Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1643 E. 2019/1496 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1643
KARAR NO : 2019/1496
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/67 Esas – 2018/532 Karar
TARİHİ: 12/04/2018
DAVA: Şirketin İhyası
Taraflar arasındaki şirketin ihyası davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul 32. İş Mahkemesinin 2016/99 esas sayılı dosyasından … Ticaret Ltd. Şti. aleyhine alacak davası açtığını, davada karar verildiğini, ancak gerekçeli kararın tebliği işlemleri sırasında şirket vekiline tebligat yapıldığını, ancak şirket vekilince dosyaya sunulan 30/11/2017 tarihli dilekçede, şirketin 24/10/2016 tarihinde tasfiye sürecine girdiği 24/10/2017 tarihinde de tasfiye işlemlerinin tamamlanarak tüm faaliyetlerinin 27/10/2017 tarihi itibariyle sona erdirdiğini bildirdiğini belirterek, iş mahkemesince verilen kararın icra takibine konulabilmesi için borçlu şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyası ile tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili savunmasında özetle; müvekkili Sicil Müdürlüğünün davaya konu olayın cereyan ettiği dönemde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 34. maddesi ve Ticaret Sicil Tüzüğü’nün 28. maddesi hükümleri çerçevesinde işlem yaptığını, 6762 Sayılı TTK’nun 34.maddesi karşılığı olarak 6102 Sayılı TTK’nun 32. maddesine yer verildiğini, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun şirket tasfiye memurunda olduğunu, tasfiye memuru tarafından tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının memurun sorumluğunu gerektirdiğini, tasfiye memurlarının alacaklıların haklarını korumakla görevli olduğunu, tasfiye memurunun iddia edilen eksik işlemlerini müvekkili sicil müdürlüğünün tespit etmesinin mümkün olmadığını, müvekkili kurumun davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını belirterek, müvekkili kurum yönünden açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … savunmasında özetle; davacı tarafça İstanbul 32. İş Mahkemesinde açılan dava devam ederken … Ticaret Ltd. Şti.’nin iş hacmini ve karlılığını mevcut piyasa koşullarının olumsuz etkilemesi neticesinde şirket ana sözleşmesinde yazılı amacını gerçekleştirme imkanı kalmaması üzerine şirketin tasfiye sürecine girdiğini, tasfiye sürecinde şirketin bütün prosedürleri yerine getirdiğini ve tasfiyenin hukuka uygun şekilde tamamlandığını, İstanbul 32. İş Mahkemesinin 2016/99 esas sayılı dosyası ile ilgili olarak müvekkiline herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, bu nedenle bir kusurunun da bulunmadığını, davacı tarafa usulüne uygun şekilde ihya davası açmak üzere süre verilmediğini, mahkemece tasfiyesi sonuçlanmış olan ve taraf ehliyetini kaybetmiş olan şirket hakkında karar verildiğini, TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye şartlarının gerçekleşmediğini, davacı tarafça usulüne uygun şekilde ve zamanında bu şartların yerine getirilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen ve istinaf başvurusuna konu edilen 12/04/2018 tarihli, 2018/67 Esas – 2018/532 Karar sayılı ilamında; “…Şirketin sicil kaydı getirtilmiş, … kayıtlarında şirket tasfiye memurunun tasfiye sonu tescilini 27/10/2017 tarihinde yaptırdığı ve şirketin sicil kaydının terkin edildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça Tasfiye Halinde … Ticaret Ltd. Şti. hakkında İstanbul 32. İş Mahkemesinin 2016/99 esas sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemece karar verildiği, ancak tebligat işlemlerinin yapılamadığı ve mahkemece 20/12/2017 tarihli muhtıra ile davacı tarafa davalı …Ticaret Ltd. Şti.nin ihyası hususunda dava açmak üzere 30 günlük süre verildiği anlaşılmıştır. … kayıtlarına göre Tasfiye Halinde … Ticaret Ltd. Şti.nin tasfiye memurunun tasfiye sonu tescilini yaptırdığı ve şirketin kaydının bu nedenle sicilden terkin edildiği anlaşılmış ise de; tüzel kişiliğinin sona erdiğinin hukuki açıdan kabul edilebilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanmış olmasının gerektiği, davacının, Tasfiye Halinde … Ticaret Ltd. Şti.nin hakkında açılmış ve kesinleşmemiş bir dava olduğu ve davanın sonuçlanmadan tasfiyenin kapatılmasının mümkün olmadığı…” gerekçesiyle, 6102 sayılı TTK’nın 547. maddesine göre davacının davasının kabulüne ve tasfiye işlemlerini yürütmesi için son tasfiye memuru … T.C.kimlik numaralı …’ın tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı tasfiye memuru vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Davacı tarafından açılan İstanbul 32.İş Mahkemesinin 2016/99 Esas sayılı dosyası henüz devam ederken, …. Tic. Ltd. Şti’nin iş hacmini ve karlılığını mevcut piyasa şartlarının bir hayli olumsuz yönde etkilemesi neticesinde, davalı şirketin ana sözleşmesinde belirlenmiş olan amacını gerçekleştiremeyecek bir pozisyona girerek tasfiye sürecine girme mecburiyetinde kaldığını, Ortaklar Kurulu kararı ile tasfiye sürecini başlatan Şirketin tasfiye memurluğuna ise müvekkili …’ın atandığını, davalı müvekkilinin bu süreçte gerekli bütün prosedürleri yerine getirdiğini, tasfiye süreci devam ederken davacı tarafın, tasfiye memuru olan davalı müvekkilin İstanbul Ticaret Sicili’ne yaptığı bildirim ve ilanlar neticesinde Şirket hakkındaki tasfiye işleminden haberdar olduğunu ve hukuka aykırı bir şekilde İstanbul 32.İş Mahkemesinin 2016/99 Esas sayılı dosyasından … San. Tic. Ltd. Şti’nin malları üzerine ihtiyati tedbir uygulanmasını talep ettiğini, ancak İstanbul 32. İş Mahkemesinin 2016/99 Esas sayılı dosyasından davacı tarafın bu talebini reddettiğini ve tasfiye memuru olarak davalı müvekkile bu konuda herhangi bir bildirim dahi yapılmadığını, davacı tarafın dava devam ederken Şirketin tasfiye sürecinde olduğunu bilmesine rağmen, tasfiye sürecine hiçbir müdahalede bulunmayarak tasfiye sürecinin usulüne uygun bitirilmesini beklediğini ve çok daha sonra, yani karar verildikten sonra kötü niyetli bir şekilde davayı açtığını, Bir şirketin tasfiye sürecini tamamladığında ve Ticaret Sicili’nden terkin edildiğinde tüzel kişilik sıfatını kaybedeceğini, tüzel kişiliğinin kaybedilmesi artık taraf ehliyetinin de olmaması sonucunu doğuracağını, taraf ehliyeti bulunmayan kişi/kişilere dava ikame edilemeyeceğini, devam eden derdest nitelikteki davalarında sürdürülemeyeceğini, somut olayda da İstanbul 32.İş Mahkemesince hukuki prosedür doğru şekilde işletilmeksizin dava şartı olan tarafın ehliyeti noksanlığına rağmen, yargılamaya devam edildiğini ve davalı şirketin 24.10.2017 tarihinde kati olarak kapatılmış olmasına rağmen, hakkında ve aleyhine 09.11.2017 tarihinde karar verildiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesinin gerekçesinde ek tasfiye işleminin zorunluluk ortaya çıktığı vakit gerçekleştirilebileceğinin belirtildiğini, ek tasfiye davası açmaya yetkili olan kişilerin ise bu yetkiyi keyfi bir şekilde kullanıp ilgili kişileri mağdur etme hakkına sahip olmadıklarını, Mahkeme’nin üzerinde durması gereken hususun, uyuşmazlık konusu miktarın neden notere depo edilmemiş olduğu hususu olduğunu, davalı müvekkili tasfiye memuru …’ın tasfiye işlemleri sırasında uyuşmazlık konusu miktarı notere depo etmesinin mümkün olmadığını, çünkü, derdest bir dava sırasında davaya taraf olan şirketin tasfiyeye girdiği hususunun Ticaret Sicili kayıtlarından öğrenilirse, husumetin bundan sonra o şirketin tasfiye memuruna yöneltileceğini ve tasfiye memurunun da artık ilgili uyuşmazlıkta da taraf olduğu için bütün tasfiye iş ve işlemlerini bu uyuşmazlığı nazara alarak gerçekleştireceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 547. maddesi gereğince, tasfiyesine karar verilmiş bulunan şirketin ek tasfiye işlemlerinin yerine getirilmesi için sicil kaydının ihyası talebine ilişkin olup, şirketin sicil kayıtları celbedildiğinde, sicilden terkin edildiği ihtilafsızdır.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı tasfiye memuru tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı tarafından ihyası istenen şirket aleyhine işçilik alacaklarına ilişkin İstanbul 32. İş Mahkemesinin 2016/99 esas sayıl dosyasında dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulduğu sabit olup, verilen bu kararın infazı için gerekli olan taraf teşkilinin sağlanması bakımından şirketin ihyasının talep edilmesinde hukuki yarar bulunmaktadır.TTK’nın 547. maddesine göre ” (1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. (2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemleri yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir”.Bir şirket veya kooperatifin ihyası davasında davacı taraf, şirket ortaklarından herhangi biri, şirket veya kooperatifin en son yetkilileri, o şirkette veya kooperatifte daha önce çalışmış bulunan herhangi bir işçi, şirket veya kooperatiften alacağı bulunan herhangi bir gerçek veya tüzel kişi alacaklı, özetle hukuki menfaati bulunan herhangi bir kişi olabilir. İhya davalarında davalı taraf ise şirket veya kooperatifin en son tasfiye memuru veya tasfiye kurulu ile yasal hasım konumunda bulunan ticaret sicili müdürlükleridir.Tasfiyenin kapatılabilmesi için, tüm tasfiye işlemlerinin tamamlanmış olması, tüm borçların ödenmiş olması, şirket aleyhindeki tüm dava ve takiplerin sonuçlanmış olması gereklidir. Bu zorunluluğa uyulmadan tasfiyenin kapatılması halinde ihya talebi haklıdır. İhya kararı ile birlikte, ihyası istenen şirket tüzel kişilik kazanacaktır.TTK’nın 547/2. maddesine göre, ek tasfiye işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurları veya yeni bir veya birkaç kişi tasfiye memuru olarak mahkemece atanarak tescil ve ilan edilir. İlk derece mahkemesi tarafından, daha önce şirketi tasfiye eden tasfiye memurunun ek tasfiye için tekrar atanmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.Bu açıklamalar ışığında davalı tasfiye memuru vekilinin, şirketin tasfiye kararının davacı tarafından bilinebilecek durumda olmasına rağmen, davacı tarafından açılan davadan haberdar edilmediği, İş mahkemesince tasfiye ile taraf ehliyetini kaybeden şirket aleyhine karar verildiği, tasfiye memurunun tasfiye halindeki şirket aleyhindeki tüm dava ve takiplerini araştırmak gibi bir yükümlülüğü bulunmayacağı yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davalı tasfiye memuru vekilin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.21/11/2019