Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1605 E. 2019/1549 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1605
KARAR NO : 2019/1549
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/865 Esas – 2018/406 Karar
TARİHİ: 10/05/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya satmış olduğu mal ve hizmetler karşılığında faturalar düzenlendiğini, ancak davalının cari hesap borcunu ödemediğini, alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinde boçr-alacak tutarı hesaplanmadığından borca itiraz ettiklerini, talep edilen faiz oranının da fahiş olduğunu, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen ve istinaf başvurusuna konu edilen 10/05/2018 tarihli, 2016/865 Esas – 2018/406 Karar sayılı kararında; “…davanın cari hesaptan doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davalı tarafın borcu kabul etmediği, davacı tarafın cari hesap ilişkisinde düzenlenen tüm faturalara konu malları davalıya teslim ettiğini ispat etmesi gerektiği, davacı tarafa cari hesap ilişkisini oluşturan tüm yıllara ait ticari defterlerin ve dayanağı belgelerin sunulması gerektiği ihtar edildiği halde davacı tarafın ek rapor için yapılan inceleme sırasında da tüm defterlerini ve dayanağı belgeleri sunmadığı, davalı tarafın ise ihtaratlı davetiye tebliğine rağmen ticari defterlerini sunmadığı, ancak bir tarafın ticari defterlerinin ibrazının istenebilmesi ve talep edilmesine rağmen ticari defterlerin ibraz edilmemesinin defter sahibinin aleyhine sonuç doğurmasının, ancak karşı tarafın münhasır delil olarak buna dayanmasına bağlı olduğu(Emsal: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2016 tarihli 2014/11-1159 E., 2016/967 K. sayılı kararı), davacının ise davalının ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmadığı, yine kök raporda e-posta yolu ile gönderilen hesap mutabakatı(30/06/2015 tarihi itibariyle hesaba ilişkin) sunulmuş ise de söz konusu e-posta davalı tarafın açık kabulünde olmadığından delil olarak dikkate alınmadığı, davacının iddiasını ispat edemediği, dava dilekçesinde yemin deliline dayanıldığı ancak davacı vekilinin yemin teklifinde bulunmayacaklarını beyan ettiği, dolayısıyla davanın sübuta ermediği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili şirketin, davalı şirketten 7.730,94 TL tutarındaki fatura ve cari hesap alacağına istinaden İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatmış olduğunu, işbu icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini, davalının söz konusu takibe haksız itirazı sonucunda davacı müvekkili şirket tarafından itirazın iptali davası açıldığını, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davanın, davacı müvekkili şirketin iddiasını ispatlayamadığından bahisle reddine karar verildiğini, hukuka ve hakkaniyete aykırı mahkeme kararının bozulması gerektiğini, mahkeme tarafından gerekçeli kararda davacı müvekkili şirketin ek rapor için bilirkişi incelemesi sırasında tüm defterleri ve dayanağı belgeleri sunmadığının ifade edildiğini, defterlerinin tamamının bilirkişi incelemesi için hazır edildiğini ve bilirkişi tarafından da incelendiğini, bu incelemede bilirkişi neleri talep etmiş ise tamamının eksiksiz olarak sunulduğunu ve suretlerinin de bilirkişiye teslim edildiğini, mahkemenin ek bilirkişi raporunu da yanlış değerlendirdiğini, müvekkili firmadan istenen ve sunulmayan hiçbir belge ve bilginin mevcut olmadığını, mahkemenin gerekçeli kararında, icra takibinde fatura alacağına değil cari hesap alacağına dayanıldığından bahisle tüm yıllara ait alacakların tespitinin gerektiğini belirttiğini, dava konusu alacağın varlığının ticari defterlerinin ve faturaların incelenmesi neticesinde ispatlanmış olmasına rağmen mahkeme tarafından işbu delillerin yeterli görülmediğini, davalı şirket tarafından davacı müvekkili şirket ile aralarındaki mevcut ticari ilişkinin inkâr edilmediğini, davalı tarafın 20.04.2016 tarihinde İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğüne sunmuş olduğu borca itiraz dilekçesinin ve mahkemeye yasal süreyi geçirdikten sonra sunmuş olduğu 07.11.2016 tarihli beyan dilekçesi incelendiğinde davalı yanın davacı müvekkili şirket ile aralarında mevcut ticari ilişkiyi ve cari hesap ilişkisini hiçbir şekilde inkar etmediğini, hatta alacağın varlığına ilişkin de bir itirazının olmadığını yalnızca alacak miktarının net olmaması ve faiz konusunda itirazının olduğunun anlaşıldığını, ayrıca davalı yan taraflarınca işbu dava dosyasına sunulmuş olan faturalara konu malların kendilerine teslim edilmediği yününde de bir savunma yapmadığını, bu durumda davalı tarafından alacak iddiasına konu malların teslim edilmiş olduğu kabul edilmiş olup, ispat yükünü üzerine alır şekilde ödeme savunması yapıldığını, karşı tarafın mal teslimine ilişkin bir itirazı olmamasına rağmen mahkeme bu konuda re’sen araştırma yapma gereksinimi duymuş olup, dosya kapsamında mevcut sevk irsaliyelerini ispat için yeterli görmediğini, bilirkişinin talebi üzerine ek raporda da tüm malların teslimine ilişkin imzalı sevk irsaliyelerinin de teslim edildiğini, bilirkişi ek raporunda da tüm bu hususların belirttiklerini, dava dosyasına sunmuş oldukları mail çıktıları ile de satılan mal teslimatlarının davalı bilgisi ve talebi doğrultusunda yapıldığının anlaşıldığını, söz konusu mail dökümlerinin mahkeme tarafından delil olarak nitelendirilmediğini ve hükme esas alınmamışsa da mail dökümlerinin de maddi gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda diğer belge ve bilgilerin yanında değerlendirilebileceğini, bu konuda mevzuatta yasaklayıcı bir kuralın olmadığını, davalı tarafın maillere yönelik hiçbir beyan ve itirazının bulunmamasına rağmen mahkeme mailleri davalının açık kabulünde olmadığını belirttiğini, davacı müvekkilinin tüm alacakları ispatlanmış ve bilirkişi raporu ile de belirlenmiş olmasına rağmen mahkeme tarafından, tüm deliller ve ek bilirkişi raporunun da yanlış değerlendirilerek yanlış karar verildiğini, mahkeme tarafından tüm deliller değerlendirilerek gerçeğin ortaya çıkarılması gerektiğini, Oysa mahkemenin tüm delilleri toplamak yerine mevcut tüm delilleri ve bilirkişi raporunu yanlış değerlendirerek yanlış karar verdiğini, mahkeme kararının hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya aykırı hükmünün kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının davalı ile arasındaki ticari satım ilişkisinden ötürü fatura ve cari hesaba dayalı bakiye alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, davalıdan fatura ve cari hesap bakiyesinden alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise gerek takibe itirazında gerekse davaya verdiği cevabında, davacı alacağının miktarının hesaplanmadığı, alacak miktarının net olmadığını ileri sürmüştür. Yargılama sürecinde davalı ticari defterlerini sunmamış, davacı yanın ibraz ettiği ticari defter ve kayıtlarında yapılan inceleme sonucu alınan kök ve ek rapor içeriğinden, davacının takip tarihinde davalıdan alacaklı görüldüğü anlaşılmıştır. Alınan ek raporda ayrıntıları tablo halinde gösterilip açıklanan yedi fatura ve irsaliyelerin 2.3.4.5 ve 7 sıradakilerde davalı adına teslim alan ad ve imzanın bulunduğu, diğer iki adedinde isim olmaksızın imza bulunduğu, bu imzalarında diğer sevk irsaliyelerindeki imzalar ile örtüştüğü anlaşılmaktadır. Yine bu fatura ve sevk irsaliyeleri kapsamında davacının takipte istediği bakiye asıl alacak tutarını karşıladığı görülmektedir. Davalı yan az yukarıda yer verildiği üzere, gerek takibe itirazında gerekse davaya cevabında, davacı ile ticari ilişkilerinin bulunmadığına, mal teslimi yapılmadığına ve sevk irsaliyesinde teslim alan bölümünde isim ve imzası bulunan kişilere dair itiraz yöneltmemiştir. Bu açıklamalar ve özellikle davalı savunması kapsamında, davanın takipte istenilen asıl alacak tutarı üzerinden ispatlandığı sonucuyla kabule karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile tümden reddi doğru olmamıştır.Davacının takipten önce davalıyı temerrüde düşürdüğünü kanıtlamadığı anlaşılmakla takipte istenen işlemiş faize ilişkin talebin reddi gerekmektedir. Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın kısmen kabulüyle, davalının İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün…. esas sayılı takip dosyasına yönelttiği itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca kısmen iptali ile 6.299,11 TL asıl alacağın icra takip tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte tahsili için takibin devamına,2-İşlemiş faize ilişkin itirazın iptali talebinin, takipten önce temerrüdün varlığı kanıtlanmadığından reddine, 2-Likit alacağa yönelik haksız itiraz nedeniyle İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca, kabul edilen asıl alacak üzerinden takdiren %20 oranında hesaplanan 1.259,82 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 3-Alınması gerekli 430,29,53 TL harçtan, peşin alınan 170,68 TL (icra harcı dahil) harcın mahsubu ile bakiye 259,61 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına,4-Davacı tarafından harcanan 204,18 TL harç giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından, ilk derece yargılamasında sarfedilen toplam 1.271,10 TL yargılama giderinden, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 1.035,69 TL’lik kısmının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 1.431,83 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,8-Tarafların gider avanslarından bakiye kısmlarının, karar kesinleştiğinde iadesine,9-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına,b-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde davacıya iadesine,c-Davacı tarafından istinaf yargılaması sırasında yapılan 32,50 TL posta gideri, 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 130,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,11-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05/12/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.