Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1851 E. 2020/151 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1851
KARAR NO : 2020/151
KARAR TARİHİ: 12/02/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2018
NUMARASI : 2017/651- 2018/599 E.K
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının Yoklukla Malul Olduğunun Tespiti- Olmadığı Takdirde İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun tespiti- iptali istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette %12,50 oranında pay sahip olduğunu, şirket kuruluşunda esas sözleşme ile diğer pay sahipleri …, …, … ve … ile birikte üç yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, şirket kuruluşundan bir süre sonra haklı bir sebep olmaksızın müvekkilinin şirkette istenmediğini, hatta ortaklıktan ayrılmasının istendiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak toplantıya çağrı hakkının devam ettiği bir dönemde toplantıya katılımı olmaksızın ve kendisine bir önerinin dahi gönderilmediği 15.02.2017 tarihli 2017/1 numaralı yönetim kurulu kararına dayalı olarak dava konusu davalı şirketin 08.03.2017 tarihli genel kurulunun yapıldığını, yok hükmünde olan yönetim kurulu kararına dayanan dava konusu genel kurulunda alınan kararların da yoklukla malul olduğunu, nitekim bu hususun müvekkili tarafından dava konusu 08.03.2017 tarihli genel kurulunda belirtildiğini, ayrıca anılan yönetim kurulu kararının yokluğunun tespiti için İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/648 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, müvekkiline yapılan toplantı çağrısının da usulsüz olduğunu, dava konusu genel kurulda finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı hususların ertelenmesinin talep edildiğini, erteleme talebi kabul edilmiş ise de, TTK’nın 413. maddesine aykırı olarak 5 nolu gündem maddesiyle yönetim kurulu üyelerinin seçildiğini, bunun dışında şirket esas sözleşmesinin 7. maddesinde şirketin idaresinin üç yada beş üyeden oluşan yönetim kurulu tarafından yürütüleceğinin öngörülmesine rağmen, esas sözleşmeye aykırı şekilde, dava konusu genel kurulun 5 nolu gündem maddesiyle yönetim kurulunun 4 üyeden oluştuğunu ileri sürerek, davalı şirketin 08/03/2017 tarihli genel kurulunun ve bu genel kurulda alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun tespitine; işbu talep kabul görmediği takdirde 08/03/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan (5) nolu kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu sonucunda, davacı şirketin, yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağrılmadan alınan 15/02/2017 tarihli yönetim kurulu kararının kanunda öngörülen nisaba uygun şekilde alınması sebebiyle geçerli olduğu; dava konusu genel kurulda yönetim kurulu üyelerini görevden alınmadığı; sadece, yönetim kurulu üyelerinin atamasının yapıldığı; bu nedenle TTK’nın 420 ve 413/3. maddeleri uyarınca bir hukuka aykırılığın somut olay bakımından bulunmadığı; yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin alınan (5) nolu kararın şirket esas sözleşmesinin (7). maddesine göre, yönetim kurulunun (3) veya (5) üyeden oluşacağının öngörülmesine rağmen genel kurulda (4) üye seçildiği; bu durumun, şirket esas sözleşmesine aykırılık oluşturmadığı; davacının, davalı şirkette %12,5 oranında payı alınan kararları etkilemeyecek olması ve davacının, dava konusu 08/03/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına katılması ve TTK’nın 446/b. maddesi uyarınca usulsüz çağrı gerekçesi ile iptal davasının yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hukuki görüş içeren bilirkişi raporuna göre karar verildiği gibi rapora karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, dava konusu olup davalı şirket 08.03.2017 tarihli genel kurulunun, davalı şirketin 15.02.2017 tarih ve 2017/01 numaralı tarihli yok hükmündeki yönetim kurulu kararına dayandığını, finansal tabloların müzakere edilmediği halde 6102 sayılı TTK’nın 420 ve 413/3. maddeleri uyarınca yönetim kurulu üye seçimi yapılmasının olanaklı olmadığını, şirket esas sözleşmesi ile yönetim kurulu üye sayısı (3) veya (5) üye olarak belirlenmesine rağmen genel kurul kararı ile (4) üye seçilmesi, genel kurul kararını hukuka aykırı kıldığını, ayrıca çağrının usulsüz olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava; davalı şirketin 08/03/2017 tarihinde yapılan genel kurulunun ve alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, bu talep kabul görmediği takdirde 08/03/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan (5) nolu kararın TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bilirkişi raporu takdiri delil niteliğinde olup, mahkemece taraflar arasındaki hukuki ilişki, dosya kapsamındaki tüm belgelerle birlikte dikkate alınıp, gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğundan, bu yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir. Dava konusu olan 2017 senesine ilişkin olağan genel kurul toplantısının 08.03.2017 tarihinde yapıldığı, şirketin sermayesinin 2.000 adet hisseye ayrılmış 50.000 TL olduğu, 750 adet payın …’ya; 250 TL adet payın …’e; 250 TL adet payın …’e; 250 adet payın …’a; 250 adet payın …’e; 250 TL adet payın … ait olup, toplam 2.000 adet payın tamamının asaleten toplantıda temsil edildiği, toplantı nisabının sağlandığı görülmüştür. 08.03.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 5. maddesinde; yönetim kurulu üyeliğine divan başkanlığının önerileri ile üç yıl süre ile görev yapmak üzere …, …, … ve …’ın, 1.750 olumlu oya karşı 250 olumsuz oy ile oyçokluğuyla seçildiği, karara muhalif olan davacının muhalefet şerhini tutanağa geçirtttiği görülmüştür. Gündemin 6. maddesinde; davacı …’in talebi üzerine, diğer gündem maddeleri olan, b-Yönetim kurulunca hazırlanan yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi, c-Denetçi raporlarının okunması, ç-Finansal tabloların okunması, müzakeresi ve tasdiki, d-Yönetim kurulu üyelerin ibrası, e-Karın kullanım şeklinin dağıtılacak kar ce kazanç paylarının belirlenmesi, f-Yönetim kurulu üyelerinin ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve pirim gibi haklarının belirlenmesi, h-Denetçi seçimi maddelerinin görüşülmesinin ertelenmesine ve 08.04.2017 tarihinde görüşülmesine karar verilmiştir. Somut olayda, davaya konu edilen davalı şirketin 08.03.2017 tarihli genel kurul toplantı tutanağında şirket sermayesinin asaleten toplantıda tamamının temsil edildiği sabit olup, bu durumda genel kurul toplantısının TTK’nın 416. maddesi uyarınca çağrısız genel kurul toplantısı niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu yasal düzenlemeye göre, çağrısız genel kuruldan söz edilebilmesi için iki unsurun gerçekleşmesi gerekir: Bunlardan bir tanesi bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması, diğeri ise pay sahiplerinin toplantının bu şekilde yapılmamasına itiraz etmemiş bulunmalarıdır. Öğretideki ve uygulamadaki yerleşik içtihat uyarınca; çağrısız genel kurul unsurlarının bulunmaması halinde, alınan kararlar yok hükmünde olup hukuk hayatına hiç doğmamış, geçersiz işlemlerdir. Somut olaydaki durumun bu hukuki tespit ışığında değerlendirilmesinde, davaya konu edilen 08.03.2017 tarihli genel kuruluna davalı şirketin ortaklarının tümünün katıldığı ve toplantıya itiraz etmemiş oldukları gözetildiğinde, yokluk yaptırımının koşulları gerçekleşmemiştir. Dava konusu genel kurulun 5. maddesinde, görev süresi dolan yönetim kurulu üyeliklerine yeniden seçim yapılarak üç yıl süre ile görev yapmak üzere, … ile eski yönetim kurulu üyelerinden …, … ve …’ün davacının olumsuz oyuna ve muhalefetine rağmen yönetim kurulu üyeliklerine seçilmiş oldukları görülmüştür. 6102 sayılı TTK’nın 420. maddesi gereğince, sermayenin 1/10’ine sahip ortaklar tarafından finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların ertelenmesi talep edildiğinde genel kurul başkanının başkaca hiçbir işlem yapmaksızın bu konuların görüşmesini bir ay sonraya bırakması gerekmekte olup, Kanun’un 413. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi finansal tabloların müzakeresi maddesiyle ilgili sayılmalıdır. Dolayısıyla, finansal tabloların müzakeresi ile buna bağlı olan yönetim kurulu üyelerinin ibrasının ertelenmiş olması nazara alındığında, yönetim kurulunun seçimine ilişkin davalı şirketin genel kurulunun 5. maddesinin görüşülmesinin de ertelenmesi gerekirken, maddenin görüşülerek eski yönetim kurulu üyelerinin seçimine karar verilmesi yerinde görülmediği gibi bunun dışında, şirket esas sözleşmesinde şirketin idaresinin 3 yada 5 üyeden oluşan yönetim kurulu tarafından yürütüleceğinin öngörülmesine rağmen, dava konusu genel kurulun 5 nolu kararıyla yönetim kurulunun 4 üyeden oluşturulması esas sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğinden iptali gerekir (Yargıtay 11. HD, 14/09/2017 tarih, 2016/5118 -2017/4360 E.K sayılı ilamı). Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesince kanunun olaya uygulanmasında hata yaptığı ve kararın bu nedenle düzeltilmesi gerektiği kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 352/1.b.2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine ilişkin talebin reddine,2-TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptal talebinin davanın kabulü ile davalı şirketin 08/03/2017 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 5 nolu maddesiyle alınan kararın iptaline, 3-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davacı tarafın yapılan tebligat ve posta gideri ile bilirkişi ücreti olmak üzere (Ayrıntısı Uyap’ta kayıtlı) toplam 2.030,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ ne göre belirlenen 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadasine, 7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,b-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf peşin harcının talep halinde kendisine iadesine,c-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı gideri, 31,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere, toplam 129,60 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,8-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,9-Karar kesinleştikten sonra, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12/02/2020 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.