Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1736 E. 2020/262 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1736
KARAR NO: 2020/262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2018/12E. – 2018/717K.
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının kardeş olup aynı zamanda diğer kardeş dava dışı … ile birlikte … Ltd. Şti.’nin üç eşit oranda hissedarlarından olduğunu, şirketin akdedilen kat karşılığı arsa paylı inşaat sözleşmesi gereğince tapuda İstanbul ili, Bağcılar ilçesi … ada, … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde inşaat yapımını üstlendiğini, karşılığında tapunun %50 karşılığı 920/1850 arsa payının yüklenici firma olan … Ltd. Şti.’ne devredildiğini, daha sonradan şirket tarafından gerekli faturalandırma yapılmak suretiyle şirket ortaklarına inşaat hisse karşılığı çıkış yapıldığını, buna göre şirket adına olan 920/1850 hissenin, 460/1850 hisse olmak üzere iki eşit oranda dava dışı diğer ortak … ile davalı ortağa devredildiğini, şirketin diğer ortağı olan müvekkili adına herhangi bir hisse devrinin yapılmadığını, müvekkilinin şirketin diğer ortağı olan kardeşi dava dışı …’dan kendi payına düşen hisseyi 17.04.2012 tarihinde devraldığını, buna karşın davalının kendi üzerinde olan müvekkiline ait hisseyi devretmediğini, bu konuda davalıya keşide edilen ihtarnameden de sonuç alınamadığını, dava konusu taşınmaz üzerindeki binaya ilişkin yapımından bugüne kadar tüm gelir ve giderlerin üç kardeş ortak arasında eşit olarak bölüşüldüğünü, davalı uhdesinde bulunan müvekkiline ait 153/1850 oranındaki taşınmaz hissenin bugüne kadar devrinin gerçekleştirilmediğini ileri sürerek İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, … ada, … parsel nolu taşınmazda davalıya ait 460/1850 hissenin, 153/1850 hissesinin iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, şirkete ait taşınmaz hissesinin 13.12.1994 tarihli şirket ortaklar kurulu kararı ile müvekkili tarafından satın alındığını ve aynı tarihte şirket hissesinin tamamını davacıya devrederek şirket ortaklığından ayrıldığını, davacı adına düzenlenmiş inşaat hissesi içerikli faturanın sahte olduğunu, müvekkilinin şehir dışında yaşadığından taşınmazın kirası ile ilgili işleri kardeşlerine bırakmasının ve kira gelirine ortak etmesinin taşınmaz hissesinin de davacıya devredeceği anlamına gelmediğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya içerisinde bulunan ticaret sicil kayıtları ile davacı davalı ve dava dışı kardeşlerin şirketler olan … Ltd Şti ortak oldukları sabittir, ortaklar kurulunun aldıkları 13/12/1994 tarihli karar ile davalının şirket hissesini devrederek ortaklıktan ayrıldığı ve tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen resmi senet ile dava konusu taşınmazda şirket adına olan hissenin davalıya devredildiği sabittir. Bu dönemde ileride veya davalı hissesini aldıktan sonra davacıya hissenin devredileceğine ilişkin davalının elinden çıkmış veya imzalamış olduğu herhangi bir belge dosyaya sunulmamıştır. Davalı iddiası itibariyle, dosyaya sunulmuş ticaret sicil kayıtları ile ve tapu kayıtları incelendiğinde 13/12/1994 tarihinde davalıya hisse devri yapıldıktan sonra faturaların düzenlendiği bu haliyle bu faturaların naylon fatura olduğundan mahkememizce itibar edilemeyeceği kabul edilmiştir. Bağcılar Belediye Başkanlığından gelen yazı cevabında dosya içerisinde fotokopisi bulunan ceza yargılaması sonucunda da belge aslına ulaşılmayan belgenin belediye başkanlığına verilmediği belge aslının ulaşılmaması davalının bu belge altındaki imzayı kabul etmemesi sebebi ile bu belgeye de itibar edilmeyeceğinden, bu haliyle bu belgede davalının el ürünü olduğu incelenemediğinden yazılı delil başlangıcı olamayacağı anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı itibariyle davacı taraf davasını ispatlayamamış olması sebebiyle…”, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Dava konusu taleplere ilişkin delil başlangıcı niteliğinde belgeler bulunmasına rağmen tanık beyanlarının dikkate alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyada mübrez olan, davalı yanca inkar edilmeyen, davalının eli ürünü olan, davalının bizzat kaleme aldığı üç sayfadan müteşekkil el yazılı belgelerin davacıya 16.04.2012 tarihinde elektronik ortamda gönderdiğini, bu belgelerin delil başlangıcı belgeler olduğunu, yine, davalı yanca muhtelif tarihlerde gönderilen elektronik ortamdaki maillerin de HMK’nın 199. maddesi kapsamında belge olduğu gibi bu belgelerin arasındaki ihtilafı çözmeye yeterli olduğunu, 17.04.2012 (23:28) tarihli davalının kullanmakta olduğu … no’lu telefondan, davacının kullandığı … nolu telefona gönderilen mesajın dahi anılan kanun maddesi anlamında belge niteliğinde olduğunu, Davalı yanca elektronik ortamda davacıya gönderilen ve dosyaya örnekleri sunulan maillerin de HMK’nın199. maddesi kapsamında belge olduğunu, inanç sözleşmesi kapsamında kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmesi için yeter nitelikte olduğunu, bu maillere ilk derece kararında da hiç değinilmemiş olmasının da eksik incelemeyle karar verildiğini gösterdiğini, tarafların öz kardeş olmaları nedeniyle HMK’nın 203. maddesi uyarınca tanık delili ile de ispatın mümkün olduğunu, Davalı yanın, Belediye Başkanlığına sunulan dilekçe altındaki imzanın kendisine ait olmadığına dair Bakırköy 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/67 E ve Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/412 E sayılı dosyalarından açılan kamu davalarında davacının beraat etiğini, bu hususun dahi belediyeye sunulan dilekçe ve eklerinin davalının kabulünde olduğunu gösterdiğini, Bağcılar Belediyesi, her ne kadar 13.06.2012 tarihli belge belediyemize verilmemiştir şeklinde beyanda bulunsa da ilgili belediyenin internet sitesi üzerinden sorgulama yapıldığında 13.06.2012 tarihli belgeye istinaden düzenlenmiş elektronik imzalı beyan dökümlerine ulaşmanın hala mümkün olduğunu, dava konusu han niteliğindeki taşınmazda, her bir kardeşe ait hisseye ilişkin ayrı ayrı kiracıların söz konusu olmakla, her bir kardeşin farklı yerleri kullanmakta olduğunun dosya içeriği ile sabit olduğunu, tarafların dava konusu handan elde ettikleri kira gelirlerini 1/3’er oranında pay ederek kullandıklarını, kira gelirlerini bu şekli ile elde ettiklerini yazılı olarak kabul edip, imza ettiklerini, buna dair ibraname belgelerinin dosyada mevcut olduğunu, Dava konusu talepler yönünden dinlenen tanıklar Anne … ve kardeş …’ın beyanlarına hangi gerekçe ile itibar edilmediği açıklanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, 05.02.1947 tarih 20/6 içtihadı birleştirme kararı doğrultusunda karar verilmesi mümkün iken, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, inançlı işleme dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde, istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalıyla ve dava dışı kardeşiyle birlikte ortağı oldukları şirkete ait taşınmazın, şirketteki hisseleri oranında ortaklara devrinin kararlaştırıldığını, ancak davacının özel durumu nedeniyle davacıya ait payın davalıya ve diğer kardeşe devredilmiş gösterildiğini, dava dışı kardeşin davacıya ait taşınmaz payını iade etmiş olmasına rağmen davalının hisse devrini yapmaktan kaçındığını iddia ederek, taşınmaz hissesinin davalı adına alan kaydının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Dava başlangıçta Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, anılan mahkemenin 2013/9 E- 2017/33K sayılı, 24.01.2017 tarihli kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili taralından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dairemizin 2017/577 E-2017/637 K sayılı, 12.10.2017 tarihli kararıyla, davanın şirket ortaklığından kaynaklandığı ve bu nedenle mutlak ticari dava niteliğinde olduğu, bu nedenle davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle, Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin anılan hükmünün kaldırılmasına ve HMK’ nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dairemizin anılan kararı uyarınca dava dosyası Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş ve bu mahkeme tarafından istinafa konu hüküm verilmiştir. Görevli Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair iş bu istinaf incelemesine konu karar verilmiştir. Mahkeme, görevsiz mahkemenin kaldırılan kararındaki gerekçeleri birebir aynen almak suretiyle ve dosyada delil başlangıcı niteliğinde belge bulunmadığı, bu nedenle tanık dinlenemeyeceği, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Mahkemece, görevsiz mahkemenin gerekçesinin aynen tekrarlanması dışında hiçbir delil değerlendirmesi yapılmamıştır. Dava dilekçesi ekinde sunulan ve davacının delil listesinde yer alan banka havale dekontları, aylık kira ve masraf hesaplamasına ve kiranın paylaşılmasına dair tutanaklar, davacının ve davalının birlikte imzaladıkları ve Bağcılar’daki iş merkezine ilişkin olarak düzenlenen el yazılı aylık hesap mutabakatları, davalı tarafından davacıya gönderildiği iddia edilen 16.04.2012, 18.04.2012 ve 24.04.2012 tarihli e-posta yazışmaları ve telefon mesajları mahkemece hiç değerlendirilmemiştir. Dava tarihinde yürürlükte olan HMK ‘nın 199. maddesi uyarınca, uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli, yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanun’a göre belgedir. Aynı Kanun’un 202. maddesine göre, senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde, delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre, delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. Bu açıklamalara göre, davacı tarafından dosyaya delil olarak sunulmuş olup yukarıda sayılan belgelerin, mahkemece değerlendirilmesi ve sonucuna göre hüküm verilmesi gerekirken, bu belgeler hiç tartışılmadan ve görevsiz mahkemenin gerekçesi tekrarlanmak suretiyle hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK ‘nm 353/1 .a.6. maddesi uyarınca, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nun 353/1.a.6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için, dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05/03/2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.