Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1913 E. 2020/195 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1913
KARAR NO: 2020/195
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2016/278 Esas – 2017/172 Karar
TARİHİ: 20/02/2017
DAVA: Menfi Tespit-İstirdat (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin belirli bir dönem davalı şirketin Bursa ili sınırları içerisinde traktör satış vs. konularında bayiliğini yaptığını, müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki bayilik ilişkisi kapsamında, davalı şirketin müvekkili şirketin borçlarını ödemediğinden bahisle müvekkili şirkete ait … Bankası Nilüfer-Bursa şubesine ait 750 TL’lik teminat mektubunun, … Bankası Fomara Bursa şubesinden alınan 1.000 TL, 1.000 TL, 350.000 TL, 300.000 TL ve 165.000 TL bedelli teminat mektuplarını, … Uluyol şubesine ait 600.000 TL’lik bedeli teminat senedini, …- Gençosman Bursa şubesi … numaralı hesaba ait 237,000 TL’lik ve 8.000 TL’lik teminat mektubu, … Bursa şubesine ait 190.00 TL miktarlı teminat mektubu, … organize sanayi Bölgesi şubesinden alınan 150.000 TL, 150.000 TL ve 200.000 TL’lik teminat mektupları, … Bankası Bursa Ticari Şube Müdürlüğünden alınan 250.000 TL’lik teminat mektubunu paraya çevrilmek suretiyle talsil ettiğini, davalı şirketin müşterilerinden alıp cirolayarak davalıya teslim ettiği kambiyo senetleri hakkında da çeşitli icra dosyaları ile icra takipleri başlattığını, müvekkili davacı tarafından kambiyo senetleri ve teminat mektupları haricinde davalı şirkete nakit ödemeler yaptığını, müvekkilinin davalı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, aksine davalı şirketin kendilerine borçlu olduklarını, müvekkili şirketin davalı şirketin bayisi olarak sattığı traktörler karşılığında traktör alan müşterilerinin keşideci-tanzim eden sıfatına haiz olan bir bono aldığını ve bu bonoları da cirolayarak davalı şirkete verdiğini, davalının bu şekilde alacaklarını elde ettiğini, müvekkili şirketin ve müşterilerinin borçlu olduğu bonolar nedeniyle davacı şirkete ait teminat mekturlarından ve nakit ödemelerden yapılan tahsilatlar neticesinde davacı şirketin ciranta sıfatına haiz olduğu bonoların müvekkili davacı şirkete iade edilmesi gerektiğini, davalı yanın müvekkili şirket tarafından yapılan ve müvekkili şirkete iadesi gereken bonoları ihtarnameye rağmen müvekkili şirkete iade etmeyerek temerrüde düştüğünü belirterek, fazalaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, davalı şirket tarafından müvekkili davacıdan fazla tahsil edilen paralar karşılığı şimdilik 10.000 TL’nin, haksız edinme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davaıldan tahsili ile müvekkili davacıya ödenmesine, davacı şirket tarafından yapılan nakit ödeme ve teminat mektup tahsilatları neticesinde davacı şirkete iade edilmesi gereken davalı şirketin ciranta olduğu kambiyo senetlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında 28/11/2008 tarihli bayilik sözleşmesi gereği fesih tarihine kadar yapılan bir ticaret söz konusu olduğunu, davacının müvekkili şirketten müşterilerce bayilik aracılığı ile alınan traktörlere karşılık kendi cirosunun da olduğu senetler ile borçlandığını, bunların dışında bayilik ilişkisi gereği çeşitli edimlerden dolayı cari hesap gereği borçlanmaların olduğunu, müvekkili şirkete yapılan müşteri başvurularından, davacı şirketin satışını gerçekleştirdikleri traktörlere ilişkin olarak cirolamak sureti ile müvekkili ve yetkili hamili müvekkili şirket olan bono bedellerini hiçbir yetkisi olmadığı halde müşterilerden talsil ettiğinin fakat müvekkili şirkete göndermediğinin tespit edildiğini, davacının sözleşme gereklerini yerine getirmediği için gecikmiş borcu ve senetlerin ödenmesi için noter aracılığıyla ihtar çekildiğini, davacının cevabı ihtarname ile borcu kabul ettiğini ve ödemek için altı ay süre talep ettiğini, geçen süreye rağmen davacı şirket borcunu ödemediği gibi sözleşmeye aykırı harekette bulunduğunu, bayilik sözleşmesi devam ederken akde aykırı olarak aynı iştigal konusundaki bir başka bayi olan hatat firması ile anlaştığını, müşterilerden faiz adı altında müvekkili şirketin bilgisi dışında çek ve senetler aldığını, aynı traktörü birden fazla çiftçiye satarak usulsüz işlemler yaptığını, davacı adına bu sefer fesih ihtarnamesi yapıldığını, davacının buna cevap vermek yerine mal kaçırmaya başladığını, davacı şirkete yapılan hacizlere ilişkin icra dosyalarının, kambiyo senetlerine mahsus ödeme emirleri gönderildiğini, davacının hacizlere itiraz etmediğini ve acmış olduğu menfi tespit davalarının da reddedildiğini, davacının cari hesabının kapatıldığını, kendisine durumu bildiren ihtarnameler çıkarıldığını, tebligat yapıldığını, davacının müvekkili şirket ile yaptığı bayilik sözleşmesinden itibaren borçlarına ve verdiği yazılı sözlere sadık kalmadığını, açılan menfi tespit davası ve istirdat davasının haksız olduğunu belirterek, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, %20 oranında kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu20/02/2017 tarihli, 2016/278 Esas – 2017/172 Karar sayılı ilamıyla; “…davacı vekili dava dilekçesi ile özetle, davacı ile davalı şirket arasında bayilik ilişkisi olduğu, davalıya birtakım ödemeler yapıldığı, ödemeler ile ilgili eksiklik bulunması halinde ilgili banka kamu kurum ve kuruluşlarına yazı yazılarak ödeme akıbetlerinin araştırılması, davalı şirkete cirolanarak verilen müşteri senetlerinden protesto olmadan ödenen senetlerin miktarlarının bilinmediği, ilgili banka ve kamu kurum ve kuruluşlarından sorulması gerektiği, yine davalı şirkete cirolanarak verilen müşteri senetlerinden protesto olduktan sonra takibe konu edilmeden ödenen senetlerin, protesto olduktan sonra icra takibine konu edilen senetlerin hangi icra dosyası ile takibe girildiği ve ne miktarda tahsilat yapıldığı bilinmediği icra dairelerine ve ilgili kamu kurum kuruluşlarına müzekere yazılarak bu durumun belli olacağı, davalı şirketin davacı şirket hakkında yaptığı tüm icra dosyaların da celp edilerek yapılan tahsilat miktarlarının ticari defter ve kayıtları uyuşup uyuşmadığının irdelenmesi gerektiği, bu şekilde davacının davalıya ne kadar borcu olduğu, ne kadar ödeme yaptığı, davacını cirolayarak verdiği müşteri senetlerinden, teminat mektuplarından davalının ne miktarda ödeme aldığı, davacının ciroladığı bonoların kimler tarafından ödendiği bonoların halen nerede olduğu, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı vs hususların açıklığa kavuşması gerektiği bu şekil davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespiti, fazla tahsil edilen paraların iadesi, davalı şirketin ciranta olduğu kambiyo senetlerin de davacı şirkete verilmesini talep ve beyan etmiştir. Davacı vekiline dava dilekçesini açıklamak hangi olgudan dolayı spesifik olarak borçlu olduklarının, davalı tarafça fazladan tahsil edildiği için müvekkilinin alacaklı olduğu iddia ettiği hususlar ve senetlerin iadesi talebinde hangi senetlerle ilgili istemde bulunduğu hususunu ayrıntılı olarak açıklaması istenmesine rağmen yukarıda bahsedildiği şekilde cevap verildiği hangi senedin dava konusu edildiği hangi senet için fazla ödeme yapıldığı ya da hangi senedin iade edileceği davacı vekilince açıklanmadığı bu hususların kendileri tarafından bilinmediğinden bahisle tüm icra müdürlüklerine ve ilgili kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılarak mahkemece tespit edilmesinin istendiği anlaşılmıştır.Davacı vekili istemlerini somutlaştırmadığı gibi basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacı şirketin davalı tarafla olan ticari ilişkisinin başlangıcından sonuna kadar olan dönemler için alacak-borç kalemlerini cari hesap defter ve kayıtlarına usulüne uygun olarak işlemesi gerekirken cari hesap ve defter kayıtları adeta mahkeme tarafından düzenlenmesi ve tutulması istenmekte bu görev mahkemeye yüklenmektedir.Davacı taraf aradaki uyuşmazlığı net bir şekilde tespit etmeden birtakım örnekler vererek öncelikle ticari defterlerin incelenerek alacaklı-borçlu olup olmadıklarının tespiti sonrası mahkeme tarafından eksik kayıtların celbini istemektedir ki bu durum usul ekonomisine de uygun değildir. Dava açılmasında olduğu gibi mahkemeye yapılan her talep için talepte bulunanın korunmaya değer bir menfaatinin bulunması gerektiği açıktır. HMK 114/1-h maddesi gereğince davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması şarttır.Bu şart dava şartı olup her aşamada ve re’sen dikkate alınır.Yasanın gerekçesine göre; hukuki yarar, davacının hakkına kavuşmak için halihazırda mahkeme kararına muhtaç bir konumda değilse onun hukuki yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.Ayrıca davacının yararının hukuki olması gerektiği de izahtan varestedir.Her dava türünün hukuki yararı birbirinden farklıdır.Eda davası ile tespit davasında murad edilen hukuki yarar birbirinden farklıdır.Davacı yan davasında aynı anda davalıya borçlu olmadığının tespitini yine belirsiz alacak davasıyla eda hükmünü içerecek şekilde talepte bulunmuştur.Belirtildiği üzere davacının borçlu olmadığının tespitini istediği husus ve vakıalar ile belirsiz alacağını dayandırdığı vakıa ve iddialar için mutlak surette hukuki yararın mevcut olması gerekmektedir. Hal böyle iken davacının genel-geçer ibareler ile yanlar arasındaki tüm ticari döneme ait muhasebe çıkarılmasını temin babında işbu davayı açmasında hukuki yararı yoktur. Davacının yapması gereken bir mali müşavirlik şirketine başvurup her iki şirketin tüm kayıtlarını çıkartıp muhasebeleştirmesi ve müvekkili şirketin bilançosunu çıkartmasını sağlamaktan ibarettir…” gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin belirli bir dönem davalı şirketin Bursa ili sınırları içerisinde Traktör satış vs. konularında bayiliğini yaptığını, bu konuda taraflar arasında bir ihtilaf olmadığını, davalı şirketin bayilik ilişkisinden kaynaklanan alacaklarının tahsil edilmediği gerekçesiyle, detaylarını dava dilekçesinde yazmış oldukları teminat mektuplarını ilgili bankalardan tahsil ettiğini, ayrıca, davacı tarafından üçüncü şahıslara satılan traktörler üzerine de rehin tesis edildiği gibi, müvekkili davacı tarafından üçüncü şahıslara satılan traktörlerin taksit ödemesinin teminatı olmak üzere müşterilerin teslim ettikleri bonolar da müvekkili davacı tarafından cirolanarak davalıya teslim edildiğini, mahkemece, tarafların delilleri toplanmaksızın karar verildiğini, öncelikle davalı şirket ile davacı şirket arasındaki cari kayıtların, davalı şirketin davacı şirketten ciro ile aldığı senetlerin cari kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, bayılık sözleşmesi kapsamında İİK’nın 72. maddesi uyarınca menfi tespit ve yapılan fazla ödemelerin geri tahsiline dair alacak davasıdır. Davacı, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi uyarınca ticari ilişki bulunduğunu, davalıya verilen teminat mektuplarının paraya çevrildiğini, nakit ödemeler yapıldığını, müşterilerden alınan kambiyo evraklarının cirolanarak davacıya borç karşılığı verildiğini ileri sürerek, davacıya borçlu olunmadığının tespitine; borçtan fazla yapılan ödemelerin istirdadına, bu kapsamda davacı elinde cirolanarak verilmiş bonoların iadesine karar verilmesini istemiş, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı dava dilekçesinde menfi tespit, alacak ve senetlerin iadesi talebinde bulunmuş ise de; bu talebini somutlaştıramadığı ve dava dilekçesinde talep sonucunun açıkça gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken HMK’nın 119/2 maddesi uyarınca, yasal sonuçlarını da göstererek ara kararı oluşturmak suretiyle sonuca gitmekten ibarettir. Ancak mahkemece hukuki yarara ilişkin dava şartı yanlış değerlendirilerek sonuca gidildiğinden, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Yapılan kanun yolu masraflarının, ilk derece mahkemesince, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine çıkarılacak davetiyelerle tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 21/02/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.