Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1582 E. 2019/1419 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1582
KARAR NO : 2019/1419
KARAR TARİHİ: 07/11/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2018
NUMARASI : 2016/822 -2018/463 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı ….Tic. Lt.d Şti. arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin adı geçen şirketten keşidecisi olduğu 30/05/2014 tarihli 65.000-TL bedelli çeki aldığını, çekin vadesinde ödenmemesi üzerine bu çeke dayalı olarak icra takibine girişildiğini, ancak takibin semeresiz kaldığını ve aciz vesikasına bağlandığını, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 2.maddesi uyarınca bankaların çek karnesi verirken o kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesi için gerekli araştırmayı yapması, gerekli basiret ve özeni göstermesi gerektiğini, davaya konu çekin vadesinden yaklaşık 6 ay önce adı geçen keşideci şirketten alındığını, davalı bankanın ise bu şirkete çek karnesi verdiğinde şirketin kuruluş tarihinden henüz 1 yıl bile geçmediğini, dolayısıyla şirketin ne bilançosu ne ara bilançosu olmadığı halde şirkete çek karnesi verildiğini, davalı bankanın hiçbir ekonomik araştırma da yapmadığını, bu nedenle müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, zararın bilirkişi incelemesi sonucu tespit edilmesi üzerine artırılmak üzere, şimdilik 1.000 TL’nin ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 14.02.2017 havale tarihli dilekçesi ile dava değerini 36.946,05 TL’ye çıkarılarak 36.946,05 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı vekili, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığı gibi iddia olunan zararın muhatabının müvekkili banka olmadığını, müvekkili bankanın 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen tüm hususlara riayet ettiğini, çek karnesi verilmesinde gerekli araştırmayı yapıp gerekli basiret ve özeni gösterme yükümlülüğüne uygun davrandığını, davacının tüm çek borçluları hakkında hukuki yolları tüketmeden hukuka aykırı olarak müvekkilinin sorumluluğuna gidemeyeceğini, çek hesabının açıldığı zamanda güvenilir olan ancak sonradan durumu bozulan ve karşılıksız çek keşide eden keşideci nedeniyle hamilin bankadan zararını istemesinin mümkün olmadığını, davacının çek alışverişi yaptığı firma hakkında yeterli araştırmayı yapması gerektiğini, davacının bu yükümlülüğüne uymamasının bedelinin müvekkiline yüklenemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller doğrultusunda, davalının, dava dışı …. Ltd. Şti.’ye 09/09/2013 tarihinde çekle işleyen Türk Lirası vadesiz mevduat hesabı açtığı, 24/09/2013 tarihinden itibaren de çek karnesi vermeye başladığı, dava dışı şirket tarafından davacı emrine aralarındaki ticari ilişki nedeniyle 30/05/2014 tarihli, … nolu ve 65.000,00 TL bedelli çek verildiği, çekin karşılıksız çıkması nedeniyle İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında davacının dava dışı şirkete karşı takip başlattığı, takibin semeresiz kalması nedeniyle 17/06/2016 tarihinde borç ödemeden aciz belgesi düzenlendiği, davalı bankanın dava dışı şirkete çek karnesi vermek üzere gerekli belgeleri temin ettiği, ancak dava dışı şirketin ne oranda ödeme gücüne sahip olduğunu belirlemeye yarayacak sıhhatli bir araştırma yapmadan çek karnesi verdiği, bu nedenle zarardan %50 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, davacı şirketin de basiretli bir tacir gibi davranarak ticari ilişki içinde bulunduğu dava dışı şirkete maddi varlığı, ekonomik durumu, ödeme gücü gibi hususları araştırmadan bir yılını bile doldurmayan bir şirketle çek karşılığında ticari ilişkiye girdiği, bu nedenle oluşan zararda %50 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, çek bedeli olan 65.000,00 TL’nin zarar miktarı olarak kabulü ile tarafların aynı oranda müterafik kusurlarına göre davanın kısmen kabulüne, 32.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.Her iki taraf vekillerince, yasal süreler içinde bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;-Davanın belirsiz alacak davası olarak yürütülmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki dava ehliyeti (husumet) yönünden davanın reddine karar verilmemesinin de doğru olmadığını,-Davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zarar ile müvekkili bankanın çek karnesi vermesi arasında uygun illiyet bağının olmadığını, davacı firmanın çek borçlusundan tahsil edemediği çek bedelini müvekkil bankadan tazmin etmesinin kabul edilemeyeceğini, müvekkili bankanın yalnızca çek hesabı açan banka olup, çekin garantörü-kefili vb. olmadığını, -Davaya konu işlemlerde davalı bankaya atfedilebilecek hiçbir kusurun olmadığını, yasal yükümlülüklerin yerine getirildiğini, sırf yeni kurulan bir firmaya çek hesabı açıldığı için davalı bankaya kusur izafe etmenin doğru olmadığını, 5941 sayılı Çek Kanunu’nda da yeni kurulan firmalara çek karnesi verilemeyeceği yönünde bir düzenlemenin mevcut olmadığını,-Davacının, alacaklı olduğu firmadan, çeki almadan önce tahsil kabiliyetinin olup olmadığını araştırıp ondan sonra çeki kabul etmesi gerektiğini, olayda basiretli tacir gibi davranmadığından davacının tamamen kusurlu olduğunu, kaldı ki iddia olunan zararın gerçek zarar olup olmadığının belli olmadığını, davaya konu çekin hatır çeki olması ihtimalinin bulunduğunu, bu hususun araştırılması gerektiğini, yeterli araştırma yapılmadan icra müdürlüğünce aciz vesikası verildiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın tümüyle reddine karar verilmesini istemiştir.B-Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; zarar miktarının çeke konu asıl alacak üzerinden hesaplandığını, oysaki müvekkilin uğradığı zararın aciz vesikasında belirtilen zarar miktarı dikkate alınarak yapılması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, davanın tümünün kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.Davacı, davalı bankanın keşideci hakkında çek hesabının açılışı sırasında, Çek Kanunu ve ilgili mevzuatın gereklerini yerine getirmediğini, yeterli araştırma yapmadan keşideciye çek karnesi verdiğini, çekin karşılığının bulunmadığını, bu nedenle zarara uğradığını iddia etmiş, davalı banka ise yasal yükümlülüklerini yerine getirdiğini, iddia olunan zararın muhatabının kendisi olmadığını, davacının kendi kusurunun sonucunu davalı bankaya yükleyemeyeceğini, uygun illiyet bağının bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzenine aykırılık hususları ile sınırlı olarak yapılmıştır.İşbu davada, davacı tarafından uğranıldığı iddia olunan zararın tahsilini istenmiş olmasına ve davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarının yahut değerinin tarafların kusur durumlarına göre tam ve kesin olarak tespiti mümkün görülmediğinden, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.5941 sayılı Çek Kanunu’nun 2/1 maddesi, “Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını bu Kanun hükümlerine göre araştırırlar; ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler.” hükmünü haizdir.Bir banka, çek hesabı açarken müşterisinin kimliği, ekonomik durumu ve ikameti v.s konularında gerekli araştırma ve incelemeyi yapmadan çek karnesi vermiş ve çek karşılıksız çıkmış ise çek hesabının açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 5941 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile mülga 6102 sayılı TTK’nın 18. maddelerinde öngörülen basiret ve itinayı göstermemek suretiyle birinci derecede ve daha ağır bir biçimde kusurlu olduğunun ve bu davranışının sonuçlarına katlanması gerektiğinin kabulü gerekir. Çekin hamili de ticari ilişkide bulunduğu kişilerin ekonomik durumu ve ödeme kabiliyetini araştırıp sonucuna göre ilişki kurmak, bu suretle özenli davranmak durumundadır. Ayrıca, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihadına göre, karşılıksız çek için davacının evvela kendi akidinden alacağını tahsil yoluna gitmesi, tahsil edememesi halinde davalı bankaya müracaat etmesi gerekmektedir.Somut olayda, davacı tarafından dava dışı çek keşidecisi hakkında 16/09/2014 tarihinde başlatılan icra takibi sonuçsuz kalmış ve 17/06/2016 tarihinde Borç Ödemeden Aciz Belgesi düzenlenmiş olup, dolayısıyla davacının davalı bankaya müracaat hakkının bulunduğu kabul edilmelidir.Öte yandan dava dışı keşideci … San. Tic. Ltd. Şti.’nin 31/01/2013 tarihinde ticaret siciline tescil edildiği, şirket adına banka nezdinde 09.09.2013 tarihinde çekle işleyen Türk Lirası vadeli mevduat hesabı açılarak, 24.09.2013 tarihinden itibaren çek karnesi verilmeye başlandığı, imza sirküleri, sicil tasdiknamesi, vergi levhası, temsilcinin nüfus cüzdanı sureti gibi çek hesabı açılırken gerekli tüm belgelerin alındığı, 24.09.2013 tarihinde … numara aralığında 10 yapraklı çek kocanı verildiği ve bu çeklerin ödendiği, 04.10.2013 tarihinde … numara aralığında içinde 10 adet çek yaprağı bulunan çek koçanı daha teslim edildiği ve bu çeklerden 9 tanesinin ödendiği, sadece 1 tanesinin akıbetinin belli olmadığı, yine 24.10.2013 tarihinde … numara aralığında 10 adet çek yaprağı bulunan bir çek koçanı verildiği, bu çeklerden 7 tanesinin ödendiği, sadece 3 tanesinin akıbetinin belli olmadığı, 03.12.2013 tarihinde …. numara aralığında içinde 10 adet çek yaprağının olduğu bir çek koçanı teslim edildiği, bu çeklerden 1 tanesinin ödendiği, 1 tanesinin takastan iade edildiği ve 8 tanesinin akıbetinin belli olmadığı, en sonunda dava konusu çeki de kapsayan 16.12.2013 tarihinde … numara aralığında 10 adet daha çek yaprağı verildiği tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Keşideci şirketin yeni tescil edilmiş bir şirket olması tek başına, çek karnesi verme talebinin reddine gerekçe olamaz. Ancak, davalı banka yeni kurulmuş bir firmaya çekle işleyecek hesap açarken ve yasanın, mevzuatın öngördüğü görev ve yükümlülükleri yerine getirirken bu işin gerektirdiği basiret ve özeni göstermesi gerekir. Müşterisi ile yeterli ve zorunlu bir süre çalışmadan, işlem profilini ve kapasitesini öğrenip ticari faaliyetini izlemeden, ayrıca şirketin ve ortakların malvarlığını araştırmadan, şirketin bulunduğu mahalde istihbarat çalışması yapmadan, çok kısa bir süre sonra çek karnesi vermekte kusurlu sayılmalıdır.Diğer taraftan davacı da, dava dışı keşideci şirketten dava konusu çeki alıp karşılığında mal/hizmet verirken basiretli bir tacir gibi gerekli araştırmayı yapmadan çeki kabul etmiş, dolayısıyla üzerine düşen edimleri gereği gibi ifa etmemiştir.Bu durumda tarafların %50’şer oranda müterafik kusurlu olduklarının tespiti ile bu doğrultuda karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Davacı tarafça belirsiz alacak davası olarak açılan davada başlangıçta dava değerinin 1.000 TL olarak gösterildiği, bilirkişi … tarafından düzenlenen ve dosyaya sunulan 09.01.2017 tarihli raporda belirtilen zarar miktarının kabul edilerek bu doğrultuda, 36.946,05 TL’nin tahsili istenmiş olmasına göre, itiraz edilmeyerek kabul edilen bu miktar davalı lehine usulü kazanılmış hak teşkil ettiğinden, davacının aciz vesikasında gösterilen tutarın zararın tespitinde esas alınması gerektiği şeklindeki istinaf sebebinin reddi gerekmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle İlk derece mahkemesinin hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, her iki taraf vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine,2-Davacı tarafında yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davalı harçtan muaf olduğundan harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına, 3-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07/11/2019