Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1642 E. 2018/1338 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1642
KARAR NO : 2018/1338
KARAR TARİHİ: 15/11/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2018
NUMARASI : 2016/1192 -2018/511 E.K
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin yetkilisi olduğu dava dışı ..Ltd Şti üzerinden kuyumculuk faaliyetinin yanında ithal markalı saat satışı da yaptığını, hatta saat satışı konusunda ..Ltd Şti’ni de faaliyete geçirdiğini, davalının da kendi kuracağı şirket üzerinden müvekkili ile saat ticareti yapmak istediğini, bu bağlamda taraflar arasında saat ticaretine ilişkin anlaşma yapıldığını, buna göre, müvekkilinin davalıya sıralı bonolar düzenleyerek verdiğini, davalının saatleri getirdikçe getirilen saat tutarı kadar bonoların ödeneceğinin kararlaştırıldığını, taraflar arasındaki yazılı sözleşme yapılmış ise de, bu sözleşmeye ulaşılamadığını, ancak sözleşme ilişkisine ilişkin taraflar arasında What’s up görüşmelerinin olduğunu, dolayısıyla saat ticaretine ilişkin olarak önceden verilmiş olan teminat bonoları karşılığında saatlerin davalı tarafından getirilmediği halde bu bonoların davalı tarafça müvekkili aleyhine icra takibine konu edildiği gibi, icra takibinden önce bonolara karşılık olarak yapılan ödemelerin dikkate almadan icra takibine geçildiğini ileri sürerek icra takibine konu bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının yetkilisi olduğu şirketler üzerinden değil de şahsi sorumluluğunu ortaya koymak suretiyle anlaşma yaptığını ve henüz satın alınmamış saatler için kendi adına bonolar verdiğini iddia etmiş ise de, iddianın ticari hayat ile bağdaşmadığını, iddia olunan yazılı sözleşmenin de sunulmadığını, kaldı ki davacının ihtiyati hacze itiraz dosyasında ve gerekse icra mahkemesindeki itiraz davasında beyanlarının dava dilekçesindeki iddiaları ile çeliştiğini, what’s up mesajlarının içeriğine müdahalenin mümkün olduğunu, mesajların herhangi bir birimde depo edilmediğini, ana sunucu ile davacı tarafından dosyaya sunulan mesaj içeriklerinin kıyasının mümkün olmaması nedeniyle bunun delil niteliğinde olmadığını, davacının iddiasını yazılı delillerle kanıtlaması gerektiğini belirterek davanın reddine ve %20 tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafından dava konusu yapılan 10 adet bononun saat satımı çerçevesinde verildiği iddiasının kanıtlanamadığı, takip konusu bonoların nakden verildiği, bonoların veriliş nedeninin her iki tarafça talil edildiği, bu durumda çifte talil halinin gerçekleştiği ve ispat yükünün yer değiştirmeyip davacıya ait olduğu, davacının 29.12.2015 tarihli 13.000,00 TL, 13.01.2016 tarihli 9.500,00 TL, 17.02.2016 tarihli 28.453,00 TL, 13.05.2016 tarihli 50.000,00 TL, 16.05.2016 tarihli 50.000,00 TL ve 17.05.2016 tarihli 20.000,00 TL’lik ödemelerinin, takip konusu yapılmayan 4 adet bonoya ilişkin olduğu yönündeki savunmanın davalı tarafından kanıtlanamadığı, buna göre bu ödemelerin takip konusu bonolara karşılık yapıldığı ve tenzili gerektiği, buna göre, takip konusu bonoların vade tarihinden her bir ödeme tarihine kadar faiz işletilip yapılan ödemenin öncelikle faizden tenzili suretiyle yapılan hesaplama sonucunda, davalı alacaklının takip konusu 10 adet bonodan dolayı 240.996,53 USD asıl, 4.633,37 USD işlemiş faiz alacağının olduğunun tespit edildiği, takipte fazladan istenen asıl alacağın 56.342,47 USD, işlemiş faizin 2.390,08 USD, binde 30 komisyonun da 169,04 USD olduğu, başka bir deyişle davacının icra takibinden dolayı davalı tarafa 58.901,59 USD miktarında borçlu olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dava konusu icra takibinden ve bu takibe dayanak bonolardan dolayı davacının davalıya 58.901,59 USD borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu bonoları bizzat nakden olarak davalının doldurduğunu, müvekkiline şirket kurması ve ortaklığı için para verdiğini beyan eden davalının bono metnini talil ettiğini, dolayısıyla ispat yükünü üzerine alıdığını, somut olayda çift taraflı talilden sözedilemeyeceğini, yargılamada alınan bilirkişi raporlarına itibar edilmeden karar verildiğini, taraflar arasındaki whatsupp görüşme içeriklerinin dikkate alınmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, taraflarca kurulması düşünülen şirket için müvekkilinin hissesine düşen kısma karşılık nakit sermayeyi elden ödediğini, karşılığında dava konusu bonoların alındığını, bu itibarla nakden ibareli bononun veriliş nedeninin talil edilmediğini, bu yöndeki mahkeme kabulünün yerinde olmadığını, dolayısıyla her halukarda ispat yükünün davacı da olduğunu, hukuki nitelendirme ve değerlendirmenin mahkemeye ait olduğunu, bilirkişinin görüşünün mahkemeyi bağlamadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, icra takibine konu bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasında ithal markalı saatlerin alım ve satımı konusunda ticari bir ilişkinin bulunduğunu, davalının teslim edeceği ürünlere karşılık olmak üzere davalıya dava konusu bonoların teminat olarak verildiğini, ancak davalının teslim edimini yerine getirmediği gibi bedelsiz kalan teminat bonolarını müvekkili aleyhine icra takibine konu yaptığını iddia ederek takibe konu bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespitini istemiş, davalı ise, taraflar arasında kurulması düşünülen şirket için verilen nakit paraya karşılık olarak bonoların düzenlendiğini, nakden ibareli bonoların veriliş nedeni talil eden davacının iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Dava ve icra takibine konu yapılan her biri 15.09.2015 tanzim tarihli ve “nakden” ibareli muhtelif tarih ve miktarlı toplam 10 adet bononun keşidecisi davacı …, lehtarı davalı … olduğu görülmüştür.
Somut olayda, ispat yükü bonoların mal alım satımı karşılığında teminat amaçlı verildiğini iddia eden davacı tarafta olup, iddiasını yazılı delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Davalının, savcılıktaki ifadesindeki, şirket kuruluşu ve ortaklığı için verilen nakit para karşılığı olarak bonoların düzenlendiği şeklindeki beyanı “nakden” olarak düzenlenmiş olan bonoların ihdas nedenini talil etmeyeceğinden mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesi doğru görülmemiştir.
Dosyaya sunulan ve davalı tarafça açıkça inkar edilmeyen whatsupp görüşme içeriklerinden; özellikle 09.03.2016 12:33:05 tarihli yazışmada, davalı tarafça davacıya; “bu arada beni telefonda konuşturmadın ama ben sana mal tedarik edeceğim dedim ama hiç bir şekilde sen ödesen de ödemesen de tedarik edeceğim demedim sana özellikle 6 ay öncesinden önden gitmeyi aklına koy dedim ama diğer borçlar için değil sadece bu hesap için dedim ben diğer hesaplar tabiatıyla beni hiç ilgilendirmiyor şimdi sen bana imzalarına sahip çıkmadan hala mal istiyorsun sen hangi müşterine yaparsın bunu? Ödemelerini yapmayan kişiye daha mal verirmisin? Ben sana ayda 100-150 versace satarsın dedim ama bu benim taahhüdüm asla değil ve olamaz. ben hiç bir şeye girmeyeceğim içinde bulunmayacağım, kar almayacağım ve hala taahhüt verdiğimi mi düşünüyorsun?? 🙂 adamla mailleştim ve sana yolladım bunu yola sokmalısın yoksa adam işleme koy diyor yada paramı ver diyor ben bunu ödeyebilecek durumda olmadığım için zorlarsa yapmak zorunda kalırım bugüne kadar hep tuttun artık bu imza ve borç sana ait abi, gerekeni yap lütfen.” denilmiştir. Bu durumda, taraflar arasında alım satım ilişkisinin bulunduğu, bu nedenle dava konusu bonoların alındığı anlaşılmaktadır.
O halde, dava konusu bonoların taraflar arasındaki alım satım ilişkisi çerçevesinde düzenlendiğinin kabulü gerekir. Bu itibarla, davacı ile davalı ihdas nedeni “nakden” şeklinde yazılı olan bonoları alım satım karşılığı olduğunu belirterek karşılıklı olarak ihdas nedenini talil etmişlerdir. Çift taraflı talil durumunda, ispat yükü yer değiştirmeyeceği için davacı bonoların teminat amaçlı verildiğini ve bedelsiz olduğunu yazılı delillerle kanıtlamak zorundadır. Bu durumda, bonoların taraflar arasındaki mal alım satımının teminat olarak düzenlendiğine ilişkin bonolarda herhangi bir kayıt bulunmadığı gibi, bu hususta taraflarca imzalanmış yazılı bir belge sunulmamıştır. Diğer taraftan incelenen whatsupp görüşme içeriklerinde de, davalının bonoların teminat olarak alındığına ilişkin bir beyanı bulunmadığı gözetildiğinde, davacının yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davacı vekilinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,
5-Dosyanın karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.361.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.