Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1812 E. 2019/1600 K. 12.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1812
KARAR NO : 2019/1600
KARAR TARİHİ: 12/12/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2018
NUMARASI : 2014/518 -2018/353 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkilinin, … Ltd. Şti., … ve … ile birlikte davalı … arasında … ili, … İlçesi, … Çiftliği … paftada yer alan … parsellerde bulunan taşınmazlarla ilgili 01.06.2006 tarihli komisyon sözleşmesi akdedildiğini ve bu sözleşmeye diğer davalı …’nin şahsi borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, davalı … Ltd. Şti.’nin … İlçesi … Çiftliğinde … paftada toplanmış olan parsellerde aralarında organik bağ olan … Tic. A.Ş. ile birlikte ortak olarak “…” projesine başladığını, müvekkilin anılan parsellere ilişkin komisyon ücreti ödenmediğini, davalılara ihtarname keşide edildiğini, davalıların cevabı ihtarnamelerinde aralarındaki anlaşmayı kabul ettiklerini, komisyon sözleşmesine göre, komisyonculuğu üstlenenler komisyon bedelinin 1/3’ü … Ltd Şti’ne, 2/3’ü ise, …, … ve … arasında eşit olarak paylaşılacağının belirtildiğini ve yine sözleşmeye göre nakit ödenmesi gereken 225.000 USD nakit komisyon bedelinin yanısıra, yapılacak mevcut binalardan 5. kat yukarısında organizatörlerin belirleyeceği dairelerden anahtar teslim daire verileceğini, kat irtifakı kurulurken organizatörlerin yukarıda belirtilen hisselerin oranında irtifak tapusunun teslim etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin 4/a maddesinde ise alıcının kendisi ve/veya yasal ilişki ve irtibatlı bulundukları, kurulmuş/kurulacak kooperatif, şirket, konsorsiyum gibi gerçek/tüzel kişilerin dahi almaları veya bu doğrultuda anlaşmalar yapmaları halinde dahi yukarıda belirtilen komisyon ücretinin alıcı tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, buna göre, müvekkilinin hissesine düşen nakit komisyon tutarının 50.000 USD+ KDV olduğunu, taahhüt edildiği halde verilmeyen daireden dolayı müvekkilinin hissesine düşen tahmini değerin de 50.000 USD +KDV olduğunu, dolayısıyla müvekkiline ödenmesi gerekenin 50.000 + 50.000 = 100.000-USD + KDV olduğunu, müvekkilinin ilgili bölgelerdeki arsa sahipleri ile yaptığı görüşmelerde davalı firmanın lehine çalıştığını, bölgelerde bire bir ilişkiler kurmuş olup ciddi ve yoğun mesai tüketerek firmanın menfaatleri doğrultusunda maliklerle sözleşme yapıldığını ve satın almalar gerçekleştirildiğini, bu işlerde müvekkili ve diğer komisyoncuların ilgili bölgelerdeki itibarını, güvenilirliğini, tecrübesini kullandığını, sözleşmeye uygun davranarak üstüne düşen yükümlülükleri layıkıyla yerine getirdiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 90.000,00 TL’nin, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, kısmi dava açılamayacağını, alacağın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazlarla ilgili olarak 90 gün geçerli olmak üzere 16.12.2005 tarihinde Tellallık Sözleşmesi (ana sözleşme)’nin, daha sonra 01.02.2006 tarihinde ikinci sözleşmenin imzalandığını, birinci sözleşmeye göre davalı…. Ltd. Şti. adına, ikinci sözleşmeye göre ise diğer davalı … adına işlem yapıldığını, husumet itirazının bulunulduğunu, davacı …diğerlerinin parsel sahipleri ile yükleniciyi bir araya dahi getiremediklerini, nihayet hedeflenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin kurulmasını temin edemediklerini, edimlerini ifa edemediklerini, bu nedenle ücrete hak kazanmalarının söz konusu olmadığını, ayrıca tellallık sözleşmesinde adı geçen taraflar arasında 16.03.2006 tarihinde “Taahhütname ve Sulh Sözleşmesi” imzalandığını ve bu sözleşme ile tarafların anılan simsarlık sözleşmesi ile bağlı olmadıklarını ve karşılıklı olarak yüküm altında bulunmadıklarını, içerik olarak da sulh olduklarını kabul ve beyan ettiklerini, davacının sözleşmeyi imzaladığını, ancak koymuş olduğu şerhin sözleşmedeki edimini ifa ettiği sonucunu doğurmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, 16 Mart 2006 tarihli “Taahhütname ve Sulh Sözleşmesi” ile yine … adına …, davalı …. Ltd. Şti., dava dışı komisyoncu (İst. Anadolu 2. ATM de 2012/586 E. sayılı davanın davacısı)…, … Arsa Ofisi adına …, …. Ltd. Şti. tarafından imzalandığı, bu sözleşmede davacıya atfen “Daha önce imzalamış olduğumuz sözleşme ile yapacaklarını vadettikleri organizatörlük görevini yerine getirmediklerini, ALICI ile konuştukları sürelerin dolmasına rağmen gerekli protokol ve sözleşmeleri ALICI ve arazi sahipleri arasında yapılmasını sağlayamadıklarını beyan ederek söz konusu parseller ile imzalamış olduğu sözleşmelerin tümünden alıcıdan hiçbir hak veya ödeme talep etmeden vazgeçtiğini, gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt etmiştir.” denildiği, bu durumda imzasını inkar etmeyen davacının komisyon alacağından söz edilemeyeceği, kaldı ki simsarlık sözleşmesindeki davacı simsarın üzerine düşen görevlerini de yerine getirmediği gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kat karşılığı inşaat sözleşmeleri adına yapılan davalıların menfaat ilişkisi içerisinde oldukları … A.Ş. arasında organik bağı ortaya koyan bilgi ve belgeler üzerinde değerlendirilme yapılmadan karar verildiğini, müvekkili ve arkadaşlarının yaptıkları hazırlık ve çalışmalar sonucu dosya içerisinde bulunan esas sözleşmeler olan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin yapılmasına aracılık ettiklerini, dava açıldıktan ve deliller toplandıktan sonra son celse sunulan üzerinde tahrifat yapılmış 16 Mart 2006 tarihli “taahhütname ve sulh sözleşmesi’nin hükme esas alınmasının doğru olmadığını, 16.03.2006 tarihli sulh sözleşmesinin taraflar arasında daha evvel yapılmış olan 16.12.2005 tarihli 90 gün süreli komisyon sözleşmesi için yapıldığını, dava konusu olan 02.01.2006 tarihli komisyon sözleşmesini kapsamadığını, sulh sözleşmesinde 01/02/2006 tarihli komisyon sözleşmesinde belirtilen tüm parsellerin bulunmadığından 16.03.2006 tarihli sulh sözleşmesinin 01/02/2006 tarihli komisyon sözleşmesine istinaden düzenlenmediğinin kanıtı olduğunu, ayrıca sulh sözleşmesinin davaya konu 01/02/2006 tarihli komisyon sözleşmesinden sonra imzalandığını, taahhütname ve sulh sözleşmesi üzerindeki 16.03.2006 tarihinin sonradan eklenmiş olduğunu, sulh sözleşmesini müvekkilinin ihtirazi kayıt koyarak “bu tarihten sonra yapılacak anlaşmalardaki hakları saklı kalmak kaydıyla” imzaladığını belirtmiş, ayrıca grafoloji uzmanlarınca sulh sözleşmesine 16.03.2006 tarihinin sonradan eklenip eklenmediğinin araştırılmadan karar verildiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle simsarlık sözleşmesi gereğince hak edilen ücret alacağının tahsili davasıdır. Davacı, taraflar arasında imzalanan 01.02.2006 tarihli komisyon sözleşmesindeki edimin yerine getirildiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin kurulmasına aracılık edildiğini, davacının hissesine düşen komisyon alacağının ödenmediğini iddia etmiş, davalılar ise, sözleşmedeki edimin yerine getirilmediğini, nitekim 16.03.2006 tarihli “Taahhütname ve Sulh Sözleşmesi”nde bu durumun ikrar edildiğini, buna göre davacının talebinin haksız ve dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya konu 01/02/2006 tarihli “Komisyon (Tellaliye) sözleşmesi” başlıklı sözleşmede, İstanbul …( davalı … Ltd.Şti.)’nin alıcı, … Ltd. Şti., … Arsa Ofisi-…; …-…’ın organizatör olarak yer aldıkları, sözleşme konusunun sözleşmede parsel noları yazılı taşınmazların hangi amaç, bedel ve şartla olursa olsun, %50 kat karşılığı veya bedeli mukabilinde veya diğer şekil ve şartlarda tamamının veya enaz yan yana 5 parselin alıcı tarafından alınması, protokol, sözleşme yapılması halinde, konunun gündeme getirilip sonuçlandırılmasını gerçekleştiren komisyonculara alıcı tarafından sözleşmede belirlenen şekilde ücret ödenmesinin taahhüt edildiği, sözleşmede davalı …’nin kefil olarak gösterildiği, sözleşmede kefil olarak ismi geçen … adına atılı imzanın bulunmadığı, diğerlerinin imzalarının olduğu görülmüştür.Anılan sözleşmede davalı … imzası mevcut olmayıp bu davalının sözleşme ile her hangi bir yükümlülüğü bulunmadığı, geçerli ve hukuki sonuç doğuracak bir kefalet sözleşmesinin bulunduğundan söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Davalılar vekilince dosyaya aslı sunulan ve imzası davacı tarafça inkar edilmeyen 16.03.2006 tarihli “Taahhütname ve Sulh” başlıklı sözleşmenin taraflarının, (alıcı) … Ltd. Şti., (organizatörler) …. Paz. Ltd. Şti., … Arsa Ofisi adına …,… adına … ve … adına … olduğu, sözleşmede; “1-Taraflar arasında daha önce, … İli, … İlçesi, … Çiftliği mevkiindeki … pafta …,..parsellerin tamamının veya yan yana olması koşulu ile en az 5 (beş) parselin organizatörler tarafından alıcı adına %50 kat karşılığı alınmasını sağlamaları ve bu alım işini organize etmeleri halinde kendilerine ödenecek komisyon bedeli ve organizatörlere ortak olarak verilecek bir adet daireyi içeren birden fazla sözleşmeler imzalanmıştır. 2- Sözleşmelerin imzalanmasından işbu sözleşmenin imzalandığı bu güne kadar organizatörler sözkonusu parsellerde bulunan araziler ile ilgili hiç bir taahhütlerini yerine getirmemişlerdir. Taraflar arasında daha önce konuşulan ve bir sözleşmede yazılı olarak belirtilen sürenin geçmesine rağmen bugüne kadar alıcı adına hiç bir surette arazi alınmasını organize edememiş ve sağlayamamışlardır. 3- Bu nedenle taraflar kendi aralarında sözkonusu parselller ile ilgili geçmişte imzalanan tüm komisyon (tellaliye) sözleşmelerinden birbirlerinden hiç bir hak alacak ve talepte bulunmadan vazgeçtiklerini gari kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt etmişlerdir.” denildikten sonra da davacı … adına da “Daha önce imzalamış olduğumuz sözleşme ile yapacaklarını vadettikleri organizatörlük görevini yerine getirmediklerini, alıcı ile konuştukları sürelerin dolmasına rağmen gerekli protokol ve sözleşmeleri alıcı ve arazi sahipleri arasında yapılmasını sağlayamadıklarını beyan ederek söz konusu parseller ile imzalamış olduğu sözleşmelerin tümünden alıcıdan hiçbir hak veya ödeme talep etmeden vazgeçtiğini, gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt etmiştir.” denilmiş, davacının “bu tarihten sonra yapılacak anlaşmalardaki hakları saklı kalmak kaydıyla” denildikten sonra sözleşmeyi imzaladığı görülmüştür.Davacı tarafça, sözleşmedeki tarihin gerçeği yansıtmadığı, sonradan eklendiği ileri sürülmüş ise de 16.03.2006 tarihli “Taahhütname ve Sulh” başlıklı sözleşmenin içeriği gözetildiğinde, bu iddianın yerinde olmadığı gibi komisyon sözleşmesi gereğince, sözleşmede öngörülen kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin kurulmasına aracılık edildiğinin de kanıtlanamadığından, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi isabetli olup, davacının ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12/12/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.