Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1804 E. 2019/123 K. 31.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1804
KARAR NO : 2019/123
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/06/2018
NUMARASI : 2015/488 2018/511
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirket ile 11.03.2015 tarihinde müvekkilinin yurtdışına satış yaptığı malların taşınması hususunda anlaştıklarını, anlaşmaya göre müvekkili şirketin ihraç ettiği malların, bedelinin alındığı müvekkili şirket tarafından teyit edildikten sonra davalı şirket tarafından alıcının Fransa’da bulunan adresine teslim edileceğini, müvekkili şirket ile davalı şirketin ihraç edilen malların bedelini müvekkili şirkete ödenmeden ihraç edilen malların alıcı şirkete teslim edilmemesi konusunda anlaştıklarını, ihraç edilen malların davalı firmaya taşıma için teslim edildikten sonra davalı şirketin müvekkili firma yetkilileri tarafından ihraç edilen malın bedelinin alındığı teyidi verilmeden alıcı şirkete teslimatının yapılmaması noktasında defalarca yazılı olarak uyarıldığını, davalı şirketin de mal elinde bulunduğu süreç boyunca yazılı mail olarak malın bedeli alınmadan teslim edilmeyeceği konusunda teminat ve teyit verdiğini ve malı taşıyan aracın güzergahı konusunda da müvekkili şirkete devamlı bilgi verdiklerini, ancak malların Fransız gümrüğündeki depoya intikal ettiğinde, davalı firma tarafından müvekkili şirkete haber vermeden ve bedelin ödendiğine ilişkin teyit alınmadan anlaşmaya aykırı olarak alıcı şirkete teslim edildiğini, davalı şirketin anlaşmaya aykırı hareket ederek ihraç edilen malın bedeli müvekkili şirkete ödenmeden alıcıya teslim ettiğini, CMR’nin 21. maddesinde, “Mal alıcıya taşıyıcı tarafından taşıma anlaşmasına göre teslimdeki ödeme tutarı tahsil edilmeksizin teslim edilmiş ise bu durumda taşıyıcı göndericiye karşı teslimdeki ödeme tutarını aşmayacak miktarda ve alıcıya karşı dava açma hakkını kaybetmeksizin tazminat ödemekle yükümlüdür” düzenlemesi bulunduğunu, nakliye sözleşmesine konu olan mallar için alıcı şirket ile 16.000 Euro’ya anlaşıldığını, bu bedelin 5.000 Euro’sunun alıcı şirket tarafından ödendiğini, 11.000 Euro’sunun ise malın tesliminde ödeneceğini, ancak davalı şirketin bakiye 11.000 Euro ödenmeden malları alıcı şirkete teslim ettiğini, oysa yukarıda da belirttikleri şekilde, müvekkili şirket ile davalı şirketin anlaşmasının ihraç edilen malların bedelinin müvekkili şirketçe alındığı hususunda talimat verilmeden malların teslim edilmemesi şeklinde olduğunu, malların davalı şirket nezdindeyken davalı şirket ile mail yoluyla yapılan yazışmaların da bunun ispatı olduğunu, bu davayı açmadan önce davalı şirkete Kartal … Noterliği marifetiyle 25.03.2015 tarihinde … yevmiye nolu ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnamede davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranması sebebiyle CMR’nin 21. maddesi gereği müvekkili şirketin uğradığı 11.000 Euro zararı tazmin etmesinin istendiğini, ancak davalı şirketin bunu yerine getirmediğini, bu nedenle davayı açma zaruretlerinin hasıl olduğunu belirterek, davalı şirketin müvekkili şirkete dava tarihinden itibaren işleyecek dövize uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte 11.000 Euro maddi tazminat ödemesine hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı şirketin dava konusu malların bedelini alıcı firmadan alamaması durumunun nispilik ilkesi gereğince müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca huzurda görülen davanın alıcı firma aleyhine ikame edilmeden doğrudan davalı müvekkili aleyhine ikame edilmesinin kötüniyetli bir tutum olmakla birlikte hukuk mantığıyla da bağdaşmadığını, bu bağlamda davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı şirket ile davalı müvekkili arasında davacının Fransa’ya ithal ettiği malların taşınmasına ilişkin anlaşma yapıldığını, müvekkili şirketin edimini acentesi aracılığıyla anlaşma koşullarına uygun olarak ifa ettiğini, davaya konu anlaşmada müvekkilinin üzerine düşen asli edim yükümlülüğünün dava konusu malların Türkiye’den teslim alınıp Fransa’daki alıcı firmaya teslim edilmesi olduğunu, söz konusu anlaşmada malların bedelinin davacı tarafından alındıktan sonra malın teslim edileceğine dair bir hüküm bulunmadığı gibi müvekkili şirkete böyle bir yükümlülük yüklenmesinin de söz konusu olmadığını, dava dilekçesinde malların bedelinin davacı tarafından alındıktan sonra malın teslim edileceğine dair anlaşma şartı bulunduğunun iddia edildiğini, ancak buna ilişkin herhangi bir somut delili dosyasına sunulmadığını, davacı tarafın bu konudaki iddialarının sadece soyut beyanlardan ibaret olduğunu, ayrıca dava konusu malların teslim edileceği tarih ve yerin davacı tarafından belirlendiğini, iddia edilen 11.000,00 Euro bedelinin davacı tarafa ödenip ödenmediğinin ispata muhtaç olduğunu, davalı müvekkilinin taşıma işleri ile uğraşan bir tacir olduğunu, davalı müvekkili yerine getirdiği edimi karşılığında anlaşma koşullarına uygun olarak 950 Euro bedelli navlun faturası kestiğini, ancak davacı şirketin Kartal … Noterliğinin 25 Mart 2015 tarih .. yevmiye sayılı ihtarnamesi ile bu faturayı iade ettiğini, müvekkili firma tarafından keşide edilen cevabi ihtarname ile de davacının taleplerinde haksız olduğunun bildirildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; taraflar arasındaki taşıma ilişkisi kapsamında yapılan yazışmalar ve tüm dosya kapsamı itibariyle, davalı taşıyıcının, mal bedelinin ödendiği kanıtlanmadan, emtiayı alıcıya teslim etmemeyi üstlenmesine rağmen bu yükümlülüğüne aykırı davranarak emtiayı Fransa’daki alıcıya teslim ettiği, davacının bakiye satım bedeli olan 10.058 Euro alacağını halen tahsil edemediği, davacının uğradığı bu zarardan davalı taşıyıcının CMR’nin 12 ve 21. maddeleri uyarınca sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 10.058 EURO alacağın, dava tarihinden itibaren işleyecek, 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereği devlet bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Davacı şirketin dava konusu malların bedelini alıcı firmadan alamaması durumunun, nispilik ilkesi gereğince davacı şirket ile alıcı firma arasındaki bir sorun olduğunu, herhangi bir rücu ilişkisi de bulunmadığından davalı taşımacı aleyhine hüküm kurulmasının yasal olmadığını, ayrıca huzurda görülen davanın alıcı firma aleyhine ikame edilmeden doğrudan davalı müvekkil aleyhine ikame edilmesi kötüniyetli bir tutum olup hukuk mantığıyla da bağdaşmadığını, davacı şirketin, dava dışı alıcı firmadan alacağını tahsil edemediğinden bahisle huzurdaki davanın ikame edildiğini, davacının zararına sebep olduğunu iddia ettiği alıcı şirket yerine müvekkiline karşı dava açmasının hukuken geçerli izahı bulunmadığını,Davacı şirket ile davalı arasında davacının Fransa’ya ithal ettiği malların taşınmasına ilişkin anlaşma yapılmış olup, müvekkili şirketin edimini acentesi aracılığıyla anlaşma koşullarına uygun olarak ifa ettiğini, davaya konu anlaşmada müvekkilinin üzerine düşen asli edim yükümlüğünün dava konusu malların Türkiye’den teslim alınıp Fransa’da alıcı firmaya teslim edilmesinden ibaret olduğunu, söz konusu anlaşmada malların bedelinin davacı tarafından alındıktan sonra malın teslim edileceğine dair bir hüküm bulunmadığı gibi, müvekkil şirkete böyle bir yükümlülük yüklenmesi de söz konusu olamayacağını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER
1-Gümrük müdürlüğünden celbedilen taşıma belgeleri, mal faturası.
2-Taraflar arasında yapılan e-posta yazışmaları.
3-Bilirkişi kök ve ek raporları.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalı taşıyıcının, davacı göndericinin talimatlarına aykırı olarak, taşınan emtianın bedelinin ödendiği tevsik edilmeden alıcısına teslim edilmiş olması, satış bedelinin alıcıdan tahsil edilememiş olması nedeniyle CMR’nin 21. maddesi uyarınca açılmış bir tazminat davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı sadece davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince de tespit edildiği üzere, taraflar arasında taşıma sözleşme ilişkisinin bulunduğu, bu ilişki kapsamında davalı taşıyıcının, davacının yurt dışına “mal mukabili” ihraç ettiği emtiayı taşıdığı ve Fransa’daki alıcısına teslim ettiği hususları ihtilafsızdır.Davcının incelenen ticari defterlerine göre, taşımaya konu emtiayı, navlun hariç 15.058 Euro bedelle sattığı, 5000 Euro peşin aldığı, cari hesap kayıtlarına göre, bakiye satış bedeli alacağı olan 10.058 Euro’yu tahsil edemediği, davalıya da 950,00 Euro navlunu ödemediği anlaşılmaktadır.CMR’nin 21.maddesi uyarınca, ” Mal, alıcıya taşıyıcı tarafından taşıma anlaşmasına göre ‘teslimdeki ödeme’ tutarı tahsil edilmeksizin teslim edilmiş ise bu durumda taşıyıcı, göndericiye karşı, ‘teslimdeki ödeme’ tutarını aşmayacak miktarda ve alıcıya karşı dava açma hakkını kaybetmeksizin tazminat ödemekle yükümlüdür”.Bu düzenlemeye göre, eğer taşıma sözleşmesi uyarınca taşıyıcı, mal bedelinin ödendiğinin tevsik edilmesi kaydıyla teslimi üstlenmiş ise, alıcı tarafından ödemenin yapıldığı belgelendirilmeden malı teslim etmemekle yükümlü olup, bu yükümlülüğüne aykırı davranması halinde göndericiye tazminat ödemekle yükümlüdür. Bu düzenlemeye göre -sözleşme hükümlerinin ispatı hususu saklı kalmak kaydıyla- davacı gönderici, alıcıya karşı bir dava açmak zorunda olmaksızın, doğrudan taşıyıcıya karşı dava açabilir. Bu nedenle, davalı vekilinin müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğine ilişkin istinaf nedeni yerinde değildir.Somut olayda, taraflar arasındaki taşıma ilişkisinde, davalı taşıyıcının CMR’nin 21. maddesi anlamında, mal bedelinin ödendiğinin tevsik edildiğini araştırma yükümlülüğünün bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde; gümrük beyannamesi ve fatura içeriğine göre, ihracatın “mal mukabili” ödeme şeklinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Taşıma belgesindeki bu kayıt, ihracatın şeklini göstermekte olup taşıyıcıyla bir ilgisi yoktur. Yani bu kayıt, taşıyıcının 21. maddeye göre sorumluluğunu doğurmaz. Bilirkişi kurulunun da isabetle belirlediği üzere, taşıma belgelerinin düzenlendiği anda taraflar, taşıyıcının mal bedelinin ödendiğinin tevsiki karşılığında malı teslim edeceğine dair bir kayıt düşmemişlerdir.Ancak, taşıma başladıktan sonra, davacı tarafından davalıya gönderilen e-posta mesajlarında, bakiye mal bedelinin ödendiği alıcı tarafından belgelendirilmedikçe malın alıcısına teslim edilmemesi istenmiş, davalının verdiği cevabi e-posta mesajlarında bu talimatı kabul ederek ödeme belgeleri ibraz edilmeden malı alıcıya teslim etmeyeceklerini kabul ettiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf bu e-posta içeriklerine itiraz etmemiş, bu e-posta mesajlarının kendilerinden sadır olmadığını savunmamıştır.Taraflar taşıma sözleşmesinin içeriğini ve koşullarını serbestçe belirleyebilir. Sözleşmenin geçerliliği her hangi bir şekle tabi değildir. Bu e-posta içeriklerine göre, taraflar asında taşıma sözleşmesinin koşulları belirlenmiş olup davalı taşıyıcı bu koşullarla bağlıdır. Kaldı ki, CMR’nin 12. maddesi uyarınca, göndericinin, taşıma başladıktan sonra da emtia üzerindeki tasarruf yetkisi devam etmektedir.Sonuç olarak, taraflar arasındaki taşıma ilişkisinde, davalı taşıyıcı davacının talimatı doğrultusunda, emtiayı, bedelinin ödendiği tevsik edilmedikçe alıcısına teslim etmemeyi üstlenmiştir. Bu sözleşme yükümlülüğüne aykırı davranarak malı alıcısına teslim ederek, sözleşme ilişkisine aykırı davranmıştır. Bu nedenle CMR’nin 21. maddesi uyarınca davacının, mal bedelini tahsil edememesinden doğan zararını tazminle yükümlü olup, ilk derece mahkemesinin kararı isabetlidir.İlk derece mahkemesince CMR’nin 27. maddesi uyarınca faize hükmedilmesi gerekirken, olayda uygulama yeri bulunmayan 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesine göre faize hükmedilmesi yerinde olmamışsa da bu husus taraflarca istinaf sebebi yapılmamıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının hazineye irad kaydına,
3-Bakiye 1.527,84 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına,
4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 31/01/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.