Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1849 E. 2020/106 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1849
KARAR NO: 2020/106
KARAR TARİHİ: 06/02/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2016/870 -2018/453 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, davalı şirketin müvekkili lehine intifa hakkı tesis etmiş olduğu taşınmazdaki akaryakıt istasyonu için taraflar arasında 03.10.2007 tarihli bayilik sözleşmesi ve 27.06.2007 tarihli bayilik protokolünün akdedildiğini, davalı …’un sözleşmeleri garantör olarak imzaladığı gibi diğer davalı … ile birlikte sözleşme, protokol ve taahhütnameden doğan tüm alacaklarının 1.000.000 TL’lik kısmına kefil olduğunu, bayiilik sözleşmesine ek olarak imzalanmış olan 03.10.2007 tarihli satış taahhütnamesi uyarınca, müvekkili şirketin sözkonusu satış taahhütlerinin yerine getirileceği inancıyla davalı şirkete bayilik hizmet bedeli adı altında 400.000 USD (KDV hariç ve ödeme günündeki KDV dahil TL karşılığı olarak 572.264,00 TL) ve intifa bedeli olarak da 5.250,00 TL ödeme gerçekleştirdiğini, Rekabet Kurulunun düzenlemeleri ile intifa süresinin bir bölümünün geçersiz kaldığını, gerçekleşmeyen anlaşma süresine ilişkin olmak üzere peşinen sağlanan kazanımın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istenebileceğinden bahisle 2010 yılında açılan davanın, ortada halen geçerli sözleşme bulunduğundan, erken açılan davanın reddine karar verildiğini, gelinen bu süreçte davalı bayinin sözleşmeye riayet etmediğini, satış taahhütnamesine uymadığını, cari hesaptan kaynaklı borcunu ödemediğini, kaldı ki rekabet mevzuatı gereğince de 03.10.2012 tarihinden sonra intifa hakkının süresinden önce sonlandırıldığını, anılan bu gerekçelerle davalılara keşide edilen 18.06.2012 tarihli ihtarnameyle sözleşmenin feshedildiğini, davalıların intifa hakkının kullanılamayan süreye tekabül eden kısmına denk gelen kısım açısından sebepsiz zenginleştiklerini, karşılıksız kalan 10 yıllık döneme ilşkin isabet eden tutarları taraflarına ödemediği gibi cari hesaptan kaynaklanan borcunu da ödemediğini, bunun yanında intifa terkin ve masraflarının müvekkili tarafından karşılandığını ileri sürerek, müvekkili şirketin davalı bayiye taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 15 yıl süreceği inancı ile bayilik hizmet bedeli ve intifa bedeli olarak ödediği toplam tutarın, intifa hakkının kullanılamayan süresine isabet eden kısmına tekabül eden 385.223,23 TL ana para alacağının, fiili ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ve KDV ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilin tahsiline, davalı tarafça ödenmesi gereken intifa terkin harcı ve masrafları ile emlak vergisinin müvekkili şirket tarafından yasal hakları saklı kalmak kaydı ile ödenmiş olması nedeniyle toplam 5.121,04 TL’nın davalı şirketten rücuan tahsiline, cari hesaptan kaynaklı 949,93 TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, hizmet bedeli adı altında yapılan ödemelerin hibe olduğunu, bu bedelin davacının istasyon formatı kapsamında inşa edilecek istasyonun inşaat ve her nevi işlemleri için verildiğini, bu ödemelerin müvekkili şirkete yapıldığını, müvekkili gerçek kişilerin bu bedelden sorumlu olmadığını, davacının müvekkiline akaryakıt vermediği gibi sözleşmeyi haksız yere feshettiğini, intifa bedelinden ve intifa terkini için yaptığı masraflardan davacının sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin cari hesaptan kaynaklı borcunun olmadığını, hatta davacıdan alacaklı olduğunu, müvekkili gerçek kişilerin sözleşme ve protokoldeki imzaların kabul edilmediğini, kefalet koşullarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacı ile davalı şirket arasında 03.10.2007 tarihli bir bayilik sözleşmesi ile öncesinde 27.06.2007 tarihli bir bayilik protokolünün bağıtlandığı, diğer davalıların sözleşmenin garantörü ve aynı zamanda 27.05.2008 tarihli kefaletname ile 1.000.000 TL bedelli kefili oldukları, davacının kendi defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalı şirketten 949,93 TL cari hesaptan dolayı alacaklı olduğu, davacı tarafından davalıya ödenen hizmet bedeli ve intifa bedelinin fiilen kullanılmayan süreye isabet eden kısmının sebepsiz zenginleşme ve sözleşme hükümlerine göre talep edebileceği, buna göre davacının yapmış olduğu hizmet ve intifa bedeli ödemelerinden kalan süreye isabet eden tutarın bilirkişi raporu ile 385.887,71 TL ( ek raporla denkleştirici adalet ilkesine göre ve dava tarihi itibariyle 1.110.623,95 TL ) olarak hesaplandığı, ancak davacı talebinin bunun altında olduğu ve taleple bağlı kalındığı, davacı tarafindan intifa terkin harcı ve diğer masrafları için ödenen toplam 5.121,04 TL’den taraflar arasındaki protokolün 5.1 maddesi ve 492 Sayılı Harçlar Kanunun 58/f maddesine göre, davalı şirketin sorumlu olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, intifa hakkının kullanılmayan süresine isabet eden ve bayilik bedeli olarak ödenen miktardan 385.223,33 TL ana paranın 29.06.2012 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ve KDV ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, cari hesaptan kaynaklı 949,93 TL alacağın temerrüt tarihi 29.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, intifa terkin harcı, masraflar, emlak vergisi olmak üzere toplam 5.121,04 TL ‘nin talep gibi davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının, müvekkiline verdiği bedelin, iddia ettiği gibi hizmet bedeli veya intifa bedeli değil, bunun bir hibe olduğunu, bu bedellerin sözleşme veya protokole veya herhangi bir yazışmaya bağlı olmadan verildiğini, davacının istasyon formatı kapsamında inşa edilecek istasyonun inşaat ve her nevi iş ve işlemleri için kullanıldığını, davalı şirkete hibe olarak verilen bu bedelden davalı gerçek kişilerin sorumlu tutulamayacağını, kefalet koşullarının bulunmadığını, bayilik sözleşmesi ve bayilik protokolü altındaki imzaların kabul edilmediğini, sözleşmenin davacı tarafça haksız yere feshedildiğini, bu nedenle bir bedel isteme hakkının bulunmadığını, intifa terkini için davacının ödediği harçlar ve diğer masraflardan zaten davacının yükümlülüğünde olduğunu, müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, cari hesaptan kaynaklı davacıya herhangi bir borcunun da olmadığını, aksine davacıdan alacaklı olduklarını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan ve çeşitli kalemlerden oluşan alacak istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, bayilik sözleşmesi kapsamında davalı bayiye “bayilik hizmet bedeli” ve “intifa bedeli” adları altında ödemede bulunulduğunu, davalı bayinin sözleşmeyi ihlal etmesi ve Rekabet Kurulunun düzenlemeleri karşısında sözleşmenin feshedildiğini, bu nedenle intifa süresinin bir bölümünün geçersiz kaldığını, gerçekleşmeyen anlaşma süresine isabet eden bayilik hizmet ve intifa bedeli ödemelerinin sebepsiz zenginleşme hükümlerince istenebileceğini, ayrıca intifa terkini için ödenen harç ve masraflardan ve cari hesaptan dolayı davalılardan alacaklı olduklarını, diğer davalı gerçek kişilerin de sözleşmede garantör ve aynı zamanda ayrıca imzalanan kefaletname gereğince sorumlu olduklarını iddia ederek alacağın tahsilini istemiş, davalılar ise davacının ödemelerinin hibe olduğunu, davacıya ait istasyonun kurulum inşası için harcandığını, cari hesaptan dolayı borçlu olmadıklarını, sözleşmenin davacı tarafça haksız yere feshedildiğini, intifa terkin harç ve masraflardan davacının sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Dosyasının tetkikinde, davacı …A.Ş. ile davalı …Ltd. Şti. arasında 27/06/2007 tarihli bayilik protokolünün yanısıra 03/10/2007 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesinin imzalanmış olduğu, diğer davalılar … ve …’in sözleşmelerde garantör sıfatıyla yer aldıkları, bunlara ilaveten 27.05.2008 tarihli 1.000.000 TL limitli kefaletnameyi imzalamış oldukları görülmüştür. Davalı gerçek kişilerin sözleşme ve protokoldeki imzaları inkar edilmiş ise de davalılar vekilinin, davacının 18.06.2012 ve 20.06.2012 tarihli ihtarlarına cevaben keşide etmiş olduğu 25.06.2012 tarihli noter ihtarında, sözleşmenin haksız yere feshedildiği bildirilerek imza yönünden sözleşmenin geçersizliği ileri sürülmediği gibi kefaletin geçerlilik unsurlarını havi 27.05.2008 tarihli kefaletnamedeki imzalar inkar edilmediğinden, bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Tekirdağ İli, Merkez İlçesi, … Mahallesi, … Sokağı … Pafta, … Ada, … Parseldeki istasyon için 15/10/2007 tarihinde 15 yıl süre ile 5.250,00 TL bedel ile davacı şirkete intifa hakkı tesis edilmiş olduğu, 17.10.2007 tarihinde 5.250,00 TL intifa bedelinin davalı bayiye ödendiği, 20.07.2016 tarihinde ise “intifa hakkının tamamından bedeli alındığından” intifanın terkin edilmiş olduğu görülmektedir. Davacı tarafından davalıya gönderilen Kadıköy … Noterliğinin 18/06/2012 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacı Rekabet Kurulunun 2009 yılındaki kararı nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin 03/10/2012 tarihinde sonra kullanılamayacağı için sözleşmenin davacı tarafından feshedildiği bildirilmiştir. Taraflar arasındaki protokolde, davalı bayinin yükümlülülerin ifası amacına yönelik olarak bayilik hizmet bedeli altında ödemelerin yapılmasının kararlaştırıldığı, bu bağlamda, davalı şirket tarafından davacıya 09/06/2008 tarihinde … seri nolu fatura ile “Bayilik Hizmet Bedeli” açıklaması ile KDV dahil 291.106,00 TL’lik ve 17/10/2007 tarihinde … seri nolu “Bayilik Hizmet Faturası” açıklaması ile 281.158,00 TL’lik faturaları düzenlemiş olduğu ve davacı tarafından 02/11/2007 tarihinde 286.408,00 TL ve 14/07/2008 tarihinde ise 291.106,00 TL ödemelerin davalıya yapılmış olduğu ihtilafsızdır. Bayilik protokolünün 3.1.5 maddesinde; “…protokol de dahil olmak üzere akaryakıt bayilik sözleşmesinin gerek bayi tarafından gerekse de … tarafından her ne suret olursa olsun feshi veya bayi tarafından işbu protokol de dahil olmak üzere, ekleriyle birlikte akaryakıt bayilik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerinden bir yada bir kaçının ihlali durumunda, gerek işbu protokol gerekse bayilik sözleşmesi kapsamında … tarafından kendisine sağlanan maddi ve manevi tüm değerlerin, yatırımların ve hizmetlerin bedellerini….derhal, nakden ve defaten ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.” denilmiş, aynı protokolün 5.3 maddesinde de aynı hüküm tekrar edilmiştir. Bu durumda, anılan sözleşme hükümleri çerçevesinde, akaryakıt istasyonunun inşaat yükümlüğünün davalı bayiye ait olduğu, hibe iddiasının ispat edilemediği, davacı tarafından “bayilik hizmet bedeli” adı altında davalıya yapılan toplam ( 286.408,00,-TL + 291.106,00.-TL = ) 577.514,00 TL’lik ödemenin sözleşmenin sona erdiği tarihten sonraki kısma tekabül eden 385.887,71 TL bedelin iadesini talep edebileceği, güncellenmiş değerin dikkate alınamayacağı dosya kapsamıyla sabittir (Emsal Bkz. Yargıtay 19 HD, 16/02/2017 tarih, 2016/10635 -2017/1228 E.K sayılı ilamı). Bu bakımdan ilk derece mahkemesince gerekçesinde, bu bedelin güncellenmiş değerinin belirtilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, ilk derece mahkemesince, intifa terkin belgesi dosyaya getirtilmeden intifa bedeli yönünden değerlendirme yapılmaması doğru değil ise de Dairemizce anılan belge dosyaya kazandırılmış olup, buna göre, davacı tarafından davalı bayiye 15 yıllık intifa karşılığı intifa bedeli olarak 5.250,00 TL ödeme yapılmış ise de intifa hakkı terkin belgesinden davacı tarafça intifa hakkının tamamından bedeli alınmış olduğu belirtilmiş olduğundan, bu durumda davacının davalı bayiye peşin ödenen intifa ivaz bedelinin bakiye kalan süresine tekabül eden miktarı istemesi mümkün değildir. İntifa hakkının terkini konusundaki harç ve tapu masrafları yönünden ise Harçlar Kanunu’nun 58. maddesi gereğince, tapudaki intifa hakkının terkini harcını yatırma yükümlülüğü taşınmaz malikine ait olup, somut olayda, dava konusu terkin harcın ve masraflarının davacı tarafça yatırıldığı ihtilafsız olmasına göre, ilk derece mahkemesinin bu yöndeki kararı ve gerekçesi yerindedir. Davacı tarafça, davalı bayiden cari hesaptan dolayı alacağının bulunduğu iddia edilmiş ise de davalı tarafça alacağın inkar edildiği, bu durumda ispat yükünün davacı tarafta olup, alacağının dayanaklarının dosyaya sunulmadığından ve bu nedenle alacağın ispat edilemediği anlaşıldığındın, bu kaleme ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekirken, salt davacının ticari defter ve kayıtlarına göre kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; Davanın kısmen kabulü ile; 1-Bayilik hizmet bedeli olarak ödenen miktardan 385.223,33 TL ana paranın, 29/06/2012 temerrüt tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 2/2. maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faizi ve KDV’si ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 2-İntifa terkin harcı, masraflar, emlak vergisi olmak üzere toplam 5.121,04 TL’nin talep gibi davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine, 3-İntifa hakkının kullanılmayan süresine isabet eden kısıma ilişkin alacak ile cari hesaptan kaynaklı alacak istemlerinin reddine, 4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 26.664,39 TL nisbi karar ve ilam harcından, başlangıçta peşin alınan 6.682,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 19.982,06-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvuru harcı, 6.682,33 TL peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 206,00 TL davetiye gideri olmak üzere toplam 9.321,83 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 9.229,90 TL’lik bölümünün davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 35.774,11 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 7-Davalılar kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ne göre belirlenen (vekalet ücretinin reddedilen kısmı geçemeyeceğinden) 950,20 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 8-Davacının gider avansından artan bakiyenin, karar kesinleştiğinde davacıya/ vekiline iadesine, 9-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davalılar tarafından, istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına, b-İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan 6.682,34 TL peşin istinaf harcının talep halinde iadesine, c-Davalılar vekili tarafından harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı giderinin ve 95,00 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, d-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avans bakiyelerinin, karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 10-Gerekçeli kararın, Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 11-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 3531.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 06/02/2020 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.