Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/180 E. 2018/999 K. 04.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/180
KARAR NO : 2018/999
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/02/2017
NUMARASI : 2016/788 2017/170
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasında görülen şirket genel kurul kararının iptali davasında, ilk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %40 payla ortağı olduğunu, müvekkilinin şirketin diğer ortağının eşi olan …’in payını devraldığını, şirketin diğer ortağı …in müvekkilinin yokluğunda tek başına düzenlediği toplantı ile müvekkilinin müdürlüğünün sona erdirilmesi ve kendisinin on yıl süre ile müdür unvanı ile yetkili kılınmasına karar vermiş ise de söz konusu kararın İstanbul Anadolu 5 ATM.’nin 2013/105E.-2015/124 K. sayılı ilamı ile iptal edildiğini, …in yetkili olduğu payını müvekkiline devretmesine rağmen müdürlükten istifa etmeyerek 02/06/2016 tarihli ortaklar kurulu kararı ile …’in on yıllığına müdür olarak seçildiğini, kendisine aylık 2.500,00 TL ücret ödenmesinin kararlaştırıldığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu 4 ATM.’nin 2016/850 esas sayılı dosyası ile şirketin tasfiyesinin de talep edildiğini, o davanın derdest olduğunu, şirket müdürü …’in, şirketle hiç bir orfanik payı kalmamasına rağmen kötü niyetli davranarak yapmış olduğu ortaklar kurulu çağrısının TTK.’nın 617. maddesi kapsamında usule aykırı olduğunu belirterek, davalı şirketin 02.06.2016 tarihli genel kurulunda alınan kararların, kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili savunmasında özetle; davacının müdürlük yaptığı süre içerisinde diğer ortağa hiçbir belge ve kayıt sunmadığını, şirketi kötü yönettiğini, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı seçilmediğinden …’in münferiden yetkili şirket müdürü sıfatıyla ortakları genel kurulu çağrısını usulüne uygun bir şekilde yaptığını, genel kurul toplantı çağrısını şirket müdürü …’in yaptığını, Kartal …Noterliğinin … nolu ihtarı ile davacıya, toplantıya çağrı çağrı davetiyesinin usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğini, davacının hiçbir davete cevap vermediğini ve toplantıya katılmadığını, kötü niyetli olarak iş bu davayı açtığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; …’in şirket hissesini devrettiği, ancak şirket müdürlüğünden istifasının söz konusu olmadığı ya da şirket müdürlüğünün kaldırılması yönünde bir işlem yapılmadığı, dolayısıyla dava konusu edilen 02/06/2016 tarihli genel kurul toplantı tarihi itibariyle şirketi temsil yetkisinin halen devam ettiği, 02/06/2016 tarihli genel kurulda da …’in müdürlük süresinin bitmesi sebebiyle ….’in 10 yıl süre için şirket müdürü olarak atanmasına, şirketi münferit imza ile temsil ve ilzam etmesine karar verildiği, genel kurulun 3 nolu maddesinde bilanço ve kar zarar işlemlerinin tasdikinin yapıldığ, 4 nolu karar ile şirket müdürü …’in ibrasına karar verildiği, TTK’nın 617/1. maddesindeki düzenlemeye göre Limited Şirketlerde ortaklar genel kurulunu toplantıya davet yetkisinin müdürlere verildiği, şirkette birden fazla müdür bulunması durumunda ise genel kurul veya ana sözleşmeyle müdürler kurulu başkanı seçilmiş ise çağrı ve ilanın onun tarafından yapılması gerektiği, müdürler kurulu başkanı seçilmediği durumlarda ise müdürlerin ferdi olarak genel kurulu toplantıya davet yetkisinin mevcut olmadığı, şirket ana sözleşmesinde ilk 10 yıl için … ve … şirket müdürü olarak atanmış olup … ana sözleşmeyle, diğeri ise 16/08/2012 tarihli ortaklar kurulu kararıyla 10 yıl süre ile tayin edilen davacı olduğu, ancak 02/06/2016 tarihli genel kurul toplantısı davetinin müdürlerden yalnızca …’in yaptığının anlaşılmakta olduğu, oysaki TTK’nın 624/3. maddesine göre, somut olaydaki gibi birden fazla müdürün varlığı halinde, müdürler kurulunun toplanarak genel kurulu toplantıya davet için karar alması gerektiği, tek başına bir müdürün genel kurulu toplantıya çağrı yetkisinin bulunmadığı, bu nedenle çağrının usulsüz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve davalı şirketin 2014-2015 yıllarına 02/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı şirket yetkilisi istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı şirket yetkilisi istinaf başvuru dilekçesinde;
Davacıya şirket hisse devri yapıldıktan sonra hisseye karşılık ödemesi gereken meblağı ödemediğini, kendisine usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen hiçbir toplantıya katılmadığını beyan ederek usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf dilekçesinde davalının talep sonucu açık olmamakla birlikte, neticeten davalı, davacının usule uygun şekilde toplantıya çağrıldığını, buna rağmen toplantıya katılmayıp kötü niyetle bu davayı açtığını belirterek, ilk derece mahkemesince verilen kararın tekrar incelenmesini talep etmiş olup, istinaf harcı da yatırılmış olan bu dilekçe, usulüne uygun bir istinaf talebi olarak kabul edilmiş ve işin esası incelenmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle TTK’nın 622. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 445-446. maddeleri uyarınca açılmış bir genel kurul kararının iptali davasıdır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, TTK’nın 623. maddesi uyarınca çağrı yetkisinin müdürler kurulu başkanına ait olduğu, müdürler kurulu başkanının seçilmediği durumlarda bir müdürün tek başına çağrı yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, genel kurul kararının bu nedenle iptaline karar verilmiş, bu karara karşı davalı şirket yetkilisi istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalı şirketin ticaret sicil dosya örneğinin incelenmesinde: 19.06.2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilen şirket ana sözleşmesinin 8. maddesine göre, “Şirketin işleri ve muameleleri ortaklar kurulu tarafından seçilecek bir veya birkaç müdür tarafından yürütülür. İlk on yıl için müdür seçilen …ve … münferit imzaları ile temsil ve ilzama yetkili kılılınmıştır.” Yine aynı ana sözleşmesinin 9. maddesine göre, “Şirketi müdürler temsil ve ilzam ederler. Şirketi temsil ve ilzam edecek imzalar ortaklar kurulu tarafından tesbit, tescil ve ilan ettirilir. İlk 10 yıl için müdür seçilen … ve … münferit imzalarıyla temsil ve ilzama yetkili kılınmıştır.”
Ana sözleşmeyle şirketi 10 yıl süreyle münferiden temsil yetkisi verilen …, davalı şirketteki tüm hisselerini, Kartal … Noterliğinin 25.05.2009 tarihli,.. Y. sayılı işlemiyle onaylanan hisse devir sözleşmesiyle davacı …’ya devretmiş ve bu devirle …’in ortaklığı sona ermiştir. Ancak, …’in müdürlük görevinden istifa ettiğine dair beyanı bulunmadığı gibi, şirket genel kurulu kararıyla da müdürlük görevine son verilmemiştir. Devrin tesciline ve ilanına dair ortaklar kurulu kararında ve sonrasında …’in müdürlük görevine son verilmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davaya konu genel kurul çağrısının yapıldığı tarih itibariyle, …’in müdürlük görevi devam etmektedir.
Yine, 04.09.2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen şirket genel kurul kararıyla, şirket müdürü …in müdürlük görevinden istifa ettiği, aynı kararla davacı …’nın 10 yıl süreyle münferit temsil ve ilzama yetkili müdür olarak atandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davalı şirketin, davaya konu genel kurul toplantı çağrısının yapıldığı tarihte iki müdürü vardır ve her iki müdür de münferit temsil ve ilzama yetkilidirler.
Davaya konu genel kurul çağrısı Müdür … tarafından yapılmıştır. Davacıya toplantı çağrısının, gündemi, toplantı yerini ve saatini içerir şekilde usulüne uygun tebliğ edildiği konusunda ihtilaf yoktur. Davacı, Ticaret Sicil Müdürlüğüne hitaben yazdığı 02.05.2016 tarihli dilekçede, toplantı davetiyesinin noter aracılığıyla kendisine tebliğ edildiğini kabul etmektedir. Toplantı gündemi ve çağrı usulüne uygun şekilde 17.05.2016 tarihli TSG.’nde ilan edilmiştir.
Davadaki temel sorun, münferit temsil ve ilzam yetkisi bulunan müdür …’in tek başına genel kurulu çağrı yetkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmakta olup bunun dışında bir usulsüzlük iddiası bulunmamaktadır.
6102 TTK’nın 617. maddesi uyarınca, limited şirket genel kurulunu toplantıya çağırma yetkisi müdürlere verilmiştir.
6102 TTK’nın 624. maddesi uyarınca, şirketin birden fazla müdürünün bulunması halinde, bunlardan biri şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanır. Başkan olan müdür veya tek müdürün bulunması halinde bu kişi, genel kurulun toplantıya çağrılması ve genel kurul toplantılarının yürütülmesinde olduğu gibi, genel kurul başka yönde bir karar almadığı ya da şirket sözleşmesinde farklı bir düzenleme öngörülmediği takdirde, tüm açıklama ve ilanları da yapmaya yetkilidir. Birden fazla müdürün varlığı halinde bunlar çoğunlukla karar alırlar. Eşitlik halinde başkanın oyu üstün sayılır.
Bu yasal düzenlemeye göre, şirketin birden fazla müdürü varsa, genel kurul bur müdürler kurulu başkanı seçer. Eğer başkan seçilmiş ise genel kurulu çağrı yetkisi başkana aittir. Yine, Yasa hükmüne göre, temsil ve ilzam konusunda genel kurul farklı bir düzenleme yapabilir. Yasa’nın 624/2. maddesinde, genel kurulun farklı bir düzenleme yapabileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Yine aynı maddenin 3. fıkrasında da şirket sözleşmesinin, müdürlerin karar almaları konusunda değişik bir düzenleme öngörebileceği hükme bağlanmıştır.
Somut olayda davalı şirketin iki müdürü vardır ve şirket genel kurulu, bir müdürler kurulu başkanı atamamıştır. Şirket ana sözleşmesinde şirketin nasıl temsil edileceği düzenlenmiş ve her bir müdüre münferit temsil yetkisi verilmiştir. Ana sözleşmeye göre müdür …, tek başına temsil ve ilzam yetkisiyle donatılmıştır.
Davalı şirket genel kurulunca müdürler kurulu başkanı seçilmediğine ve ana sözleşme uyarınca müdür … tek başına temsil yetkisiyle donatıldığına göre, bu müdürün tek başına genel kurulu çağrı yetkisinin bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 25. maddesi uyarınca, 6762 sayılı TTK döneminde seçilen limited şirket müdürlerinin görevleri sürelerinin sonuna kadar devam eder. Buna göre, şirket genel kurulunca, yeni TTK hükümlerine göre yeni bir seçim yapmadığı gibi müdürler kurulu başkanı da atamadığına göre, ana sözleşmeyle 6762 sayılı TTK döneminde atanmış olan müdürün, yine ana sözleşmeyle kendisine verilmiş olan münferit temsil ve yönetim yetkisine dayanarak, şirket genel kurulunu tek başına çağrı yetkisinin bulunduğunun kabulü gerekir. İlk derece mahkemesinin buna aykırı hukuki değerlendirme ve gerekçeleri, Dairemiz çoğunluğunca hukuka aykırı bulunmuş olup, çağrının usulüne uygun olduğuna dair istinaf sebebi haklı bulunmuştur.
Genel kurul toplantısında alının kararların içerik olarak kamu düzenine aykırı bir hüküm içermediği anlaşılmaktadır.
Çağrı yetkisi bulunan şirket müdürünün, çağrı yetkisini dürüstlük kuralına aykırı kullandığından söz edilemez. Kararların içeriğinin de dürüstlük kuralına aykırı olduğuna dair somut bir kanıt sunulmamıştır. Çağrı usulsülüğü dışında kararların içeriğine dair somut bir iptal sebebi de ileri sürülmemiştir. Tüm bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuş, davalının istinaf başvurusu bu nedenle kabul edilmiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK.m.353/1.b.2. uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulüne, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 6,70 TL harcın davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İlk derece yargılamasında davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5- Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
6-a)Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,
b)İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından harcanan 98,10 TL başvuru harcı gideri, 48,30 TL istinaf posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 146,40 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04/10/2018 tarihinde oy çokluğuyla ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.

AZLIK OYU

… in davalı şirketteki hisselerini devrettiği ancak halihazırda şirket müdürü sıfatının halen devam ettiği, … ve … in Ticaret Kanunu’nun 540. maddesi kapsamında şirketi birlikte yönetme yetkilerinin bulunduğu, birden fazla müdürün bulunması halinde genel kurulun toplantıya çağrılması için bunlardan birine müracaat edilmesi ve müracaat edilenin de diğer müdürlere başvurarak çağrı isteminin müdürler kurulu olarak yerine getirilmesini sağlaması gerektiği, oysa somut olayda … in tek başına toplantıya çağırmasının usule uygun olmadığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda genel kurulun toplantıya çağrılması hususunun 617.maddede düzenleme bulduğu, 623. Maddenin ikinci bendinde ise ”Başkan olan müdür veya tek müdürün bulunması halinde bu kişi, genel kurulun toplantıya çağrılması ve genel kurul toplantılarının yürütülmesi konularında olduğu gibi ,genel kurul başka yönde bir karar almadığı ya da şirket sözleşmesinde farklı bir düzenleme öngörülmediği takdirde ,tüm açıklamaları ve ilanları yaptırmaya da yetkilidir” şeklinde hüküm fıkrasının mevcut olduğu, kanunda yönetim ve temsil başlığı altında genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin olarak da açıklamada bulunulduğu, eldeki uyuşmazlıkta iki tane şirket müdürünün olduğu, 624.maddenin birinci bendinde ise bahsi geçen müdürler kurulu başkanının davalı şirket açısından atanmadığı, 624. maddenin üçüncü bendinde ise ”Birden fazla müdür bulunması halinde bunlar çoğunlukla karar alırlar. Şirket sözleşmesi müdürlerin karar almaları konusunda değişik bir düzenleme öngörebilir ” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmektedir. Kanunda, genel kurulun toplantıya çağrılması meselesi yönetim ve temsil başlığı altında yeniden kaleme alınmıştır. Yani Genel kurulun toplantıya çağrılması hususu diğer konularda alınacak kararlardan ayrı şekilde düzenleme bulmuştur. Şirket sözleşmesinde salt genel kurulun toplantıya çağrılması konusuna özgülenmiş farklı bir husus yoksa birden fazla müdürün varlığı halinde bunların çoğunlukla karar alacağının kabulü gerekmektedir. O halde şirket sözleşmesinde her iki müdüre de münferiden verilen temsil yetkisinin genel bir yetki şeklinde kabul edilip genel kurulun toplantıya çağrılması için de geçerli olacağının söylenemeyeceği, zira 624. Maddenin ikinci bendinde açıkça genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin farklı bir düzenleme öngörülmemesi durumundan bahsedildiği anlaşılmakla davalı şirketin dosya kapsamındaki sözleşmesi incelenmiş ve kanunda yer alan genel kurulun toplantıya çağrılması usulünden ayrılmayı gerektirir nitelikte farklı bir düzenlemenin sözleşmede yer almadığı anlaşılmakla davalı şirketin ihtilaf konusu dönemde iki tane müdürünün olduğu ve bunların çoğunlukla karar almak suretiyle genel kurulu toplantıya çağıracakları ,eski Ticaret Kanununun 540.maddesinde sözleşme veya genel kurul kararıyla şirketin idare ve temsilinin ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabileceğine ilişkin düzenleme olduğu ,yeni kanunun 624.maddesinin üçüncü bendinde ise birden fazla müdürün varlığı halinde çoğunlukla karar alınması gerektiğinin ancak aksinin kararlaştırılabileceğinin vurgulandığı yani yeni kanunda aslolanın birden fazla müdürün çoğunlukla karar alması şeklinde olduğunun görüldüğü, somut olayda birden fazla müdür varken salt temsil hususunda münferit yetki verilmiş diye genel kurul kurulu toplantıya çağırma konusunda da bu münferit yetkinin geçerli olduğunu söylemenin yanlış olacağı, kanunkoyucunun genel kurulu toplantıya çağırma usulünü ayrı düzenlediği, O halde bu düzenlemeden farklı hareket edilmesi gereken istisnai durumu da ayrı kaleme alması gerekeceği, zira kanunun lafzına bağlı kalırsak 624. Maddenin ikinci bendinin kaleme alınış biçiminden bunun anlaşılması gerektiği sebepleriyle yerel mahkemenin kararının yerinde olduğu anlaşıldığından istinaf başvurusunun esastan reddi görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun kararına muhalifim.04.10.2018