Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1756 E. 2020/266 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1756
KARAR NO : 2020/266
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/01/2018
NUMARASI : 2017/60E. – 2018/25K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalı arasında imzalanmış bulunan Hazır Beton Sözleşmesi uyarınca davalının “Silahtaroğlu/Eyüp – İstanbul” adresinde bulunan inşaata, inşaatın başlangıcından bitimine kadar hazır beton sağlayacağını. müvekkilinin kendisine teslim edilecek hazır beton malzemesinin karşılığı olarak davalıya toplam 170.000 TL tutarlı üç adet cek verdiğini, bu ödemeler ile müvekkilinin sözleşmede kendisine düşen edimleri tamamı ile yerine getirdiğini, ancak müvekkilinin vermiş olduğu çeklerin borçlu tarafından iade edilmediğini, davalının bir miktar hazır betonu inşaata teslim ettiğini, daha sonra hiçbir geçerli gerekçe göstermeksizin beton dökümünü/teslimini durdurduğunu, yapılan şifahi görüşmelerde, ancak tüm beton tutarının peşin olarak, kendisine ödenmesi halinde kalan hazır betonu teslim edeceğini söyleyediğini, müvekkilinin başka bir şirket ile daha yüksek bir birim fiyatından anlaşmak sureti ile inşaata devam etmek zorunda kaldığını, İstanbul 5. Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan keşif ve inceleme neticesinde dosyaya sunulan 30.12.2016 tarihli bilirkişi raporunda davalının teslim etmiş olduğu beton miktarı ile müvekkilinin yapmış olduğu ödemeler karşılaştırıldığında; müvekkilinin davalı tarafta 73.103,99 TL fazla ödeme yapmış olduğunun görüleceğini, dolayısıyla davalıdan 73.103,99 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, akabinde davalının müvekkile toplam 65.582,39 TL iade ettiğini, müvekkilinin davalıdan 7.521,60 TL bakiye alacağı bulunduğunu, müvekkilinin ihtarname ve bu tespit davası için yaptığı yaklaşık masrafın 1.200,00 TL olduğunu belirterek, toplam 8.721,60 TL’ nin dava tarihinden itibaren ticari alacaklara uygulanan en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalıya dava dilekçesi ve tensip zaptı usule uygun tebliğ edilmiş olup, cevap dilekçesi vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların sundukları faturalar çekler ve ödeme beyanları karşılaştırılmış alınan rapora göre de -10 adet faturadan olan alacak :96.869,01 TL – 07.10.2016 tarihli faturadan alacak :4.964,85 TL – 14,10,2016 tarihli faturadan alacak 2.256.75 TL Davalı beton firması toplam alacağı :104.090,6) TL Buradan olarak davalı beton firması toplam alacağının (K.DV dahil) 104,090,61 TL olarak hesaplanabileceği, kök raporda belirtildiği üzere davacının davalı şirkete vermiş olduğu çek toplam tutarının 170,000 TL olduğu bilindiğinden, davacının yapmış olduğu fazla Ödeme aşağıda şu şekilde hesaplanabilecektir 170.000 TL – 104,090,61 TL – 65.909,39 TL Dava dilekçesinde davalı şirketin kendilerine 65.582,39 TL bedeli geri iade ettiği belirtildiğinden; davacının davalı şirketten bakîye alacağının ; 65,909,39 TL * 65,582,39 TL – bakiye sözleşme kapsamında alacağın 327,00 TL olduğu kanaatine varılmıştır. Bundan başka olarak davacının davalı şirketin sözleşmeye uymaması nedeniyle yapmak zorunda kaldığı delil tespiti dosyasındaki bilirkişi harç ve giderler ile Noter ihtarname ve Mahkeme delil tespit masraflarım davalı şirketten talep etmekte haklı olacağı, davacının davalı şirketten talep edebileceği sabit olmakla birlikte toplam alacağın: 327.00 TL +1426,31= 1.753,31 TL olduğu anlaşıldığından…”, Davanın kısmen kabulü ile 1.753,31 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde önceki beyanlarını tekrarla; Gerek tensip zaptlarında verilen ve ihtar edilen sürelerde gerekse ön inceleme duruşmasında verilen iki haftalık kesin süre içerisinde davalı tarafın herhangi bir belge veya evrak veyahut fatura ibraz etmemiş olup delil sunma ve savunma yapma haklarından kendi rızası ile feragat ettiğini,İstanbul 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/162 D.İş sayılı dosyasında alınan ve davacının haklılığını tasdik eden bilirkişi raporunun mahkemece nazara alınmadığını, HMK’nın 140/5. maddesine göre davalı tarafından sunulmayan delillerin daha sonradan sunularak oluşturulan bilirkişi raporuna göre hüküm verilesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Taraflar arasında imzalanmış olan 03.08.2016 tarihli sözleşme kapsamında edimlerinin yerine getirmemesi sebebi ile müvekkilinin uğramış olduğu zararların ve müvekkilinden fazla olarak tahsil edilmiş olan şimdilik 8.721,60 TL’den davalının sorumlu olup davanın tümünün kabulünün gerektiğini,Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satım kapsamında yapılan fazla ödemenin, tespit ve ihtarname giderleriyle birlikte tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı vekili tarafından bu karara karşı, yasal süresi içinde, istinaf kanun yolana başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamında İstanbul 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/162 D.iş sayılı dosyasında alınan 30.12.2016 tarihli bilirkişi raporunun inşaat mühendisi … tarafından hazırlandığı, sözkonusu raporda; tespit isteyenin …, karşı tarafın … San. A.Ş. olduğu, tespit konusunun taraflar arasında 03.08.2010 tarihli hazır beton sözleşmesi gereği karşı tarafça tespit isteyene hazır beton sağlanacağı, bu kapsamda tespit isteyence toplam 170.000,00 TL tutarında çek verildiği, ancak karşı tarafça kararlaştırılmış bulunan 600,000 metreküp şeklinde değil de 1.130 metreküp betona tekabül eden kısmın tesliminin gerçekleştiği, şu halde tespit isteyenin karşı yandan tespit tarihi itibariyle 73.103,99 TL alacağı olduğuna ilişkin değerlendirme yapılmıştır. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasınca inşaat mühendisi … bilirkişi raporu hazırlatılmış ve raporda, az yukarıda bahsi geçen delil tespit raporunun davalıya tebliğinin akabinde davacının dava dilekçesinde ikrar etmiş olduğu üzere davalı tarafından 65.582,39 TL ödeme yapıldığı göz önünde bulundurularak davacının 7.521,60 TL alacağı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Davalı vekili 16.10.2017 tarihli dilekçesiyle, müvekkili tarafından 12 adet fatura keşide edilmek suretiyle 600,000 metreküp beton dökümü yapıldığını, davacıya borçlarının kalmadığını, kendileri tarafından tüm borç ödendikten sonra davacı tarafından dava açıldığını beyan etmiştir. Bilirkişi 14.11.2017 tarihli birinci ek raporunda, davacının yapmış olduğu noter ihtarname ve delil tespit masraflarını davalıdan talep edilip edilemeyeceğine ilişkin değerlendirme yapmıştır. Yine söz konusu raporda, davalı tarafın karşı tarafa olan borcuna ilişkin iddia edilenden iki adet daha fazla faturanın kendisi tarafından keşide edildiğini belirtmiş olmasına rağmen söz konusu faturaların ve bu faturalarla bağlantılı olarak davacı tarafından davacı tarafından imzalanmış bulunan irsaliyelerin dosyaya sunulmadığı belirtilmiştir. Bunun üzerine ilk derece mahkemesince 20.11.2017 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı gereği davalıya ilgili belgeleri sunması için süre verilmiş, 30.11.2017 tarihli celse de de davalının sunmuş olduğu faturaların incelenmesi için ek rapor alınması yönünde ara karar tesis edilmiştir. 20.12.2017 tarihli bilirkişi ikinci ek raporunda, davacı adına davalı tarafından kesilmiş bulunan 07.10.2016 tarihli fatura ve 14.10.2016 tarihli faturada bilirkişi inşaat mühendisi … tarafından göz önünde bulundurularak bakiye alacak 327,00 TL şeklinde hesaplanmıştır. Davacı vekili de, bilirkişi ikinci ek raporunda süresinde itiraz ederek verilen kesin süreden sonra davalı tarafından dosyaya ibraz edilen iki adet faturaya ilk derece mahkemesince itibar edilmemesi gerektiğini, sonradan ileri sürelen delil niteliğindeki bu belgelere muvafakatlarının olmadığını beyan etmiştir.Davalı cevap dilekçesi vermemekle davacının dava dilekçesindeki iddialarını inkar etmiş sayılmalıdır. Davalı vekili, bilirkişi kök raporuna itiraz dilekçesinde müvekkili tarafından 693 metreküp beton dökümü yapıldığı bunun karşılığında davacı taraf adına 12 adet fatura keşide edilmiş olduğunu öne sürmüştür. Davalı vekiline 20.11.2017 tarihli celsede bilirkişi kök raporunu inceleyip ilgili belgeleri sunması için gelecek celseye kadar süre verildiği, ancak ara kararında ilk derece mahkemesince herhangi bir ihtaratta bulunulmadığı ve süresinde belge sunulmaması halinde bunun hukuki sonuçlarının hatırlatılmadığı görülmektedir. Ancak, belirli koşulların gerçekleşmesi kaydıyla, taraflar gerek ön inceleme gerek tahkikat aşamasında yeni delil gösterebilme olanağına sahiptirler(HMK 141,145). Ayrıca hakim de davayı aydınlatma ödevi bağlamında maddi ya da hukuki açıdan belirsiz gördüğü hususlara ilişkin özellikle vakıalar hakkında ihtiyaç duyuyorsa taraflardan yeni delil göstermesini isteyebilir(HMK 31). Bu hukuki açıklamalara göre, delillerin gösterilme zamanını ve sürelerini düzenleyen hükümlerden hareketle tarafların dilekçeler teatisi evresinde dava bağlamında dayanmış oldukları deliller dışında hiç bir surette delil sunamayacağı sonucuna ulaşılamaz. Ayrıca HMK’nın 191. maddesinde diğer tarafın, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabileceği, karşı ispat faaliyeti için delil sunan tarafın, ispat yükünü üzerine almış sayılmayacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, davalının süresinde cevap dilekçesi vermemekle davayı inkar etmiş olduğu davalının dava dilekçesinde belirtilen hususlara karşı delil ibraz ettiği bu sebeple bu delilleri ibraz ederken davayı uzatma amacı taşımadığı anlaşılmaktadır. Hakimin davayı aydınlatma ödevi ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince davalının dava dilekçesinde öne sunulan iddialara karşı sunduğu deliller değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekmektedir. Ancak, ilk derece mahkemesince davalı vekilinin az yukarıda bahsi geçtiği üzere bilirkişi kök raporuna itiraz kapsamında ilk derece mahkemesinin ara kararı üzerine ibraz etmiş olduğu iki adet faturanın tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığının, kayıtlı ise ne şekilde kayıtlı olduğunun denetimi açısından her iki taraf defterlerinin incelenmesinin zorunlu olduğu anlaşılmakla; mahkemece usulüne uygun şekilde defterlerin ibrazı da emredilerek, sonuca ulaşmaya elverişli ara kararı oluşturulmak, ibraz etmemenin sonuçları gösterilmek, ibraz yeri ve tarihi- saati ara kararıyla tespit edilmek suretiyle, defterlerin incelenmesi sağlanmadan, davacı tarafın sözkonusu faturaları ticari defterlerine kaydetmemiş olduğunun belirlenmesi ihtimalinde bahsi geçen iki adet faturaya ilişkin teslim olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin yargılama faaliyetine girilmeden, sonuç olarak davalının kök raporada belirlenenden daha fazla beton teslimini gerçekleştirmiş olduğuna yönelik savunması denetlenebilir bir şekilde karşılanmadan, salt inşaat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan raporlarla hüküm verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nun 353/1.a.6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için, dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine iadesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalıya iadesine,4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05/03/2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.