Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1701 E. 2020/189 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1701
KARAR NO: 2020/189
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2014/1441 Esas – 2018/167 Karar
TARİHİ: 16/04/2018
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalının alıcısı olduğu yükleri deniz yolu ile Katar Doha Limanı’ndan Mersin Limanına taşıdığını, taşımaya ilişkin konişmentoda yükün varma yerinde geç teslim alınmasından doğan sürestarya parası ve diğer masraflardan yükün teslimini isteyen tacirin sorumlu olduğuna dair kayıt bulunduğunu, aynı doğrultuda TTK ‘nın 1203. maddesinde de hüküm bulunduğunu, taşınan yükün varma limanında geç teslim alınması, konteynerin geç iade edilmesi nedeniyle müvekkilinin konteyner demuraj alacağının doğduğunu, demuraj faturası bakiyesinin tahsili için yapılan takibe davalının itiraz yönelttiğini ileri sürerek, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın süresinde açılmadığını, taraflar arasındaki taşıma anlaşmasının Mersin ile Katar arasındaki taşımaya ilişkin olduğunu, malın alıcısının ise Katar’da yerleşik bir şirket olduğunu, ancak alıcı şirket müvekkiline ödeme yapmadığı için mal teslimatının yapılamadığını, dolasıyla müvekkilinin satışını yaptığı malın Doha Limanından Mersin Limanına geri getirilmesinin istendiğini, bu taşıma karşılığında müvekkilinin taşıyıcıya 24.000,00 TL tutarlı iki adet çek verdiğini, Mersin Limanına geri getirilen malın limandan çekilebilmesi için gerekli ordinonun düzenlenmediğini, taşıyıcı firmanın müvekkilinden 9.000,00 USD ve 1.500,00 USD ek ücret talep etmesi nedeniyle ordinonun verilmediğini, dolasıyla malın limanda teslim alınamamasının davacı şirketten kaynaklandığını, müvekkilinin talep edilen bu ek ücretleri daha sonra taşıyıcıya ödediğini, bu ödemelerin yapılmasından sonra taşıyıcı şirketin müvekkilinden tahsil ettiği toplam ücretin 66.616,00 TL’ye ulaştığını, buna karşın davacının 48.113,15 TL tutarında fatura düzenlediğini, dolasıyla müvekkilinden yapılan ödeme ile fatura arasında fark olan 18.502,85 TL kadar fazladan tahsilat yapıldığını, mail yoluyla yapılan yazışmalarda, davacının düzenlemiş olduğu 10/01/2014 ve 04/02/2014 tarihli faturaların dikkate alınmamasını beyan ettiğini, buna rağmen taraflarınca söz konusu faturaların davacıya iade edildiğini, müvekkilinin taşıma şirketinin talep ettiği tüm meblağı ödediğini, bu şekilde yükümlülüklerini yerine getirdiğini savunarak davanın reddi ile davacının % 20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin, istinafa konu edilen 16/04/2018 tarihli, 2014/1441 Esas – 2018/167 Karar sayılı ilamında; “…Davalının Katar’a satmış olduğu bulgur yükünün gemi ile Mersin Limanından Katar’ın Doha Limanına davacı tarafından taşındığı, alıcının satış parasını ödememesi üzerine yükün tesliminin yapılamadığı, davalının talimatı üzerine malın aynı gemi ile Katar’dan Mersin Limanına geri getirildiği, konişmentodaki kayıtlar ve varış ihbarnamesindeki tarifeye göre yükün içinde bulunduğu konteynerin geç teslim edilmesi halinde davalının bundan dolayı taşıyana demuraj ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, Mersin Limanında yükün davalı tarafından geç alındığı belirli olup, davalı vekili gecikmenin ordinonun geç verilmesinden kaynaklandığını ileri sürmüş ise de, uygulamada ordinonun düzenlenmesi için demuraj ve varsa ardiye ücretinin ödenmesi gerektiği, somut uyuşmazlıkta davacının konteyneri teslim alması konusunda davalıya ihtarlarda bulunduğu, davalının demuraj ile ilgili ödeme talebini 05/09/2013 tarihinde davacıya göndermiş olduğu mail ile bildirdiği, dolayısıyla davalı firmanın daha önce Doha Limanında oluşan masrafları ödemede geç kalması, çekle ödeme teklifini geç iletmesi nedeniyle ordinonun geç verildiği, ordinonun gecikmesinde davacının kusur veya sorumluluğunun bulunmadığı, yükün içerisinde bulunduğu konteynerin Mersin Limanına 22/06/2013 tarihinde geldiği, davacının davalıya bildirmiş olduğu tarifeye göre bir haftalık serbest sürenin 28/06/2013 tarihinde sona erdiği, demuraj ücretinin 29/06/2013 tarihinden itibaren başlatılması gerektiği, bu tarihten itibaren ödenmesi gereken demuraj ücreti alacağının 16/05/2016 tarihli ek raporda 16.380 USD olarak tespit edildiği, davacının ise Mersin Limanında oluşan demuraj için 04/02/2014 tarihli 38.500,43 TL tutarında fatura düzenlediği, ancak 26/02/2014 tarihli elektronik posta mesajında 1000 USD indirim yapıldığı belirtilerek 36.237,03 TL alacak talep edildiği, davalının ticari defterlerinde dava konusu taşıma için toplam ödeme tutarının 66.616 TL, davacı faturalarının toplamının ise 48.113,15 TL olarak kayıtlı olup, buna göre davalının ticari defterlerinde 18.502,85 TL fazla ödeme gözüktüğü, ancak davalı defterlerinde Mersin Limanında oluşan demuraj alacağına ilişkin davacı faturasının kayıtlı olmadığı, davalı Mersin Limanında oluşan demuraj ücretinden sorumlu olduğundan davacı tarafından yapılan indirim sonrasında Mersin Limanındaki beklemeden dolayı istenebilecek demuraj alacağının 36.237,03 TL olduğu, davalının 18.502,85 TL’lik ödemesi bu tutardan mahsup edildiğinde davacının tahsili gereken bakiye alacağının 17.783,69 TL olduğu…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine itirazının kısmen iptali ile 17.783,69 TL alacağın, takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalıdan tahsili için icra takibinin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit olduğundan takdiren % 20 oranı üzerinden hesaplanan 3.556,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, koşulları oluşmadığından davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı ve alacaklı olduğunu iddia eden tarafın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, bu takibinde 18.035.59 TL alacaklı olduğunu iddia etmiş, taraflarınca da bu takibe karşı 03/04/2014 tarihinde itiraz edildiğini, yasal itiraz süresi geçtikten sonra dava açılmış olduğundan davanın esasına girmeden usulden reddi talep edilmiş olmasına rağmen mahkemece bu taleplerinin değerlendirilmediğini, Davaya konu taşıma sözleşmesinin müvekkili şirket ile alacaklı olduğunu iddia eden şirket arasında tesis edilmiş olup taşınanın, Mersin limanından Katar’ın Doha limanına yönelik olduğunu, taşınan malın alıcısının ise … şirketi olduğunu, alıcı şirketin müvekkili şirkete ödeme yapmadığı için mal teslimatı yapılmadığını, müvekkili şirkete ait malın Doha Limanından alınarak Mersin Limanına getirilmesinin davacı taraftan talep edildiğini, bu taşıma anlaşması karşılığında müvekkili şirketçe taşıyıcı şirkete 24.000.00 TL + 24.000.00 TL tutarında iki adet çek ile ödeme yapıldığını, Müvekkili şirkete ait malın Mersin Limanından çekilebilmesi için taşıyıcı firmanın ordino tanzim edip vermesi gerektiğini, taşıyıcı firmanın müvekkili şirketi arayarak bu aşamada 9.000 USD ve 1.500 USD olmak üzere ek ücret oluştuğunu bildirdiğini, ancak müvekkili firmanın malı gümrükten çekebilmesi için gerekli ordinoyu yasal süresinde tanzim ederek müvekkili şirkete teslim etmediğini, dolayısıyla da müvekkili şirketçe Mersin Limanından teslim alınması gereken taşınan malın, davacının hatasından kaynaklanan sebeplerle teslim alınamadığını, Müvekkili şirketin 9.000 USD ve 1,500 USD olmak üzere 10.500 USD’yi de alacaklı olduğunu iddia eden taşıyıcı firmaya ödediğini, alacaklı olduğunu iddia eden tarafından ilk olarak 10/01/2014 tarihinde fatura tebliğ edilmiş olup akabinde müvekkili şirkete bu faturanın sehven tebliğ edildiği dikkate alınmamasının söylendiğini, bu faturanın Gaziantep … Noterliği vasıtası ile yasal süresinde iade edildiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin alacaklı olduğunu iddia eden davacı şirkete herhangi bir borcu olmadığı gibi müvekkili şirketin karşı taraftan alacaklı durumda olduğunu, İlk derece mahkemesince dosyanın bilirkişiye sevk edildiğini ve rapor tanzim edildiğini, raporu düzenleyen bilirkişi heyetine itirazları olduğunu, uzak yol kaptanı sıfatlı birisinin dosyada ne tür bir teknik bilgi ile rapor düzenlendiğinin anlaşılamadığını, davacı şirketin taraflarında talep ettiği demuraj bedelinin haksız, mesnetsiz, dayanaktan yoksun ve taraflarınca ödendiği halde ikinci kez talep edilen, üstelik taraflarınca kabul edilmemiş bir faturaya dayanılarak bilirkişi marifetiyle takas mahsubu yapılan bir hesaplamanın söz konusu olduğunu ve hazırlanan raporun son bölümünün hatalı olduğunu, tüm bu izahlar ışığında tek taraflı olarak hazırlandığı için iade edilen fatura üzerinden takas mahsup yapılamayacağını, taraflarınca yapılan ve ispatlanan 66.616.00 TL ödemeye karşılık 48.113.15 TL tutarında fatura verildiğini, Davanın reddedilen bölümü yönünden müvekkili lehine 2.180,00 TL asgari avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, Tarife’nin 13/2. Maddesi uyarınca 251,90 TL ücrete hükmedilmiş olmasının doğru olmadığını, İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, denizde eşya taşıma sözleşmesinden kaynaklanan konteyner demuraj alacağının tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı tebliğ edilen ödeme emrine 04/04/2014 tarihinde itiraz ederek takibin durmasını sağlamış, itiraz alacaklıya tebliğ edilmediği gibi zaten eldeki dava da 02/12/2014 tarihinde açılmış olup, bu itibarla İİK’nın 67. maddesi uyarınca, dava, itiraz tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığından, davalı vekilinin davanın süresinde açılmadığı yönündeki istinafı yerinde görülmemiştir. Yargılama aşamasında mahkemece alınan ve özellikle 05/07/2017 tarihli ikinci heyet kök ve 23/01/2018 tarihli ek rapor içeriğindeki tespitler de dikkate alındığında; davalının Doha’ya ihraç edip geri getirmek zorunda kaldığı konteynerin Mersin limanına geri getirildiği, davalının Doha Limanında doğan demuraj ve masraflardan sorumlu olup, davacıya ödememesinden ötürü ordinonun teslim edilmediği, ordinonun geç tesliminde davacının kusurlu olmadığı, konteynerin Mersin Limanına geldiği 22/06/2013 tarihinden sonra davacı yanca yapılan ihbara karşılık konteynerin teslim alınmadığı, 29/11/2013 tarihinde bir kısım ödemeler sonucu ordinonun davalıya teslim edildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin ordinonun davacı yanca teslim edilmemesinden ötürü demurajdan sorumlu görülemeyeceği yönündeki istinafı yerinde değildir. Davalının davacıya ait konteyneri iade etmemesi nedeniyle, davacının varış ihbarnamesinde belirttiği tarifeye göre, demuraj başlangıç tarihi olan 29/06/2013’ten 08/01/2014’e kadar olan dönem için davacı tarafça yapılan indirim sonucu 36.237,03 TL demuraj alacağı oluştuğu, buna ilişkin demuraj alacağı faturasının davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının daha önceki ödemeleri kapsamında kendi defterlerinde alacaklı görüldüğü ve davacı yanca faturalandırılmadığını ileri sürdüğü fazla ödeme tutarı olarak iddia edilen 18.502,85 TL’nin davacı fatura tutarından mahsubu sonucu, davacının davalıdan 17.734,18 TL alacak talep edebileceği sonucuna ulaşılmakla, davalı vekilinin, fazladan ödenen ve davacı tarafından faturalandırılmayan 18.502,85 TL ödemesinin dikkate alınmadığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir. Taraflar arasında deniz taşıma ilişkisi kapsamında demuraj alacağına ilişkin ihtilaf bulunup, taraf delilleri değerlendirilerek alınan bilirkişi raporlarındaki tespitlere göre hüküm kurulduğu da anlaşıldığından, davalı vekilinin uyuşmazlık tarihinden sonra yayınlandığı anlaşılan UGM müşteri hakları kurulunun 19/03/2018 tarihli tebliğ hükümlerinin dikkate alınması gerektiği yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir. Mahkemece kurulan hükümle dava kısmen kabul edilip, takipte istenen işlemiş faiz yönünden davanın kısmen reddine karar verildiği, buna göre reddedilen tutar bakımından kendini vekille temsil ettiren davalı yararına karar tarihinde geçerli AAÜT ndeki esaslara göre, reddedilen tutarı geçmeyecek şekilde vekalet ücreti hükmedilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davalı vekili istinafı da yerinde görülmediğinden, davalının istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 848,70 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 7-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/02/2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a. maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.