Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1907 E. 2020/532 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1907
KARAR NO: 2020/532
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2017/196 Esas – 2018/188 Karar
TARİHİ: 01/03/2018
DAVA: Genel Kurul Kararının batıl olduğunun tespiti-İptali
Taraflar arasındaki şirket genel kurul kararlarının batıl olduğunun tespiti- iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2015 yılı olağan genel kurulunu yapmak üzere 24/05/2016 tarihinde tüm pay sahiplerine davetiye gönderdiğini ve bu davetiyede şirkete ait finansal tablolar, faaliyet raporları ve diğer belgelerin 27/05/2016 tarihinden itibaren şirket merkezinde pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulacağının bildirildiğini ve 16/06/2016 tarihli genel kurul toplantısında TTK. 420. maddesi uyarınca 1 ay süreyle ertelenmesinin talep edildiğini, genel kurulun ertelendiğini, bu kez 28/11/2016 tarihinde genel kurul toplantısının yapılacağı konusunda pay sahiplerine 28/10/2016 tarihinde davetiye gönderildiğini ve davalı şirketin 28/11/2016 tarihli genel kurulunun yapıldığını ve müvekkilinin pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının kullanılmasına engel olunduğunu, bilgi edinme hakkının engellendiğini, 07/07/2015 tarihinde yapılan genel kurulda da bilgi edinme hakkının engellenmesi nedeniyle İstanbul 14. ATM’nin 2015/993 Esas sayılı dosyasında genel kurul kararının iptali istemiyle dava açıldığını, bu davanın derdest bulunduğunu, dava konusu 28/11/2016 tarihli genel kurulda da pay sahipliğinden doğan hakların ihlal edildiğini, genel kurulda alınan 2, 3, 4 ve 5 nolu kararların hukuka ve medeni kanunun 2. maddesine açıkça aykırı olduğunu, 2 nolu kararın yıllık faaliyet raporunun onaylanması, 3 nolu kararın finansal tabloların onaylanması, 4 nolu kararın bağlılık raporunun onaylanması, 5 nolu kararının ise yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olduğunu belirterek öncelikle bu kararların butlan ile malul olduğunun tespitine olmadığı takdirde iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu genel kurulda alınan 2, 3, 4 ve 5 nolu kararların yasaya ve ana sözleşmeye uygun bulunduğu gibi dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil etmediğini, davacının her genel kuruldan önce ve sonrasında aynı tür davaları ikame ederek şirketin işleyişini yavaşlatıp zarara soktuğunu, İstanbul 2. ATM’nin 2017/190 Esas sayılı dosyasında özel denetçi atanması talebiyle dava açtığını, bu davanın da haksız olduğunu, davacının pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının ihlal edilmediğini, genel kurulda alınan kararların butlan ya da iptal koşulunun oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 01/03/2018 tarihli, 2017/196 Esas – 2018/188 Karar sayılı kararında, “…Dava konusu genel kurulun 2, 3, 4 ve 5 nolu kararının 2.177.500 olumsuz oya karşılık 10.272.500 oy ile oyçokluğu ile alındığı tespit edilmiştir. Kararların içeriği, ana sözleşme ve TTK hükümlerindeki toplantı ve karar nisapları dikkate alındığında toplantı ve karar nisabının oluştuğu, kararların ana sözleşmeye ve yasaya uygun bulunup objektif iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmediği sonucuna varılmıştır. Her ne kadar davacı taraf dava konusu genel kurul kararlarının butlan ile malul olduğunu ileri sürmüş ise de, TTK. 447. maddesinde sınırlı sayıda olmayacak şekilde butlan nedenlerinin sayıldığı ve genel kurul kararının içeriği itibariyle, pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy ve dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran bilgi alma inceleme ve denetleme haklarının kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran anonim şirketin temel yapısını bozan ya da sermeyenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olduğunun ifade edildiği, somut olayda davacı tarafça pay sahipliğinden kaynaklanan hakların kullandırılmamasının kararların butlan ile malul olduğu sonucunu doğurduğu bunların bilgi alma, inceleme ve özel denetim istemeye ilişkin olduğu, bu haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de, bilgi alma ve inceleme haklarının sınırlandırılmış olması nedeniyle bir kararın batıl olduğundan sözedebilmek için kararın içerik itibariyle bu yönde olması gerektiği, başka bir deyişle kararın içeriğinin pay sahiplerinin bilgi alma, inceleme ve denetleme hakkını sınırlandırması gerektiği, ancak somut olayda bu koşulların hiçbirisinin oluşmadığı, alınan kararların içerikleri itibariyle kanunen izin verilen ölçü dışında bilgi alma ve denetleme ve inceleme hakları ihlal ettiğinden söz edilemeyeceği…” gerekçesiyle davacının genel kurul kararının iptali, özel denetçi tayini ve kayyum tayini taleplerine ilişkin davasının reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Davalı şirket tarafından müvekkilinin pay sahibi olmaktan doğan haklarının açıkça ihlal edildiğini, davalı şirket ve bağlı şirketle ilgili TTK 437 maddesinde yer bulan bilgi alma hakkının ihlal edildiğini, bunun alınan kararların alınmasında etkili olup, illiyet bağı bulunduğunun kabulü gerektiğini, mahkemenin 28/11/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar bakımından “butlan ve iptal koşullarının gerçekleşmediği” yönündeki tespitinin açıkça hatalı olduğunu, mahkemenin mezkur genel kurul kararlarının iptali taleplerini reddetmesinin haksız ve hukuka aykırı gerekçelere dayandığını, mahkemenin eksik ve hatalı incelemeye dayalı bilirkişi raporununun hükme esas alarak, bilirkişi raporuna itirazlarını dikkate almaksızın hüküm kurulduğunu, mahkemenin salt davalı şirketin beyanlarını esas almak suretiyle hüküm kurduğunu, mahkemenin, davalı şirketin cevap dilekçesinde yer almakla beraber herhangi bir inandırıcı delille kanıtlanmamış olan iddiaları, somut gerçeklermişçesine benimsemiş ve bu iddialar doğrultusunda taraflı hüküm kurulduğunu, mahkemenin, dosyada mübrez iddia ve delillerini göz ardı etmek suretiyle, davalı tarafça ileri sürülen “şirketin ticari sırları olduğu için davacıya bilgi verilmediği” yönündeki dayanaksız beyanları aynen esas alarak, tek cümlelik ve gerekçesiz hüküm kurmasının işbu davada taraflı ve eksik inceleme yapıldığının gözler önüne serdiğini, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/196 Esas 2018/188 Karar ayılı kararının kaldırılmasını ve dosyada mübrez deliller ve iddiaları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı vekilince davacının hissedar ve ortağı olduğu davalı şirketin 28/11/2016 tarihinde gerçekleştirilen 2015 yılı Olağan Genel Kurulu toplantısında alınan 2,3,4 ve 5 nolu kararların yok hükmünde olduğunun tespitini, mümkün olmaması halinde alınan kararların iptali istemli açılan davada, ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 447. Maddesinde, a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararların batıl olacağı düzenlenmiştir. Genel kurul kararının pay sahibinin bilgi alma ve inceleme haklarının sınırlandırılmış olması sebebiyle batıl olabilmesi için kararın içeriğinin bu yönde olması gerekir. Diğer bir ifade ile batıl bir gelen kurul kararından bahsedebilmek için alınan kararın içeriğinin pay sahibinin bilgi alma inceleme denetleme haklarını sınırlandırması gerekir. Somut olayda Dava konusu 28.11.2016 tarihli genel kurul kararlarının içerikleri itibariyle , pay sahiplerinin bilgi alma, inceleme, denetleme haklarını kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran nitelikte olmadıkları anlaşılmakla, kararların batıl olmadığı yönündeki karar isabetli olup, davacı vekilinin kararların batıl sayılması gerektiği yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Davada, davalı şirketin genel kurul kararlarının TTK’nın 445. vd. maddeleri uyarınca iptali de istenilmiştir. TTK’nın 445. maddesinde, ”446. maddede belirtilen kişiler, kanun ve esas sözleşme hükümlerine özellikle dürtüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabilirler” denilmiştir. TTK’nın 446. maddesinde de iptal davası açabilecek kişiler sayılmış ve toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun ya da bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın, çağrının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına veya oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ve yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Davacı vekili, davalı şirket ve bağlı şirketle ilgili pay sahibi olmaktan kaynaklı TTK 437 maddesinde düzenlenen bilgi alma hakkının açıkça ihlal edildiği, bu nedenle alınan ve dava konusu edilen kararlarla illiyet bağının bulunduğunun kabulü gerekeceği bu nedenle i kararların iptali gerekeceği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. İptali talep edilen 2015 yılı yıllık faaliyet raporunun kabulü , 2015 yılı finansal tablolarının kabulü ve yönetim kurulu üyelerinin ibrası kararları yönünden, davacı talebi ile 2015 yılı bilanço, gelir tablosu ve faaliyet raporunun şirket merkezinde 23.11.2016 da hazır bulundurulmasına rağmen davacı tarafından belgeler incelenmek üzere gidilmediği, kaldı ki 2015 yılı bilanço, gelir tablosu ve yönetim kurulu faaliyet raporunun kendilerine gönderildiğinin istinaf dilekçesin de de kabul edildiği, anacak genel kurul toplantısı esnasında pay sahibi tarafından sorulan tüm sorulara cevap verilmediği, soruların kısmen cevaplandığı, gerekçe olarak da şirketin ticari sırlarına ulaşma amacının gösterildiği, buna karşılık davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinde genel kurulda sorulan finansal içerikli sorulara cevap niteliğinde beyanlarda bulunulduğu, buna göre TTK 437/2 maddesi kapsamında davacı pay sahibinin genel kurulda sorduğu sorulara yeterli cevap verilmediği kabul edilse bile; Yargıtay 11. HD 2008/4395 E 2008/12022 K 30.10.2008 T. ve yine aynı yüksek dairenin 2016/5401 E 2017/4832 K 28.09.2017 t.li karar içeriklerinden de anlaşıldığı üzere; Şirket ortaklarının bilgi edinme haklarının TTK.nun 437 nci maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddedeki bilgi edinme hakkının dolaylı ve sınırlandırılmış bir bilgi edinme hakkı olduğu, davacının bu haklarının ihlal edilmiş olduğu kabul edilse dahi, davacının( temsilcisinin) toplantıya katılmış ve muhalefetlerini tutanağa yazdırmış olması, kararın yeterli nisapla alınmış olması nedeniyle sırf bu sebebe dayalı olarak da genel kurul kararının iptal edilemeyeceği, yine bilgi alma ve inceleme hakkının TTK’nın 437. maddesi gereğince dava konusu yapılabileceği ancak bilgi alma hakkının ihlali nedeniyle genel kurul toplantısında yanlış bir karar alınmış olması bir başka deyişle bilgi vermeme ile alınan kararlar arasında illiyet bağının bulunması halinde kararların iptalinin söz konusu olabileceği, davacının bilgi alma hakkının ihlali nedeniyle yanlış bir karar alındığına dair somut bir iddia ve delillerinin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından, mahkemenin iptal talebinin reddi kararı da isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Bu açıklamalar ışığında davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10/06/2020 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.