Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1593 E. 2019/232 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1593
KARAR NO : 2019/232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2017
NUMARASI : 2015/748- 2017/1168 E.K
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasındaki asıl- birleşen ve karşı davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen ve karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde asıl ve birleşen davaların davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl ve birleşen davanın davacısı / karşı davalı vekili, müvekkilinin davalı … Ltd.Şti.’nin ortağı olduğunu, davalı …’in ise adı geçen davalı şirketin diğer ortağı olup, aynı zamanda şirketin müdürü olduğunu, davalı şirketin 2014-2015 yıllarına ilişkin genel kurul toplantılarını yapmayarak 2013-2014 yılları kar paylarını müvekkiline ödemediğini, müvekkiline karşı uzlaşmaz bir tavır sergilediğini, davalı şirket ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren dava dışı ….. Ltd. Şti.’ni kurarak müdürlüğünü üstlendiğini, böylece davalı şirketin mevcut müşteri portföyünü müdürü olduğu dava dışı şirkete yönlendirmek suretiyle davalı şirkete zarar verdiğini, rekabet yasağını ihlal ettiğini ileri sürerek, davalı müdürün müdürlükten azline, haklı sebeplerle ortaklıktan çıkarılmasına, ortaklıktan çıkarılması durumunda rekabet yasağının iki yıl süreyle devamına, şirkete uğrattığı zararlardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’nin avans faizi ile tahsiline, 2013 ve 2014 yıllarına ait kar payı alacağının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davanın davalısı- karşı davacı … vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin dava dışı şirketin ortağı ve aynı zamanda müdürü olduğunu, bu şirketin davalı şirketin kardeş şirketi niteliğinde olup kurulduğu günden buyana ana firma olan davalı şirketin lehine portföy oluşturup kar sağladığını, davalı şirketin zarara uğratılmadığını, davacının şirketle ilgili müvekkili adına sahte imzalar attığını, yaptığı usulsüzlükler nedeniyle adli makamlara suç duyurusunda bulunulduğunu iddia ederek, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile davacı ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen davada davacı vekili, davalı şirketin tek müdürü olan ……2013, 2014 ve 2015 yılları için ibra edilmediğini, 2013 yılından önceki ibralar için de genel kurul toplantısı yapılmadığını, davalı şirket müdürü aleyhine mali sorumluluk davası açılması durumunda organ boşluğu ve menfaat çatışması meydana gelebileceğini, dolayısıyla eksik ibraların tamamlanması için genel kurul toplantılarının yapılması ve şirketi temsilen mali sorumluluk davası açılması ve devam ettirilmesi için davalı şirkete hukukçu olan temsil kayyumu atanması gerektiğini ileri sürerek, organ yokluğu ve menfaat çatışması sebebiyle mali sorumluluk davası açılması için şirkete temsil kayyumunun atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı şirket vekili, davacının iddialarını kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Asıl ve birleşen davaların davacı vekilinin 13.04.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle; davalı …’in kötü niyetli bir şekilde geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadan kendini pay defterine kaydetmesinin davalıya şirket pay sahibi sıfatı kazandırmayacağını, bu nedenle davalının davalı … Ltd. Şti.’nin ortağı olmasının mümkün olmadığını, davalı müdürün şirkete verdiği zarar yönünden ise davalının kesin süre içerisinde şirket ticari defter dayanaklarını sunmadığını, defterlerin usulsüz ve dayanağı olmayan gerçek dışı kayıtları içermesinden davalı müdürün sorumlu olduğunu, aynı zamanda davalının müvekkiline kar payı ödememek için şirket ile ilgisi olmayan harcamaları şirket giderleri olarak gösterdiğini, şirketten usulsüz para çekip kayıtlara yansıtmadığını, rekabet yasağını ihlal ettiğini, tüm bu işlem ve eylemleri ile şirketini zarara uğrattığını belirterek asıl davanın kısmen ıslah edilerek davalının şirket müdürlüğünden azline, davalının …… Ltd. Şti. ortağı olmadığının tespitine, aksi takdirde ortaklık payının tespitine, davalının şirkete verdiği zararın tazmini için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000.000,00 TL ile zararın oluştuğu tarihten itibaren avans faiziyle birlikte şirketine ödenmesine, dava giderleriyle avukatlık ücretinin TTK’nın 555/2. maddesi gereği, davalı şirkete ve davalı …’e müteselsilen yüklenmesine, şirketinin yönetim kurulunun oluşturulması gündemli genel kurul çağrısı için müvekkillimin yetkilendirilmesine ve bu toplantı yapılana kadar şirket işlerinin yapılması için müvekkilimin temsil ve yönetim konusunda yetkilendirilmesine karar verilmesini istemiştir.Feri müdahil … vekili, müvekkilinin davalı şirketteki ortaklığının hissesini devretmek suretiyle sona erdiğini, davalı …’e yapılan hisse devir işlemlerinin geçerli olduğunu, davacının talebinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı gibi müvekkilinin haklarını ihlal edecek bir durum yarattığını belirterek, davalı ……. Ltd. Şti. ortağı olmadığının tespiti talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu sonucunda, asıl davada; davalının şirket ortağı ve atanmış ortak müdürü olduğu şirketten rekabet yasağını ihlal etmesi ve şirkete zarar vermesi nedeniyle şirket müdürlüğünden azli ile haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması, rekabet yasağı nedeniyle verdiği zararın tahsili ile 2013 ve 2014 yıllarına ait kar payı alacağının tahsili isteminde ibaret olup, karşı dava ise davacı ortağın şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkin olduğu, davalının ortaklıktan çıkarılması talebi yönünden; limited şirkette ortağın şirketten çıkarılabilmesine ilişkin davanın ancak şirketin talebi ile açılabileceği, rekabet yasağına aykırılık sebebiyle şirket müdürünün azli talebi yönünden; sırf aynı sektörde bir başka şirket kurmanın tek başına faaliyet sayılamayacağı; nitekim …..Ltd Şti’nin 2014 yılının sonunda kurulduğu, akabinde 2015 yılında tasfiye işlemlerine başlandığı; şirketin ticari kayıtlarının inceletilmesinde ise, hiç bir faaliyette bulunmadığının tespit edildiği, kuruluşundan buyana gayri faal olan şirketin sırf kurucusu ve yöneticisi olmaktan dolayı davalının rekabet yasağına aykırı davrandığından sözedilemeyeceği, kaldı ki, davalının ….. Ltd. Şti.’nden yeni kurulan şirkete müşteri transferi gibi bir hususun da ispatlanamadığı, somut olayda şirketinin amacına zarar verilmediği, yeni kurulan şirkette hiç bir faaliyette bulunmadığından özel menfaatin sağlanmadığı, bu nedenlerle rekabet yasağına aykırı davranılmadığı, bu nedenle şirket müdürünün azli talebinin ve zararın tazmini talebinin yerinde olmadığı, davalının verdiği zararın tazmini yönünden verilecek tazminatın kendi adına tahsiline karar verilmesini talep etmiş ise de daha sonra yapılan ıslahla bu tazminatın şirkete verilmesini talep ettiğinden usul yönünden eksikliğinin aşıldığı, davacının kar payı alacağı talebini şirkete yöneltilmesi gerektiği, şirket yöneticisine karşı bu davanın açılamayacağı, kaldı ki davacının ortak olduğu 2013’den sonra 2013 ve 2014 yılları için yaptığı bu talepte, şirketin kar payı dağıtılması hususunda direngenlik göstermiş sayılamayacağı, iki yıl için direngenliğin söz konusu olamayacağı, karşı dava ise, davalı-karşı davacı …’ın şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin olup, TTK’nun 640/3. madde gereğince bu davayı ancak şirketin açabileceği, birleşen davada; davacı taraf davalı … Şirketine temsilci kayyımı atanmasını talep etmekte olup, dava dilekçesinde açıkça bu davada dava dışı olan …’in aleyhine mali sorumluluk davası açılabilmesi için temsil kayyımı atanmasını talep ettiği, davalı …’in rekabet yasağında bulunmadığı, temsil kayyımı atanması için yönetim organının bulunmaması gerektiği, bu durumun söz konusu olmadığı, şirket yöneticisinin aleyhine sorumluluk davası açılması için alınacak genel kurul kararında, oy nisabının temsilci kayyımı atanması üzerinden mahkemece değiştirilemeyeceği, davacının TTK’nın 644. maddenin atfı ile TTK’nun 553. maddedeki sorumluluk düzenlenmesi gereğince TTK’nın 555. madde gereğince şirket adına olmak koşuluyla … hakkında tazminat davası açabileceği, şirketin haklı nedenle feshini talep edebileceği, şirketten payının değeri verilmek suretiyle çıkmasına izin verilmesini talep edebileceği gerekçesiyle asıl davada, davacı …’ın davalı …’in şirket ortaklığından çıkarılması talebi ile; karşı davacı …’in …’ın şirket ortaklığından çıkarılması talebinin aktif dava ehliyeti bulunmadığından reddine, davacı …’ın davalı …’in rekabet yasağına aykırılık nedeniyle şirket müdürlüğünden azli talebinin esastan reddine, davacı …’ın davalı aleyhine açtığı kar payı alacağı talebinin talep ancak şirkete karşı açılabileceği nedeniyle husumetten reddine, sorumluluk davasının esastan reddine, birleşen davada şirkete temsil kayyımı atanmasına ilişkin talebinde esastan reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı asıl ve birleşen davaların davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl ve birleşen davaların davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle, 1-İlk derece mahkemesince davada sunulan ıslah dilekçesindeki talepler hakkında karar verilmediğini, ıslah dilekçesinde öne sürülen delil ve hususların mahkemece değerlendirilmediğini, kısa kararda kayyumların kaldırılmasına dair mahkemece bir karar verilmemişken, gerekçeli kararda kayyumların kaldırılması kararı verildiğini, 2-Davalı/karşı davacı …’in yasal sürede cevap dilekçesi sunmadığını, dolayısıyla karşı davanın da süresinde açılmadığını, yasal sürede verilmeyen cevap dilekçesi ve bu dilekçede sunulan deliller ilk derece mahkemesince hükme esas alındığını,3-Şirket ticari defterlerin ve dayanakların ibrazı için mahkemece davalı tarafa iki defa kesin süre verildiğini, bu nedenle mahkeme tarafından kesin sürenin uzatılması yönünde verilen ara karar emredici usul hukuk kurallarına aykırı olduğunu, nitekim ikinci defa verilen kesin süre sonunda da davalı ticari defterlerin dayanak belgelerini sunmadığını, bu durumun mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, bilirkişi raporu ile davalının 5.784.636,58 TL’yi herhangi bir yasal dayanak olmadan gider olarak kaydettiği ve şirketi zarara uğrattığının sabit olduğunu, 4-Davalı müdürün aynı alanda faaliyet gösteren …. isimli firmayı kurarak rekabet yasağının ihlal ettiğini, davalının daha sonra bu firmayı gayri faal hale getirmesinin rekabet yasağının ihlal edilmesine etkisinin bulunmadığı gibi bu şirketin davadan sonra tasfiye edilmesi durumun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, dava tarihi itibariyle tespitte bulunulmadığını, kaldı ki sonrasında davalı muvazaalı bir şekilde eşi üzerine …. A.Ş. ve …..Limited Şirketini kurarak bu şirketler üzerinden haksız rekabete devam ettiğini, 5-Birleşen davadaki maddi vakıalar ve hukuki sebebin farklı olmasına rağmen asıl davayla birleştirme kararının yerinde olmadığını, mali sorumluluk davası açılabilmesi için “kimse kendi davasının hakimi olamaz” kuralı gereği bu dava için davalı haricinde şirketi temsil edecek bir organ gerektiğini, somut olayda, şirketin şeklen tek müdürü olan davalının şirket adına, kendi aleyhine mali sorumluluk davası açamayacağından, şirketi temsilen mali sorumluluk davası açması ve devam etmesi için şirkete temsil kayyum atanmasının zorunlu olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının asıl ve birleşen davalar yönünden kaldırılmasını istemiştir. Davalı/karşı davacı … ve birleşen davanın davalı şirket vekilleri istinafa cevap dilekçelerinde özetle; davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Asıl ve birleşen davada davacı … K vekili, asıl dava dilekçesinde davalı şirketin müdürünün rekabet etmeme ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini, davalı … zarara uğratığını iddia ederek davalı müdürün müdürlükten azline, haklı sebeplerle ortaklıktan çıkarılmasına, ortaklıktan çıkarılması durumunda rekabet yasağının iki yıl süreyle devamına, şirkete uğrattığı zararlardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’nin avans faizi ile tahsiline, 2013 ve 2014 yıllarına ait kar payı alacağının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davasında ise, mali sorumluluk davası açılması için şirkete temsil kayyumunun atanmasını talep etmiştir.Bu kez 13.04.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle; davalı …’in kötü niyetli bir şekilde geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadan kendini pay defterine kaydetmesinin davalıya şirket pay sahibi sıfatı kazandırmayacağını, bu nedenle davalının davalı … Ltd Şti’nin ortağı olmasının mümkün olmadığını, davalının kesin süre içerisinde şirket ticari defter dayanaklarını sunmadığını, defterlerin usulsüz olduğunu, rekabet yasağının ihlal edildiğini, bu nedenlerle şirketin zarara uğratıldığını belirterek asıl davasını kısmen ıslah ederek; davalının şirket müdürlüğünden azline, davalının ….. Ltd. Şti. ortağı olmadığının tespitine, aksi takdirde ortaklık payının tespitine, davalının şirkete verdiği zararın tazmini için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000.000,00 TL’nin, zararın oluştuğu tarihten itibaren avans faiziyle birlikte şirketine ödenmesine, dava giderleriyle avukatlık ücretinin TTK’nın 555/2. maddesi gereği, davalı şirkete ve davalı …’e müteselsilen yüklenmesine, şirketinin yönetim kurulunun oluşturulması gündemli genel kurul çağrısı için müvekkillimin yetkilendirilmesine ve bu toplantı yapılana kadar şirket işlerinin yapılması için müvekkilimin temsil ve yönetim konusunda yetkilendirilmesine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, davacının kısmen ıslah edilen asıl davadaki talepleri doğrultusunda, toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde karar verilmesi gerekirken, ıslah edilen talepler hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir. Öte yandan, dosya kapsamında alınan 13.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda, “Davalının şirket kayıtlarını sürekli değiştirip, usulüne göre tutmadığı, örneğin davalının 10.11.2015 tarihli dilekçesinde sunduğu 2014 yılı bilançosuna göre, şirketin o sene 571.000,00 TL kar ettiği, fakat bu paranın bir şekilde şirket hesaplarından buharlaştırıldığı, bu ve bunun gibi şirket hesaplarından usulsüz çıkan paraların tespiti iddia ve beyanında bulunulmuştur. Şirket 2014 yılında vergi öncesi 571.551,45 TL tutarında kar elde etmiş olup, %20 kurumlar vergisi düşüldüğünde şirketin net karı (571.551,45-114.310,29 ) 457.241,16 TL olarak raporlanmıştır. Bu iddia ile ilgili değerlendirme yapılabilmesi için aşağıdaki tabloda gösterilen gider kalemlerinin (dava dışı şirket tarafından sunulan kurumlar vergisi beyannamelerinden alınmıştır) bütün dayanak belgelerinin asıl nüshalarının veya onaylı örneklerinin dosyaya sunulması gerekmektedir (bu yıllara ait gider faturaları nüshaları mahkeme kalemine sunulmuştur.)” denilmiştir. Davalı vekili raporda belirtilen hususa ilişkin olarak 17.03.2017 tarihli dilekçesinde; “…Davalı şirketin ilgili yıllarda Tübitak destekli arge projeleri yaptığından ötürü, yasa gereği projeler tamamlanmadığından 2014 yılı için 575.544,73 TL proje giderinin tamamını gider olarak yazmamıştır. Bu harcamalar ancak projeler tamamlandığında amortisman yöntemi ile 5 yılda giderleştirilmektedir. (2016 yılında amortisman ayrılmaya başlamıştır) bu nedenle proje yapıldığı dönemde fiktif kar gözükmektedir. Aktiflerde böyle bir para bulunmamaktadır.” denilerek dilekçe ekinde şirketin 2014 yılı kurumlar vergisi beyannamelerini sunmuştur. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, davalının itirazları ve beyanları doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınarak dosyadaki tüm deliller hep birlikte değerlendirmek suretiyle davalı müdürün mali sorumluluğu yönünden varılacak uygun sonuç dairesinde karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmadığı gibi, feri müdahil …’nın karar başlığında gösterilmemesinin yanısıra kısa kararda şirkete atanan kayyumlara ilişkin herhangi bir hükme verilmediği halde, gerekçeli kararda kayyumların görevlerinin kaldırılmasına karar verilmesi, HMK m. 298/2.hükmüne aykırılık teşkil ettiğinden, doğru görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, davanın esasına etkili nitelikteki deliller toplanıp değerlendirilmek suretiyle davacının kısmi ıslah talepleri doğrultusunda hüküm kurulması için, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca istinafa konu kararın kaldırılarak, yeniden yargılama yapılmak üzere dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nun 353/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine iadesine, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde kendisine iadesine,4-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 14/02/2019 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.