Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1882 E. 2020/277 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1882
KARAR NO : 2020/277
KARAR TARİHİ: 05/03/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2018
NUMARASI : 2015/386- 2018/524 E.K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki asıl ve karşı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve karşı davanın davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, müvekkilinin davalı … ve dava dışı … ile başkaca şahısların hileli eylem ve işlemleri ve dava dışı …’nun fiziksel ve psikolojik korkutması neticesinde davaya konu …San. AŞ.’deki payını rayiç değerinin çok altında düşük bir bedelle, 19.01.2015 tarihli “Anonim Şirket Hisse Devri Sözleşmesi” ile davalıya devretmek zorunda kaldığını, yine bu şahısların hile ve ikrahı sonucunda….A.Ş.’deki hisselerinin tamamını davalıya bedelsiz devrettiğini, dolayısıyla davaya konu hisse devir işlemlerinin geçerli olmadığını, şöyle ki dava dışı …’nun müvekkiline ve üçüncü şahıslara kendisini Milli İstihbarat Teşkilatı personeli ve iş adamı olarak göstererek, bu doğrultuda korumaların, lüks makam araçlarının ve harcamaların yapıldığı bir yaşam tarzını sergilediğini, kendisine ait davaya konu inşaat şirketinin Bodrum’da yapımına başladığını iddia ettiği bir inşaat projesine 2012 Aralık aynda müvekkilini 400.000 TL karşılığında ortak ettiğini, daha sonradan dava dışı …’nun borca batık olduğunu, Bodrum’daki inşaatın müvekkilinin ödediği parayla ancak kaba inşaatının tamamlandığını, projedeki dairelerin şantajla tanınmış iş adamlarına satıldığını öğrendiğini, aynı zamanda bu kişinin daha fazla gelir getireceği vaadiyle müvekkiline ait taşınmazın satılmasına neden olduğunu, müvekkilinin, dava dışı …’nun suç mahiyetindeki eylem ve işlemlerini öğrenince aradaki tüm hukuki ilişkiyi sonlandırmak istediğini, Dava dışı …’nun Bodrum’daki inşaatı yapan şirketi satın alacağı ve müvekkilinin ortaklık için ödediği bedeli ödeyeceği iddiasıyla müvekkilini davalı … ile tanıştırdığını, davalının müvekkilinin içinde bulunduğu zor durumu bildiğini ve …’yla birlikte ve planlı hareket etriğini, müvekkiline 1 milyon TL nakit vereceği vaadiyle şirketlerdeki hisselerini almaya çalıştığını, müvekkilinin direnmesi üzerine baskı ve korkutmanın yanında karşılığı olmadığı belli olan 1 milyon TL bedelli 6 ay vadeli bir çek vererek hileyle müvekkilimin … San. A.Ş.’deki hisselerini elinden aldığını, yine bu şahıslar tarafından müvekkilime ait …. San. A.Ş.’deki hisselerin bedelsiz olarak davalı tarafından devralındığını, davaya konu hisse satışları öncesinde davalı ve dava dışı …’na karşı direnen müvekkilinin 31.12.2014 tarihinde dava dışı … ve onunla bağlantısı olan kişiler tarafından ciddi şekilde darp edildiğini, müvekkilinin bu darp üzerine hastaneyee gittiğini, ancak yanında … olması nedeniyle korktuğu için darp edenleri tanımadığını beyan etmek zorunda kaldığını, yine bu süreçte dava dışı … tarafından müvekkilinin müteaddit defalar yüzyüze ve telefonda tehdit edildiğini, daha sonradan aynı şahıslar tarafından paranın ödenmeyeceği ve müvekkilimin de bu durum karşısında sessiz kalması gerektiği yönünde ölümle tehdit edildiğini, bu eylemlerin aynı zamanda suç teşkil ettiğini, müvekkilinin şikayeti üzerine, İstanbul C. Başsavcılığının 2015/48551 sayılı soruşturmanın bulunduğunu, davaya konu şirket hisselerinin değeri nazara alındığında, bu hisseleri 1 milyon TL gibi değerinin cok altında bîr bedel karşılığında satmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi hile ve ikrahı da ispatlar mahiyette olduğunu ileri sürerek, taraflar arasında yapılan 19.01.2015 tarihli “Anonim Şirket Hisse Devri Sözleşmesi” ile müvekkiline ait …. San. A.Ş. ve … A.Ş.’deki hisselerine dair işlemlerin, devirlerlerin davalı ve üçüncü kişilerin hile ve ikrah niteliğindeki eylem ve işlemleriyle müvekkilimin iradesinin sakatlanması nedeniyle iptallerine, olmadığı takdirde devirlerin geçerli olmaması nedeniyle müvekkilinin bu şirketlerde ortaklıklarının devam ettiğine, bu istemin de kabul edilmemesi halinde bilirkişi tarafından yapılacak hesaba göre şirketlerin gerçek hisse bedellerinin üzerinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilinin, davanın hangi hukuksal nedene dayandığının açıklanması için sunmuş olduğu 17.12.2015 havale tarihli dilekçesinde; dava konusu hisse devir sözleşmelerini korkutma (ikrah) etkisiyle yapmak zorunda kaldığını, müvekkili ile dava dışı … arasında daha önceden gönül ilişkisi olduğunu, 30.12.2014 tarihinde …’nun müvekkilini evinde darp ettiğini, akabinde hisselerin devredilmemesi halinde cep telefonuna kaydettiği müvekkiline ait mahrem görüntüleri internet ortamında yayacağına dair şantaj ve tehditte bulunduğunu, aynı zamanda müvekkiline ve onun kız kardeşine yönelik kötülük yapacağını belirttiğini, … ile birlikte hareket eden ve bu durumdan haberdar olan davalıya hisseleri devretmek zorunda kaldığını, dava dışı …’nun müvekkili aleyhine açılmış olan Ankara 3. AĞCM 2014/293-2015/73 E.K numaralı dosyasında verilecek kararı etkileme gücü olduğu yönünde inandırmış ve müvekkilde oluşturduğu güvensizlik ve korkuyu onun aleyhine kullandığını, sözkonusu davada müvekkilinin 31.3.2015 tarhinde beraat ettiğini ve kararı 08.04.2015 tarihinde kesinleştiğini, bu tarih itibariyle korkunun etkisinden kurtulan müvekkilinin 09.04.2015 tarihinde savcılığa şikayette bulunduğunu, 13.04.2015 tarihinde de bu davayı açtığını belirterek, davada hukuksal nedenini korkutmaya (ikraha) dayandırmıştır. Davalı vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, hile ile korkutmaya aynı anda dayanılamaycağını, iddiaların muhatabının bir zamanlar gönül ilişkisi yaşadığı dava dışı … olduğunu, bu durumdan yaralanan davacının 375.000,00 TL vererek …..A.Ş.’de hissedar olduğunu, davacı ile dava dışı … arasındaki ilişkinin 2014 yılının son aylarında davacının evlilik ısrarı sonucu bozulmaya başladığını ve aralarında tartışmaların meydana geldiğini, 30.12.2014 tarihinde yine bu nedenden dolayı tartışma çıktığını, yaşanan tartışma sonrasında dava dışı …’nun davacıya … şirketini devretmesi gerektiğini belirttiğini ve davacıyı müvekkili … ile tanıştırdığını, taraflar arasında 19.01.2015 tarihli “Anonim Şirket Hisse Devir Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkilinin sözleşmedeki edimlerini ifa ettiğini, davacıya 20.06.2015 keşide tarihli 1.000.000,00 TL bedelli çek verdiğini, ipotekleri kaldırdığını, davacının bu çeke istinaden 1.000.000,00 TL değerinde kredi kullandığını, kaldı ki henüz vadesi gelmeden bir çekin karşılıksız olduğunun ifade edilmesi, akabinde de çeke istinaden kredi kullanılmasının da tam bir çelişki ve kötü niyet göstergesi olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiş, karşı davasında ise müvekkilinin maddi olarak uğradığı zarara istinaden şimdilik 1.000 TL maddi tazminat ve kişilik haklarını ve ticari itibarını zedeleyecek ithamlarda bulunulduğu için 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.Davacı vekili 05.05.2016 havale tarihli dilekçesi ile, davalının devraldığı …. San. AŞ.’deki payını yargılama sırasında, dava dışı …’nun annesi …; …San. A.Ş.’deki hisselerini ise diğer hissedar … devrettiğini, … da bu hisseleri … devrettiğini, davalı hakkındaki davanın HMK 125/1-b maddesi uyarınca tazminat davasına çevrildiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacı ile ihbar olunan …’nun beraberlik yaşadığı, …’nun evli olduğu, bu beraberlikten kaynaklanan sorunlar nedeni ile tartıştıkları, birbirlerine hakaret içeren mesajlar gönderdikleri, nitekim ceza davasında, karşılıklı hakaret suçunun işlenmiş olması sebebi ile …’nun hakaret suçundan beratine karar verildiği, dava dışı … tarafından davacının darp edilme tarihi 30/12/2014 günü olup, hisselerin devir tarihi ise 19/01/2015 olduğu, davacının hisselerinin devri konusunda devir tarihinden önce darp edildiği, kendisinin uygunsuz görüntülerinin internette yayınlanacağı konusunda tehdit edilmiş olmasına rağmen 30/12/2014 günü darp olayından sonra kendi arabası ile tek başına … Maslak Hastanesine gittiğinde yanına gelen polise bunları kimin yaptığını anlatmadığı, üniversite mezunu, eğitimli bir iş kadını olarak çalışan davacının böyle bir durumda hukuki yardım almadığı, hukuki yardım talep etmesi durumunda Cumhuriyet Başsavcılığı’nca koruma tedbirlerinin alınabileceğini bilebilecek durumda olmasına rağmen olayın sıcaklığı ile ulaşmış olduğu kolluk güçlerine kendisinin tehdit edildiğini, hisselerini devir etmesi konusunda baskıya uğradığını bu sebep ile darp edildiğini bildirmediği, 15 gün bekledikten sonra şirket hisselerini … devir etmesi ve 08/04/2015 tarihinde olay ile ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı görüldüğü, davacının kolluk kuvvetlerine başvurmama sebebi olarak Ankara 3.Ağır Ceza mahkemesindeki davaya dava dışı ihbar olunan …’nun etki ederek kendisini mahkum ettireceği korkusunu taşıdığını bu yönde tehdit edildiğini iddia ederek, yargılamanın sonuçlanmasından sonra hisse devirinin iptali davasını açtığını ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğunu bildirmiş ise de, kural olarak yasal bir hakkın kullanılacağını bildirmek, dava açılacağı, icra takibi yapılacağı, iflas isteneceği tehditlerini ileri sürmek yada yasal bir hakkı kullanmak tehdit olarak sayılamayacağı, bu nedenle davacının bu iddiasına itibar edilmediği, darp olayının davacı ile dava dışı … arasındaki özel ilişkiden kaynaklandığı, delil olarak sunulan Watsapp yazışmalarında hisselerin devrine yönelik her hangi bir tehdit içerikli mesaj olmadığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda da davalı ve ihbar olunan … hakkında dolandırıcılık, ünvan gaspı, örgüt kapsamında yağma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, hisse devir sözleşmesinin usulüne uygun şekilde yapıldığı, hisselerin devrinden sonra sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde davacının taşınmazları üzerindeki ipoteklerin kaldırıldığı, 19/06/2015 tarihli … Bankası tarafından davacıya gönderilen yazıda; gayri nakti kredi sözleşmelerinde yer alan kefaletlerine dayalı olarak 19/06/2015 tarihinden itibaren bankaca davacıya başvurulmayacağının bildirildiği, davalı veya ihbar olunanın hilesi ile sözleşmeyi yaptığını da ispat edemediği, tehdit ve hile iddialarının kanıtlanamadığı, karşı davada; açılan bu dava sebebi ile maddi zarara uğradığının ispat edilemediği, ayrıca kişilik hakları ve ticari itibarının zedelendiğini ispat edecek delillerin de sunulmadığı, dava açılması ve kolluk kuvvetlerine müracaatta bulunulmasının Anayasal bir hak olduğundan dava açılan veya şikayette bulunulan kişi lehine manevi tazminat taktir edilmesine yol açmadığı gerekçeleriyle, asıl ve karşı davaların reddine karar verilmiştir.Karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı- karşı davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ve yargılamada sunulan dilekçelerin içeriğini aynen tekrar etmiş, müvekkilinin hisse devir sözleşmelerini imzalarken gerek hisse devri işlemlerini tamamlarken korkutmanın etkisi altında hareket ettiğini, korkutmanın etkisinden kurtulur kurtulmaz huzurda görülen davayı açtığını, davalının dava dışı … ile ortak hareket ettiğini, yargılama sırasında da hisselerinin dava dışı …’nın annesi … devredildiğini, dosyaya sunulan deliller ve dinlenen tanık beyanlarının müvekkilinin iddiasını ispatladığını, müvekkilin maruz kaldığı korku ve baskı altında şirketlerini gerçek değerlerinin çok altında satmak zorunda bırakıldığını, davalı tarafından açılan karşı manevi tazminat talebinde davanın tamamen reddi sonucu talep edilen 100.000 TL üzerinden nisbi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken matbu vekalet ücretine karar verilmiş olmasının doğru olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı-karşı davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının haksız ve kötü niyetli olarak gerçeğe aykırı beyanlar ile talepte bulunmuş olması nedeni karşı davada talep edilen maddi ve manevi tazminat taleplerinin haklı oduğunu, müvekkili hakkındaki savcılık soruşturmasında takipsizlik kararı verildiğini, müvekkilinin ticari itibarının zedelendiğini belirterek, asıl dava yönünden davacının istinaf talebinin reddine, karşı dava yönünden ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Davacı, davalı ve dava dışı …’nun korkutması ve hileli eylemleri neticesinde, hissedarı olduğu … San. A.Ş.’deki payını rayiç değerinin çok altında düşük bir bedelle 19.01.2015 tarihli “Anonim Şirket Hisse Devri Sözleşmesi” ile davalıya devretmek zorunda kaldığı gibi, … San. A.Ş.’deki hisselerinin tamamını da davalıya bedelsiz devrettiğini, davaya konu hisse devir işlemlerinin geçerli olmadığını iddia etmiş, davalı, davanın reddini savunmuş karşı davasında ise, davacının haksız iddiaları nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.Davacı vekili, yargılama sırasında sunmuş olduğu 17.12.2015 havale tarihli dilekçesinde, iddialarını tekrar ederek davanın hukuksal nedenini korkutmaya (ikraha) dayandırmış, 05.05.2016 havale tarihli dilekçesind ise davalının devraldığı şirket hisselerini devrettiğinden davalı hakkındaki davanın HMK’nın 125/1.b maddesi uyarınca tazminat davasına çevrildiğini belirtmiştir.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda asıl ve karşı davaların reddine karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süresi içinde, istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, taraflar vekillerinin istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, davacı ile dava dışı … arasında duygusal ilişkinin olduğu, bu beraberlikten kaynaklanan sorunlar nedeni ile tartıştıkları, birbirlerine hakaret içeren mesajlar gönderdikleri, davacının adı geçenin fiziksel şiddetine maruz kaldığı, dava dışı …’nun ceza yargılamasında, karşılıklı hakaret suçundan beraatine, basit darp suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, dolandırıcılık ve yağma suçlarından davalı ve dava dışı … hakkında takipsizlik kararı verildiği, hisse devir sözleşmeleri ile davacının dava konusu şirketlerdeki hissesini davalıya devrettiği, davalının 19.01.2015 tarihli hisse devir sözleşmesindeki edimlerini ifa ettiği, bu bağlamda hisse devir bedeli için verilen çek bedelinin ödendiği, davacının taşınmazları üzerindeki ipoteklerinin kaldırıldığı dosya kapsamıyla sabittir.Somut olayda korkutma (ikrah) yönünden yapılan değerlendirmede;Korkutma (ikrah), 6098 sayılı TBK’nın 37. (BK’nın 29.) maddesinde düzenlenmiştir. TBK’nın 37. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. İkrah nedeniyle iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme, karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı açık veya örtülü bir irade açıklaması ile feshedilebilir.Ancak davacı her ne kadar dava dışı …’nun tehdit ve korkutması yoluyla adı dava dışı … ile beraber hareket eden davalıya şirket hisselerini devrettiğini iddia etmiş ise de ikrahın varlığına dair somut bir kanıt sunmamıştır. Bu nedenle, ilk derece mahkemesinin asıl davaya ilişkin kararı ve gerekçeleri yerinde olup, davacının asıl davaya yönelik bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.Davacı- karşı davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, karşı davada manevi tazminatın reddine karar verildiği halde tarafına nisbi yerine maktu vekalet ücretine hükmedildiği belirtilmiş ise de tarife uyarınca, manevi tazminat talebinin tümüyle reddi halinde hüküm altına alınacak vekalet ücreti, maktu vekalet ücretini geçemeyeceğinden, ilk derece mahkemesin bu konudaki kararı isabetli olup, karşı davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Davalı- karşı davacının, karşı davaya yönelik istinafı yönünden ise hukuken tanınan bir hakkın kullanılmasının, yani dava açılmasının veya kolluğa müracaatta bulunulmasının tek başına karşı taraf lehine manevi tazminatı gerektirmediği, kişilik haklarının da haksız olarak zarara uğradığının kanıtlanması gerektiği, ayrıca maddi zararın da kanıtlanması gerektiği, somut olayda maddi ve manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kanıtlanmadığı kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesinin karşı davaya ilişkin kararı ve gerekçesi yerinde olup, davalı/karşı davacı vekilinin istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, taraflar vekilinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, her iki taraf vekillerinin asıl ve karşı davaya yönelik istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin asıl ve karşı davaya yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine,2-Taraflar vekillerince yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Taraflar vekillerince istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05/03/2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.