müvekkili şirkete karşı davalının üstlendiği edimi tam ve gereği gibi ifa etmediğini, davalının temerrüde düştüğünü, davalı tarafın Bakırköy…. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itiraz edilmesinin, sırf müvekkilinin alacağına kavuşmasını engellemek için ve kötü niyetli yapılmış olduğu, işbu nedenle davalı tarafın alacağın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini belirterek itirazın iptalini, takibin devamını, davalının haksız ve mesnetsiz itirazı sebebiyle alacağın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalıya tahmil edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; alacaklı tarafın takibin yetkisiz İcra Müdürlüğünde açıldığını,yetkili icra müdürlüğünün müvekkili şirketin adresi itibariyle Küçükçekmece İcra Müdürlüğü olduğunu, davacının takibe konu etmiş olduğu alacağın cari hesap alacağı olduğunu, borcun para borcu niteliğinde olduğunu ve para borçlarının götürülecek borçlardan olduğundan bahisle alacaklı şirketin adresi itibariyle Bakırköy İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu yönündeki beyanlarının doğru olmadığını , HMK 6. maddesine göre genel yetkili icra dairesinin davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesi olduğunu, müvekkili şirketin, davacı alacaklı tarafa takibe itirazda da beyan etmiş oldukları üzere herhangi bir borcun bulunmadığını, davacı alacaklı tarafça gerek takip aşamasında ve gerekse de dava dilekçesi ekinde cari hesap ekstresi ve ödenmemiş faturalara ilişkin belge ibraz edilmediğini, müvekkili şirketin davacı alacaklı tarafa herhangi bir borcu olmadığı hususu dikkate alındığında davacının yapmış olduğu takipte kötü niyetli olduğunu, haksız ve mesnetsiz bir alacak talebinde bulunulduğu için de müvekkili şirketi mağdur etmeye çalıştığını, işbu sebeple davacı tarafın %20’den aşağı olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine, mahkeme harç ve masraflarıyla ücreti vekaletin davacı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 04/07/2018 tarihli, 2016/717 Esas – 2018/703 Karar sayılı kararında, “…davalı taraf icra dairesinin yetkisine yönelik yapmış olduğu itiraz davacının ikametgahı itibariyle bakırköy şubesi olması sebebiyle ödenecek borçlardan olmasından dolayı icra dairesinin yetkili olduğundan icra dairesinin yetkisine ilişkin yetki itirazı mahkememizce kabul edilmemiştir. Dosya kapsamı itibariyle tarafların ticari ilişkileri kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından belirtildiği gibi sunulan defter kayıt ve evraklar itibariyle yapılan inceleme neticesinde rapor tanzim edilmiştir. Davacı ve davalı ticari defterleri itibariyle yapılan inceleme itibariyle alakcak miktarı itibariyle 117.226,23 TL fark olduğu bilirkişi raporunda tespit edildiği , 49 adet iade fatura bedeli 53.020,07 TL (iade olduğu hususu ispatlanmış olduğundan) ve davalı ticari defterlerinde borç olarak görülen 59.257,67 TL ile birlikte neticeden toplan 112.277,74.-TL davacının alacaklı olduğu anlaşıldığından iş bu miktar itibariyle davacının davasının kabulüne fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi gerektiği, dava konusu alacağın faturaya dayandığı, likit olduğu, davalının kötü niyetli itirazla takibin durmasına sebebiyet verdiği…” gerekçesiyle davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; 112.277,74.-TL’lik kısmının kabulü ile, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, davacının davasının 126.056,93.-TL’lik kısmının reddine, dava konusu alacak faturaya dayalı, likit ve bilinebilir olduğu, kötü niyetli itirazla takibin durmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığından %20’sini oluşturan 22.455,55.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Mahkeme kararının hatalı tespit ve değerlendirmelere dayandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun, bir takım tespitlere rağmen, açık ve sarih olmadığını, hatalı ve eksik değerlendirmeler olduğunu, mahkemenin vermiş olduğu hükmün gerekçesinin, gerekçeli kararda yeteri kadar tartışılmadığını, bu konuda doyurucu bir gerekçe sunulamadığını, mahkemenin müvekkili şirket aleyhine vermiş olduğu %20 icra inkara tazminatının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı tarafın, ısrarlı olarak dile getirmiş oldukları üzere takip öncesi, takip sonrası ve de dava aşamasında hesap mutabakatına yanaşmadığını, bu konuda istenilen cari hesap ekstrelerini vermekten imtina ettiğini, sürekli olarak oyalama içerisine girdiğini, ortada tartışmasız likit bir alacağın söz konusu olmadığın, tüm bu hususlar ortada iken davanın kısmen kabul ve kısmen reddedilmesiyle sonuçlanmasına rağmen kabul edilen rakam yönünden davacı lehine %20 tazminata hükmederken, reddedilen rakam üzerinden de müvekkili şirket lehine talepleri gibi %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, hatalı değerlendirmeye dayalı, eksik ve hatalı tanzim edilmiş bilirkişi raporuna dayanan, maddi gerçekliğe, usul ve yasaya aykırı kararının bozularak kaldırılmasını, yapılacak inceleme ve araştırma neticesi haksız ve mesnetsiz davanın reddine, mahkeme harç ve masraflarıyla ücreti vekaletin davacı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Huzurdaki dava kapsamında alınan bilirkişi raporlarının eksik incelemeye dayandığını, takip ve alacağın 30/11/2014 ve 14/07/2015 tarihli iki farklı cari hesaba dayandığını, ancak bilirkişi tarafından yalnızca 30/11/2014 tarihli cari hesabın dikkate alındığı, diğer cari hesabın hatalı şekilde davalıyla ilgili olmadığından dikkate alınmadığınını belirtildiğini, bu nedenle alacağın eksik tespit edildiğini, bu nedenle mezkur raporlar kapsamında hüküm tesis edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi tarafından tanzim edilen ek raporda, 07/02/2018 tarihinde müvekkili şirkete incelemeye gelindiğini, 64.206,06-TL tutarındaki cari hesap farklılığına ilişkin faturalar, irsaliyeler vb. tüm belgeler ile farklılığa neden olan tüm kayıtların talep edilmiş olmasına rağmen ibraz edilmediği iddia olunmuş ise de, ilgili belgelerin 21/02/2018 tarihli mail ile bilirkişiye iletilmiş olduğunu, ancak bu hususun mahkemece dikkate alınmadığını, davalıya düzenlenen faturaların taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca hukuka uygun düzenlenen faturalar olduğunu, dosyanın yeniden incelenmek üzere yeni bir bilirkişiye tevdii edilmediğini, mahkemece de tespit edilebileceği üzere bilirkişi … tarafından tanzim olunan gerek kök gerekse ek raporun hükme esas alınamayacağının açık olduğunu, dolayısıyla, mahkemece tesis edilen kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılması ve nihayetinde haklı davalarının kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/717 Esas 2018/703 Karar sayılı kararının istinaf incelemesinin yapılarak yasaya ve hukuka aykırı mahkeme kararının duruşmalı olarak tetkiki ile istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, cari hesap alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Mahkemece yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve taraf itirazlarını gidermek amaçlı alınan ek rapor içeriğine atıf yapılarak hüküm kurulduğu, ancak taraf delilleri ve savunma sebeplerinin gerekçede tartışılmaksızın hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre HMK 297. maddesi kapsamında istinaf denetimine uygun bir gerekçeli kararın varlığından söz edilemeyecektir. Ayrıca mahkemece hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi kök ve ek raporunda; davacının alacağa dayanak gösterdiği 14/07/2015 tarihli cari hesap ekstresinin davalı şirketle ilgili olmadığından dikkate alınmadığı, Davalının ticari defter ve kayıtlarına göre davalının takip tarihi (01/02/2016) itibariyle davacıya 59.257,67-TL borçlu görüldüğü, davacının ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle 176.483,90-TL tutarında alacaklı görüldüğü, aradaki cari hesap farkının 117.226,23-TL olduğu, taraflar arasındaki 117.226,23-TL tutarındaki farkın 53.020,07-TL’lik bölümünün davalının 2015 yılı başından takip tarihine kadar geçen sürede düzenlemiş olduğu 49 adet iade faturasının davacı ticari defterlerinde bulunmamasından kaynaklandığı, mezkur 49 adet faturanın ispata muhtaç olduğu, işbu cari hesap farkından 49 adet iade faturası düşüldükten sonra bakiye 64.206,16-TL’lik farkın ise davacı ile davalı arasında 2014 yılı öncesinden süregelen ticari ilişkiden kaynaklı olduğu, TARAFLAR ARASINDA CARİ HESAP FARKININ NEDENLERİNİN TESPİTİ İÇİN TARAF CARİ HAREKETLERİNİN TEK TEK KONTROL EDİLMESİ GEREKTİĞİ ancak TARAFLARIN CARİ HESAP İŞLEMLERİNİN ÇOK FAZLA OLMASI NEDENİYLE MEZKUR 64.206,06-TL’LİK CARİ HESAP FARKLILIĞINA İLİŞKİN TESPİT VE DEĞERLENDİRME YAPILMASININ MÜMKÜN OLMADIĞI BELİRTİLMİŞTİR. Her iki taraf vekilince da alınan kök ve ek rapora itirazlar ileri sürülüp, raporların hükme esas alınamayacağı ileri sürülmüş ve istinaf nedeni yapılmıştır. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi kapsamında ticari ilişki bulunduğu ihtilafsızdır. Buna göre bilirkişi raporunda belirtilen cari hesap farklılığının hangi faturalardan kaynaklı olduğunun tespiti ile işbu faturaların taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun tanzim edilip edilmediğinin taraflar arasındaki sözleşme hükümleri de değerlendirilerek ve gerekirse taraflardan izahat istenerek sonuca gidilmesi gerekecektir. Eldeki davada taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında, dava konusu alacağa dayanak yapılan cari hesaba konu faturalar, taraflar arasında akdedilen ve dosyada mübrez sözleşme hükümleri ile birlikte irdelenerek sonuca gidilmesi gerekirken, taraflar arasındaki cari hesap farklılığına ilişkin olarak çok sayıda işlem ve hareket bulunduğu, tek tek kontrolü gerektiği, buna göre cari hesap farklılığına ilişkin tespit ve değerlendirme yapılamasının mümkün olmadığı yönünde düzenlenen ve bu kapsamda taraflar arasındaki ihtilafı çözme ve hüküm kurmaya yeterli olmayan, denetlenemeyen bilirkişi raporlarına göre hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu nedenle davanın esasına etkili deliller değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğu anlaşılmakla, HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca istinafa konu kararın kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraf vekilleri tarafından yatırılan istinaf harçlarının ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/06/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.