Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1652 E. 2020/283 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1652
KARAR NO: 2020/283
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2017/576 Esas – 2017/1034 Karar
TARİHİ: 30/11/2017
DAVA: Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayalı TAZMİNAT
Taraflar arasındaki şahsi sorumluluk davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece yazılı gerekçe ile bir kısım davalılar yönünden davacı yanın Bankalar Kanunu’na dayanarak davanın durdurulmasını istemesi nedeniyle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’un 132/10. maddesi gereğince, ilgili taraflar arasındaki anlaşma süresince protokol hükümleri uyarınca davalılar hakkında açılan davanın durdurulmasına karar verildiği, haklarındaki davanın durdurulmasına karar verilen davalılardan … ve … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği görülmekle, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; esas dava olan 2002/171 Esas sayılı dosyasında … A.Ş.’nin TMSF’ye devredildiği 09/07/2001 tarihi itibariyle düzenlenen bilançoda toplam devir zararının 719.709.065,00 TL olduğunu, bankanın yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerinin kanuna aykırı eylem ve işlemleriyle bu zarara sebebiyet verdiklerini belirterek bu zararın 73.589.831,00 TL ile 12.000.241 USD’sinin …’ndan, 339.377.837,00 TL’si ile 58.943.455 USD’nin …’dan, 382.892.046,00 TL si ile 59.036.244 USD’nin davalı …’den, 373.674.872,00 TL ile 60.480.769 USD’nin davalı …’dan, 323.728.969,00 TL ile 73.777.148 USD’nin davalı …’dan, 256.593.126,00 TL’nin …’dan, 73.589.831,00 TL ile 12.000.241 USD’nin davalı …’den, 123.766.882,00 TL’nin davalı …’ndan, 379.564.960,00 TL ile 89.586.257 USD’nin davalı …’dan, 377.878.143,00 TL ile 89.586.257 USD’nin davalı …’den, 373.674.872,00 TL ile 60.480.769 USD’nin davalı …’tan, 383.214.265,00 TL ile 60.480.769 USD’nin davalı …’dan, 79.771.265,00 TL ile 12.000.241 USD’nin davalı …’dan, 79.667.338,00 TL ile 12.000.241 USD’nin davalı …’dan, 374.526.360,00 TL ile 60.480.769 USD’nin …’nan, 345.105.334,00 TL ile 89.586.257 USD’nin …’dan, 359.022.385,00 TL ile 1.537.314 USD’nin davalı …’dan, 378.343.798,00 TL ile 60.480.769 USD’nin davalı …’den, 256.244.185,00 TL’nin davalı …’tan TTK. 336, 341, 346, 359. maddeleri uyarınca faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, bu dosya ile birleşen 2004/36 E. sayılı dosyada da; 18 firmaya verilen usulsüz krediden kaynaklı toplam 3.204.759,58 TL zararın davalılar …, …, …, …, … ve …’dan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 30/112017 tarihli, 2017/576 Esas – 2017/1034 Karar sayılı kararıyla; “…Davacı vekilince 24.02.2017 tarihli dilekçeyle davalılar …, …, …, … ve … hakkındaki davanın takip edilmediği beyan edilmiş ve mahkememizce 18.05.2017 tarihli celsede bu davalılar hakkındaki dava HMK. 150/1. maddesi gereğince işlemden kaldırılmış ve yasal üç aylık süre içinde dava yenilenmediğinden davalılar …, …, …, … ve … hakkındaki davanın da HMK. 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir. Yargılama sırasında davacı vekilince 18.02.2013 tarihli dilekçesiyle, … grubuyla imzalanan 25/01/2008 tarihli protokol gereği protokolü ve protokolün ayrılmaz parçası olan taahhütnameleri imzalayan bir kısım davalılar hakkındaki davanın protokol süresince durdurulmasının istendiği, daha sonra … grubuyla 08/06/2011 tarihli yeni bir protokolün imzalandığı ve bu durdurma talebinin bu protokol gereğince de devam ettiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. … Grubu ile fon arasında 25/01/2008 tarihli ve 08/06/2011 tarihli protokol imzalanmış ve davacı vekilince, davalılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkındaki davanın 5411 Sayılı Yasanın geçici 11. maddesi yollamasıyla 4389 Sayılı Yasanın 15/3. maddesi ve 5411 Sayılı Yasanın 132/10. maddesi gereğince durdurulması talep edilmiştir. 18/06/1999 tarihinde kabul edilen ve 23/06/1999 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve bir kısım maddeleri dışında 5411 Sayılı Yasa ile Mülga 4389 Sayılı Yasanın 15/3. maddesinde ‘…. Fon …. dava açıp açmamaya veya açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan anlaşma süresince durdurulmasını mahkemeden istemeye yetkilidir.’ şeklinde düzenleme mevcuttur. Dava açıldığı tarihte 4389 sayılı Yasa yürürlüktedir. Yargılama sırasında 5411 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır. 19/10/2005 tarihinde kabul edilen ve 01/11/2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 Sayılı Yasanın geçici 11/1. maddesinde ‘Bu kanunun yayım tarihinde önce, 26/12/2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden veya bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri … kaldırılarak tasfiyesi Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu kanunla yürürlükte kaldırılan 4389 Sayılı Yasanın 14, 15, 15/1a, 16, 17, 17/a ve 18. maddeleri, EK-1-2-3-4-5-6 maddeleri ile geçici 4. maddesinin hükümlerinin uygulanmasına devam edilir’ denilmiştir. 5411 Sayılı Yasanın 132/10. maddesinde ‘Fon takip ettiği alacaklarla ilgili olarak iskonta dahil olmak üzere her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh olmaya, satmaya, geri almaya, alacağını mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları belirleyeceği koşullar ile devralmaya ve alacağın yeniden itfa planına bağlanması da dahil olmak üzere borçlularla anlaşma yapmaya ve borçlularla yaptığı anlaşma kapsamında Fon Kurulu tarafından belirlenecek usul ve esaslar dahilinde muhafaza tedbiri uygulayıp uygulamamaya, dava açıp açmamaya veya açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan anlaşma süresince durdurulmasını istemeye yetkilidir’ şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Fon ile … Grubu arasında imzalanan iki ayrı protokol ve bu protokolde yer alan hükümlere göre davacı tarafça yukarıda içeriği özetlenen düzenlemeler çerçevesinde davalılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkındaki davanın durdurulması talep edildiğinden, bu davalılar hakkındaki davanın 5411 Sayılı Yasanın geçici 11. maddesi yollamasıyla 4389 Sayılı Yasanın 15/3. maddesi ve 5411 Sayılı Yasanın 132/10. maddesi gereğince durdurulmasına, davalılar …, …, …, … ve … hakkındaki dava Mahkememizin 18/05/2017 tarihli yargılama celsesinde işlemden kaldırılmış olup, yasal 3 ayılık süre içinde yenilenmediğinden bu davalı hakkındaki davanın da HMK. 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar vermek gerektiği..” gerekçesiyle; “Davacı tarafından davalılar …, …, …, … ve … hakkında açılan davanın HMK. 150. maddesi uyarınca hakkındaki DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, Davacı tarafından davalılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … hakkındaki davanın 5411 Sayılı Yasanın geçici 11. maddesi yollamasıyla 4389 Sayılı Yasanın 15/3 ve 5411 Sayılı Yasanın 132/10. maddeleri uyarınca bu davalılar hakkındaki DAVANIN DURDURULMASINA…” karar verilmiştir. Bu karara karşı, sadece davalılardan … ve … vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, sonuçlandırılması yerine bir tarafın istemi nedeniyle durdurulmasının, savunma hakkı ve hak arama özgürlüğünü zedelediğini, Uzun süren yargılama sürecinde delillerin toplandığını, bilirkişi incelemesi yapıldığını, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davanın haksız bulunduğunun kanıtlandığını, durdurma kararının davayı sürüncemede bırakmaya yol açtığını, ik derece mahkemesinin, davalının “davanın sonuçlandırılması” talebine bağlı olarak yargılamayı sonuçlandırması gerekirken, sadece davacının talebini dikkate alarak yargılamayı durdurmasının son derece haksız olduğunu ve müvekkillerinin hak arama özgürlüğünün zedelendiğini, 4389 ve 5411 sayılı Yasa’lardan sonra (01/10/2011) yürürlüğe giren HMK’nın 27. maddesinde yer alan “hukuki dinlenilme hakkı”, 30. maddesinde yer alan “usul ekonomisi ilkesi”nin ihlal edildiğini, 294. maddesinde yer alan “davaların nihai kararla sona ereceğine” ve 297/1.c,ç .maddesinde yer alan “hükmün kapsamı” düzenlemelerine aykırı karar verildiğini belirterek, ilk derece mahkemesince müvekkili hakkında verilen durdurma kararının kaldırılarak davanın müvekkilleri yönünden reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi kurulunun 05/05/2015 tarihli raporunun 270 vd. sayfalarında yer alan “IV. Sonuç ve Kanaat” başlıklı değerlendirmesinin 14. paragrafında “BDDK’nın 13/06/2000 ve 28/11/2000 tarihli yazılı talimatlarına aykırı olduğu heyetimizce tespit edilen 30/11/2000, 06/02/2001, 15/02/2001 ve 28/06/2001 tarihli yönetim kurulu kararlarında imzaları bulunan üyeler ve …’nin-kamu otoritesi/BDDK talimatlarından bilgilendirilmedikleri kanaatine varıldığından, sorumluluk atfedilmemiştir.” şeklinde değerlendirme yapıldığını, söz konusu değerlendirmenin 16. paragrafında “…Raporumuzda açıklanan hukuka aykırı karar ve işlemlerin sorumluları olan ve anılan tarihler arasında Banka genel müdür/yönetim kurulu başkan/vekili/kredilerden sorumlu murahhas aza sıfat ve görevlerinden bir veya birkaçına haiz kurul üyelerinden;…, … Grubu firmalarının kredi borçlarının tazmininden sorumlu bu oldukları mütalaa olunmaktadır.” ifadelerine yer verildiğini ve müvekkili …’ye atfedilebilecek bir kusur veya sorumluluk bulunmadığının belirtildiğini, söz konusu değerlendirmenin 21. paragrafında “…bu durumda dahi zararın oluşmuş sayılmayacağı, dolayısıyla hukuki olarak mevcut davanın sürdürülmesi koşullarının bulunmadığı mütalaa olunmaktadır.” tespitinin yapıldığını, bilirkişilerin genel değerlendirmelerinde de …’ye atfedilebilecek bir kusur veya sorumluluk bulunmadığını belirttiklerini, bu sebeple müvekkili hakkındaki davanın reddi kararı verilmesi gerekirken, davanın durdurulmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesince müvekkili hakkında verilen durdurma kararının kaldırılarak davanın müvekkilleri yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TMSF’ye devredilen … A.Ş.’nin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri aleyhine açılmış mali sorumluluk davasıdır. Mahkemece yazılı gerekçe ile bir kısım davalılar yönünden davanın HMK 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, bir kısım davalılar yönünden ise, davacı yanın Bankalar Kanunu’na dayanarak davanın durdurulmasını istemesi nedeniyle 5411. sayılı Kanunun 132/10. maddesi gereğince ilgili taraflar arasındaki anlaşma süresince protokol hükümleri uyarınca davalılar hakkında açılan davanın durdurulmasına karar verildiği, haklarındaki açılan davanın durdurulmasına karar verilen davalılar … ve … vekillerince müvekkilleri yönünden davanın durdurulmasına yönelik verilen karara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Fon Alacaklarının Takip ve Tahsiline İlişkin Yetki ve Usuller” başlıklı 132. maddesinde, Fonun, takip ettiği alacaklar ile ilgili olarak her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh olmaya, satmaya, geri almaya, alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları belirleyeceği koşullar ile devralmaya ve alacağın yeniden itfa planına bağlanması da dahil olmak üzere borçlularla anlaşma yapmaya ve borçlularla yaptığı anlaşmalar kapsamında Fon Kurulunca belirlenecek usul ve esaslar dahilinde muhafaza tedbiri uygulayıp uygulamamaya, dava açıp açmamaya veya açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan anlaşma süresince durdurulmasını mahkemeden istemeye yetkili olduğu belirlenmiştir. Mahkemece Fon ile … Grubu arasında imzalanan iki ayrı protokol ve bu protokolde yer alan hükümlere göre davacı tarafça talep üzerine istinaf başvurusunda bulunan davalıların da içinde yer aldıkları bir kısım davalılar yönünden, davanın 5411 Sayılı Yasa’nın geçici 11. maddesi yollamasıyla 4389 Sayılı Yasanın 15/3. maddesi ve 5411 Sayılı Yasanın 132/10. maddesi gereğince durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu surette verilen karar, ilk derece mahkemesi kararında da işaret edildiği üzere, nihai karar niteliğinde değildir. Mahkemenin davalılar hakkındaki dava yönünden de esası kapatmış olması, istinafa gelen davalılar hakkında verilen durdurma kararının niteliğini değiştirmez; onu nihai karar haline getirmez. HMK’nın 341. maddesinde “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine veilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” denilerek hangi kararlara karşı istinaf başvurusunda bulunulabileceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre, yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, davalılar … ve … hakkındaki ilk derece mahkemesi kararının nihai karar niteliğinde olmadığı, davacının başvuru üzerine davaya devam edileceği, mahkemenin esası kapatmış olmasının kararın mahiyetini değiştirmediği, istinafa gelen davalılar hakkındaki durdurma kararının ara karar niteliğinde olduğu ve bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmanın hukuken mümkün olmadığı kanaatine varılmaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının ara karar niteliğinde olup istinafı caiz olmadığından, HMK’nın 352. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılardan … ve … vekillerinin, caiz olmayan istinaf başvurularının HMK’nın 352. maddesi uyarınca ayır ayrı USULDEN REDDİNE, 2-Davalılardan … ve … vekilleri tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazine irad kaydına, 3-Davalılardan … ve … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce davacı vekiline ve istinaf eden davalılar vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 05/03/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.