Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1932 E. 2020/535 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1932
KARAR NO : 2020/535
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/986 Esas – 2018/166 Karar
TARİHİ: 07/03/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne ilişkin karara karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı taraf arasında kimyasal malzeme satışına dayalı ticari ilişki olduğunu, taraflar arasında 14/01/2014 tarihinde yapılan sözleşme gereği müvekkili şirketin davalı tarfa vermiş oluduğu kimyasal malzemelere istinaden 27 adet e-faturayı davalı tarfa gönderdiğini, fatura muhteviyatının davalıya teslim edildiğini, davalının faturalara yasal süresi içinde itiraz etmediğini, davalının müavekkili şirket defter ve kayıtlarında herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Antalya …. Noterliğinden 31/07/2015 tarihinde … yevmiye numaralı ihtarname ile davalıya borcunu ödemesi için ihtar çekildiğini, ihtarnamenin 03/08/2015 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, davaya konu borcun ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, 17/08/2015 tarihinde davalının borcun tamamına faize ve fer’ilere yaptığı itiraz sonucu takibin durduğunu, tüm bu sebeplerle fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla; İstanbul …. İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinin haksız itiraz nedeniyle durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve takip konusu alacağın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hüküm olunmasını, davacı şirketin davalıdan olan alacağını tahsil etmesi amacıyla davalının borca yeter tutarda taşınır ve taşınmaz görülecek teminat mukabili ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2010 yılından bu yana devam ettiğini, süre içinde müvekkilinin üstüne düşen tam mali yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, taraflar arasında daha önce akdedilen sözleşme hükümlerinden farklı olarak 14/01/2014 tarihinde akdedilen sözleşme hükümlerine göre %50 tenzilat ve maliyet garantili hesaplama yerine, matbu fiyat listesi üzerinden %77 iskonto uygulanacağı ve bu fiyat listesinin davacı şirket taraından bir yıl boyunca sabit tutulacağı hüküm altına alındığını, davalı şirkete ait otelde bulunan, davacı şirket tarafından düzenli olarak kontol edilen çamaşır ve bulaşık makinelerinin 2014 yılında yenilendiğini, davacı firma yetkililerinin bu yenileme ile beraber sözleşmede yapılan değişiklik neticesinde müvekkili firmanın daha önceki senelere oranla daha az bir meblağı ödeyeceğini belirttiğini, aralarındaki ticari ilişkiye güvenerek sözleşmeyi imzaladığını, davacı tarafça hazırlanan hileli sözleşme neticesi bir önceki yıldan daha fazla para talep edildiğini, faturalar müvekkili şirketin ticari defterlerine işlendikten sonra hilenin farkına varıldığını, tekrar yapılacak protokelle borcun silineceğinin müvekkili şirket yetkililerine söylendiğini, ancak davacı şirket tarafından müvekkili şirkete borcu olduğu iddiasıyla ihtarname gönderildiğini, bunun üzerine müvekkili şirketçe davacıya gönderilen Ankara …. Noterliğini 14/08/2015 tarih ve … yevmiye nolu intar ile 2014 yılı borcu olan 113.004,00 TL’nin ödendiği ve borcun bulunmadığının bildirildiğini, buna rağmen davacının kötü niyetle icra takibi başlattığını, müvekkilinin 2014 yılı borcunu ödediğini, başkaca bir borcu da bulunmadığını arz eden nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 07/03/2018 tarihli, 2015/986 Esas – 2018/166 Karar sayılı kararında, “…tarafların ticari defter ve kayıtları ile bunların incelenmesi sonucu tanzim edilen bilirkişi raporu hep birlikte incelendiğinde; davacı tarafça kesilen fatura doğrultusunda malların davalıya teslim olunduğu, faturaya süresinde itiraz bulunmadığı, davacı şirket ticari defterlerinde davalıdan 62.621,47 TL alacaklı göründüğü, talimat yoluyla mahkememizce alınan bilirkişi raporunda davalı şirket ticari defter ve kayıtlarının da davacı kayıtları ile mutabık ve uyumlu olduğu, söz konusu faturaların davalı defterlerinde de bu şekilde kayıt gördüğü, davalı tarafından gönderilen fiyat farkına dair faturaya davacı tarafça itiraz edilip, ticari defterlerinde kayıt işlemi yapılmadığı, borcu olmadığı ve ödeme iddiası yanında davalının hile iddiası var ise bunu kanıtlaması gerektiği ancak buna dair davalı savunmasının soyut kaldığı, organik bağ iddiasının da davaya konu olay bakımından etkiye medar olmadığı kanaatine varılmakla davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Davacı şirket 2011 yılından beri müvekkili şirkete ait … ile müvekkili şirketle organik bağı olan … Tic. AŞ’ye ait … kimyasal temizlik malzemelerini tedarik ettiğini, davacı … yetkilileri, 2014 yılında sözleşmenin sadece 4.2 ve 4.6 maddesinde değişiklik yapılmasını müvekkili şirketten talep etmiş ve bu değişikliğin her iki tarafın da yararına ve uygulamasının daha rahat olacağından bahsettiğini, müvekkili şirket tarafından tereddütsüz olarak imzalandığını, Müvekkili şirketin iş bu davadaki asıl iddiasının; davaya konu sözleşmenin, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 36. maddesinde belirtilen davacının kasten yaptığı hile (aldatma) nedeniyle müvekkili şirket tarafından imzalandığı yönünde olduğunu, gerek dosyadaki bilirkişi raporlarında ve gerekse ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, sözleşmenin aldatma yolu ile tesis edildiği yönündeki iddialarının hiç tartışılmadığını, Davacı şirket tarafından sözleşmeye ilişkin onlarca fatura müvekkili şirkete peyderpey gönderildiğini, bu nedenle, tüm faturaların müvekkili şirketin ticari defterlerine işlendikten sonra, “kişi başına göre fiyatlandırma” sisteminden, “alınan malzeme miktarı üzerinden fiyatlandırma” sistemine geçilmesinin bir sözleşme hilesi olduğunun anlaşıldığını, davacı şirket tarafından Antalya …. Noterliği’nin 31/07/2015 tarihli ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile 62.621,47 TL borcun 3 gün içerisinde faizi ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, müvekkili şirket “kişi başına göre fiyatlandırma” sisteminden, “alınan malzeme miktarı üzerinden fiyatlandırma” sistemine geçilmesinin bir aldatma (hile) olduğunu fark ettikten sonra, müvekkili şirket tarafından ihtarnameye cevaben Ankara …. Noterliğinin 14.08.2015 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesiyle ve yasal süresi içerisinde bu nedenle davacıya borçlarının bulunmadığının bildirildiğini,Davacı şirket yetkilisi … tarafından, müvekkili şirketin sahibi …n’a gönderilen ve dosyada mevcut 3 adet mail ve mail ekinde gönderilen sözleşme taslağı ile davacı şirketin sözleşme hilesi yaptığını kanıtlar nitelikte olduğunu, Davacı şirket sözleşmede yaptığı hile sonucunda öncelikle 82.899,26 TL’nin …. tarafından kendisine ödenmesi konusunda ısrarcı olduğunu, müvekkili şirkete göndermiş olduğu 13.05.2015 tarihli mail ekindeki, … ve … Şirketleriyle imzalamayı önerdiği iki yıl süreli sözleşme taslağının 4.8. maddesi ile de; tahsil etmek istediği bu bedelin 82.000,00 tl’sini 2 taksit halinde iade etmeyi taahhüt ettiğini, yani davacı şirketin ihtilaf konusu tutarı önce tahsil edip, sonrasında imzalanacak yeni bir sözleşme ile müvekkili şirkete iade etmeyi teklif ettiğini, davacı şirketin yapmış olduğu hileyle müvekkili şirkete 2014 yılında sözleşme imzalattığını, ayrıca bu hilenin farkına varıldıktan sonra, haksız ücreti tahsil etmemek yerine müvekkili şirketi iki senelik yeni bir sözleşme imzalamaya zorladığını, sonrasında ise davacı şirket tarafından müvekkili … ve … Şirketleri aleyhine icra takipleri başlatıldığını,Sözleşmenin aldatma yolu ile tesis edildiğine ilişkin itirazlarının ve buna ilişkin dosyaya ibraz ettikleri delillerin bilirkişi raporunda ve mahkemenin gerekçeli kararında tartışılmadığını, mahkemece sözleşmenin müvekkili şirket tarafından imzalanmasına davacı tarafın hileli davranışının neden olup olmadığı ile ilgili uzman bilirkişilerden yeni bir rapor aldırılması taleplerini de kabul etmediğini, kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından davalı aleyhine faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine, davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiği ileri sürülerek İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasında, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ile kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.HMK’nın 282. maddesinde, “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” hükmü yer almaktadır. Bilirkişi raporu takdiri delil olup mahkemece, gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Buna göre davalı vekilinin bilirkişi raporunda taraflar arasındaki sözleşmenin hile ve aldatmanın etkili olup olmadığı hususunun değerlendirilmediği, mahkemece de bu hususta rapor alınmaksızın ve bu yöndeki iddialarının mahkeme gerekçeli kararında değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.Alacağa dayanak faturaların davalı defterlerine kaydedilmiş olduğu gözetildiğinde, borcun davalı tarafça benimsendiğinin kabulü gerekir. Daha sonra düzenlenen iade faturasının davacı defterinde kayıtlı olmadığı da anlaşılmaktadır. Davalı yanca iadenin haklı sebeplerinin de kanıtlanması gerekir. Davalı tarafça bu hususun kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır. Davalı, tüzel kişi tacir olup TTK’nın 18. maddesi uyarınca ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü altındadır. Davalı yanca, taraflar arasında 14.01.2014 tarihli imzalanan sözleşme hükümlerinin, önceki sözleşme hükümlerinden farklı hükümlerinin, aldatma ve hile sonucu imzalandığı yönündeki savunmalarını somut delillerle kanıtlayamamıştır. Sözleşmenin ifa edilmesinden, faturaların ticari defterlere kaydedilmesinden sonra, sözleşmenin yapıldığı aşamaya ilişkin olarak ileri sürülen hile iddiası dinlenemez. Böyle bir hilenin varlığı da kanıtlanmadığından, davalı vekilinin bu konulardaki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İDM karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-3.207,23 TL bakiye istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaldına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçei kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın , kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10/06/2020