Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1598 E. 2019/1544 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1598
KARAR NO : 2019/1544
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2018
NUMARASI : 2016/1109- 2018/454 E.K
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Rücuen Tazminat)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketi tarafından nakliyat emtia abonman sözleşmesi ile sigortalanan sigortalı …A.Ş.’ne ait orta gerilim enerji kablosu emtiasının Türkiye’den Irak’a nakliyesinin sigortalı arasında tanzim edilen 09.11.2015 tarihli nakliye anlaşması ile davalı şirket tarafından üstlenildiğini, 74 adet bobine sarılmış orta gerilim enerji kablosu emtiasının davalının sorumluluğunda bulunan 10 çekici ve yarı römork araca 09.11.2015 ve 10.11.2015 tarihleri arasında yüklenerek 10 adet ayrı navlun faturasının düzenlendiğini, nakliye araçlarının Irak’ın Zacho kentine geldiklerinde emtianın yüklü olduğu yarı römorklar çekicilerden ayrılarak taraflarınca bilinmeyen bir nedenle Irak plakalı başka çekicilere aktarılıp buradan da Bağdat’ta bulunan alıcı firmanın adresine gönderildiğnin ifade edildiğini, teslimat sırasında Türkiye’den … (çekici) … (yarı römork) plakalı nakliye aracına yüklenen 7 makara muhteviyatı emtianın kayıp olduğunun tespit edildiğini, bu durumun alıcı … (Irak) firması tarafından sigortalı … Kablo firmasına bildirildiğini, bu durum üzerine müvekkilinin atadığı eksper tarafından davalı firma ile yapılan görüşmelerde, … plakalı araca ait römorkun Zakho’da “… ” plakalı çekiciye aktarıldığı, … plakalı araç sürücüsünün tutuklu olduğu ve çekicini ise “…”de tutulduğu, emtianın aktarıldığı aracın ise henüz bulunamadığı bilgisinin alındığını, … plakalı aracın Irak’a … plakalı yarı römork ile giriş yaptığından yarı römork olmaksızın Irak sınırına çıkmasına izin verilmediğini ve nakliye aracının …’de alıkonulduğu yönünde olmakla birlikte 7 marka emtianın alıcı firmaya ulaşmadığının tespit edildiğini, zayi durumunun aktarma sonrasında meydana geldiğini, oysaki nakliye anlaşmasının 3/A bendinde, davalının direkt olarak aktarmasız taşıma taahhüt ettiğini, kaybolan emtianın yeniden üretilerek alıcısına teslim edildiğinin sigortalı tarafından beyan edildiğini, ekspertiz raporuna göre, sigortalının zararının 126.298,51 USD olduğunu, bu bedelin 19.10.2016 tarihli makbuz ve ibraname karşılığında sigortalıya ödendiğini, müvekkilinin sigortalısının haklarına halef olduğunu ileri sürerek 126.298,51 USD tutarındaki rücuen tazminat alacağının sigortalıya ödeme yapılan 19.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek Devlet bankalarınca Amerikan dolarına bir yıllık vadede işletilen en yüksek mevduat faizi oranında faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin taşıma işleri komisyoncusu olup, taşıma işini alt taşıyıcı dava dışı … Ltd. Şti. tarafından gerçekleştirildiğini, uyuşmazlığa konu taşımaya ilişkin CMR senedinde, yedi adet makaranın 22.11.2015 tarihinde teslim alındığı bilgi notu ve imzanın açık şekilde görüldüğünü, teslimden çok sonra 16.12.2015 tarihli noter ihtarı ile eksik teslimin iddia edildiğini, süresinde hasar ihbarında bulunulmadığını, gerçekte kayıp veya hasar olup olmadığının belli olmadığını, emtianın dorseden indirilmediğini, römork kapakları açılmadan çekici değişikliği yapıldığını, bunun aktarma sayılmayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, CMR’nin 20. maddesi hükümüne göre, dava konusu bobinlerin alıcısına teslim edilmediği, özellikle nakliye anlaşmasının 3-A maddesine göre, malların fabrikadan alınarak Bağdat’ta müşteri deposunda teslim ile taşımanın sona ereceğinin hüküm altına alındığı, ancak bobinlerin varma yerine hiç ulaşmadığı, bu sebeple tam zayi sayıldığı, CMR’nin 17/1. maddesi gereği, tam zayi olayda davalının sorumluluktan kurtulmak için öngörülen herhangi bir savunma yapmadığı, bu yönde delil sunmadığı, meydana gelen zarardan davalının sorumlu olacağı, sigorta ekspertiz raporu ve malın satış faturası bilgilerine itibar edilerek davacının, toplam ödeme miktarı olan 126.298,51 USD tam zayi zararı için ödediği tazminatı rücu edebileceği, her ne kadar tazminat miktarının kadri marufunda olup olmadığı ve hesaplanan tazminatın denetlenmesi yönünde bilirkişiler heyetinde elektrik malzemeleri ve kablo fiyatları konusunda teknik bir bilirkişinin bulunmadığı, bunun bir eksiklik olarak görülmesi halinde heyete bu konuda teknik bilirkişi atanarak inceleme yapılabileceği bilirkişiler kurulunca mütalaa edilmiş ise de davalının miktara yönelik hiçbir itirazı bulunmadığı, yargılama sırasında alınan bilirkişiler kurulu raporuna da bu konuda itiraz etmedikleri, o halde davacının 126.298,51 USD’nin rücuen tazminini talep edebileceği, davacı her ne kadar bu miktara 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz işletilmesini talep etmiş ise de CMR’nin 27. maddesi gereği temerrüt faiz oranı yıllık %5 olup, bir yıllık USD mevduat faiz oranlarından düşük olduğu, dolayısıyla bu miktara CMR’nin 27. maddesi uyarınca 19.10.2016 ödeme tarihinden itibaren yıllık %5 oranında faiz işletilebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 126.298,51 USD rücuen tazminat alacağının 19.10.2016 ödeme tarihinden itibaren CMR’nin 27. maddesi uyarınca yıllık %5 oranındaki temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;-Davacının aktif husumet ehliyetinin yasal ve akdi olarak gerçekleşmediğinden mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmelerinin kabul edilmediğini, bu bağlamda taşıma CIP teslim klozuna uygun yapılmış olup, mal bedellerinin alıcısından alınmadığı iddia edilmesine göre, davacının sigortalısının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak alıcıdan mal bedellerini alıp almadığının araştırılmadığını, bu aşamada davacı tarafından yapılan ödeme lütuf ödemesi olup davacı sigorta şirketi TTK uyarınca sigortalının taşıyana karşı iddia ettiği alacak hakkına halef olmadığını,-Ayrıca davacı tarafın sigortalısı adına düzenlemiş olduğu sigorta poliçesinde “Irak taşımaları azami 100.000 USD-Sadece Irak taşımaları için beher hasarda USD 5.000 muafiyet uygulanacaktır.” azami sınır klozunun bulunduğunu, sigortalısına maksimum 95.000 USD ödeyebilecekken sigorta poliçesine aykırı olarak fazladan, teminat dışı ex gratia bir ödeme yaptığını, müvekkilinin bu ödemeden sorumlu tutulamayacağını,-Davanın konusunu oluşturan malın zayi olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, zira, yüklerin zayi olduğu iddiasına konu taşımaya ilişkin düzenlenmiş CMR taşıma senedinde alıcının yükleri farklı marka numaraları adı altında olsa da teslim aldığına dair şerhinin bulunduğunu, aksini iddia eden davacının karineyi yine yazılı olarak ve kesin bir şekilde çürütmek zorunda olduğunu, ancak dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, nıusulüne uygun bir ihbarın bulunmadığını,-Müvekkilinin sorumluluğunun ancak CMR’nin 23. maddesi gereğince sınırlı sorumluluk hükümleri dahilinde olabileceğini, kaldı ki müvekkili şirketin alt taşıyanı olan şirketin … plaka numaralı araç sürücüsünün Irak’ta alıkonulduğu dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerden sabit olduğunu, müvekkilinin en yüksek özeni gösterse dahi olaylara engel olamayacak oluşunun yargılamada değerlendirilmediğini,-Davacının uğradığı zarar miktarı ile ilgili ne de mal bedelinin tutarına ilişkin olarak davacı iddialarını destekler herhangi bir beyan sunulmadığını,-HMK 186 gereğince sözlü yargılama için süre talebinin haksız olarak reddedildiğini, Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, CMR hükümlerine tabi uluslararası taşıma esnasında bir kısım emtianın teslim edilmediği iddiasına dayalı olarak ortaya çıkan zararın, taşıyıcıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.Somut olayda; davacı sigorta şirketinin sigortalısı satıcı/gönderici şirketin orta gerilim enerji kablosu cinsi emtianın Irak’da bulunan alıcısına teslimi konusunda davalı ile anlaşmaya vardığı, fiili taşımanın dava dışı … Ltd. Şti. tarafından üstlenildiği, ancak taşımaya konu bir kısım emtianın alıcısına teslim edilmediği iddia edilmiş, davalı ise iddianın gerçeği yansıtmadığını teslimatın gerçekleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Öncelikle, davalı vekilinin sözlü yargılamada süre talebinin reddedildiğinden savunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin istinaf nedeni üzerinde durulmalıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, 19/10/2017 tarihli duruşmada, tahkikat bitirilerek HMK’nın 186. maddesi uyarınca sözlü yargılama aşamasına geçilmesine karar verildiği, taraflar vekillerinden esas hakkındaki son diyeceklerinin sorulması üzerine, davalı vekilince sözlü yargılama için ayrı bir duruşma günü tayin edilmesi talep edildiğinden taraflara son diyeceklerini hazırlamak üzere iki hafta süre verilmesine ve bu nedenle duruşmanın 16.11.2017 saat 15.30’e bırakılmasına karar verildiği, 16.11.2017 tarihli duruşmada ise sözlü yargılamaya geçilmesine ilişkin ara kararından dönülerek davalı vekilinin itirazları doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilerek yeniden tahkikat aşamasına geçilmiş olduğu; 24.05.2018 tarihli karar duruşmasında ise ek rapora karşı itirazlarını yineleyen davalı vekilinin yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yönündeki talebinin reddedilerek tahkikat aşaması tamamlandığının taraflara bildirildiği, davalı vekilinin, bu aşamada sözlü savunmalarını yapmaları yönünden süre talep etmiş ise de Mahkemece, daha evvel yargılamanın 19.10.2017 tarihli celsesinde sözlü yargılamaya geçilmiş olduğu ve daha sonra heyet değişikliği sebebiyle ek rapor alınmasına karar verildiği, bundan sonra tekrar yapılan tahkikat sonunda alınan ek raporun kök raporla aynı kapsamda olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin bu aşamada yeniden süre talebinin reddine karar verilmiştir.İnceleme konusu dava, yazılı yargılama usulüne tabidir. Yazılı yargılama usulünde mahkeme, tahkikatın tamamlandığı düşüncesinde ise öncelikle HMK’nın 184. maddesi uyarınca, hazır bulunan taraflardan, tahkikatın tümü hakkındaki görüşlerini alır ve bu beyanlar kapsamında eksik bir tahkikat işlemi bulunmadığı kanaatine varırsa tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra sözlü yargılama aşamasına geçer. Eğer taraflardan biri huzurda değilse, mahkeme, HMK’nın 186. maddesi uyarınca, sözlü yargılama ve hüküm için ayrı bur duruşma günü tayin ederek, duruşmada hazır bulunmayan tarafa tebligat çıkarır. Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada her iki taraf hazır olur ve sözlü yargılamalarını yapmak için hazır olduklarını beyan ederlerse, mahkeme, sözlü yargılama aşamasına geçildiğini açıklayarak, taraflara davanın esası hakkındaki son diyeceklerini sorar ve bundan sonra hükmünü tefhim eder. Duruşmada her iki taraf hazır olmakla birlikte, taraflardan biri sözlü yargılama için ayrı bir duruşma günü tayin edilmesini talep ederse, mahkeme, sözlü yargılama için yeni bir duruşma günü tayin etmek ve duruşmayı ertelemek zorundadır. Bu usuli prosedür, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ve HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ile ilgilidir.İlk derece mahkemesince, bu yasal prosedüre uyulmadığı anlaşılmaktadır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup HMK’nın 355.maddesi uyarınca resen dikkate alınır.Usule ilişkin hatalar nedeniyle ilk derece mahkemesinin kararının istinaf mahkemesince kaldırılacağı haller HMK’nın 353/1.a maddesinde sayılmış olmakla birlikte, bu sayımın tahdidi olmadığını kabul etmek gerekir. Yasada belirtilmemiş olsa dahi, burada sayılanlara eşdeğer ve aynı etkilere sahip diğer usuli hataların da mutlak istinaf sebebi olarak kabulü gerekir ( Doç.Dr.Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 305).Yargıtay tarafından geliştirilen mutlak temyiz sebepleri kavramından hareketle, temel yargılanma haklarının ihlali sonucunu doğuran usul hatalarının mutlak istinaf sebebi olarak kabulü gerekir. İlk derece mahkemesinde bir tarafın hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olması mutlak bir istinaf sebebi olarak kabul edilmelidir. Hukuki dinlenilme hakkı yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken bir temel yargısal haktır. 03/10 2001 tarihli 4709 sayılı Yasa ile Anayasanın 36. maddesine eklenen ibare uyarınca, herkes adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu nedenle, ilk derece yargılamasında taraflardan birinin adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması mutlak bir istinaf sebebidir ( Dr.Cenk Akil, İstinaf Kavramı, Ankara 2010, s.362).Açıklanan bu gerekçelerle, davanın sonuçlandırılması için gerekli usuli koşullar gerçekleştirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle, hukuki dinlenilme hakkını zedeleyen usul hatalarının giderilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, ilk derece yargılamasının tekrarlatılması yasal bir zorunluluktur.Diğer taraftan ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporlarını düzenleyen bilirkişilerin, dava konusu emtianın niteliği bakımından değerinin belirlenmesi hususunda uzman olmadıklarını belirtmiş oldukları halde, mahkemece, bu konuda davalının açıkça itirazı bulunmadığından ekspertiz raporunda belirlenen değeri davacının gerçek zararı kabul edilmiştir. Oysa ki, CMR m. 23/1-2’ye göre, taşıyıcı, yükün kısmen veya tamamen kaybından dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulduğunda, bu tazminat yükün taşınmak üzere kabul edildiği yer ve zamandaki kıymetine göre hesaplanır.Bu durumda, malların cinsi göz önüne alınarak alanında uzman bilirkişi marifetiyle, satıma konu faturalar da değerlendirilmek suretiyle, malın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değeri belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı karar tesisi de doğru değildir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4-6 hükümleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nun 353/1.a.6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-Davalı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/12/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.