Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1770 E. 2020/265 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1770
KARAR NO : 2020/265
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/03/2018
NUMARASI : 2017/927E. – 2018/304K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin iflas halinde … A.Ş.’nin 37.000 adet olan çoğunluk hissesini satın aldığını, borçlarını ödediğini, borçları yapılandırdığını, davalı …’nun %0,16 lık hissesi ile şirketi kitlemeye çalıştığını ve borç batağından kurtulmuş şirketi tekrardan zarara soktuğunu, davalının müvekkili ve şirket aleyhine açtığı davalarla birlikte tedbir talepleri doğrultusunda şirketin kitlendiğini ve borca batık hale geri döndüğünü, ayrıca davalı aleyhine İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinde 2016/100 E sayılı dosyada hileli iflas davası açıldığını, şirketin yaklaşık olarak yılda bir milyon TL ciro yapması gerekirken davalının kötüniyetli davranışları yüzünden şirketin zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için şirketin zarara uğradığı kabul edilse dahi; davacı yanın bu zararın tazminini müvekkilinden değil devletten isteyebileceğini, davacı yanın mahkeme huzurunda ikame etmiş olduğu tazminat davasına sebep olarak ihtiyati tedbir kararlarını gösterdiğinin izahtan vareste olduğunu, davacının İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi ve İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen ihtiyati tedbir kararını hukuka aykırı olarak yargılamaya konu ettiğini, davacı yanın sözde zararlarının oluşmasına sebebiyet veren ihtiyati tedbir kararlarını ilgili mahkemelerin verdiğini, eğer iddia edilen bir zarar varsa bu zararın müvekkilinden istenemeyeceğini, davacı tarafın huzurdaki davada aktif dava ehliyeti olmadığını, huzurdaki davada dava konusu şirketin iflas halinde …Anonim Şirketi olduğunu, iflas halinde olan bir şirketin yönetim ve ilzamından da iflas idaresinin sorumlu olduğunu belirterek, davanın husumet yokluğu ve dava ehliyeti yokluğu nedeni ile usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “…Davacı iflas halindeki …Tic. A.ş.’nin ortaklarından olan davalıya karşı TTK’nın 555. Maddesi uyarınca şirketi uğrattığı zararın tazminini sağlamak amacıyla maddi tazminat davası açmıştır. TTK’nın 556. Maddesinin 1. Fıkrasında zarara uğrayan şirketin iflası halinde tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkına şirket alacaklılarının haiz olduğu ancak pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemlerinin önce iflas idaresince ileri sürülebileceği 2. Fıkrasında iflas idaresinin 1. Fıkrada öngörülen davayı açmaması durumunda her pay sahibinin veya şirket alacaklısının bu davayı açabileceği düzenleme konusu yapılmış olup davacı tarafından pay sahibi sıfatıyla şirketin uğramış olduğu zararın tazmini için dava açmak üzere iflas idaresine bildirimde bulunulduğuna ilişkin herhangi bir delilin dosyaya ibraz edilmediği öncelikli olarak dava açma hakkının iflas idaresine ait olduğu iflas idaresi tarafından böyle bir davanın açılmaması durumunda davacının dava açma hakkının bulunduğu anlaşıldığından…” erken açılmış olan davanın reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; önceki beyanlarını tekrarla, ekte sunduğu belgede; “…devam eden davanın şirket ortakları ile ilgili olduğu bu nedenle iflas masasının davayı takip etmesinde hukuki yarar bulunmadığından davanın iflas masasınca takip edilmeyeceği …..” hususunun yazılı olduğunu bu belgenin gözönünde bulundurulmasını ve açılan davanın dinlenilmesi gerektiğini , ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini, mahkemece yeniden karar oluşturulmadığında ise, ilk derece mahkemesi kararının müvekkili lehine bozulmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, yönetici sıfatı olmayan ortağın haksız davalar açarak bu davalara ilişkin yargılama sürecinde tedbir kararları alınmasına sebebiyet verdiği ve sonuç olarak şirketi borca batık hale getirdiği iddiasıyla açılan tazminat davasıdır.İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, davacı dava dilekçesinde çoğunluk hisse ile ortağı olduğu iflas halindeki dava dışı …A.Ş.’nin, azınlık hisse sahibi davalı tarafından açılmış bulunan ve halen derdest olan davalarda verilen tedbir kararlarıyla şirketin zarara uğratıldığını, …..A.Ş.’nin Beyoğlu 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/66 E.- 2007/295 K. sayılı, 16.07.2007 tarihi kararıyla iflasına hükmedildiğini belirterek, ortak aleyhine tazminat talebinde bulunmuştur.Eldeki dava, şirketin iflasına hükmedildikten sonra açılmıştır. Dava dilekçesindeki anlatımdan, İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1130 esas, İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1185 esas, İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1129 esas sayılı dosyalarının halen derdest olduğu ve söz konusu dosyalarda şirket aleyhine alınmış tedbir kararları sebebiyle şirketin uğramış olduğu zararın tazmininin talep edildiği anlaşılmaktadır. Davacının, dava dilekçesinde şirket zararının şirkete ödenmesi için ortağın dava açma hakkı bulunduğunu açıklamış, neticei talebinde sadece zararın tazmini talep ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, aydınlatma ödevi kapsamında, davacının tazminatın şirkete ödenmesini mi istediği açıklattırılmalıdır.Diğer taraftan, gerek dava dilekçesinde gerekse ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinde, davanın hukuki dayanağının TTK’nın 555.maddesi olduğu belirtilmiş ise de davacı vekili, davalının şirket yöneticisi olduğun dair bir iddia ileri sürmediği gibi, zarar iddialarını da kötü yönetimi dayandırmamıştır. Sadece, çok az bir paya sahip davalı ortağın, şirket aleyhine haksız davalar açarak ve tedbir kararı alarak şirkete zarar verdiğini iddia etmiştir. Bu durumda tazminat talebinin haksız ihtiyati tedbir nedeniyle şirketin uğradığı zarara ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 553, 554, 55 ve 556. maddeleri şirkete sermaye taahhüdünde bulunanların, değer biçilmesinde yolsuzluk yapanların, usulsüz olarak halktan para toplayanların, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının şirkete ve ortaklara karşı sorumluluğunu düzenlemektedir.Somut olayda, şirket yöneticisinin sorumluluğuna yukarıda açıklanan hususlara dair bir iddia ileri sürülmediği halde, davanın hangi nedenle TTK’nın 555. maddesi kapsamında kaldığı da açıklığa kavuşturulmamıştır. Mahkemenin bu konuda gerekçesi denetlenememektedir.Bu durumda, davacı, davalı ortağın açtığı davalarda aldığı haksız ihtiyati tedbirlerle şirkete zarar verdiğini iddia ettiğine göre, iddia edilen alacak şirket alacağı niteliğindedir. Bu nedenle, alacağı talep hakkı şirkete aittir. Ortağın, davayı takip yetkisi bulunmamaktadır. Ancak davacının ortağı olduğu şirket iflas etmiş olup iflas tasfiye sürecine girdiğinden, iflas masası tarafından davalı aleyhine tazminat davasının açılıp açılmayacağı konusunda bir karar alınıp alınmadığı, masa tarafından davacıya dava takip yetkisinin verilip verilmediği anlaşılamamaktadır. Bu durumda, davacının tazminat talebi TTK’nın 556. Maddesi kapsamında kalıyorsa anılan maddenin 2. fıkrasına göre, eğer kalmıyorsa İİK’nın 245. maddesine göre iflas idaresince bir karar alınarak ortaklara ya da alacaklılara dava takip yetkisinin verilmesi gerekir. Bu yetki verilmeden davacı ortağın dava takip yetkisi bulunmamaktadır.HMK’nın114/1.e maddesi uyarınca, davacının dava takip yetkisinin bulunması dava şartıdır. Bu şart, HMK’nın 115/2. maddesi anlamında tamamlanabilir dava şartıdır. Davacı ortağın bu davayı takip edebilmesi için, iflas idaresinin bu davayı takip etmeyeceğini bildirmesi gerekir. Davacı vekili, iflas idaresinin bu yönde alınmış bir kararının bulunduğunu iddia etmiş ise de bu husus mahkemece incelenmelidir. İlk derece mahkemesince, dava şartı niteliğindeki dava takip yetkisi ile davanın erken açılması birbirine karıştırılarak hüküm verilmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince, öncelikle davanın gerekli şekilde aydınlatılması sağlanmadan, iflas idaresinden gerekli bilgiler istenmeden ve dava şartlarının bulunup bulunmadığı değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Yapılan kanun yolu masraflarının, ilk derece mahkemesince, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine çıkarılacak davetiyelerle tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 05/03/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.