Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/159 E. 2018/671 K. 27.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/159
KARAR NO : 2018/671
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2017
NUMARASI : 2014/1334- 2017/327 E.K
DAVANIN KONUSU : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” isimli gemiyi maliki olan dava dışı … Ltd Şti’nden 22/07/2008 tarihli satım protokolü ile 2.300.000 Usd’ye satın aldığını, davalı gemi sicil müdürlüğünün adı geçen gemiyi “989” sicili numarası altında kaydederek gemi sicil tasdiknamesi düzenlediğini ve gemi sicilinde geminin yapım yılını “1988” olarak belirttiğini, keza davalı Türk Loydunun da sözkonusu gemiyi 2005 yılının Temmuz ayı itibari ile klaslayarak düzenlediği klas sertifikasında geminin tamamlanma diğer bir ifadeyle yapım yılını “1988” olarak gösterdiğini, dolayısıyla geminin satım değerinin 1988 yılında inşa edildiğine güvenle belirlendiğini, ancak İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesi’nin kesinleşen 2009/216 E. Sayılı dosyasında geminin yapım yılının “1972” olarak tespit edildiğini, böylece davalıların gemi ile ilgili gerekli, yeterli incelemeleri ve denetimleri yapmadan gerçeğe aykırı belge düzenlediklerinden dolayı sorumlu olduklarını, müvekkilinin satın aldığı geminin 1988 yapımı olduğu gerçeğinden hareketle fazladan ödemiş olduğu satış bedelinin ve 16 yıl daha yaşlı bir geminin kullanılamamasından dolayı doğan zararının olduğunu, bu zararlarının tespiti amacıyla düzenlenen 29/08/2014 tarihli teknik raporda, geminin 01.04.2009 tarihinden hurda olarak satıldığı 12.02.2014 tarihine kadar deniz ticaretinde kullanılamamış olmasından dolayı net kar kaybının 2.176.175 Usd olarak yine aynı raporda geminin 1988 model yerine 1972 model çıkması sebebiyle hurda olarak satılmak zorunda kalınmasından dolayı ortaya çıkan zararın 643.540 Usd olarak hesaplandığını, bunlara ilaveten geminin hurdaya çekilmesi için 73.872 Usd ve 29.441 TL harcama yapıldığını, ayrıca, İstanbul Deniz İhtisas Mahkemesi’nin 2009/216 E. Sayılı ilamının icra takibine konu edildiğini, icra dosyasında tahsilat yapılamadığından dava tarihi itibariyle müvekkilinin 543.483 Usd ve tahsil harcı düşüldükten sonra 150.284 TL daha zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik ( 2.176.175 Usd + 643.540 Usd+543.843 Usd +73.872 Usd + 29.441 TL + 150.284 TL) toplam 3.437.430 USD ve 179.725 TL’nin işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sicil müdürlüğü ve hazine vekili, müvekkillerinin tacir olmadığında görevli ve yetkili mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkili sicil müdürlüğüne gemi donatanı tarafından ibraz edilen emniyet inşa, emniyet klas sertifikasına ve uluslararası tonilato belgesine dayalı olarak belgenin düzenlendiğini, daha sonradan talep üzerine geminin surveye tabi tutulduğunu, buna göre gemi sicil kayıtlarındaki inşa kayıtlarının 1972 olarak düzeltilip gemi tasdiknamesi tanzim edildiğini, geminin omurga – inşa tarihinin belirlenmesi konusunda Türk Uluslararası gemi sicilinin yetki ve sorumluluğu bulunmadığını, müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Türk loydu vakfı iktisadi işletmesi vekili, İstanbul Denizcilik Mahkemesi’nin 2009/216 Esas ve 2010/451 karar sayılı kararına müvekkilinin taraf olmadığı gibi davanın müvekkiline ihbar da edilmediğini, davanın zamanaşımına uğradığını, “…” isimli gemiye müvekkili tarafından 2005 yılında klaslama yapılıp klas sertifikası düzenlendiğini, sertifikada yer alan geminin adı, bağlama limanı, bayrağı, çağrı işareti, donatanı, inşa edildiği tersane, yapım yılı gibi bilgilerin gemi donatanı ve /veya işleteni tarafından müvekkiline verilen bayrak devleti (Gürcistan) tarafından düzenlenen sicil sertifikası, denize elverişlilik belgesi gibi belgeler ile geminin mevcut klas kuruluşu ( International Register Of Shipping) tarafından düzenlenen belgelere göre yazıldığını, geminin Türk loydu klasına geçişi belli kurallara göre incelendiğini, ancak bu kurallar uyarınca yapılacak incelemede geminin inşa yılının belirlenmesi veya gemi sertifikalarında belirtilen inşa yılının doğruluğunun tespit edilmesinin bulunmadığı gibi bu hususta müvekkiline herhangi bir talepte bulunulmadığını, müvekkilinin kendisine tevdi edilen bayrak devleti bilgileri ve önceki klas bilgilerinin içeriğinden sorumlu olmadığını, ayrıca Denizcilik Müsteşarlığı tarafından davacı şirket adına düzenlenen ve müvekkiline verilen 26/11/2008 tarihli denize elverişlilik belgesinde de geminin omurga tarihinin 1972, inşa tarihinin ise 1988 olarak gösterildiğini, davacının gemiyi satın alırken gerekli incelemeyi yapmakla yükümlü olduğu halde bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının taleplerinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan ve alınan bilirkişi raporları sonucunda, husumet, görev ve zamanaşımına yönelik itirazların yerinde olmadığı, gemi sicil kayıtlarının tutulmasında davalı idarenin sorumluluğunun meydana gelmesi ve davacının zararlarından dolayı davalı idarenin sorumluluğuna gidilebilmesi için aranan hukuka aykırılık unsurunun somut olayda gerçekleşmediği, zira geminin Türk bayrağına geçişine kadar önceki bayrak devleti olan Gürcistan yetkili makamlarınca tutulan kayıtlarda yapım yılının 1988 olarak gösterildiği, Türk bayrağına geçildikten sonra ise 23/06/2005 tarihli ulaşım tonilato belgesinde inşa yılının 1988 olarak gösterildiğinden TUGS ( Türk Uluslararası Gemi Sicil ) tastiknamesine de bu şekilde geçtiği, daha sonra İstanbul Liman Başkanlığı otoritelerince 22/07/2008 tarihinde yapılan survey sonrasında geminin Türk Uluslararası sertifikaları ve tonilato belgesinde inşa yılının 1972 olarak düzeltildiği, geminin Temmuz 2005 tarihinde Türk Loydu klasına alındığı bilahare … firmasına satışı nedeni ile 21/03/2007 ve Marmara Denizciliğe satışı nedeni ile 31/08/2009 tarihinde düzenlenen klas sertifikalarında geminin omurgaya alınma tarihinin 1972 inşa yılının ise 1988 olarak gösterildiği, Türk Loydu sözkonusu statü değişikliklerinde ilgilisi tarafından kendisine verilen belge ve başvuru formundaki bilgilere göre klas sertifikası yayınladığından davacı ile arasında sözleşmesel ilişki ve dolayısıyla sözleşmesel sorumluluğunun bulunmadığı, bunun dışında davacı ile satıcı … arasındaki satış sözleşmesi özelinde davacı yada dava dışı satıcının istemi üzerine klas onay belgesi verilmesi gibi bir durumda söz konusu olmadığından davalı Türk Loydunun e BK 99/2. Maddesinde yer alan güven sorumluluğundan da bahsedilemeyeceği, öte yandan geminin önceki malikince klasa alınması için yapılan başvuru kapsamında sunulan resmi belgeler ve sertifikalarda inşaat halinin 1988 olarak belirtilmiş olmasına istinaden satış tarihinden önce yani Temmuz 2005 tarihinde klas sertifikası düzenleyerek beyan esasına göre hareket etmesinde davacıya karşı haksız fiil teşkil edecek bir durumunda olmadığı, kaldı ki satış protokolünün 10. Maddesinde ” ön protokolde istenen surveyleri alıcı yaptırmış olup, başkaca satıcıdan geminin durumu ile ilgili bir survey veya yaptırım istenemeyecektir ” hükmü ile davacının geminin muayenesini yaptırmayı üstlendiği ancak bu yükümlülük kapsamında survey yaptırdığının dosya kapsamına göre ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
1-İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesi’nin 2009/216 E. 2010/451 K. sayılı ve 30.11.2010 tarihli kararı ile davalıların, geminin inşasının 1972 tarihinde bitirilmesine rağmen, inşa yılının 1988 yılında bitirildiği bilgilerini içeren sicil kaydı ile klas sertifikası düzenlemesi sebebiyle müvekkili yanıltarak zarara uğrattığını açıkça hükme bağlandığını, dolayısıyla davalıların haksızlığı kesinleşmiş mahkeme kararıyla hükme bağlanmasına rağmen, bu husus hiç değerlendirilmeden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,
2-Davaya konu geminin yaşı, sac kalınlığı vs. gibi konularda uzman olmayan müvekkilinin gerek bu konuda uzman klas kuruluşunun düzenlediği sertifika ve gerekse de doğru sicil tutmak yükümlülüğünde olan Gemi Sicil Müdürlüğü’nün sicil kayıtlarını inceleyerek ve dolayısıyla geminin inşa yılının 1988 olduğuna haklı olarak güvenerek gemiyi iktisap ettiğini, davalı idarenin sicile tescil ettiği geminin inşa tarihini araştırmadan gerçek dışı kayıt tutarak müvekkilinin zarara uğramasına yol açtığını, başka bir ifadeyle gerekli araştırmayı yapmadan ve kendisine sunulan belgeleri hatalı değerlendirerek gerçek dışı kayıt tutan sicil müdürlüğü sicili doğru tutmak zorunda olup bundan doğan her türlü zarardan kusuru olmasa bile sorumlu olduğunu,
3-Tüm dünya Denizcilik camiasında itibar ve güven duyulan Klaslama Kuruluşlarının düzenledikleri belgelere göre, gemi sahipleri başta olmak üzere, sigortalar, yük ilgilileri, gemi işletmecileri karar almakta ve işlem yapmakta olduğunu, Klaslama kuruluşunun düzenlediği belgeler mutlaka doğru bilgi ihtiva etmesi gerektiğini, somut olay bakımından klaslama kuruluşu geminin yaşını da doğru şekilde belirtmek, buna uygun belge düzenlemekle yükümlü olduğunu, diğer yandan dosyaya sunulan raporlarda yer alan 1988 tarihinin gemide yapılan tadilatlar bitirildikten sonraki tarih olduğu dikkate alındığında davalı klas kuruluşunun gerçek dışı belge düzenlendiğini ortaya koyduğunu, oysaki yapılması gerekenin, sertifikada bu hususa işaret edilerek geminin 1988 yılında renewal (yenileme) geçirdiğine yer vermesinden ibaret olduğunu, bunu yapmayarak söz konusu sertifika ile geminin 1988 yılında inşa edildiği izlemini çizilmiş ve tam 16 yıl daha yaşlı gemi sanki 1988 yılında yapılmış gibi belgenin düzenlendiğini,
4-İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesi’nin 30.11.2010 tarihli kararından sonra artık başkaca bir araştırma yapılmaksızın yalnızca müvekkilinin uğradığı zararların hesaplanması bakımından bilirkişi raporu alınması gerekirken yeniden kusur incelemesi yaptırtılarak özellikle de son derecede hatalı bilirkişi raporlarına dayanarak davanın reddi cihetine gidilmesinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE
Davacı, “…” isimli geminin dava dışı …..Ltd Şti’nden gemi hakkında düzenlenmiş olan sicil tasdiknamesi, klas sertifikası ve tutulan sair kayıtlar çerçevesinde geminin 1988 yılında yapıldığı olgusundan hareketle satın alındığını, ancak geminin gerçekte inşa yılının 1972 olduğunun ortaya çıktığını, dava dışı satıcı firma aleyhine semen tenzili, menfi tespit ve istirdat istemli davanın lehlerine sonuçlanarak kesinleştiğini, dolayısıyla gerçeğe aykırı olarak tutulan gemi sicil kaydı ve düzenlenen klas sertifikası nedeniyle doğan zarardan davalıların sorumlu olduğunu iddia ederek zararın tazmini talep etmiş, davalılar ise, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, satıma konu geminin 08.08.1972 tarihinde denize indirildiği ve 21.09.1972 tarihinde inşasının tamamlandığı, Danimarka bayrağı altında hizmete sunulduğu, daha sonradan Fas’a satıldığı ve bir çok defa el değiştirdiği, hal böyle iken, Gürcistan bayrağından Türk bayrağına geçişi esnasında Gürcistan Sicili tarafından düzenlenmiş 23/2/2005 tarihli gemi tasdiknamesinde, denize elverişlilik belgesinde ve International Register of Shipping tarafından düzenlenen geçici klas sertifikasında geminin inşa yılının 1988 olarak gösterildiği, 27.06.2005 tarihinde Türk Uluslararası Gemi Siciline, omurga/inşa yılı 1988 olarak tescil edilerek, gemi tasdiknamesinin düzenlendiği, geminin Türkiye’ye gelmesini müteakip üzerinde yapılan sörvey neticesinde inşa yılının 1972 olarak tespit edilmesi üzerine, 22.07.2005 tarihinde geminin tüm uluslararası sertifikalarında ve tonilato belgesinde inşa yılının 1972 olarak düzeltildiği görülmüştür.
Ne var ki, geminin 1972 yılında inşası bitirilmiş ise de, sonraki yıllarda gemi üzerinde küçük ve büyük tadilatlar yapıldığı ihtilafsız olup, bu bağlamda geminin ana makinesinin 1987 yapımı olduğu, gemiye çıkma kreyn konulduğu, geminin yüksekliğinin arttırıldığı ve bu işlemlerin 1988 yılında Fas’ta yapıldığı sabittir. Bu durumda, geminin yaşının “major conversion”lardan (yapılan büyük değişikliklerden) sonra “gençleşeceği” hususunun uluslararası sertifikalarda belirtilen özel notlar/işaretler ile de tevsik edilmesine karşın, davalı sicil müdürlüğünce aynı gemiye ikinci defa verilen TUGS tasdiknamesi ve sertifikalarda inşa tarihinin, bu duruma değinilmeden değiştirilmiş olduğu görülmektedir.
Geminin Türk Loydundan önceki klasının International Register of Shipping (İRS) tarafından düzenlenmiş olup, bu belgede geminin yapım yerinin Morocco (Fas) yapım yılının (year of built) 1988 olduğu görülmüştür. Geminin Türk Loydu’na klaslanması için 09.05.2005 tarihinde yapılan başvuru formunda da gemi yapım tarihinin 1988 olarak gösterilmiştir. Davacının gemiyi satın aldığı 22.07.2008 tarihinden önce, geminin Türk Loydu klasına alındığı Temmuz 2005 yılında ve gerekse 21.03.2007 tarihinde davalı Türk Loydu tarafından düzenlenmiş klas sertifikalarında, omurga konulma tarihinin 1972, tamamlama tarihinin 1988 olarak belirtildiği görülmüştür.
Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK.nun 845. maddesinde; geminin tescilinde sicile kaydedilecek maddi vakıalar öngörülmüştür. Buna göre, bu hususlardan birisi geminin inşa olunduğu yer ve tezgah ile kızaktan indiği yıldır. Dilekçe ile yapılan tescil talebi üzerine geminin tescil olunabilmesi için, kızaktan indiği yıla vb. tescil edilecek bilgilere ilişkin beyanların doğruluğunun kuvvetle muhtemel olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, tescile ilişki beyanlara dayanak belgelerin sunulması yeterli olup, bu durumda tescilin beyan ve dayanak belgeler üzerinden gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
6762 sayılı TTK m. 839 f. 3, TMK’nın tapu sicillerinin tutulmasından Devletin sorumluluğu hükümlerine atıf yapmaktadır. Devletin sorumluluğu kusura dayanmayan bir sorumluluktur. Diğer bir ifadeyle, zarar gören, sicil memurunun kusurunu ispat etmek zorunda değildir. Aynı şekilde, devlet de sicil memurunun kusurlu olmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulmaz.
Ancak, Devlet’in sorumluluğunun gündeme gelebilmesi için gemi sicilinin tutulmasından doğan zararın sicilin hukuka aykırı bir şekilde tutulmuş olmasından kaynaklanması gerekmektedir. Dolayısıyla, gemi sicilinin tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı takdirde Devletin sorumluluğu gündeme gelmez.
Bu durumda, geminin Türk siciline tescili talep üzerine ve sunulan belgeler doğrultusunda gerçekleştiği ve bu bağlamda Gürcistan sicili tarafından düzenlenmiş resmî belge kayıtlarının tescili istenen gemi bakımından TTK deyimiyle kuvvetle muhtemel doğru olarak belgelediği sabit olduğu gözetildiğinde davalı idarenin sorumluluğunun koşulu olan hukuka aykırılığın uyuşmazlıkta oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davalı klas kuruluşu yönünden ise, davacı tarafça dosyaya sunulan Alım/Satım Protokolünün 10. maddesinde; ““Ön Protokolde istenen sörveyleri Alıcı yaptırmış olup başkaca satıcıdan geminin durumu ile ilgili bir sörvey veya yaptırım istenmeyecektir.” hükmü yer almaktadır. Bu durumda, davacı/alıcının geminin muayenesini bizzat kendisi üstlenmiştir. Fakat bu surveyin yapılması ve geminin satış sözleşmesinin kuruluşu aşamasındaki durumunun tespit edilmesi için davacı ile davalı klas kuruluşu arasında kurulmuş bir sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır.
Ancak koşullarının bulunması durumunda haksız fiile dayalı sorumluluğundan sözedilebilecektir. Başka bir ifadeyle, klas kuruluşlarının yayınladıkları bilgiye veya onlar tarafından verilen belgelere güvenerek hareket eden 3. Kişilerin bu yüzden uğradıkları zararın tazmini talep etmeleri mümkündür. Bunun için, klas kuruluşlarının üçüncü kişiye zarar veren hareketinin dürüstlük kuralının açık bir şekilde ihlal etmesi gerekir. Yani, davalı klas kuruluşunun sorumluluğunun gündeme gelebilmesinin temeli güven sorumluğu olacaktır.
Bu durumda, klas kuruluşunun klas sertifikası düzenlemesi sebebiyle üçüncü kişi alıcı ile ne zaman haklı bir güven ilişkisi kurabileceği değerlendirildiğinde, bu olasılığın gemi satış sözleşmesi özelinde klas kuruluşunun sözleşme ilişkisi bulunmayan alıcıya, satıcının istemi üzerine klas onayı belgesi düzenleyip vermesi hâlinde gündeme gelebilecektir. Dosya kapsamı itibariyle bu yönde düzenlenmiş bir belgenin bulunduğu da ileri sürülmemiştir. Davalı klas kuruluşunun zarar vermek kastıyla hareket ettiği, ihmal ve kusurunun bulunduğu kanıtlanmamıştır. O halde, davalı klas kuruluşunun davacıya karşı haksız fiil hükümleri çerçevesinde sorumluluğunun koşullarının oluşmadığı sonuç kanaatine varılmıştır.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 27/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU:HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.