Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1745 E. 2018/1210 K. 01.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1745
KARAR NO : 2018/1210
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/07/2018
NUMARASI : 2018/35
DAVANIN KONUSU : Anonim Şirketin Feshi- Çıkma- İhtiyati Tedbir
Taraflar arasında görülen şirket fesih ve tasfiyesi davası içinde davacı vekili tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin ilk derece mahkemesince reddine dair verilen ara kararına karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı anonim şirketin 2005 yılında 6 (altı) ortakla kurulmuş olup, ana faaliyet konusu dizi ve film yapımcılığı olduğunu, müvekkilinin, davalı şirketin kurucu ortaklarından olup, 30.10.2017 tarihli istifasına kadar aynı zamanda davalı şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak görev yapmakta olduğunu, 2014 yılının Mart ayında davalı şirketin önemli hissedarlarının şirketteki tüm hisselerini, dava dışı şirket ortağı (ve halen şirketin tek yönetim kurulu üyesi) olan dava dışı …a satarak ortaklıktan ayrılmış olduklarını, eş söyleyişle 3.500.000-TL sermayesi olan davalı şirket, 2014 yılının Mart ayından bu yana iki ortaklı olduğunu, bunlardan biri %18 hissedar olan davacı müvekkili, diğeri ise %82 hissedar olan dava dışı … olduğunu, davalı şirketin 2016 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısının her iki ortağının katılımıyla 21.03.2017 tarihinde yapıldığını, her iki ortağın aynı zamanda şirketin yönetim kurulu üyeleri olarak seçildiğini, …’nın, Gerede (Bolu) Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı bir anonim şirket olup, …a’nın 2016 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısı 20.06.2017 tarihinde yapıldığını, (tıpkı davalı şirkette olduğu gibi) her iki ortak aynı zamanda yönetim kurulu üyeleri olarak seçildiklerini, müvekkili ile dava dışı …’ın hem davalı şirketin hem de …’nın hissedarları olduğunu, …’ın 02.05.2017 tarihi itibariyle davalı şirketten hiçbir alacağı bulunmadığını, şirket bu tarihten sonra herhangi bir proje de yapmamış olduğunu, dolayısıyla bu tarihten sonra yapılan para transferlerinin hiçbir makul açıklaması olamayacağını, hiçbir şekilde açıklanması mümkün olmayan para transferleriyle davalı şirketin mevcudunun azaltılması söz konusu olduğunu, mezkûr eylemler sebebiyle en kısa sürede İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına TCK 155/2 (hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma) kapsamında suç duyurusunda bulunulacak olup bu husustaki tüm haklarının saklı olduğunu, “…” filminin çekimlerinin sadece 5 hafta sürdüğü öğrenilmiş olup, 5 haftalık bir oyunculuk karşılığında …’ın davalı şirketten 3-4 milyon TL seviyesinde oyunculuk ücretine hak kazanmış olmasının imkânsız olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin hesapları üzerinde fiilen herhangi bir kontrolü bulunmadığından kendisinin davalı şirketteki söz konusu para transferleri hakkında hiçbir bilgisi veya onayı kesinlikle bulunmadığını, davalı şirketin lehtarı olduğu birden fazla çekin … tarafından şahsi menfaatleri için kullanılmış olabileceği bilgisine ulaşılmış olup, ilaveten …’ın tek pay sahibi ve yönetim kurulu başkanı olduğu ve merkezi, davalı şirketle aynı adreste bulunan … A.Ş. ile davalı şirket arasında davalı şirket aleyhine usulsüz işlemler yapılmış olabileceği bilgisi edinildiğini, müvekkilinin, davalı şirketle ilgili olarak bizzat yaptığı araştırmaların yanında, TTK 392/3 kapsamında yönetim kurulu başkan yardımcısı sıfatıyla keşide ettiği 19.10.2017 tarih ve 18334 yevmiye numaralı ihtarnamesiyle -kanunun deyimiyle- “münferit işler” hakkında yönetim kurulu başkanı olan …’dan somut bilgi talep etmişse de cevaben gönderilen 25.10.2017 tarih ve …yevmiye numaralı 6 sayfalık ihtarnamede bilgi talep edilen hususlarda tek bir cümle dahi sarf etmediğini, dava dışı ortağın talebiyle mahkeme kararıyla genel kurul çağrısı yaptığını, müvekkilinin 03.11.2017 tarihli genel kurul toplantısına vekili marifetiyle iştirak ettiğini, “Dilek ve Temenniler ” bölümünde söz olarak ihtarnamelerindeki beyanlarını tekrarladığını, %18 hissesinin gerçek değeri karşılığında hisselerini …’a devrederek ortaklıktan ayrılmak istediğini tekrarladığını, müvekkilinin 21.11.2017 tarih ve 20097 yevmiye numaralı ihtarnameyi …’a göndererek hisse devir sürecinin ivedilikle başlatılmasını, aksi takdirde yasal yollara başvuracağını belirttiklerini, ortaklar arası uyuşmazlık -davalı şirketin yanında- … ile ilgili olarak da eş zamanlı olarak cereyan ettiğini, çoğunluk hisse sahibi olarak yaptığı haksız davranışların TTK 531 uyarınca haklı sebep oluşturduğunu belirterek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini, bu talep yerinde görülmez ise müvekkilinin şirket ortaklığından çıkmasına karar verilmesini istemiş, HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca birbirinden bağımsız iki ihtiyati tedbir talepleri bulunduğunu, öncelikle telafisi imkânsız zararları önlemek amacıyla, davalı şirket adına kayıtlı olan “…Üsküdar İstanbul” adresindeki (…Parsel numaralı) taşınmazın üçüncü kişilere devrinin engellenmesi (ferağdan men) amacıyla davalı şirket dinlenmeksizin ve teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yine telafisi imkânsız zararları önlemek amacıyla, davalı şirketin yönetim kurulunun şirketi temsil yetkisi sınırlandırılmaksızın, şirketin, çek vasıtasıyla yapılanlar dâhil olmak üzere her türlü ödemelerinin denetimini yapmak ve bunları takdir edilecek aralıklarla raporlamak üzere bir denetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Anonim ortaklıklar kişisel ilişkiler üzerine değil, sermaye ortaklığı üzerine inşa edildiğini, yine dava konusu olan “anonim ortaklıkların feshinde” kişisel ilişkilerin değil, ortaklık ilişkisinin temel alınması gerektiğinden hareketle, bu asılsız iddianın davayla uzaktan yakından ilişkisi de bulunmadığını, davacının, … Film’in çoğunluk pay sahibi olan …a yöneltmiş olduğu “şirketin içini boşaltmıştır” ve “şirketin fınansal kaynaklarım şahsi menfaatleri için kullanmıştır” iddialarının temelsiz, içi boş, tamamen asılsız iddialar olduğunu, davacının mahkemeye sunduğu hesap dökümünde yer alan transferlerin bir kısmı … FİLM’in hissedarı ….’ın yönetim kurulu başkanı olduğu İçin hak ettiği huzur hakkı ve şirketin ortaklar adına çıkartılabilen şirket kredi kartının ödemeleri olduğunu, transferlerin bir kısmı da … FİLM’in yapımcılığım üstlendiği … isimli sinema filminden kaynaklanan ve …ın bu filmden hak ettiği oyunculuk ve senaristlik ödemeleri olduğunu, davacı tarafından dosyaya sunulan banka dekont ve ekstreleri eksik olup, müvekkili şirketin …bank Altunizade şubesinde döviz hesapları da bulunduğunu, bu döviz hesaplan incelendiğinde; …’ın 17.02.2017 ile 13.10.2017 tarihleri arasında (davacı tarafın müvekkili şirket Yönetim Kurulu Başkam …’ın müvekkil şirketten 492.254,41 TL alacaklı olduğunu, davacının müvekkili şirketin işleri hakkında bilgi alma ve inceleme hakkının açıkça engellendiğine dair iddiası da hukuki dayanaktan yoksun olup, TTK 392/3 kapsamında geçerli bir bilgi alma ve inceleme talebinin olmadığını, davacının ileri sürdüğü iddiaların soyut ve asılsız olduğunu, haklı sebeplerin bulunmadığını belirtere, davanın ve tedbir taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesinin 18/07/2018 tarihli ara kararında; Mahkemece asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtayiti tedbir kararı verilmesine hukuken imkan bulunmadığı gibi … Üsküdar İstanbul adresinde bulunan …parsel sayılı taşınmazın üçüncü kişilere devrinin engellenmesine ilişkin istem yönünden taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden, 04.05.2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararın yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin istemin ise uyuşmazlık konusu olmadığı beirlenmekle, HMK’nın 389 ve devamı madde hükümlerinde öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden, ihtiyati tedbir isteminin bu aşamada reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
İstinaf başvurusuna konu ara kararın verildiği davanın, TTK’nın 531. maddesi uyarınca ikame edilmiş haklı sebeple fesih davası olduğunu, 09.01.2018 tarihli dava dilekçelerinin sonuç kısmında, davalı şirketin mukim bulunduğu ve davalı şirket adına kayıtlı olan Üsküdar’daki taşınmazın üçüncü kişilere devrinin engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve davalı şirketin ödemelerinin denetlenebilmesi amacıyla bir denetim kayyımı atanması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, söz konusu (ilk) ihtiyati tedbir taleplerimiz yerel mahkeme tarafından reddedildiğini, yerel mahkemede görülen davanın ikamesinden birkaç ay sonra, davalı şirketin 04.05.2018 tarihli genel kurul toplantısında, davalı şirketin büyük hissedarı, genel kurul kisvesi altında kendisine 12.500 EURO (bugünkü kurla yaklaşık 74.000 TL) gibi fahiş bir aylık bağlamış ve davalı şirkete ait taşınmazları satmak suretiyle şirketin içini boşaltmak için kendi kendini yetkilendirmiş ve davalı şirketin malvarlığının önemli ölçüde tehlikede olduğuna hiçbir şüphe kalmamış olduğunu, HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir kurumunun asıl amacının, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkânsız hâle gelmesi tehlikelerini bertaraf etmek olduğunu, müvekkili adına davalı şirketin tedbiren tasfiyesini değil, şirketin olası tasfiyesine konu olacak malvarlığı kalemlerinin dava dışı büyük hissedar tarafından nakde çevrilerek davalı şirket malvarlığının azaltılmasının engellenmesini tedbiren talep ettiklerini, ilk derece mahkemesince bu iki farklılığın anlaşılamadığını, bu nedenle, yerel mahkemenin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ret kararının kaldırılarak tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, TTK 531.maddesi uyarınca anonim şirketin fesih ve tasfiyesi isteğine ilişkindir. Limited şirketler yönünden TTK 638.maddesinde özel geçici hukuki koruma düzenlemesi getirildiği halde, anonim şirketler yönünden, geçici hukuki korumaya ilişkin özel düzenleme yapılmadığından, genel hüküm olan HMK 389 vd.maddelerinin uygulanması gerekir.
HMK’nın 389. Maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “.
Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.
Tedbir konulması talep edilen taşınmaz davalı şirket adına kayıtlı olup doğrudan dava konusu değildir. Ancak, şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilmekle, şirketin tüm mal varlığı dolaylı olarak davanın konusu kapsamındadır.Ancak, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için davacı haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Toplanan delillere göre ihtiyati tedbirin şartlarından olan yaklaşık ispat koşulu mevcut aşamada tamamlanmadığına dair ilk derece mahkemesi tespiti yerinde görüldüğünden davacının istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01/11//2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.