Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/17 E. 2018/262 K. 15.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/17
KARAR NO : 2018/262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2017
NUMARASI : 2014/1366- 2017/810 E.K
DAVANIN KONUSU : Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdindeki… numaralı hesabından 05.10.2012 tarihinde 29.700 TL, 18.01.2013 tarihinde 51.000 TL, 24.01.2013 tarihinde 40.000 TL, 31.01.2013 tarihinde 172.000 TL, 27.02.2013 tarihinde 7.580 TL, 28.02.2013 tarihinde 10.500 TL, 21.03.2013 tarihinde 60.000 TL ve 22.03.2013 tarihinde 23.000 TL olmak üzere toplam 8 adet sahte talimatla 393.780,00 TL’nin çekildiğini, bu talimatlardaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, çıplak gözle dahi imzanın sahteliğinin fark edilebildiğini, bu talimatlara istinaden ödeme yapılırken müvekkilinden teyit alınmadığını, sahteciliğin öğrenilmesi üzerine müvekkilinin zararın tazmini için davalı bankaya ihtarname keşide ettiğini, ancak bir sonuç alınamadığını, davalı bankanın talimatlara ilişkin hiç bir inceleme ve araştırma yapmadığını, özen yükümlülüğüne uymadığını, kendisinden beklenilen dikkat ve özeni göstermediğini ileri sürerek 393.780,00-TL’nin zarar tarihlerinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, yapılan tüm işlemlerin davacı şirketin bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, davacı şirket aynı zamanda internet bankacılığı kullanmakta olup, internet bankacılığı kanalıyla hesaplarını sürekli kontrol edebildiğini, Kartal …. Noterliği’nin 20.06.2012 tarih ve … nolu vekaletname ile dava dışı …’ın davacı şirket tarafından vekil tayin edilmiş olup, işbu vekaletname ile …ç’ın davacı şirkete ait tüm bankalarda bulunan hesaplardan her türlü işlem yapmaya yetkili kılındığını, dava konusu 8 adet para çekme işleminin de talimatlarda adı geçen şirket personeli … ve davacı şirketin bankacılık işlemlerinde yetki verdiği vekili … ile birlikte yapıldığını, müvekkili bankanın da gerekli kontrolleri yaparak, usulüne uygun şekilde hesaptan ödemeleri gerçekleştirdiğini, ayrıca bu ödemelerin davacı şirketin borçlusu olduğu senetlerin elden ödemelerinde kullanıldığını, davacının zarara uğramasının da kesinlikle söz konusu olmadığını, davacı şirket vekili olan … tarafından müvekkili bankaya farklı tarihlerde verilen beyanlarla şirket hesaplarından yapılan işlemlerin bilgisi dahilinde olduğunu ve hesap kayıtları ile mutabık olduğunu kabul ettiğini, bunun yanısıra davacı şirketin yetkilisi olan …’un dava konusu para çekme işlemlerinin akabinde bizzat şubeye gelerek, hesaplardan para çekme veya havale gibi bankacılık işlemlerini gerçekleştirdiğini, dolayısıyla şirketin hesap bakiyesine vakıf olduğunu ancak dava konusu hesaplardan yapılan işlemlere ilişkin olarak müvekkili bankaya herhangi bir itiraz ileri sürmediğini, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dosyada alınan iki ayrı bilirkişi raporunda kusur yönünden yapılan değerlendirmeler arasında çelişki ortaya çıkmış ise de her iki bilirkişi raporunda yapılan teknik tespitlerin aynı yönde olduğu, kusurun mahkemece kendiliğinden değerlendirilebileceğinden çelişkinin giderilmesi için farklı bir rapor alınmasına gerek görülmediği, buna göre; davacının banka hesabından 05/10/2012 tarihi ile 22/03/2013 tarihleri arasında 8 ayrı işlemle toplamda 393.780,00.-TL paranın sahte talimatla çekildiğinin sabit olduğu, bu nedenle ilgili ceza soruşturmasının sonucunun beklenmesine gerek duyulmadığı, çekilen bu paraların, davacının borçlu olduğu dava dışı ….Ltd.Şti’ne olan borcun ödenmesinde kullanılmış gibi gösterilmiş ise de esasen davacı şirketle bu firma arasında gerçek bir ticari ilişkinin bulunmadığı, söz konusu şirketin ticareti terk etmiş olup, faturaların hayali/fiktif olduğu, çekilen paranın aktarılması için kullanılan bir paravan niteliğinde bulunduğu, gerçekleşen olayda sahte talimat ile yapılan para çekme işlemlerinde yeterli özeni göstermeyen davalı bankanın müterafik kusurlu olduğu, eğer talimat geldiğinde gerekli özeni göstermiş olsaydı böyle bir zararın hiç meydana gelmeyeceği, bu nedenle alınan 2. Bilirkişi raporunda davalı bankaya yüklenen %35 oranındaki kusurun yetersiz kaldığı, zira bankanın asli görevinin kendisine tevdii edilen paranın muhafaza edilmesi olduğundan %50 oranında kusurlu olduğu sonucuna ulaşıldığı, davacı tarafın da uzunca bir süreye yayılan usulsüz para çekimlerini özenli şekilde takip etmediği, bir tacirin göstermesi gereken özeni göstermediğinden müterafik kusurunun bulunduğu, dolayısıyla gerçekleşen olayda tarafların %50-%50 oranında kusurlu oldukları gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, 196.890,00TL tazminatın (14.850,00TL nin 05/10/2012, 25.500,00TL nin 18/01/2013, 20.000,00TL nin 24/01/2013, 86.000,00TL nin 31/01/2013, 3.790,00TL nin 27/07/2013, 5.250,00TL nin 28/02/2013, 30.000,00TL nin 21/03/2013, 11.500,00TL nin 22/03/2013 tarihinden itibaren) işleyecek avans faiziyle birlikte davalı bankadan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı banka şubesine yönelik açılan davanın husumet nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davacı şirket vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;
Sahte talimatlarla işlemlerin gerçekleştirildiğini, müvekkilinin bu sahte imzalara icazet vermediğine göre, davalı bankanın zararın tamamından sorumlu olduğunu, müvekkiline atfı kabil kusurun bulunmadığını, zira dava konusu hesaptan 8 aylık süreçte yapılan işlem hacmi 4 milyon TL olduğunu, sahtecilik yapan…’ın ilgili hesaptan para çekip hesaba para yatırarak başka bir firmayla ticaret yapıyormuş gibi görüntü verdiğini, bu nedenle müvekkilinin hesap kontrolünde bu sahteciliği fark etmesine engel olunduğunu, bu engelleme davalı bankanın çalışanlarının ağır kusuru ile birleştiğinde müvekkili şirket yetkilisinin ihmali suretiyle kusur ve zararın ortaya çıkmasında eklenen illiyet bağını önemli oranda kestiğini, müvekkiline kusur yüklenmesini kabul etmemekle birlikte kusur oranının kabul edilmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
B-Davalı banka vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;
1-Müvekkili bankaya %50 oranında kusur izafe edilmiş ise de, davacı şirketin her ne kadar sahte talimat ile işlem yapılmış olsa da sözkonusu işlemlerden haberdar olduğunu gösteren çok sayıda işlemin var olduğunu ve esasen davacı yanın sahte talimat ile yapılan işlemlere icazet vermiş olduğu hususunun dikkate alınmadığını,
2-İlk derece mahkemesinin davacı tarafın dava dışı … firması ile ticari ilişki içerisinde olmadığından bu işlemle zarara uğradığını kabul etmiş olmasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı şirket mizanında mevcut olan ve aralarındaki ilişkiyi gösteren kayıtların dikkate alınmaksızın ve dava konusu edilen para çekme işlemleri ile davacı şirkete ait senetlerin ödendiği ve esasen davacı şirketin bir zararının sözkonusu olmadığı yönündeki savunmanın değerlendirilmeden karar verildiğini,
3-Davacı şirketçe verilen ve davaya konu işlemlerin tarihinde halen geçerli olan vekalete istinaden davacı şirket vekili Süleyman Anaç’ın davacı şirket adına bankacılık işlemlerini yapan kişi olup, davacı yan bankacılık işlemlerini bu kişi aracılığı ile yaptığından bu yönde müvekkil bankada teamül oluşarak güven tesis edildiğini, bu durumda davacı şirketin çalışanının yanında şirket vekili ile birlikte getirdiği talimata istinaden işlem yapan müvekkili bankaya kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığını,
4-Dava konusu işlemlerin yapıldığı dönemde davacı şirket vekili olan… tarafından müvekkil bankaya verilmiş olan yazılı ve imzalı beyanlarda, davaya konu edilen işlemlerin şirketin bilgisi dahilinde olduğunu, yapılan işlemlerin şirket kayıtları ile uyumlu olduğunu kabul edildiğini, bu hususun dikkate alınmadığını,
5-Dosyada alınan birinci raporda müvekkili bankaya kusur izafe edilmediği halde başka bir heyetten alınan ikinci raporda müvekkiline kusur paylaşımı yapılarak %35 oranında kusur verildiğini, her iki rapor arasında çelişki giderilmeksizin hüküm kurulduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Davacı, davalı banka nezdinde bulunan vadesiz ticari mevduat hesabından talimatı olmaksızın çalışanı ….ile şirket vekili … tarafından sahte talimatlarla işlem yapılarak para tahsil edildiğini, davalı bankanın bu işlemlerden dolayı kusurlu olduğunu iddia etmiş, davalı banka ise, yapılan işlemlerin usulüne uygun olduğunu, bu işlemlerden sonra davacı şirket yetkilisinin hesaptan işlemler yaptığını, dava konusu işlemlere ilişkin olarak itiraz ileri sürmediğini, hesap bakiyesine vakıf olan davacının bu işlemlere icazet verdiğinin kabulü gerektiğini, bankanın kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu ödeme işlemlerine dayanak davacı şirket antetli 8 adet talimattan 05.10.2012, 24.01.2013, 31.01.2013 ve 28.02.2013 tarihli talimatlarda şirket kaşesi ve üzerinde atılı imzanın bulunduğu, 18.01.2013, 27.02.2013 ve 22.03.2013 tarihli talimatlarda şirket kaşesi ve üzerinde atılı imzanın yanında davacı şirket yetkilisi… isminin yazılı olduğu, 21.03.2013 tarihli talimatta ise şirket kaşesinin olmadığı ve fakat davacı şirket yetkilisi … isminin ve imzasının bulunduğu görülmüştür. Bu talimatlara konu ödeme işlemlerinde imza kontrolünün yapıldığına veya hesap sahibinden teyit alındığına dair talimatların üzerinde herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bunun yanısıra, dosya kapsamında bulunan davalı banka müfettiş raporunda da, sözkonusu talimatlardaki imzanın şirket yetkilisinin imzası ile uyuşmadığı, banka personelin oluşan güvene dayalı olarak talimatlarda yer alan imzalara ilişkin gerekli kontrolleri yapmadıkları belirtilmiştir. Ayrıca, davalı bankanın ödeme işlemlerine ilişkin dava konusu talimat asıllarına ulaşamadığından belge asıllarını dosyaya sunamamıştır.
Her ne kadar davacı şirket yetkilisi tarafından 20.06.2012 tarihli vekaletname ile dava dışı …’a bankacılık işlemlerinde geniş yetki verilmesine rağmen, dava konusu işlemlerin vekaleten gerçekleştirilmediği sabittir.
Dava konusu ödemelerin davacı şirket çalışanı …’a ödendiği sabit olup, bu ödemelerin davacı şirketin borçlusu, dava dışı …..Ltd. Şti’nin alacaklısı olduğu senetlerin ödenmesinde kullanıldığı iddia edilmiş ise de, adı geçen şirket hakkında mal ve hizmet alınmadığı halde naylon faturadan dolayı vergi dairesince işlem başlatıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Diğer taraftan elden ödemeye ilişkin olarak sunulan senetlerin ve davacı şirket adına vekaleten hareket eden …’ın davalı bankaya hitaben yazılı beyanlarının sonradan her zaman düzenlenebileceğinden bu yöndeki davalı istinafı yerinde değildir.
Dosyada alınan her iki bilirkişi raporunun, somut olaya ilişkin maddi vakıa tespitlerin ve teknik değerlendirmeler bakımından uyuştuğu ve fakat hukuki değerlendirme ve ulaşılan sonuç yönünden ayrıştığı anlaşıldığından, HMK 33.maddesi uyarınca hukuki değerlendirme mahkemeye ait olduğundan ve aynı Yasanın 282.maddesi uyarınca mahkeme bilirkişinin oy ve görüşüyle bağlı olmadığından bu konudaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, dava konusu talimatların sahte olarak düzenlenmiş olduğu, davalı bankanın müşteri mevduatını koruma hususunda özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve yapılan işlemleri denetleyememesinden dolayı somut olayda müterafik kusurunun bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacı, 20.06.2012 tarihli düzenleme şeklinde vekaletname ile yetkilendirdiği ..’ı vekillik görevinden 04.06.2013 tarihinde azletmiş, savcılık soruşturmasında usulsüz işlemleri 30.05.2013 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
Hal böyle olmakla beraber, dava konusu para çekme işlemlerinden sonra davacı şirket yetkilisi tarafından hesapta işlemler yapılmaya devam edildiği ve özellikle şirket yetkilisi …un bizzat banka şubesine gelerek, imzasına 18.01.2013, 24.01.2013 ve 01.02.2013 tarihlerinde ödemeler yapıldığı halde hesap hareketlerini kontrol etmeyen davacı şirket yetkisinin kendi çalışanı tarafından yapılan bu usulsüz işlemleri çok sonradan fark etmiş olmasının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünün ihlali niteliğinde olup, somut olayda davacının müterafik kusurunun bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
İlk derece mahkemesinin iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı itibariyle somut olaydaki kusur değerlendirmesine, kararının dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, taraflara izafe olunan kusur oranlarının takdirinde isabetsizlik bulunmadığından taraflar vekillerinin bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, taraflar vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiğinden aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine,
2-Taraflar vekilleri tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının hazineye irad kaydına,
3-Bakiye 3.361,80 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Taraflar vekillerince yapılan istinaf kanun yoluna masraflarının kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
6-Karar kesinleştikten sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, taraflar yönünden temyiz yolu açık olmak üzere, 15/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflar vekillerine tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.