Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1561 E. 2019/1289 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1561
KARAR NO : 2019/1289
KARAR TARİHİ: 10/10/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2018
NUMARASI : 2017/1001- 2018/392 E.K
DAVANIN KONUSU: Ortaklar Kurulu Kararının İptali/ İtirazın İptali
Taraflar arasındaki asıl davada ortaklar kurulu kararının iptali birleşen davada itirazın iptali davasının yapıln yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin 2002 yılındaki kuruluşundan buyana babası ve kardeşleri ile birlikte davalı şirkette ortak olarak bulunmakta iken babalarının vefatından sonra diğer kardeşleri tarafından müvekkili aleyhine aykırı bir dizi sistematik kararlar alınmaya başlandığını, müvekkilinin gıyabında alınan dava konusu 13.10.2017 tarih ve 2017/3 no.lu karar ile, müvekkilinin kollektif şirket ortaklığından 6102 Sayılı Kanun’un 245 ve 255. maddeleri gereğince çıkarılmasına karar verildiğini, toplantının usule aykırı olarak müvekkili ortağın yokluğunda gerçekleştirildiğini, müvekkiline yapılmış herhangi bir toplantı davetinin bulunmadığını, dava konusu toplantıda imzası bulunan ortaklardan O. … o tarihlerde yurt dışından olduğunu, usule uygun alınmış bir karardan sözedilemeyeceğini, sözkonusu kararda haklı sebepler olarak müvekkilinin ortaklar kurulunda kollektif şirketinin tür değiştirmesi teklifine olumsuz oy kullanmış olmasının gösterildiğini, oysaki müvekkilinin ortaklıktan kaynaklı oy hakkını kullandığını, kaldı ki tür değişikliğinin şirketin devamlılığı, karlılığı vs. hususlar bakımından şirketin işleyişini etkileyen bir husus da olmadığını, diğer haklı neden olarak ise müvekkilinin şirkete karşı görevlerini ihlal ettiğinin, yükümlülüklerini yerine getirmediğinin ve şirketin menfaatlerine aykırı davranarak ihanet ettiğinin gösterildiğini, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin ortaklıktan kaynaklı haklarını dava yoluyla ileri sürmesinin haklı neden olarak görülemeyeceğini, ayrıca müvekkilinin çıkma payının kendisine yapılan ödemeden daha fazla olduğunu ileri sürerek, dava konusu 13.10.2017 tarihli 2017/3 nolu ortaklıktan çıkarma kararının iptaline, aksi halde çıkma payının TTK’da belirtilen usul ve prensipler uyarınca hesaplanarak faizi ve ferileri ile birlikte, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, daha önceden yapılmış ödemelerin mahsubu ile kalan kısmın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada ise davacı vekili, müvekkili ortak tarafından davalı şirket aleyhine geçmiş dönem ve 2016 yılı kâr payı alacaklarının tahsili için başlatılan icra takibinin davalının itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl ve birleşen davada davalı vekili, davacının ayrılma payının kendisine ödendiğinden dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, talebin terditli dava şartlarını taşımadığını, ayrılma akçesinin de içinde olduğu ayrı bir dava açtığını, bu nedenle derdestlik itirazlarının olduğunu, davacı ortağın müvekkili şirketin menfaatlerine aykırı olarak ortaklık yetkisinin kendisine verdiği hakkı kötüye kullandığını, şirketin nevi değiştimesine olumsuz yönde oy kullandığını, ortaklıktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkili şirketi zor durumda bırakmak için kötü niyetli olarak icra takibi başlattığını, haklı nedenle ortaklıktan çıkarıldığını, ortaklıktan çıkarma kararının, çıkarılması müzakere edilecek olan ortağın yokluğunda gerçekleşen bir toplantı olduğunu, dava konusu kararda imzası olan .,..l’ün karar tarihinde Türkiye’de olduğunu belirterek, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiş, birleşen davaya yönelik olarak, müvekkili şirketin elde ettiği kârlar da dahil olmak üzere tüm nakdi varlığının şirket yatırımlarında kullanıldığını, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, asıl davada, dava konusu 13/10/2017 tarih 2017/3 karar sayılı karar ile ortaklıktan çıkarılma kararının davacı ortağa usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacı tarafından hak düşürücü süre içerisinde davanın açıldığı, davacı ortağın ortaklıktan çıkarılma sebeplerinin davacının şirketin tür değiştirilmesine ilişkin alınan karara katılmaması, şirketin yönetim işlerinde şirkete karşı görevlerini ihlal etmiş olması, yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve şirketin menfaatine aykırı davranışta bulunmasının gösterildiği, bu bağlamda davacının eşinin ortak olunan başka şirketteki görevinden çıkarılması nedeniyle davacının grup şirketinde kolektif şirketin ortakların haklarına karşı aykırı harekette bulunması ve davalı şirkete karşı icra takibinde bulunmasının gerekçe olarak gösterildiği, tür değiştirmeye muhalif olunmasının haklı sebep olarak değerlendirilmeyeceği, zira şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak bir durum söz konusu olmadığı, yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında ihanet ettiğine ilişkin iddianın dayanağının bulunmadığı, diğer sebeplerin de haklı neden olarak kabul edilmediği, bu nedenlerin davalı şirketin faaliyetiyle herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, ortaklardan birisinin kâr payı alacağı bulunduğu gerekçesiyle takipte bulunmasının şirketin amacının gerçekleşmesine engel olmadığı, açılan dava veya takibin haklı olup olmadığının bu hususta bir öneminin bulunmadığı, dava hakkı anayasal bir hak olup bu hakkın kullanılmasının haklı sebep kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu nedenlerle davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin alınan kararının haklı nedenlere dayanmadığı; birleşen davada ise talebin davalı şirketin dağıtılmayan 2016 ve önceki yıllara ait kâr payı alacağına ilişkin olduğu, kâr payı dağıtımına ilişkin bir genel kurul kararı bulunmadığı, şirketlerde kâr payı dağıtımı genel kurulun (ortaklar kurulunun) münhasır yetkisi içerisinde olduğu, kâr payı dağıtılıp dağıtılmayacağına genel kurulun karar vermesi gerektiği, mahkemenin genel kurulun münhasır yetkisinde olan bir konuda, genel kurulun yerine geçerek karar almasının mümkün olmadığı gerekçeleriyle, asıl dava yönünden davanın kabulüne, davacının davalı şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin davalı şirketin 13/10/2017 tarih ve 2017/3 sayılı kararının iptaline, verilen iptal kararı nedeniyle ortaklık hisse bedeli olarak davacıya ödenen bedelin davalı şirkete iadesine, birleşen davanın reddine, koşulları bulunmadığından davalı şirket yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Bu karara karşı, taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl ve birleşen davaların davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle, 1-Asıl dava yönünden;-Davacının talebinin terditli dava şartlarını taşımadığını, dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı, dava dilekçesinde dava değerinin gösterilmediğini, bu usuli itirazlarla ilgili olarak mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini, tanıkların dinlenilmeden karar verildiğini, tanıklar ve şirket ortakları dinlenilmiş olsa idi davacının yaptığı usulsüz iş ve eylemler ile şirketin devamlılığına ilişkin olarak davacıya hiçbir güvenin kalmadığının ortaya çıkacağını,-Davacının kötü niyetli, şirket menfaatlerine aykırı hareket ve tutumları neticesinde ortaklar arasındaki güven ilişkisinin bozulduğunu, davacının müvekkil şirkete ve ortaklarına açtığı onlarca davanın bulunduğunu, şahsi husumeti nedeniyle şirketin geleceği ile ilgili alınması gereken her karara istisnasız muhalefet ettiğini, haksız ve kötü niyetli olarak müvekkil şirketin nevi değiştirmesine hiçbir haklı gerekçesi bulunmadan olumsuz oy kullandığını, müvekkil şirketin kollektif şirket olması sebebiyle şirket ortakları da şahsi malvarlıklarıyla sınırsız ve müteselsilen sorumlu olduğundan nevi değişikliği teklifinin hem şirket menfaatine hem de ortakların menfaatine olduğunu, davacı ile diğer ortakların şahsi malvarlığı arasında oldukça fahiş bir fark bulunduğundan, kaybedeceği bir şeyi olmayan davacının şirketin diğer ortaklarını kötü niyetli şekilde tehlikeye attığını, esas sözleşmede davacı ortağın da şirketi yönetim, temsil ve ilzam yetkisinin bulunduğunu, aksi yönde değerlendirmenin doğru olmadığını, haklı nedenler konusunda mahkemece, tanıklarının dinlenmediğini, delillerinin değerlendirilmediğini,-Davacı ortağın son olarak 04/06/2018 havale tarihli dilekçeleriyle davalı müvekkil şirketin ortakları … ile şirketin kalifiye çalışanları hakkında asılsız suç duyurularında bulunduğunu, -Davacının müvekkili şirketten hiçbir alacağı olmamasına ve müvekkili şirkete takip konusuna ilişkin hiçbir başvuruda bulunmamış olmasına rağmen doğrudan cebri icra yoluna başvurmasının davacının kötü niyetini ve ortaklık ilişkisinin sürdürülemeyecek boyutta olduğunu açık şekilde ortaya koyduğunu,-Davacının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin tüm sebeplerin tek tek ve birbirinden bağımsız şekilde değerlendirildiğini, çıkarılma sebeplerin bir bütün olarak değerlendirildiğinde ortaklar arasındaki güven ilişkisinin tamiri mümkün olamayacak biçimde temelinden sarsıldığından haklı nedenlerin olduğunun kabulü gerektiğini,- Müvekkili şirkete iade edilecek tutarın karar tarihine en yakın tarihteki müvekkili şirket malvarlığı değerlerinin aktif ve pasifleriyle birlikte güncel değerinin hesaplanarak tespiti gerkiğini, ayrıca iadesi gereken bedele ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerektiğini,2-Birleşen dava yönünden ise;-Davacının müvekkili şirketten hiçbir alacağı olmamasına ve müvekkil şirkete karşı takip konusu kar payı dağıtımına ilişkin hiçbir başvuruda bulunmamış olmasına rağmen doğrudan cebri icra yoluna başvurmasının kötü niyetini açık şekilde ortaya koyduğunu, bu nedenle kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin reddinin doğru olmadığını belirterek, Sonuçta, ilk derece mahkemesinin asıl davadaki kararının kaldırılarak davanın reddine, birleşen davanın ise kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.B-Asıl ve birleşen davanın davacısı vekili, birleşen davaya yönelik istinaf dilekçesinde özetle; birleşen davada geçmiş dönem ödenmeyen kar payı alacağının tahsilinin istendiğini, kollektif şirketlerde dönem sonu kârı oluştuğu anda muaccel olduğunu, herhangi bir karara ihtiyaç duyulmadan talep edilebileceğini, şirket sözleşmesinin 10. maddesinde de bu hususa işaret edildiğini, dolayısıyla kâr payı talep etmek için ortaklar kurulu kararına gerek olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin birleşen davaya ilişkin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Asıl ve birleşen davada davacı …, davalı kollektif şirketin ortaklarından olduğunu, haklı neden olmaksızın ortaklar kurulu kararı ile şirket ortaklığın çıkarıldığını iddia ederek ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin davalı şirketin ortaklar kurulu kararının iptalini birleşen davada ise geçmiş dönem ve 2016 yılı kâr payı alacaklarının ödenmediğini, bu alacakların tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptalini istemiş, davalı ise davacı ortağın şirket ortaklığından haklı nedenlerle çıkarıldığını, payının ödendiğini, davacıya herhangi bir borcun bulunmadığını savunarak, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.Asıl davada, davacının asıl talebi ortaklıktan çıkarma kararının iptali olup, bu talebin kabul görmemesi durumunda çıkma payının hesaplanarak faizi ile birlikte tahsili istenmiştir. İlk derece mahkemesince, davacının asıl talebi kabul edilmiştir.Bir ortağın kendisinden kaynaklanan sebeplerden dolayı, şirketin feshinin istenebileceği durumlarda, bu ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilebilir (TTK md.255, f.1). Çıkarma kararını, çıkarılmasına hükmedilecek ortak dışındaki ortaklar verecektir. Bu ortakların oybirliğiyle karar vermesi gerekir. Ancak şirket sözleşmesiyle oybirliği yerine oy çokluğu esası da kabul edilebilir. Hakkında çıkarılma kararı verilen ortak, kararın kendisine noter aracılığıyla tebliği tarihinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir ( Prof. Dr Fatih Bilgili-Yrd Doç Dr Ertan Demrikapı, Şirketler Hukuku, Bursa 2013, sf. 166).Dava konusu 13.10.2017 tarihli ortaklar kurulunun, …. katılımıyla toplandığı, kollektif şirketin niteliği itibariyle ortaklar şirketin tüm işlerinde ve işlerinden kaynaklanan borçlarından şahsi malvarlıkları ile sorumlu oldukları, ancak ortakların şahsi malvarlıklarında orantısızlık bulunduğu, bu nedenle şirketin nevini Anonim Şirkete dönüştürülmesi teklifinin 05.07.2017 tarihli ortaklar kurulunda görüş ve onaya sunulduğu, fakat teklifin ortak … tarafından reddedildiği, ayrıca bu ortağın şirketin yönetim işlerinde şirkete karşı görevlerini ihmal ettiği, şirketin menfaatlerine aykırı davranarak şirkete ihanet ettiği, kollektif şirketin yanı sıra kollektif şirketin ortaklarının ortaklıkları olan grup şirketlerde de şirket menfaatlerini gözetmeksizin salt eşinin işten çıkarılmasını şahsi husumete dönüştürdüğü, bir çok davalar açtığı, hakkı olmadığı halde kötü niyetli olarak şirketten geçmiş dönem alacağı olduğu iddiasıyla icra takibine giriştiği, ortaklar arasında güven ilişkisini zedelediği gerekçeleriyle …’ün şirket ortaklığından çıkarılmasına, 11.144.270,20 TL ayrılma akçesinin tarafına ödenmesine karar verilmiştir.Dava konusu ortaklar kurulu kararının noter kanalıyla davacıya 18.10.2017 tarihinde tebliğ edildiği ve eldeki davanın 3 aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı ve ayrılma akçesinin davacının banka hesabına 17.10.2017 tarihinde gönderildiği görülmüştür.Dava konusu ortaklar kurulu kararıyla, davacı ortağın haklı nedenlere dayalı olarak ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmiştir. Kollektif şirkette bir ortağın kendisinden kaynaklı nedenlerle ortaklıktan çıkarılmasında, ileri sürülen haklı nedenlerin şirketin feshine imkan sağlayacak derecede olması gerekir. Davacı ortağın şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin olarak; davalı kollektif şirketin nevi değiştirerek anonim şirkete dönüştürülmesine davacının mahalefet etmesi gösterilmiş ve bu neden ilk derece mahkemesince, haklı neden olarak görülmemiştir.Dava konusu kararda, diğer nedenler olarak gösterilen, davacı ortağın şirketin yönetim işlerinde görevlerini ihmal ettiği, şirketin menfaatlerine aykırı davrandığı, eşinin grup şirketlerdeki işine son verilmesi üzerine, bu durumu şahsileştirip şirketin işleyişini aksatmak amacıyla hareket ettiği ve şirket aleyhine onlarca dava ve icra takibine girişmiş olması ilk derece mahkemesince, haklı neden olarak görülmemiş ise de davalı tarafça gösterilen tanıklar dinlenilmemiştir.HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiç biri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak, davanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine göndermesi gerekmektedir. Bu açıklamalara göre, mahkemece, asıl davada gösterilen davalı delilleri toplanmadan ve tanıkları dinlenilmeden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.Birleşen dava yönünden ise;TTK’nın 228. maddesinde; “(1) Her ortak, şirketin faaliyet dönemi sonunda gerçekleşen kardan kendisine düşen payı, şirkete ödünç olarak verdiği paranın ve kararlaştırılmışsa koyduğu sermayenin faizlerini, şirket sözleşmesi gereğince hak ettiği ücreti; kanuna veya şirket sözleşmesine göre yıl sonu bilançosunun çıkarılmamışsa çıkarılmasını, bilançoda kar payı saptanmamışsa saptanmasını ve alacaklarını istemek hakkına sahiptir. (2) Bu madde ile ortağa tanınmış olan hakları kaldırma veya daraltma sonucunu doğuran sözleşme şartları geçersizdir.” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre, yönetim yetkisi olsun veya olmasın her ortak, faaliyet dönemi sonunda ortaklık bilançosunun yapılmasını, bu bilançoya göre karın tespitini ve kendisine düşen kar payının ödenmesini isteyebilir. Kollektif ortaklıkta bir ortağın kâr talebini ileri sürmesi, bilançonun düzenlenmesine veya anonim ve limited ortaklıklarda olduğu gibi, ayrıca bir ortaklık (genel) kurulu kararı (TTK 409/I, 616/1-e) alınmasına bağlı değildir. Gerçekleşen kâr devre sonunda kendiliğinden muaccel olur (Prof . Dr Oruç Hami Şener, Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, s. 218 vd.).Bu durumda, ilk derece mahkemesince, birleşen dava yönünden işin esasına girilip deliller toplanmak suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken, yazılı gerekçeyle ve deliller toplanıp değerlendirilmeden davanın reddine karar verilmesinde usule uyarlık görülmemiştir.Açıklanan bu nedenlerle asıl ve birleşen davalar yönünden, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, tarafların esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, istinafa konu asıl ve birleşen davaya ilişkin kararın kaldırılarak, davaların yeniden görülmesi için dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın, yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin harçlarının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-Taraflarca istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 10/10/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.