Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/189 E. 2018/333 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/189
KARAR NO : 2018/333
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/06/2017
NUMARASI : 2016/981- 2017/641 E.K
DAVANIN KONUSU : Tespit
Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin eşi olan …ı’nın 2003 yılında vefatı üzerine miras payı oranında davalı şirkette hissedar ortak olarak yer aldığını, kendisinin yanı sıra çocukları …, …… ve … da miras payları oranında davalı şirkette ortak olduklarını, aile şirketi olan davalı şirketin…’nın yönetiminde olduğu dönemde müvekkilinin ve çocuklarının yapılan genel kurul toplantılarına davet edilmediği gibi alınan kararlarda müvekkili ve çocukları adına atılan imzaların sahte olduğunu, bu hususun müvekkili ile oğlu Hakan İnandı tarafından ikame edilen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/26 E;2010/161 K. sayılı kararında tespit edildiğini, dolayısıyla genel kurul kararlarının meydana gelişine ilişkin bulunan kurucu ve biçimsel nitelikteki emredici hükümlere aykırı olduklarından yok hükmünde olduklarını, diğer taraftan hisse devir onayına ilişkin olarak alınan genel kurul kararlarında e.TTK 520. maddesinde aranan ¾ oranında muvafakat oyunun bulunmadığını, bu itibarla davalı şirketin pay devirlerine ilişkin 13.11.2003 tarihli ve 28.11.2006 tarihli genel kurul kararların müvekkilinin ve oğlu … adına atfen atılı imzaların sahte olduğundan ve pay devri için gerekli ¾ oranındaki muvafakat oyu sağlanamadığından geçersiz yok hükmünde olduğunu, nitekim bu hususun kesinleşen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ( Eski İstanbul 46.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ve Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) 2009/26 E;2010/161 K. sayılı kararında hüküm altına alındığını, bu nedenle davalı şirketin geçerli pay ve paydaş oranlarının 13.11.2003 tarihinden önceki duruma göre tespiti gerektiğini ileri sürerek davalı şirketin bugünkü pay ve paydaş oranlarının 6 pay karşılığı …ı, 6 pay karşılığı … 2 pay karşılığı … 1 pay karşılığı …1 pay karşılığı… 1 pay karşılığı …, 1 pay karşılığı …, 1 pay karşılığı … ve 1 pay karşılığı … olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın muhatabının hisseyi usulsüz devralan olduğundan müvekkili şirkete husumet düşmediğini, geriye dönük 10 yıl öncesine ait gerçek pay sahiplerinin tespitinin istenemeyeceğini, davacının iptalini istediği hisse devirlerinden itibaren yapılan 30 dan fazla genel kurul toplantılarına katıldığını, bu toplantılarda hisse devirlerine ilişkin herhangi bir talep ileri sürmediğini, davanın kötü niyetli açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, hisse devirlerinin geçersiz olduğu iddia edildiği halde hisseleri devralanların davada taraf olarak yer almadığı gibi, davacının hükümsüz olduğu tespit edilen genel kurul kararlarından sonra yapılan genel kurul toplantılarında hazır bulunduğu ve bu genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava açmadığı, aradan geçen uzun süreye rağmen 2003 yılı öncesine ilişkin şirket paylarının tespiti davası açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu ortaklar kurulu kararında müvekkili ve oğlu adına atılan imzaların sahte olduğunun ve pay devri muvafakat oranı sağlanamadığının kesinleşmiş mahkeme kararı ile hüküm altına alındığını, dolayısıyla geçmiş yıllardaki pay devri kararları geçersiz olduğundan geçersiz gerçek olmayan pay oranları gerçek olmayan paydaşlar tarafından daha sonraki yıllarda yapılan pay devirlerinin de geçersiz olduğundan davanın kabulü gerekirken reddinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde, davacının talebinin yerinde olmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Davacı, Yargıtay incelemesinden geçerek 02.04.2012 tarihinde kesinleşen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ( Eski İstanbul 46.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ve Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin) 2009/26 E;2010/161 K. sayılı kararında davalı şirketin hisse devirlerinin onaylanmasına ve kabulüne ilişkin 13.11.2003 ve 28.11.2006 tarihli ortaklar kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiğini, bu nedenle davalı şirketin geçerli pay ve paydaş oranlarının 13.11.2003 tarihinden önceki duruma göre tespiti ile ticaret sicil kayıtlarının bu şekilde düzeltilerek tescili ile ilan edilmesini istemiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, hisse devir işlemlerinin devri için yasada öngörülen şekil koşullarının bulunmadığından davalı şirketin 13.11.2003 ve 28.11.2006 tarihli ortaklar kurulu kararının geçersiz olduğu kesinleşmiş yargı kararı ile sabittir.
Hal böyle olmakla birlikte, davalı şirketin 25.09.2008, 25.11.2008, 23.03.2009, 23.02.2011 ve 08.07.2015 tarihli ortaklar kurulu toplantılarında şirket ortaklarının yapmış oldukları hisse devirlerinin görüşülerek karara bağlandığı, bu toplantılara ve kararlara davacının ve oğlu Hakan İnandı’nın bizzat katılmış olduğu görülmüştür. Davacı tarafça, bu kararların iptali ya da geçersizliğinin tespiti yönünde herhangi bir davanın açıldığı ileri sürülmemiştir. Bu durumda, her ne kadar davalı şirketin 13.11.2003 ve 28.11.2006 tarihli ortaklar kurulu kararları yok hükmünde olduğundan geçersiz ise de, sonradan hisse devrine muvafakat koşulu gerçekleşmiştir. Zira yasada muvafakat için bir şekil öngörülmemiş olup, muvafakatın yasada öngörülen nisapla alınmış bir ortaklar kurulu kararı biçiminde verilmesi olanaklı olduğu gibi -ispat edilmesi koşuluyla- kişi ve sermaye payı olarak ¾ oranındaki ortakların devre muvafakat yönünde irade açıklamasında bulunmalarıyla da mümkündür. Bu durumda ayrıca yazılı bir ortaklar kurulu kararının bulunmaması, sonuca etkili değildir. Bu durumda somut olayda, noterde düzenlenen hisse devir sözleşmesi ile davacının ve oğlu dava dışı Hakan İnandı’nın devre onaylarının olduğunun ve bu devir bakımından muvafakatin yukarıda belirtildiği üzere gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Söz konusu işlemler pay defterine kaydedilmiş olup ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmiş bulunduğundan bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir (Bkz. Emsal Yargıtay 11. HD, 06.11.2013 tarih, 2013/2301-1980 E.K; 11.11.2013 tarih, 2013/4382-20208 E.K sayılı ilamları).
Diğer taraftan davacının hisse devir onayına ilişkin ortaklar kurulu kararlarının geçersizliğinin yargı kararı ile kesinleşmiş olmasından uzun süre sonra buna dayalı olarak pay ve paydaşların tespitini istemesinin TMK nun 2. Maddesinde düzenlenen “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymaz zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”şeklindeki hükmüne aykırıdır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.361.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 29/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.