Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1844 E. 2019/1601 K. 12.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1844
KARAR NO : 2019/1601
KARAR TARİHİ: 12/12/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2018
NUMARASI : 2016/1006- 2018/533 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı, süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı aleyhine bonolara dayalı olarak girişilen ilamsız icra takibinin itiraz sonucu durduğunu, müvekkilinin oğulları … ve …’nin davalıya ait işyerinde çalışmakta iken davalının teklifi üzerine, ortak olmaları karşılığında, müvekkili tarafından davalıya 2010 yılında sermaye ve ortaklık payı karşılığı 180.000 TL nakit para verildiğini, aradan geçen zaman içerisinde davalının noterden pay devrini gerçekleştirmediğini, bunun üzerine müvekkilinin davalıya verdiği parayı ve bu paraya isabet eden kâr payını talep ettiğini, davalının da 2012 yılından itibaren aldığı parayı müvekkiline bir kısmını elden bir kısmını banka kanalıyla ödemeye başladığını, sözkonusu bonoların ise aralarındaki anlaşma gereğince resmi ortaklık gerçekleşmediğinden, paranın verildiği tarihten sonra şirketin kârından müvekkili payına düşen ve ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen kâr payına karşılık verildiğini, bunun karşılığında düzenlenen 9 adet bonodan 6 adedinin elden ödenmesi suretiyle davalıya iade edildiğini, ancak dava ve takibe konu edilen 31.10.2013 vadeli 7. bono, 29.11.2013 vadeli 8. bono ve 31.12.2013 vadeli 9. bono bedellerinin ödenmediğini ileri sürerek, icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatının tahsiline, olmadığı takdirde alacağın bonoların vade tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili, 24.04.2017 havale tarihli ıslah dilekçesiyle, davayı alacak davası olarak ıslah ettiğini bildirerek, sonuçta, 31.10.2013 vadeli 10.000 TL, 29.11.2013 vadeli 10.000 TL ve 31.12.2013 vadeli 10.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL alacağın, bono vadelerinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, taraflar arasında alacak ilişkisinin 11.04.2013 tarihi itibariyle bir sözleşmeye bağlandığını, bu sözleşmede borç miktarının 90.000 TL olduğu konusunda mutabakata varıldığını, taraflar arasında imzalanan 11.04.2013 tarihli “Teminat Senedi Düzenlemesi Sözleşmesi”nde borcun tasfiyesi için her biri 10.000 TL bedelli 9 adet teminat bonosu düzenlendiğini, bonoların arkasına da bu durumun derc edildiğini, bu 9 adet bonodan ilk 2 adedinin elden ödenerek iade alındığını, kalan 7 adet bono bedelinin ise davacının banka hesabına müvekkili şirket müdürü … tarafından ödemeler yapılmak suretiyle ödendiğini, dolayısıyla sözleşmede yer alan borcun tamamen kapatıldığını, ancak dava konusu son 3 adet bononun ise davacı tarafça müvekkiline iade edilmediğini, bedeli ödendiği halde dava ve takibe konu yapıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince toplanan deliller doğrultusunda, ödeme dekontlarında takip dayanağı 3 adet bonoya ilişkin bir açıklama ya da atıf bulunmadığı, ödemeyi yapan kişinin dava dışı üçüncü kişi olduğu, dekontların, takip konusu bonolar için düzenlendiği veya üçüncü kişi tarafından yapılan ödemelerin bonolar için olduğu hususu davacı takip alacaklısının kabulünde olmadığı, bu durumda davalının bu yöndeki savunması yerinde olmayıp, ödemelerin takip konusu bonolar için yapıldığının kabulüne de yasal olanak bulunmadığı, diğer yandan, her ne kadar takip dayanağı bonoların arkasında 11/04/2013 tarihli teminat senedi düzenlenmesi sözleşmesinin teminatı oldukları yazılı ise de sözkonusu sözleşmenin incelenmesinden, bonoların aslında tazminat için değil, doğmuş bir borç için verildiğinin belirtildiği, kayıtsız ve şartsız borç ikrarını içeren ve yasal unsurları taşıyan 3 adet bono bedelinin ödenmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına ve kabul edilen 31.864,25 TL üzerinden %20 oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Davacı tarafça, itirazın iptali davası olarak ikame edilen davanın sonradan ıslahla alacak davasına dönüştürüldüğü halde, ilk derece mahkemesince itirazın iptali davası olarak davanın sonuçlandırıldığını,Davacının icra takip dosyasından gönderdiği ödeme emrine itirazdan haberdar olmasına rağmen, itirazın iptali davasının bir yıllık hak düşürücü süre içinde açmadığını,Dava konusu bonoların taraflar arasında imzalanan sözleşme doğrultusunda teminat amaçlı verildiğini, düzenlenen 9 adet bonolardan 1. ve 2. bonoların bedeli elden ödendiğini, kalan 7 adet bono bedelinin ise banka yoluyla ödendiğini, borcun ifa edildiğinin banka kayıtları ile ispat olunduğunu, Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkilim davalı şirkette çalışan iki oğlunun da davalı şirkete hissedar olması için bir dairesini satarak parasını davalının sözüne güvenle şirkete verdiğini, ancak davalını şirketten pay vererek ortak ve hissedar olmalarına yanaşmadığını, bunun üzerine taraflar karşılıklı olarak bir protokol düzenlendiğini, verilen para ile ilgili olarak geçen sürede şirketin sermayesine oranla bir kâr payı verilmesinin ve verilen paranın da bonolar düzenlenerek ödenmesinin kararlaştırıldığını, bunun üzerine, davalının değişik zaman ve tarihlerde, müvekkiline bir kısım paralar göndererek kâr payına mahsuben ödemeler yapmakla birlikte aynı zamanda da ana para borcuna karşılık verdiği bonoları da ödeyerek geri almaya başladığını, 9 adet her biri 10.000.00 TL’lik bononun 6 adedinin bir kısmını banka aracılığı ile bir kısmının ise elden ödendiğini, ancak icra takibine konu olan 3 adet bononun ise ödenmediğini, itirazın iptali davasının alacak davası olarak ıslah edildiğini ve fakat ilk derece mahkemesince itirazın iptaline hükmedildiğini belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, önce itirazın iptali davası olarak açılmış, daha sonra ıslah suretiyle alacak davasına dönüştürülmüştür.İlk derece mahkemesince, ıslah dikkate alınmaksızın itirazın iptali davası gibi hükme bağlanmış ve davanın kabulüne karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, davalı şirkette çalışan çocuklarının şirkete ortak olmaları için davalı şirkete 180.000 TL tutarında nakit para ödemesi yaptığını, ancak davalının bu edimini yerine getirmediğini, bunun üzerine, davalının aldığı paranın bir kısmını elden bir kısmını ise banka kanalıyla ödemeye başladığını, dava konusu bonoların ise, şirket kar payına karşılık verildiğini, bunun karşılığında düzenlenen 9 adet bonodan 6 adedinin ödendiğini ve fakat dava konusu 3 adet bononun ödenmediğini iddia etmiştir.Davalı ise taraflar arasındaki borç tutarının 90.000 TL olduğu konusunda mutabakata varıldığını, bu doğrultuda borcun tasfiyesi için taraflar arasında sözleşme imzalandığını, borcun belirtilen vadelerde ödenmesinin kararlaştırıldığını, 9 adet bononun da teminat olarak düzenlendiğini, bu bonolardan ilk 2 adedinin elden ödendiğini, kalan 7 adet bononun ise davacının banka hesabına davacı şirket müdürü … tarafından ödendiğini, borcun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı ilamsız icra takibinde, takip alacaklısı …, takip borçlusu ….Ltd. Şti. olup, 30.000 TL asıl alacak ve 1.864,25 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 31.864,25 TL’nin tahsilinin istendiği, takip dayanağı olarak her birinin tanzim tarihi 11.04.2013, keşidecisi …Ltd. Şti., lehtarı …, ihdas nedeni “malen” olan ve 10.000 TL tutarlı 31.10.2013, 29.11.2013 ve 31.12.2013 vadeli 3 adet bononun gösterildiği, davalı borçlunun süresi içerisinde yapmış olduğu itirazında, takibe konu bonoların müvekkili şirket ile davacı alacaklı … arasında imzalanmış olan 11.04.2013 tarihli “Teminat Senedi Düzenlenmesi Sözleşmesi” gereğince karşı tarafa verilen bonolardan olduğunu, teminat bonosu olan bu 3 adet bono bedellerinin de müvekkili şirket yetkilisi tarafından banka yoluyla çeşitli tarihlerde alacaklıya ödendiğini belirterek borca ve ferilere itiraz etmiştir.Taraflar arasında imzalanan 11.04.2013 tarihli “Teminat Senedi Düzenlenmesi Sözleşmesi” başlıklık sözleşmede, davacı …’nin davalı borçlu şirketten alacağının tamamının 90.000 TL olup, bunun dışında başkaca alacak yada talebinin olmadığı, bu borcunun geri ödenmesi şartlarının düzenlendiği, bu borcun ilk taksidinin 30.04.2013, son taksidinin 31.12.2013 tarihinde olmak üzere 9 taksit halinde her biri 10.000 TL olmak üzere ödenmesinin kararlaştırıldığı, dava konusu bonoların da ödemelerin teminatı olarak düzenlendiği görülmüştür. Dosyaya sunulan banka dekontlarında, davalı borçlu şirket yetkilisi … tarafından davacı …’nin banka hesabına, 02.07.2013 tarihinde “Borç Geri Ödemesi” açıklamalı 10.000 TL; 02.08.2013 tarihinde “… Senet Ödemesi No:4” açıklamalı 9.600 TL; 21.08.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi-31.07 Kalan” açıklamalı 400 TL; 03.09.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 5.000 TL; 04.09.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 4.700 TL; 11.09.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 300 TL ve 01.10.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi-Senet İst.” açıklamalı 10.000 TL; 04.11.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 2.800 TL 05.11.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 7.200 TL; 03.12.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 4.000 TL; 06.12.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 2.600 TL; 09.12.2013 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 3.400 TL; 06.01.2014 tarihinde “… Borç Ödemesi” açıklamalı 5.000 TL; 29.01.2014 tarihinde “… Borç Ödemesi-Bakiye-0” açıklamalı 5.000 TL İnternet bankacılıyı yoluyla para gönderilmiş olduğu görülmüş, ayrıca bu ödemelere karşılık olarak davalı tarafça 30.06.2013 vadeli 10.000 TL, 31.07.2013 vadeli 10.000 TL, 29.08.2013 vadeli 10.000 TL ve 30.09.2013 vadeli 10.000 TL vadeli bonoların yanısıra elden ödemeye ilişkin olarak 30.04.2013 vadeli 10.000 TL ve 31.05.2013 vadeli 10.000 TL bedelli bonoların suretini dosyaya ibraz etmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında, davacı dava dilekçesinde, dava konusu bonoların şirkete ortaklık vaadiyle davalıya verilen 180.000 TL tutarındaki nakit ana para karşılığında ödenmesi gereken şirket kâr payı olarak düzenlendiği iddia edilmişken, istinafa cevap dilekçesinde ise bu bonoların ana para borcu için düzenlendiği belirtilmiş olmakla, somut olayda, dava konusu bonoların davalıya verilen ana paranın karşılığında ve/veyahut şirkete verilen bu para karşılığında ödenmesi gereken şirket kâr payı karşılığında düzenlendiği yönündeki davacı iddiasının dosya kapsamı itibari ile ispat edilemediğinden, dava konusu bonoların taraflar arasında imzalanan ve davacı tarafca inkar edilmeyen 11.04.2013 tarihli “Teminat Senedi Düzenlenmesi Sözleşmesi” kapsamında, davalının davacıya olan 90.000 TL’lik borcunun 9 taksit halinde ödenmesinin temini amacıyla düzenlenmiş olduğunun kabulü gerekmiştir. Bu durumda, davalının banka yoluyla davacıya yapmış olduğu ödemeler davacının da kabulünde olup ve her ne kadar ödeme dekontlarında dava konusu bonolara atıf yapılmamış ise de bu ödemelerin dava konusu bonolara değil de aralarındaki cari hesap ve/veyahut ana para borcu yada kâr payı alacağına karşılık olduğunun ispat yükü davacıda olduğundan, aksi yöndeki ilk derece mahkemesinin değerlendirmesi yerinde görülmemiştir. O halde, davalının banka yoluyla yapmış olduğu ödemelerin dava konusu bonolara yönelik olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davalı tarafça, her biri 10.000 TL tutarlı 9 adet sıralı bonodan ilk 2 adedini elden ödediğini belirterek elinde olan bu bonoların suretini dosyaya sunmuştur. Dolayısıyla davalı borçlunun elinde olan bu bonolar ödendiğine karine teşkil ettiği gibi, bu husus davacının da kabulünde olup, uyuşmazlık, her biri 10.000 TL bedelli 31.10.2013, 29.11.2013 ve 31.12.2013 vadeli bonolara ilişkindir. Davalı, davacıya olan 90.000 TL borcuna karşılık toplam 20.000 TL tutarlı ilk 2 adet bonoyu elden ödediğini, elden ödeme dışında kalan toplam 70.000 tutarlı 7 adet bono bedelinin ise davacıya banka yoluyla ödediği iddia etmiş ve dosyaya sunulan dekontlardan davacıya toplam 70.000 TL ödendiği, bu ödemelerin kalan 7 adet ve dolayısıyla dava konusu bonoların vadelerinden sonra yapılmış olmasına göre, ispat yükü üzerinde olan davalının ödeme savunmasını ispat ettiğinin kabulü ile dava konusu bono bedellerinin ödenmiş olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmış olduğundan, bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar tesisi doğru görülmemiştir. Diğer yandan davacı tarafça, bonolara dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davası olarak açılmış olan itirazın iptali davasının, sonradan ıslah dilekçesi ile alacak davasına dönüştürülmüş olduğu halde, ilk derece mahkemesince davanın itirazın iptali olarak görülüp sonuçlandırılması da usul ve yasaya aykırı olmuştur.Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın reddine,2-Alınması gereken 44,40 maktu harcın, peşin yatırılan 512,33 TL’den mahsubu ile artan 467,93 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.600,000 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,5-Dosya kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansların taraflara iadesine,6-İstinaf yargılaması yönünden; a)Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına,b)İstinaf başvurusunda davalı taraf haklı olduğundan, davalı vekili tarafından yatırılan 734,40 TL peşin istinaf harcının talep halinde iadesine,c)Davalı tarafından istinaf aşamasında sarfedilen 98,10 TL başvuru harcı ve 45,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 143,10 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,8-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/12/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.