Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1601 E. 2019/1552 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1601
KARAR NO : 2019/1552
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/340 Esas – 2018/793 Karar
TARİHİ : 10/07/2018
DAVA : Ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;… LTD. ŞTİ.’nin üretimini ve pazarlamasını yaptığı “… marka … tipi, C200-TS=24 TİCARİ 2013 yıl imali kompresör”ün Türkiye Distribütörü olan Davalı … TİC. LTD. ŞTİ.’nden 29.03.2013 tarih ve … Seri Nolu fatura ile 127.000,00TL bedel ile satın almış olduklarını, satın alınan kompresörün kullanımı sırasında, üretilen havaya yağı karıştırması sonucu yağ azalması ve calışan kompresörün stop etmesi arızasının ortaya çıktığını ve bu durumun muhatabı firmaya muhtelif defalar iletildiğini fakat davalı firma tarafından sorunun giderilmemesi üzerine, Büyükçekekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/16 D.İş sayılı dosyasından yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda belirtilen hususun, Teknik Üniversite Laboratuarlarında yapılacak inceleme sonucunda, şikayete bağlı sorunun tespit edilebileceğinin bilirkişi raporunda belirtilmesi üzerine, bu sefer İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi tarafından yapılan inceleme sonucunda 04.03.2015 tarih ve 15/497 sayı ile düzenlenen raporda … marka … Tipi C200-TS=24 ticari adlı … Denver Deutschland GmbH Şirketi tarafından 2013 yılında imal edilmiş yüksek basınç kompresörünün çalışırken aşırı şekilde yağ eksilttiği, basınçlı havasının içine aşırı miktarda yağ karışmasını engelleyemediği ve dolasıyı ile kompresörün onarımının mümükün olmadığı ve gizili ayıp niteliğinde imalat hatası içerdiğinin tespit edildiğini belirterek, söz konusu kompresörün ayıpsız bir yenisiyle değiştirilmesini, Mahkeme aksi kanatte ise satılanı geri vermeye hazır olduklarını ve euro değeri üzerinden bedelinin tahsilini talep ettiklerini bu bedelle birlikte Mahkemece tespit ve ihtarname giderleri toplamı karşılığı olarak şimdilik 10.000,00TL tazminatın ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; zamanaşımı itirazlarının olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirketten satın almış olduğu … marka … tipi C200-TS= 24 ticari adlı kompresörde gizli ayıp niteliğinde bir ayıp bulunduğunu ve kompresörün yenisi ile değiştirilmesini veya tazminat talebinde bulunmuş olduğunu, satılan kompresörün gizli ayıplı olması bir yana hiçbir surette ayıplı mal olduğunu kabul etmediklerini, satımdan sonra sürekli olarak sıkıntı çıkardığı iddia edilen kompresörün 29.03.2013 tarihinde davacı şirkete satılmış olup, derdest davanın ise 30.03.2015 tarihinde müvekkil şirkete ikame edilmiş olduğunu, bu nedenle en geniş manada zamanaşımı itirazları bulunduğunu, ayıp olduğunu kabul etmemekle birlikte hakkının varlığını iddia eden tarafın bu hakkını dürüstlük kuralına uygun kullanmadığını ve kaldı ki davacının tacir olup basiretli bir iş adamı gibi davranmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 10/07/2018 tarihli, 2015/340 Esas – 2018/793 Karar sayılı kararında, “…Dosya içerisinde bulunan tüm kanıt ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde; davalı şirket tarafından davacı şirkete satışı yapılan … marka … Tipi C200-TS=24 ticari adlı … Şirketi tarafından 2013 yılında imal edilmiş yüksek basınç kompresörünün satışından bir süre sonra yağ esiltme sorunu yaşandığı iddiasıyla yetkili servis tarafından incelemesinin yapıldığı ancak sorunun giderilemediği, bunun üzerinde davacı tarafından ‘ayıpsız yenisi ile değiştirme, malın iadesi ve bedel indirimi’ şeklinde terditli taleple bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda sonuç olarak dava konusu kompresörde ayıp bulunduğu ve bu ayıbın gizli ayıp olduğu kanaatine varıldığı görülmüştür. Davacı söz konusu ayıbı davalı şirket yetkili servisine bildirmiş ancak sonuç elde edememiştir. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere satışı yapılan davaya konu kompresördeki ayıp gizli ayıp olup yararlanmamayı sürekli kılabilecek niteliktedir. Bu nedenle terditli olarak açılmış olan davada davacının ilk talebinin uygun görüldüğü…” gerekçesiyle, davanın KABULÜ ile “…” Marka “… Tipi C200-TS=24” ticari isimli eşyanın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine, ayıplı ürünün davalı tarafa iadesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda, davacı vekilince de katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin yargılama sonunda; davanın kabulü ile; dava konusu … marka “… tipi, C200-TS=24 ticari” isimli eşyanın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine, ayıplı ürünün davalı tarafa iadesine, karar verdiğini, ancak her ne kadar dava dilekçesinde terditli ilk talep olarak; ayıpsız yenisi ile değişim talep edilmiş olsa da, davacı taraf 13.04.2018 tarihli ıslah dilekçesinde sadece bedel talebinde bulunulduğunu, ayıpsız yenisi ile değişim talebinden zımnen vazgeçtiğini, davacı tarafın ıslaha rağmen, 25.05.2018 tarihli dilekçesi ile talebini açıklayıp bu defa öncelikle dava konusu makinenin bedelsiz olarak yenisiyle değiştirilmesini, bu olmadığı taktirde 193.806,84TL alacak, 6.452,00TL dava öncesi keşif ve tespit masrafı olarak, toplam 200.258,84TL alacağın 30.03.2015 tarihinden itibaren yıllık %10,5’ten aşağı olmamak üzere en yüksek banka ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğini, davacının 13.04.2018 tarihli ıslah dilekçesinde 1. sıradaki (aynısıyla bedelsiz değişim) talebi bulunmadığını, davacının söz konusu ıslah dilekçesiyle neticei talebini değiştirmiş olup ıslahın, HMK hükümlerine göre sadece bir defa yapılabilecek istisnai bir usul işlem olduğunu, davacının ıslah ile misliye değişim tercihinden vazgeçmiş ve sadece bedel talebinde bulunduğunu, bu aşamadan (ıslahtan) sonra 25.05.2018 tarihli dilekçe ile talebini değiştirmesine kesinlikle muvafakatleri olmadığını beyan ettikleri halde, ilk derece mahkemesinin verdiği karar ile HMK’nın 176/2. maddeki ıslahın bir davada ancak bir defa yapılabileceği kuralını açıkça ihlal ettiğini,
İlk derece mahkemesinin HMK’nın 293 ve devamı maddelerini uygulamadığını, sebebini de gerekçesinde bildirmediğini, HMK’nın 293 ve devamı maddelerinde, uzman görüşü başlığı altında bir delil çeşidi düzenlediğini, bu çerçevede taraflarınca İTÜ Makine Fakültesi öğretim Üyesi Prof.Dr. … ve Mali Müşavir Bağımsız Denetçi, Ekonomi Hukukçusu … dava konusu olayla ilgili olarak 13.03.2017 tarihli uzman görüşünün 17.03.2017 tarihli alındı belgesi ile ilk derece mahkemesine sunulduğunu, ancak söz konusu uzman görüşünün gerekçeli kararda bahsinin dahi geçmediğini, yani ilk derece mahkemesinin bu delili yok saydığını, dikkate alma gereği duymadığını, bu sebeple de kararın HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiğini, İlk derece mahkemesinin, teknik olarak yetersiz bilirkişilerin kanaatine bağlı kalarak hatalı değerlendirme yaptığını, dosyaya sunulan uzman görüşü ve diğer delillerden, dava konusu makinedeki problemin, “makinenin sürekli olarak normal yoldan değil, acil durum butonu ile kapatılmış olmasından” kaynaklı bir arıza olduğunu, bu olgunun da makinenin hafıza kayıtlarının ekrandan okunması suretiyle anlaşıldığının net ve teknik detayı ile ortaya konulduğunu, buna rağmen teknik yeterliliği olmayan bilirkişilerin, kifayetsiz raporlarına değer veren mahkemenin hatalı sonuca ulaştığını, mahkemenin bu noktada bilirkişi raporlarına itirazları dikkate almadığı gibi, HMK’nın 293/2 ve 281/2. maddelerine göre uzman ve bilirkişiyi duruşmada dinleyerek, aralarındaki çelişkiyi gidererek doğru sonuca ulaşabileceği halde, hatta uzman refakatinde mahallinde keşif yapıp, makinenin ekranını bizzat okutabilecek olduğu halde, bu yönde bir işlem de yapmadan eksik ve hatalı yargılama sonucu yanlış karar verdiğini,Satıma konu makinenin ayıptan arî bir yenisiyle değiştirilmesine dair kararının ifasının da imkansız olduğunu, değişim kararı verilmesi halinde sovtajı ile birlikte 5 yıllık kullanım ve yıpranma bedelinin de davacı tarafından ödenmesi gerekirken, bu konuda herhangi bir inceleme yapılmadığını, davacının, dava konusu makineyi 2013 yılında satın almış olup, o zamandan bu zamana beş yılı aşkın süredir, gerek kendisi kullanmak gerekse kiraya vererek ve en son satarak yıprattığını, eskittiğini ve elden çıkardığını, ancak bu makine üzeriden yüklü miktarda para kazandığını, her ne kadar karşı bir dava açılmış olmasa da takas – mahsup talepleri gereğince bu incelemenin yapılması gerekmekle; kararın bu sebeple de bozulması gerektiğini,Davacı için döviz cinsinden bedel belirlenmesinin de hukuka aykırı olduğunu, davacının yabancı para cinsinden ödeme talebini kabul etmemelerine rağmen, gerek bilirkişilerin gerek ilk derece mahkemesinin, davalı kayıtlarında yer alan 29.03.2013 tarih ve … seri numaralı fatura ile 127.000,00 TL bedelli fatura yerine döviz cinsinden belirlendiğini, dava değerine göre harç ve avukatlık ücreti belirlendiğini, kararın bu sebeple de usule ve hukuka aykırı olduğunu,Dava konusu makinada herhangi bir imalat hatası, ayıp veya arıza bulunmadığını, her ne kadar bilirkişilerin uzmanlıkları yetmediği için tespit edememiş olsalar da daha önceki dilekçe ve beyanlarda ileri sürdükleri şekilde, uzman görüşlerinde de açıklandığı üzere, dava konusu makinede gizli ayıp değil, davacının hatalı kullanımından (makineyi sürekli olarak normal Power tuşunu kullanmak yerine acil kullanım butonundan kapatıyor olma) kaynaklı arıza meydana gelmiş olup, bunun sorumlusunun da davalı değil, davacı olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve tüm savunmaları doğrultusunda yeniden yargılama yapılarak davanın zamaşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili, katılma yoluyla veridiği istinaf başvuru dilekçesinde özetle;İlk derece mahkemesi kararının eksik olduğunu, çünkü kararında açıklandığı üzere seçimlik taleplerinin birincisinin kabul edildiğini, ayıplı malın iadesi ile ayıpsız misliyle değişimine karar verildiğini, ancak mahkeme kararında bu ihtimalin mümkün olmaması halinde kendilerine ödenecek bedel hakkında karar verilmediğini, Davalı tarafın istinaf dilekçesinde, değişim kararının icrasının mümkün olmadığını beyan ettiğini, ilk derece mahkemesince ayıpsız yenisi ile değişime karar verilmiş olsa da bu karar davalı tarafından yerine getirilmemesi halinde ya da bu değişimin mümkün olmaması halinde kazandıkları alacak hakkının muallakta kalacağını, bu nedenle verilen kararda bu durumun da aydınlatılması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının bu yönden düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TBK’nın 227.maddesi uyarınca, ayıplı makine satışı iddiasına dayalı ayıplı makinenin ayıpsız yenisi ile değiştirilmesi, talebin yerinde görülmemesi halinde sözleşmeden dönülerek makine bedelinin yapılan masraflarla birlikte tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı tarafından satılan malın gizli ayıplı olduğu benimsenerek, davacının terditli taleplerinden ilki olan makinenin ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuş, davacı vekili de katılma yoluyla, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, taraf vekillerince ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraf vekilleri, ilk talepleri doğrultusunda mahkemece makinenin ayıpsız yenisi ile değiştirilmesi yönünde karar verildiğini, ancak makinenin yenisi ile değiştirilememesi halinde taraflarına ödenecek tutara karar verilmediğini, bu durumda makinenin yenisi ile değiştirilmesi mümkün olmaması halinde alacak haklarının muallakta kalmış olacağını ileri sürerek karar istinaf etmiştir. Mahkemece davacının terditli taleplerinden ilkine göre makinenin ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. İİK’nın 24. maddesinde taşınır teslimine ilişkin ilamların nasıl icra edileceği düzenleme altına alınmış olup, mahkemece verilen hükmün infazının İİK’nın 24. maddesi hükümleri doğrultusunda infazı mümkün olacağından, taraf vekillerinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir. Davalı vekilince, davacı yanın ayıplı makineyi elden çıkarmış olma ihtimali bulunduğu, buna göre değişim hükmünün ifasının imkansız olabileceği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Mahkemece kurulan hüküm uyarınca, davalının makinenin ayıpsız yenisini verme edimi, ancak davacı tarafından ayıplı olduğu ileri sürülen makinenin iadesi ile mümkün olacağından, yani edimlerin birlikte ifasıyla mümkün olabileceğinden, makinenin iadesi yapılmadıkça yenisini verme borcu infaz olmayacağından, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, mahkemenin, davacının sunduğu ıslah dilekçesi kapsamını gözardı ederek HMK’nın 176/2. maddesine aykırı olacak şekilde hüküm kurduğunu ileri sürmüştür. Davacı vekilince 13.04.2018 tarihli sunulan ıslah dilekçesi içeriğinden, davacının terditli talebine konu olan makineye ödenen tutarın ve giderlerin tazmini yönünden dava dilekçesindeki müddeabihin ıslahen arttırıldığı, bu yönde mahkeme ara kararı uyarınca davalı vekilinin 25.05.2018 tarihli sunduğu izahat dilekçesinde de birinci talebin, makinenin ayıpsız yenisi ile değiştirilmesi olduğunun açıklandığı ve bu talepten vazgeçildiği belirtilmediği dikkate alındığında, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir.Davalı vekili, yargılama aşamasında sundukları uzman görüşünün gerekçeli kararda tartışılmadığını, mahkemenin teknik olarak yetersiz bilirkişilerin raporlarına göre sonuca gittiğini ileri sürülmüştür. HMK’nın 293. maddesi kapsamında uzman görüşü takdiri delil olup, mahkemece alanlarında uzman olan bilirkişilerden oluşturulan bilirkişi kurullarından kök ve ek rapor alınıp, ayrıca bu raporların davadan önce İTÜ’den alınan 04.03.2015 tarihli rapor içerikleriyle de benzer teknik tespitleri içerdiği dikkate alınarak ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde değildir.Yargılama sonucu mahkemece davacının terditli taleplerinden ilki olan ayıplı makinenin ayıpsız yenisi ile değiştirilmesi yönünde hüküm kurulduğu görülmekle, davacının makine için ödediği tutarın da davalı yedinde bulunduğu dikkate alındığında; davacı vekilinin değişim kararı kapsamında sovtaj ile birlikte 5 yıllık kullanım ve yıpranma bedelinin davacı tarafından ödenmesi gerekeceği, bu yönde mahkemece inceleme ve değerlendirme yapılmadığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir.Yine, yargılama sonucu makemece davacının terditli taleplerinden ilki olan ayıplı makinenin ayıpsız yenisi ile değiştirilmesi yönünde hüküm kurulduğu görülmekle, davacı yönünden döviz cinsinden bedel belirlendiği yönündeki istinaf nedeni de konusuzdur.Mahkemece sunulan deliller ile yargılama sürecinde uzmanlarından oluşturulan bilirkişi kurullarından alınan raporlardaki tespitler ışığında, makinenin gizli ayıplı olduğunun kabulü ile gerekçeleri yazılarak sonuca gidildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin makinede imalat hatası, ayıp veya arıza bulunmadığı yönündeki esasa ilişkin istinaf nedeni de yerinde değildir.Davalı vekilince zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığı, davanın zamanaşımından reddi gerektiği ileri sürülmüştür. Dava konusu makinenin 29.03.2013 tarihinde davalı tarafından davacıya satıldığı, makinenin 03.04.2015 tarihine kadar garanti verildiği, davacı tarafından eldeki davanın 30.03.2015 tarihinde ve garanti süresi içinde açılmış olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekeceği yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir.İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,5-Bkiye 10.259,76 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 6-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,7-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,8-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda temyizi kabil olmak üzere ve oybirliğiyle karar verildi. 05.12.2019