Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1688 E. 2020/520 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1688
KARAR NO: 2020/520
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2018
NUMARASI: 2013/10 Esas – 2018/574 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, yasal süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan Genel Satın Alma Sözleşmesi gereğince, davalı tarafından asbestsiz olduğu yazılı beyan ve taahhüt edilerek satılan contaların, müvekkili şirket tarafından monte edildiği hidrolik kaldırıcıların, ABD merkezli … firmasına, imal ettiği traktör aksamında kullanması amacıyla satılması ve davalıdan satın alınan bu ürünlerin asbestli olduğunun ortaya çıkması ile … firmasına ödedikleri ve ödemekte bulundukları maddi zararın tazminini istediklerini, davalının hilesi ile gizlenerek müvekkili şirkete satılan contalar sebebiyle sadece müvekkili firmanın itibarının değil, sektöründe öncü … firmasının da itibarının zedelendiğini, müvekkili firmanın 3.575.236,32 USD olarak tespit edilen zararı, yaptığı uzun görüşmeler çerçevesinde 2.700.000 USD’ye indirildiğini ve müvekkilinin ödemelere başladığını, ödemelerin, bu tutar karşılanıncaya kadar devam edeceğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 270.000 USD’nin ya da bu tutarın fiili ödeme günündeki TL karşılığının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesindeki dava değeri 480.330,00 TL olarak gösterilmiştir. Davacı vekili, tahkikat aşamasında verdiği ıslah dilekçesiyle, neticei talebini 4.816.368,00 Tl artırmış olup dava dilekçesindeki talep ettikleri tutarla birlikte alacak toplamının, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın zamanaşımına uğradığını bildirip, 6103 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre TTK’nın yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü sürelerin o zamanki hukuka bağlı olduğunu bildirdiğini, davalı şirkete mal tesliminin en son 24/05/2011 tarihinde yapıldığını, huzurda görülen davanın ise 09/01/2013 tarihinde açıldığını, bu sebeple 6 aylık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında yapılan sözleşmede davacı şirkete ürünlerin her zaman muayene ve kontrolünü yapma yetkisi tanındığını, ancak davacı şirketin bu yetkisini hiçbir zaman kullanmadığını, müvekkili şirketin dava konusu ürünleri asbestsiz olarak sipariş ederek davacı şirkete teslim ettiğini, müvekkili şirketin hile ile gizleme veya gerçeğe aykırı belge ve beyanlarla davacı şirketi yanıltma gibi bir tutumunun söz konusu olmadığını, zararın neden kaynaklandığının şüpheli olduğunu, zarar miktarını kabul etmediklerini, davacının zararın neden kaynaklandığını ve miktarını ispat etmesi gerektiğini, hiç bir dava olmadan … firması ile ilişkilerini iyi tutmak amacıyla tüm taleplerini kabul eden davacı şirketin bu bedeli haksız olarak müvekkili şirkete ödetmek istediğini belirterek, tüm bu sebeplerle, esasa girilmeksizin davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, Hindistan …firmasına davanın ihbarına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; talebe konu zararın davacıdan satın alınan contalardan kaynaklandığı, davacının zararı kendi sözleşme muhatabına ödediği, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine göre davalının taahhüdüne aykırı asbestli üretim yaparak davacıya sattığı, davacının garanti beyanının bulunduğu, zamanaşımı definin haksız olup davacının davasında haklı olduğu gerekçeleriyle ve ıslah beyanı da dikkate alınarak, “…Davanın kabulü ile; toplam 4.816.368,00 TL alacağın, davacı tarafça dava dışı şirkete yapılmak zorunda kalınan her bir ödeme tarihinden itibaren işleyecek değişebilir oranlarda avans faizi ile birlikte (buna göre 244.026,00 TL için 15/10/2012 tarihinden itibaren, 242.676,00 TL için 22/10/2012 tarihinden itibaren, 239.719,50 TL için 19/02/2013 tarihinden itibaren, 250.236,00 TL için 21/05/2013 tarihinden itibaren, 262.183,50 TL için 14/08/2013 tarihinden itibaren, 269.365,50 TL için 30/10/2013 tarihinden itibaren, 297.607,50 TL için 21/02/2014 tarihinden itibaren, 285.430,50 TL için 02/05/2014 tarihinden itibaren, 292.369,50 TL için 07/08/2014 tarihinden itibaren, 301.171,50 TL için 04/11/2014 tarihinden itibaren, 329.710,50 TL için 06/02/2015 tarihinden itibaren, 347.679,00 TL için 21/05/2015 tarihinden itibaren, 375.678,00 TL için 03/08/2015 tarihinden itibaren, 379.714,50 TL için 02/11/2015 tarihinden itibaren, 401.895,00 TL için 01/02/2016 tarihinden itibaren, 378.270,00 TL için 02/05/2016 tarihinden itibaren, 405.337,50 TL için 02/08/2016 tarihinden itibaren işleyecek değişebilir oranlarda avans faizi ile birlikte, davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Islah tarihi itibarıyla henüz vadesi gelmemiş ödemeler yönünden davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına…” karar verilmiştir. Gerekçeli kararın hemen altına “MADDİ HATA DÜZELTİLMESİ” başlığı altında , “Davanın kabulüne karar verildiği ancak miktarın sadece ıslaha konu edilen rakam üzerinden yazıldığı anlaşılmakla dava dilekçesindeki talep miktarı ile birlikte davanın kabulüne karar verilmiş olmakla; davalıdan tahsili gereken toplam miktarın 5.303.070,00 TL olarak kabulü ile kısa kararın 1 no’lu maddesinde 4.816.368,00 TL olarak belirtilen rakamın buna göre ve davanın kabulüne karar verilmiş olması karşısında “toplam 5.303.070,00 TL” olarak DÜZELTİLMESİNE” karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava safahatını anlatmış, iddia ve savunmayı ve bilirkişi raporlarını özetlemiş ve; İlk derece mahkemesinin kısa kararında dava kabul edilerek 4.816.368,00 TL’ye hükmedildiğinin bildirilmesine rağmen gerekçeli kararda 5.303.070,00 TL’ye hükmedildiğini, bu çelişkinin maddi hata düzeltim kararıyla giderilmeye çalışıldığını, ancak böyle bir değişikliğin maddi hata düzeltimi yoluyla yapılmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davacının dava dilekçesinde 480.303,00 TL, ıslah dilekçesinde 4.816.368,00 TL olmak üzere toplam 5.296.698,00 TL talep etmiş olmasına rağmen, mahkemenin maddi hata düzeltim kararıyla talepten de fazlasına karar verdiğini, bunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesinin kararında, satım tarihlerine göre olaya hangi kanun hükümlerinin uygulanacağını dahi netleştirmediğini ve kararında tartışmadığını, karın yeterli gerekçe içermediğini, HMK’nın 297. Maddesi uyarınca kararda bulunması gereken zorunlu unsurların bulunmadığını, dosyada mevcut bilirkişi raporları dahil delil değerlendirmesi yapmadan karar verildiğini ve bu nedenle müvekkilinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, İleri sürdükleri zamanaşımı definin haksız ve hukuki dayanağı gösterilmeden reddedildiğini, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına dair savunmalarının dikkate alınmadığını, Müvekkilinin davadan ve ıslahtan önce temerrütünün bulunmamasına rağmen, davacının kendi muhatabına yaptığı ödeme tarihlerinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesinin haksız olduğunu, Müvekkilinin hiç bir zaman ayıbı kabul ettiğine dair bir beyanının bulunmadığını, zamanaşımı defini ileri sürme hakkından önceden feragat edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle ayıptan süresiz olarak sorumlu omasının söz konusu olmadığını, hukukçu bilirkişinin müvekkilinin lehine olan görüşlerinin kararda değerlendirilmediğini, Dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayan, aldığı ürünü zamanında muayene etmeyen davacının müterafik kusurunun bulunduğunu, davacının kendi kusurundan kaynaklı zararını davalıdan almaya çalıştığını, Müvekkilinin davacıya sattığı malın bedeli ile iddia edilen zarar arasında çok büyük fark bulunduğunu, davacının kendi muhatabı olan dava dışı firma ile ilişkisini korumak amacıyla, onun iddia ettiği zararı ödemeyi tercih ettiğini, bu konuda uyuşmazlık çıkarmadan ve mahkemeye başvurmadan yaptığı ödemeleri müvekkilinden almaya çalıştığını, Mahkemenin eksik tahkikat yaptığını, talep ettikleri numuneler üzerinde bilirkişi incelemesinin reddedildiğini, Sözleşme hükümlerinin emredici hukuk kurallarına aykırılıklar taşıdığını, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, satılan malın ayıbından kaynaklanan zararın tazmini istemiyle açılmış bir maddi tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince duruşmada okunan kısa kararda; “…1-Davanın kabulü ile; toplam 4.816.368,00 TL alacağın, davacı tarafça dava dışı şirkete yapılmak zorunda kalınan her bir ödeme tarihinden itibaren işleyecek değişebilir oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Islah tarihi itibarıyla henüz vadesi gelmemiş ödemeler yönünden davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına” karar verildiği tefhim edilmiştir. Gerekçeli kararda ise, yine 4.816.368,00 TL’ye hükmedildiği, ancak gerekçeli kararda faiz başlangıçlarına esas olmak üzere gösterilen toplam 17 kalem ödeme toplamının 5.303.070,00 TL olması üzerine mahkemenin, gerekçeli karar tarihi itibariyle yazdığı maddi hata düzeltim kararıyla, hükümdeki 4.816.368,00 TL rakamını 5.303.070,00 TL olarak düzeltme yoluna gittiği anlaşılmaktadır. Düzeltme karına rağmen, gerekçeli kararda da 4.816.368,00 TL’ye hükmedildiği, bu haliyle kararın infazında tereddüt yaratacak çelişki oluştuğu görülmektedir. Mahkeme kısa kararında ne kadar alacağa hükmettiğini açıkça gösterdikten sonra, maddi hata gerekçesiyle kararın değiştirilmesi ve hükmedilen tutarın artırılması cihetine gidilmiştir. Söz konusu olan basit bir yazım veya hesap hatası değildir. Mahkeme kısa kararında ıslah dilekçesinde talep edilen tutara hükmetmiş, dava dilekçesindeki tutara hükmetmemiş olup bu yanlışlığın HMK’nın 304. maddesi kapsamında yazı ve hesap hatası olarak kabulü mümkün görülmemektedir. Kaldı ki davacının dava dilekçesindeki talebiyle ıslah suretiyle istediği alacak miktarlarının toplamı, mahkemenin düzeltme kararındaki tutarla da örtüşmemektedir. HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Somut olayda ise, yukarıda açıklandığı üzere, mahkemenin kısa kararıyla gerekçeli kararı arasında çelişki mevcut olup, bu haliyle mahkemenin neye hükmettiği konusunda tereddüt oluştuğu, hükümdeki bu yanlışlığın adi yazı ve hesap hatası niteliğinde olmadığı, kaldı ki mahkemenin maddi hata düzeltme kararına rağmen gerekçeli kararda yine de 4.816.368,00 TL’ye hükmedildiğini gösterildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın, HMK’nın 297. maddesine uygun bir karar olmadığı, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğu gibi maddi hata düzeltim kararının da çelişki yarattığı, karardaki bu yanlışlığın maddi hata şeklinde düzeltilmesinin de mümkün olmadığı, sonuç olarak kararın istinaf incelemesine uygun bir karar olmadığı kanaatine varıldığından, HMK’nın 363/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davacıya iadesine, 4-Davalı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10.06.2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.