Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1891 E. 2020/184 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1891
KARAR NO: 2020/184
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2014/651- 2018/573 E.K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı, süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili şirketin, Sakarya ilinde özel bir göz hastanesi olarak faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin reklam yasağı olmasına rağmen, yaklaşık 6 aydır yazılı basında, televizyon kanallarında ve internette yayınlanan sayısız reklamları ile göz sağlığı alanındaki rekabeti bozarak, milyonlarca lira haksız kazanç elde ettiğini, “…” adı altında hukuka aykırı reklamlarını ülke genelinde yayın yapan önemli ulusal gazetelere tam sayfa reklam vererek gerçekleştirdiğini, oysa ki, Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 60. Maddesinde, özel hastanelerin haksız rekabet teşkil edecek şekilde hasta temin etmeye yönelik her türlü reklam faaliyetlerini yasakladığını ve bu hükmün ihlâlinin ciddi müeyyidelere bağlandığını, genel olarak, sağlık sektöründe hastaneler, tedarikçiler ve üreticiler ağsından bir reklam yasağı söz konusu iken, gazetelere tam sayfa reklam vererek ameliyat ve ürün tanıtımı yapan davalı şirket, TTK’nın 55/e maddesinde yer alan, “İş Şartlarına Riayet Etmemek” suretiyle haksız rekabet kurallarını ihlal ettiğini, davalı şirketin reklamlarının bilgilendirme amacından uzka olup, tamamen talep yaratmaya yönelik olduğunu, reklamların yayınlamaya başladığı 6 aylık süreç içerisinde davalı şirketin Reklam Kurulu tarafından 13 kez cezalandırıldığını, keza Türk Tabipler Birliğinin müracatı sonrasında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca, reklamların gerçek dışı olduğu tespit edilerek reklamların tedbiren durdurulmasına karar verildiğini, ayrıca davalı şirketin reklamlarında katarakt ameliyatlarında kullanılan en iyi ürün kendisine aitmiş gibi tanıtım yaptığını, SGK’lı hastalarından fark ücreti alınmayacağını vaad etmesine karşın tetkik ücreti, doktor ücreti vb adlar altında ek ücret tahsil ettiğini, davalı şirket yetkilisinin aynı dönemde televizyon ve gazetelere verdiği beyanlarında “Otobüslerle adam taşınıyor ve katarakt ihtiyacı olmayanlar dahi ameliyat ediliyor, katarakt ameliyatlarının yüzde sekseni gereksiz yapılıyor” demek suretiyle diğer tüm göz hastanelerini zan altında bıraktığını, müvekkili hastanenin, bu reklamlar ve haberler nedeniyle üç ay boyunca kamuoyunu aydınlatma ve bilgilendirme amaçlı çalışmalar yaptığını, broşürler bastırarak hastaları ikna etmek zorunda kaldığını, bu süre içerisinde müvekkili hastanede görevli iki personel asli görevlerim bırakıp her gün hastalar ile görüştüğünü, hastanenin usulsüzlük yapan, gereksiz yere katarakt ameliyatı gerçekleştiren sağlık kuruluştarı arasında olmadığı yönünde hastalan bilgilendirdiğini, bahse konu reklamlar ve haberler nedeniyle yatırımların etkin şekilde kullanılamadığını, hasta sayısının azaldığını, geç yapılan yatırımlar, altı ay boyunca bekletilen hekim kadroları ve hastaları bilgilendirmek için tahsis edilen ekstra personellerin maliyeti ile birlikte müvekkili hastanenin en az 1.000,000,00 TL maddi zarara uğramış olup, zararın halen devam ettiğini, ticari itibarının zarar gördüğünü ileri sürerek davalı şirketin gazete, tv ve internette yayınlanan yasaya aykırı reklamları ve haberleri, göz sağlığı alanındaki rekabeti haksız surette bozarak bu alanda derin bir tahribata neden olduğundan sözkonusu eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve davalının benzer suretteki haksız rekabet eylemlerini icradan men edilmesine, maddi tazminat talebinin belirsiz alacak davası olarak kabulü ile yargılamada hesaplanacak tazminatın davalıdan tahsiline ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, dava sonunda verilecek lehe kararın, 6102 sayılı TTK’ nın 59. maddesi gereğince, ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 18.12.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle, maddi tazminat talebi yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 250.000 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin eylemlerinin haksız rekabet teşkil edecek nitelik ve nitelikte olmadığını, müvekkili şirketin, hastanelerinde sunmuş olduğu malzeme ve hizmet kalitesi dikkate alındığında, ciddi bir maliyet yükü altına girerek, SGK hastalarından bir yıl süre ile fark ücreti almama yönünde bir proje başlattığını, böylece para kazanmak için gereksiz yere ameliyat edilmek suretiyle insanların daha fazla mağdur olmasının engellendiğini, müvekkili şirket tarafından söz konusu projenin tanıtımı yapılırken yasa ile müvekkile tanınan bilgilendirme hakkından yararlanıldığını, davacı şirketi hedef gösteren, ifşa eden ya da direk olarak isminin geçtiği hiçbir beyanın bulunmadığını, davacının iddialarının ispata muhtaç olduğunu, müvekkili şirketin davacıya ait hastanesinin bulunduğu şehirde hiçbir sağlık kuruluşunun bulunmadığını, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin dayanaktan yoksun olduğunu, somut delile dayanmayan iddialardan oluştuğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu sonucunda, davalının dava konusu olan reklam faaliyetlerinin sektörel reklam kısıtlamalarını içeren özel hastaneler yönetmeliğinde yer alan hükümlere ve genel olarak reklam mevzuatı ile haksız rekabet eylemleri düzenleyen TTK’nın amir hükümlerine aykırı olduğu, bu sebeple reklam faaliyetlerinde bulunarak işletmesini öne geçirmek suretiyle davalının haksız rekabette bulunduğu, mali ve sektörel yönden yapılan inceleme neticesinde davacının talebinin 200.000,00TL’lik kısmının haklı ve makul talep olduğu, manevi tazminat talebi yönünden tarafların ekonomik ve sosyal durumu haksız rekabet teşkil eden eylemin niteliği ve zararın ağırlığı dikkate alınarak uygun bir manevi tazminata hükmedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının sektörül reklam kısıtlamaları içeren Özel Hastanaler Yönetmeliği’nde yer alan hükümlere ve genel olarak reklam mevzuatı ile haksız rekabet eylemleri düzenleyen TTK’nın amir hükümlerine aykırı olan reklamlarda bulunarak, işletmesini öne geçirmek suretiyle haksız rekabette bulunduğunun tespitine, davalının haksız rekabet teşkil eden reklamlarda bulunmasını önlenmesine, 200.000 TL maddi tazminatının (yoksun kalınan karın)davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, masrafın davalıdan alınarak hükmün traşi en yüksek ulusal ilk üç gazeteden birinde ve davacının faaliyet gösterdiği Sakarya ilindeki yerel bir gazetede ilanına karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin gerekçesinde haksız rekabetin nasıl oluştuğuna ve tazminata hükmedilmesine dair herhangi bir gerekçesinin bulunmadığını, kaldı ki dosyada alınan bilirkişi raporunda davacının iddiasına konu zararı ile müvekkilin eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığı açıkça ifade edilmesine karşın ilk derece mahkemesinin hangi gerekçeyle aksi yönde karar verdiğinin anlaşılamadığını, manevi tazminat koşullarının bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, haksız rekabetin tespiti ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, tarafların sağlık alanında özel göz hastanesi olarak faaliyet gösterdiklerini, davalı şirketin yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak haksız rekabet teşkil edecek şekilde hasta temin etmeye yönelik yazılı ve görsel medyanın yanısıra internette bir çok gerçek dışı reklamlar yayınladığını iddia ederek haksız rekabetin tespiti ile menine, maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiş, davalı, davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince, yargılamada alınan kök ve ek bilirkişi raporunda, davacının tazminat talepleri yönünden koşulların bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı belirtildiği ve mahkemenin gerekçesinde de bilirkişi raporunun sonuç kısmına aynen yer verildiği halde, doğruluğu kabul edilen ve hükme esas alınan bu bilirkişi raporuna aykırı olarak, rapordan ayrılma gerekçeleri de açıklanmadan davacının maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi davalının hangi eylemlerinin haksız rekabete yol açtığı karar yerinde tartışılmadan ve gerekçeleri ortaya konulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur. HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verilir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, somut uyuşmazlığa ilişkin dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediği, anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, davanın kısmen kabul kısmen reddine dair gerekçelerin karar yerinde gösterilmediği, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalıya iadesine, 4-Davalı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/02/2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.