Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1609 E. 2020/193 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1609
KARAR NO: 2020/193
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2018/130 Esas – 2018/505 Karar
TARİHİ: 10/05/2018
DAVA: Şirket Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı her iki taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine Dairemize gönderilmiş olan dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin davalı şirkette 14.107.500,00 TL değerinde paya sahip olduğunu, davalı şirketin 15/04/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurulu toplantısında alınan 2., 4., 5., 6., 9. Ve 10. Gündem maddelerinin kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini beyanla, davalı şirketin 15/04/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurulu toplantısında alınan 2, 4, 5, 6, 9 ve 10 numaralı gündem maddelerinin iptaline veya butlanla sakat olduğunun tespitine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yapılan olağan genel kurul toplantısında hem faaliyet raporunun hem de finansal tabloların müzakere edildiğini, faaliyet raporunun hem de finansal tabloların toplantı öncesi şirket merkezinde pay sahiplerinin incelenmesi için hazır bulundurulduğunu, davacının bilgi edinme talepli ikame ettiği İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesindeki davanın derdest ve verilecek kararın kesin nitelikte olduğunu, müvekkili şirketin 15/04/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurul toplantısının kanuna ve sözleşmeye aykırılık teşkil etmediğini beyanla davanın reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıdan tahsilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 24/05/2018 tarihli, 2014/523 Esas – 2018/490 Karar sayılı kararıyla, 15/04/2015 tarihinde yapılan davalı … A.Ş.’nin 2014 yılına ait genel kurul toplantısında alınan 5, 6 (2014 yılına ait kazanç paylarının dağıtımı yönünden) ve 10 nolu genel kurul kararları yönünden iptali talebinin kabulüne, 2, 4 ve 9 nolu genel kurul kararlarının iptali isteminin reddine, karar verilmiştir. Bu karara her iki taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: İlk derece mahkemesinin iki maddenin iptali taleplerinin ret sebebi aynı olduğunu, davalı şirkete ait 2014 yılı olağan genel kurulunun 2 numaralı gündem maddesinin “Yönetim kurulunca hazırlanan 2014 yılına ait yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakere edilmesi”, 4 numaralı gündem maddesinin ise “2014 yılına ait finansal tabloların okunması, müzakere ve tasdiki” olarak belirlendiği halde toplantıda faaliyet raporlarının ve finansal tabloların okunmamasına karar verildiğini, ilk derece mahkemesince buna rağmen söz konusu genel kurul gündem maddeleri uyarınca alınan kararların iptal edilemeyeceğine karar verildiğini, halbuki yönetimde yer almayan ve azınlık durumunda olan pay sahibi müvekkilinin tek bilgi alma yeri olan genel kurul toplantısında bilgi alma hakkının kısıtlanmış olması sebebiyle alınan genel kurul kararları iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olup gündemin 2. ve 4. maddeleriyle alınan kararların bu nedenle iptali gerektiğini, Müvekkilinin davacı pay sahibinin karanlıkta kalan noktaların aydınlatılmasını sağlamaya yönelik taleplerinin ısrarlı ve sistemli bir şekilde reddi, aslen davalı şirket yönetiminin iyi niyete aykın tutumunu gösterdiğini, 2 ve 4 numaralı gündem maddelerinde de “okunması ve müzakere edilmesi” ifadeleri yer aldığı halde ne yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun ne de finansal tabloların okunup müzakere edildiğini, müvekkilinin talep ve sorularından sistematik bir şekilde kaçınıldığını ve bilgi alma hakkının engellendiğini, talep edilen bilgilerin ticari sır olduğu öne sürülmüş fakat ortada bir ticari sır niteliği içeren bir durum söz konusu olmadığını, incelenen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/432-731 sayılı ve 08/12/2015 tarihli kararında müvekkilinin bu talebinin ayrıntısı ile değerlendirildiğini, istemin reddine dair kesin karar (davanın reddi kararı) verildiğinin sabit olmasının gösterildiğini, İlk derece mahkemesinin, gündemin 9. maddesinin iptali talebine ilişkin verdiği ret kararının da TTK’nın 402/1. maddesi uyarınca hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin denetçisinin, denetimin türü, kapsamı, niteliği ve sonuçları hakkında, gereken açıklıkta, anlaşılır ve basit bir dille yazılmış bir rapor hazırlamadığını, dolayısıyla, aynı bağımsız denetçinin yeniden bağımsız denetçi olarak seçilmesinin kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bu nedenle gündemin 9. maddesi uyarınca alınan kararın da TTK’nın 445.vd. maddeleri uyarınca iptali gerektiğini, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin kısmi ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tüm gündem maddeleri yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: İbra kararı hukuka uygun olduğundan, mahkemenin verdiği birinci kararda ibra kararının iptal talebinin reddedildiğini, istinaf kararında da bu hususta hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığının sabit olduğunu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da bu maddenin iptal şartlarının oluşmadığının açıkça tespit edildiğini, buna karşın ilk derece mahkemesinin, istinaf yargılamasından sonra tek bir celsede verdiği kararında herhangi bir ek inceleme dahi gerçekleştirmeden ve hiç bir yasal mesnede dayanmadan, birinci kararının tam aksine gündemin 5. maddesi uyarınca alınan ibra kararının da iptaline hükmettiğini, mahkemenin ibra maddesinin iptaline yönelik kararının, kanunun yanlış tatbik edilmesinden ve mesele-i maddiyenin takdirinde hataya düşülmesinden kaynaklandığından, açıkça hukuka aykırı olduğunu, İbra oylamalarındaki oydan yoksunluk durumlarının TTK’nın 436/2. maddesinde tahdidi şekilde düzenlendiğini, oydan yoksun kişilerin yorum yoluyla genişletilmesi ve bilhassa oydan yoksunluk gibi istinai bir müessese için yasal dayanak olmaksızın oy hakkının sınırlandırılmasının hukuken mümkün olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29/11/2017 tarihli, 2016/4873 Esas – 2017/6710 Karar sayılı emsal kararında da; “Şirket yöneticilerinin hakimiyetinde bulunan ve pay sahibi olan bir tüzel kişinin ibra oylamasına katılmasını engelleyen herhangi bir düzenleme bulunmadığı, ibra kararında oy kullanma yasağının yöneticilerle sıkı irtibatı bulunan bir pay sahibinin oy kullanmasını kapsamadığı”nın açıkça ifade edilerek, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki karan çürütüldüğünü, Kanun koyucunun bilinçli olarak düzenlemediği bir hususta, üstelik Yargıtayın dahi aksi yönde kararları mevcut iken ilk derece mahkemesince genişletici yorum yoluyla kural yaratılması ve kanunda olmayan bir kuralın somut olaya tatbik edilmesi kararı sakatladığını, başka bir anlatımla, TTK’nın 436/2. maddesinde yönetim kurulu üyesi gerçek kişinin hissedarı/yönetim kurulu üvesi olduğu pay sahibi tüzel kişinin, anılan yönetim kurulu üyesi gerçek kişi ile ilgili ibra müzakerelerinde oy kullanamayacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından, kararda … A.Ş. ve … A.Ş.’nin ibra oylamasında oy kullanamayacağının belirtilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, ayrıca, ibra oylamasında TTK’nın 436/2. maddesine uygun olarak oydan yoksun yönetim kurulu üyelerinin zaten oy kullanmadıklarından, gündemin 5. maddesi uyarınca alınan kararda herhangi bir hukuka aykırılık da bulunmadığını, Müvekkili şirketin yönetim kurulu üyesi olmayan pay sahipleri … A.Ş. ve … A.Ş.’nin TTK’nın 436/2. maddesi uyarınca oydan yoksun olmamakla birlikte, hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için aksi düşünülse ve mahkemenin kanuna aykırı genişletici yorumu kabul edilse dahi, ibra oylamasında bu paysahiplerinin oyları nazara alınmadığında da karar nisabı sağlanmış olduğundan, iptal kararı verilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydiyla, ilk derece mahkemesince haksız olarak oydan yoksun olduğu ifade edilen … A,Ş. ve … A.Ş.’nin oyları nazara alınmasa dahi toplantıda 106.734,375 -89.100.0 = 17.634.375 adet olumlu oy kullanıldığını, olumsuz oy adedi toplamının ise 14.107.00 olduğunu, Yargıtay yerleşik içtihadı uyarınca genel kurul toplantısında oy hakkından yoksun olan bir kişinin oy kullanmış olmasının tek başına kararın geçersizliğini gerektiren bir sebep teşkil etmediğini ve kullanılan oyların kararın sonucu etkilemiş olması zorunluluğu arandığını, İlk derece mahkemesinin müvekkili şirketin 15/04/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 6. maddesiyle 2014 yılına ait kazanç paylarının dağıtımı yönünden alınan kararın iptaline karar vermesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, kazanç payı dağıtımı kararı, örtülü kar dağıtımı mahiyetinde olmadığını, icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı ödenmesinin kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralarına uygun olduğunun mahkeme kararları ile de sübut bulduğunu, ibraya ilişkin karar iptal edildiğine göre, yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395. ve 396. maddelerinde belirtilen izin ve yetkilerin verilmesine ilişkin kararın da iptal edilmesi gerektiği şeklindeki hukuken izahı olmayan bir gerekçeye dayanan, 10 numaralı gündem maddesine ilişkin iptal kararının da açıkça hukuka aykırı bir karar olduğunu, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kısmi kabul kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak tüm gündem maddeleri yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin 15/04/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2,4,5,6,9 ve 10 nolu genel kurul kararların TTK’nın 445.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile 5,6 ve 10 nolu kararların iptaline, diğer kararlar ile ilgili talebin reddine karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırı olarak yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde: 2 ve 4 gündem maddeleri şirketin 2014 yılına ait yıllık faaliyet ve finansal tablolarına ilişkin olup TTK’nın 437. maddesi kapsamında bilgi edinmeye ilişkin olduğu, mahkeme gerekçesinde de vurgulanan ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/9750 Esas 2018/3156 Karar sayılı kararı ile denetimden geçip onanarak kesinleşen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/432 Esas 2015/731 Karar 08/12/2015 tarihli kararında yer verildiği üzere toplantı tutanakları incelendiğinde, davacının sorularının ayrıntılı olarak cevaplandırıldığı, tüm pay sahiplerinin incelenmesine açık olan belgelerin genel kurul öncesinde pay sahiplerin erişimine sunulduğu, gündemin bu maddeleri ile ilgili davacı vekilince sorulan soru içerikleri, davalı şirket yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun ve finansal tabloların davacı tarafından okunup incelendiği ve toplantıya hazırlıklı gelindiğini gösterdiği, bu kapsamda gündem maddelerinin iptali veya butlanının gerekmediği anlaşılmakla, davalı vekilinin bu kararlarında iptali gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Mahkemece hükme esas alındığı anlaşılan bilirkişi rapor içeriğinde de vurgulandığı üzere, davacı tarafça yeniden seçilen şirket denetçisinin geçmiş döneme ilişkin denetim raporunun hangi bağlamda denetim türü, kapsamı, niteliği ve sonuçları yönünden gereken açıklıkta, anlaşılır ve basit bir rapor olmadığı hususunda iddiasının somut olmayıp ayrıca denetçinin gelecek dönem için de olması gerekenin dışında rapor hazırlayabileceği varsayımına dayanarak talepte bulunduğu da dikkate alındığında, mahkemece, 9 nolu gündem maddesiyle alınan genel kurul kararının iptali gerekmediği yönündeki kararı isabetli olup, aksi yöndeki davacı istinafı yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde: TTK’nın 436/2. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyeleri, kendi ibralarında ve diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanamazlar. İbra oylamaları için TTK’nın 436/2. maddesi özel düzenleme niteliğindedir. Somut olayda TTK’nın 436/2. maddesi uyarınca oydan yoksun pay sahibi yönetim kurulu üyeleri …, … ve …’e paydan doğan oy haklarını kullanmadıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece, şirket hisselerine malik olan pay sahibi … A.Ş. ve … A.Ş.’nin şirket yöneticilerinin hâkimiyetinde olması nedeniyle oydan yoksun olacakları gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da yöneticilerle sıkı irtibatı bulunan diğer bir pay sahibinin ibra oylamasına katılabilmesini sınırlayıcı herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Kaldı ki Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihadına göre de şayet ibra oylamasında yönetim kurulu üyeleri de oy kullanmış ise bu oylar mevcut değilmiş gibi karar nisabının sağlanıp sağlanmadığının değerlendirmesi gerekmektedir. Bu açıklamaya göre somut olayda, mahkeme kabulüne göre oy hakkından mahrum olduğu düşünülen … A.Ş. ve … A.Ş.’nin oyu dikkate alınmadığında dahi kabul oyu 17.634.375 olup, davacı ile olumsuz oy adedi olan 14.107.000 adet oydan yüksek bulunduğundan ibra oylamasında karar nisabı sağlanmış olup, mahkemece 5 nolu karar yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile kabul kararı verilmesi isabetsiz olmuştur. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Davacı yanca 6 nolu karar ile icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine kazanç payı dağıtılmasına karar verilmesinin objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu ileri sürülerek iptali talep edilmiş ise de; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/261 Esas 2016/138 Karar sayılı ilamının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. HD’nin 2016/1280 Esas 2018/5297 Karar 13/09/2018 tarihli kararı ile onana ilam içeriği de dikkate alındığında; şirket ana sözleşmesinin 27. maddesinde kârın dağıtılmasının düzenlendiği, davalı şirket genel kurul toplantı tutanağının ilgili gündem maddesine ilişkin oy çokluğu ile karar verildiği ve bu kararın TTK’nın 511. madde hükmüne uygun olduğu, kazanç payının bir teşvik tedbiri olması ve alınan kararın TTK’nın 511. hükmüne uygun olması nedeni ile ilgili gündem maddesinin iptalinin gerekmediği, TTK’nın 394. madde hükmüne göre esas sözleşmeye konacak hükümle veya genel kurul kararı ile yönetim kurulu üyelerine belirli dönemlerde ücret ödemesinin kararlaştırılabileceği, ilgili kararın alınmasında pay sahibi yönetim kurulu üyeleri oy hakkından mahrum olmalarına rağmen oy kullanmış olsalar da pay sahibi yönetim kurulu üyelerinin oyları hesaba katılmasa dahi kullanılan diğer oyların toplamı basit çoğunlukla kararın alınması için yeterli olduğundan, ücret ödenmesine ilişkin kararın TTK’nın 394. maddesine uygun olması, dağıtılan kârın ana sözleşmeye uygun şekilde ortaklara kâr payı dağıtımı yapıldıktan sonra ve %10 oranındaki kârın icracı olmayan yöneticilere dağıtımına ilişkin olup, eşitlik ilkesini ihlal eder bir yanının bulunmadığı, örtülü kazanç dağıtımı sayılamayacağı ve dürüstlük kuralına aykırı olmayacağı, bu gündem maddesine ilişkin kararın iptalinin gerekmediği anlaşılmakla, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararı isabetsiz olup davalı vekilinin bu konudaki istinaf başvurusunun da yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mahkemece, genel kurul gündeminin 10. Maddesiyle alınan şirketle işlem yapma ve rekabet yasağına ilişkin kararın, 5 nolu ibra kararının iptali nedeniyle iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm kurulmuştur. Oysa ibraya ilişkin kararın iptali halinde TTK’ nın 395. ve 396. maddelerindeki izin ve yetkilerin verilmesine ilişkin kararların da iptalinin gerekeceği söylenemeyecektir. Bu kararlar bakımından TTK’nın 436/1 maddesi uyarınca oydan yoksunluk kurumunun alınan karar bakımından değerlendirilmesi gerekecektir. Genel kurul tutanağı incelendiğinde, 10 nolu kararın davacı …’ün oyları ile birlikte toplam 14.107.000 adet olumsuz oya karşı … A.Ş, … A.Ş. ve … in toplam 99.680.625 adet olumlu oyuyla ve oy çokluğu ile alındığı anlaşılmaktadır. TTK’nın 436/1. maddesi uyarınca işbu oylamada pay sahibi yönetim kurulu üyelerinden … temsilcisi, …, … ile pay sahibi … temsilcisi tarafından toplam 84.211.875 adet paydan doğan oy hakkının kullanılmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay 11. HD’nin 2018/1327 Esas 2019/8307 Karar 19/12/2019 tarihli emsal nitelikteki karar içeriğinde de işaret edildiği üzere; uyuşmazlık, yukarıda unvanları belirtilen anonim şirketlerin, pay sahibi bulundukları davalı anonim şirketin genel kurulunda, aynı zamanda kendilerinin hakim ortağı ve yöneticisi olan … ve …’yi de kapsayacak şekilde, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine, TTK’nın 395. ve 396. maddeleri çerçevesinde izin verilmesi oylamasında oydan yoksun olup olmadıklarına ilişkindir. TTK’nın ”Oydan Yoksunluk” başlıklı 436. maddesinde ”Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz. Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” hükmü yer almaktadır. Görüşülüp karara bağlanan gündem maddesinde, … A.Ş. ve … A.Y.’nin ne kendileri ile davalı şirket arasında ne de yine bu anonim şirketlerin ortağı olduğu şahıs şirketi ile hakimiyetleri altındaki şirketler arasında kişisel nitelikte bir işin görüşülüp karara bağlanması söz konusudur. TTK’da oydan yoksunluk haline ilişkin mevcut düzenleme, anonim şirketin pay sahiplerinin oy hakkına ve bunun doğumuna ilişkin 434. ve 435. maddeleri gözetildiğinde, istisnai nitelikte olup istisna hükümlerinin yorum yoluyla kapsamının genişletilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle, TTK’nın 436/1. maddesinde hükme bağlanan oydan yoksunluk halinin uyuşmazlık konusu 10 nolu karar yönünden oluşmadığı, oyların toplamı ve basit çoğunlukla kararın alınmasının mümkün olması dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, davalı vekilinin bu karar yönünden istinafı yerinde görülmüştür. Yukarıda açıklanan gerekçe ışığında, davacı vekilinin istinaf başvursunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca istinafa konu kararın kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan harçtan peşin yatırılan 27,70 TL harcın mahsup edilerek bakiye 26,70 TL harcın davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarfedilen 112,35 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca belirlenen 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avanslarının, karar kesinleştiğinde iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, c-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 35,90 TL maktu istinaf harcının talep halinde davalı tarafa iadesine, d-Davalı tarafından harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-Artan gider avanslarının, karar kesinleştikten sonra iadesine, 8-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.02.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.