Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1836 E. 2020/104 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1836
KARAR NO: 2020/104
KARAR TARİHİ: 06/02/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/03/2018
NUMARASI: 2016/658 -2018/220 E.K
DAVANIN KONUSU:Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı, davalı bankanın kurucu intifa senedi sahibi olduğunu, bankanın kuruluş anasözleşmesinin 58. maddesinde kâr dağıtım usulünün düzenlendiğini, bu maddeye göre hesap dönemi sonunda elde edilen net kârdan yasa gereği indirimler yapıldıktan sonra kalanın %5’inin kurucu intifa senedi sahibine verileceği hükmünün yer aldığını, anasözleşmenin resmî mercilerle tescil edildiğini, sözleşmenin tarafı olan banka hissedarlarının sözleşmenin diğer tarafı olan kurucular aleyhine tek taraflı olarak sözleşmede değişiklik yapamayacaklarını, değişiklik yaptıkları takdirde TCK’nın 204. maddesine göre belgede sahtecilik suçunun oluşacağını, 2016 yılında elde edilen net kâr 406.845.152,15 TL olup davacıya verilmesi gereken kâr payı miktarının 135.267,00 TL olması gerekirken, 200.000 TL ile sınırlanmasına karar verilerek kendisine 15,46 TL kâr payı ödenmesinin kararlaştırıldığını, bu değişikliğin geçersiz olduğunu ileri sürerek 24.03.2016 tarihli genel kurulda alınan ve muhalif kaldığı kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının 2007 yılından bugüne kadar müvekkili bankanın genel kurul kararlarından kurucu hisse kâr payı dağıtımına ilişkin maddelerinin iptalinin yanısıra hisse kâr payı alacağının eksik ödendiği iddiasıyla açtığı davaların retle sonuçlanarak temyiz incelemesinden geçtiğini, davacının davasında haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davaya konu olan 24/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında kâr payı dağıtımına ilişkin alınan kararın 27/05/1992 tarihinde yapılan ve o tarihte yürürlükte bulunan TTK’nın 388. maddesine dayalı ana sözleşme değişikliği dayanak alınarak yapıldığı, 27/05/1992 tarihli genel kurul kararına karşı açılan davaların red ile sonuçlanarak yargı denetiminden geçerek kesinleştiği, ana sözleşmede yapılan değişiklik ile sermaye artırımına katılmayan kurucu hisselere ödenen kâr payının 200.000,00 TL olarak sınırlandırılmasında butlanı gerektirecek bir aykırılığın bulunmadığı, 25 yılı aşkın süre önce yapılan ana sözleşme değişikliğinin ilk ana sözleşmeye aykırılığı yolundaki iddianın bu davada ileri sürülemeyeceği, bu nedenle anılan genel kurul toplantısında alınan kâr payı dağıtımına ilişkin genel kurul kararının iptalini gerektirecek bir husus bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankanın kurucu ortağı ve intifa hakkı sahibi olduğunu, kâr payı dağıtımına ilişkin genel kurul kararının ana sözleşmesinin 58. maddesine aykırı olduğunu, ana sözleşmenin anılan maddesinin müvekkili aleyhine değiştirilemeyeceğini, buna göre kâr payı alacağının belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca, şirket genel kurul kararların iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde, istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davanın, TTK’nın 445. maddesi uyarınca üç aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı belirlenmiştir. Davacı, davalı bankanın ana sözleşmesinin ilk kuruluştaki 58. maddesine göre, kâr payı ödemesinin gerçekleştirilmesi gerektiğini, sermaye artırımına katılmayan kurucu hissedarlara ödenecek kâr payının ödenmiş sermayenin tamamı olan 200.000,00 TL ile sınırlandırılması konusunda 27/05/1992 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında karar alındığını, bu değişikliğin intifa hakkı sahibi olan müvekkili aleyhine durum yarattığını ve resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunu, kurucu sıfatı ile kendisini bağlamayacağını ve bu doğrultuda alınan kâr payı dağıtım kararının da dayanağının bulunmadığını iddia ederek 24.03.2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve muhalif kalınan kararların iptalini istemiştir. Somut olayda, dava konusu genel kurulunun (2) nolu gündem maddesindeki 2015 yılına ilişkin yönetim kurulu faaliyet raporunun görüşülmesi, (3) nolu gündem maddesinde 2015 yılı bilanço ve kâr zarar hesaplarının müzakeresi ve (6) nolu gündem maddesinde kâr payı dağıtımına ilişkin kararlarına ilişkin olarak davacı tarafça muhalif kalınarak usulüne uygun muhalefet şerhinin tutanağa geçirildiği ve bu kararların işbu davaya konu edilmiş olduğu sabit ise de, ilk derece mahkemesince, dava konu edilen kararlardan (6) nolu kâr payı dağıtımına ilişkin gündem maddesi yönünden değerlendirme yapılmıştır. Ne var ki davacı vekilinin istinafı dava konusu genel kurulda kâr payı dağıtımına ilişkin karara yöneliktir. Bu durumda, davalı şirketin kuruluş anasözleşmesinin 58. maddesinde kurucu hisselere %5 kâr payı ödeneceğinin düzenlendiği, sermaye artırımına katılmayan kurucu hissedarlara ödenecek %5 kâr payının ödenmiş sermayenin 200.000,00 TL’lik bölümü ile sınırlandırılması konusunda 27/05/1992 tarihli olağan genel kurul toplantısında karar alındığı, 27/05/1992 tarihinde yapılan ve o tarihte yürürlükte bulunan TTK’nın 388. maddesine uygun anasözleşme değişikliğine karşı davacı tarafça 2007 yılından sonra açılan iptal istemli davaların davacının aleyhine sonuçlandığı, bu kararların Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği (Yargıtay 11. HD, 06/02/2017 tarih, 2015/12449 – 2017/591 E.K, 11/05/2017 tarih, 2015/12148-2017/2830 E.K, 04.10.2018 tarih, 2016/13512- 2018/5997 E.K sayılı ilamları), 2007 yılına kadar anasözleşme değişikliğine ilişkin bir davanın söz konusu olmadığı, davacının yapılan sermaye artırımlarına katılmadığı, sermaye artırımına katılmayan kurucu hisselere ödenen kâr payı tutarının belirtilen miktarla sınırlandırılmasında butlanı gerektirecek bir aykırılık bulunmadığı, 20 yılı aşkın bir süre önce yapılan anasözleşme değişikliğinin anasözleşmenin ilk haline aykırı olduğu yönündeki iddianın geçen süre dikkate alınarak hakkın kötüye kullanılması ve iyi niyet kurallarına aykırı bulunduğu gözetildiğinde, ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesi yerinde olup davacının bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 06/02/2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.