Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1553 E. 2019/1186 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N: 2018/1553
KARAR NO : 2019/1186
KARAR TARİHİ: 26/09/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2018
NUMARASI : 2014/844 -2018/492 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak-Kayıt Kabul
Taraflar arasındaki alacak-kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısman kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davalılar tarafından başta Almanya olmak üzere birçok ülkede Türk vatandaşlarından yüksek faiz garantisi ve paraların istenildiği zaman geri çekilebileceği taahhüdü altında paralar toplandığını, bu amaçla davalı … A.Ş.’nin Avrupa’da bu faaliyetini Berlin Ticaret Siciline tescil ederek 23.03.1989 tarihinde 50.000 DM sermayeli … şirketi ile sürdürdüğünü, Alman makamlarınca usulsüzlük nedeniyle … ve davalı …’nın Almanya’daki faaliyetlerinin yasaklandığını, buna rağmen para toplama faaliyetine devam edildiğini, müvekkilinden 30.05.2000 tarihinde 50.000 DM tahsil edilerek kendisine yatırdığı paranın belirli bir süre sonunda ne kadar olacağını gösteren senet bordrosu adı altında bir belge verildiğini, müvekkilinin parasını geri almak istediğinde şirket yetkililerine ulaşmasının mümkün olmadığını, … adına toplanan paraların geri ödeneceği hususunun davalı … A.Ş. tarafından taahhüt edilerek parasını almak isteyenlerle bu şirket arasında bir anlaşma metni hazırlandığını, bu anlaşma metinlerinde davalı … A.Ş.’nin borçlu olarak gösterildiğini, bu durumda her iki şirketin yönetim ve karar organının aynı kişiden oluştuğu dikkate alındığında, davalı … A.Ş. ile ..’nin hukuki ve organik bir bağ içinde olduğunu, bu şirketlerin aslında tek bir şirket gibi hareket ettikleri sonucunu doğurduğunu, davalı ..’nın tek yetkilisi olduğu şirketler tarafından yürütülen faaliyetlerin SPK, TTK ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğunu, bu davalının paravan olarak kullandığı şirketler adına mağdurlardan para toplarken gerçek dışı beyanlarda bulunarak hile yoluna başvurduğunu, müvekkilinden tahsil edilen paranın hileli şekilde davalı … A.Ş.’ye aktarıldığını, davalılar aleyhine açılmış ceza davalarının bulunduğunu, davalı …’nın davalı şirketin yönetim kurulu başkanı sıfatıyla 6762 Sayılı TTK m.336 hükmü gereği müvekkilinin zararından sorumlu olduğunu ileri sürerek 50.000 DM (25.569,59 Euro) karşılığı 53.056,62 TL’nin, tahsil tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın muhatabının … GmbH olması gerektiğini, çünkü senetlerin asli borçlusunun bu şirket olduğunu, müvekkiline husumet yöneltilemeyeğini, … GmbH’nin Alman Ticaret Kanunlarında düzenlenmiş olan sessiz ortaklık kurma yoluna giderek sermayesini arttırmasının ve davalı … A.Ş. ile ortaklık kurmasının ve yabancı sermayenin Türkiye’ye getirilmesinin mevzuata aykırılık teşkil etmediğini, yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yapmış oldukları işlemlerden dolayı şahsen sorumlu olmadıklarını, alacağın zamanaşımına uğradığını, ayrıca diğer davalı şirketin iflasına karar verildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı şirket, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, yurtdışında kurulan … GMBH ile davalılar …. ve … A.Ş. arasında hukuki ve organik bağ bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin aralanması gerektiği, tüzel kişiliğin arkasına saklanarak yasanın dolanılmasının TMK m.2 hükmü ile bağdaşmayacağı, 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi gereğince anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin şirkete verdikleri zarardan sorumlu oldukları, ortağın yönetim kurulu üyelerine dava açabileceği, davacı ile … GbmH arasında kar payı ortaklık sözleşmesi bulunduğu, bu şirketin yetkilisi olan ….’nın işlem ve eylemleri nedeniyle davacının zarara uğradığı, yurtdışında toplanan paraların davalı holdinge aktarıldığı, paraların holding bünyesinde tutulması nedeniyle her iki davalının da davacının uğradığı zarardan sorumlu oldukları, davalı …’nın yapmış olduğu husumet itirazının bu sebeple kabule şayan olmadığı, davalı …’in iflas etmiş olması nedeniyle bu davalıya karşı yürüyen davanın kayıt kabul davası olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 53.956,62 TL’nin 30/05/2000 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı ….’dan alınarak davacıya verilmesine, 41.698,40 TL’nin13/04/2014 tarihine kadar işleyecek avans faiziyle birlikte müflis … A.Ş. İflas masası olan İstanbul …İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı 36 kayıt nosu ile nizalı bulunan alacağın kayıt ve kabulüne karar verilmiştir.Davalı … vekili tarafından bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin senet bordrosunda veya şahsını borçlandırıcı herhangi bir evrakta asaleten atılmış imzasının olmamasına rağmen sırf şirketin yönetim kurulunda olmasından dolayı sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, müvekkil asilin ve davalı şirketin somut olayda hiçbir hileli davranışı, hukuka aykırı faaliyeti bulunmamakta birlikte bu yönde bir kastının bulunmadığını, davacının kar payı ortaklık sözleşmesini yalnızca … GmBH ile imzaladığını, müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, tüzel kişilik perdesinin aralanmasının dayanağının bulunmadığını, her iki şirketin yasal prosedürlere göre kurulmuş ayrı tüzel kişilikler olduğunu, davacının mevcut gelirini ya da birikimini herhangi bir devlet bankası yerine daha çok para kazanabileceğine karar verdiği bir yatırıma tamamen kendi hür irade ve rızasıyla yönelttiğini ve bir anlamda risk almaya da ortak olduğunu, dolayısıyla davacının parasının zorla elinden alınmadığını, borç doğumu tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığını belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, müvekkili hakkındaki davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Davacı, yüksek faiz garantisi ve istendiği an geri çekilebileceği taahhüdü ile bir banka gibi para toplandığını, bu bağlamda 30.05.2000 tarihinde 50.000,00 DM’yi … Gmbh’ye yatırıp karşılığında senet bordrosu aldığını, … Gmbh adına toplanan paraların davalı … A.Ş. hesaplarına intikal ettirildiğini, davalı …’nın davalı şirketin yönetim kurulu başkanı sıfatıyla zarardan sorumlu olduğunu, … Gmbh ve davalı … A.Ş. arasında hukuki ve organik bağın olduğunu iddia ederek, yatırılan paranın davalılardan tahsilini istemiş, davalı …, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın muhatabının … Gmbh olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin şahsi sorumluluğunun bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İddia, savunma, toplanan deliller ve özellikle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal 06.01.2014 tarih, 2013/17589 Esas- 2014/113 Karar sayılı ilamı gözetildiğinde, davalı …’nın, davalı … Holding A.Ş.’nin hakim ve hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olduğu, yurt dışında yaşayan bir çok kişiden muhtelif miktarlarda paraların toplandığı, para veren kişilerin Alman yasalarında kabul edildiği şekilde şirkete sessiz ortak olup kar payı dağıtılacağının bildirildiği, faaliyet izninin kaldırılmasına rağmen paraların toplandığı, daha sonra bu paraların Türkiye’de kurulu davalı … A.Ş.’ye ve holding gibi iştirakleri bulunan diğer şirketlere aktarıldığı, davacının da 50.000,00 DM’nin aynı şekilde alındığı, yatırılan bu paranın hangi vadede ve ne kadar kar payı ile geri ödeneceğini gösteren, davacı ile dava dışı … Gmbh’nin imzalarının bulunduğu senet bordrosunun düzenlendiği, senetlerin vadesi dolduğunda ödeme yapılmadığı, her iki şirketin hakim ortağının davalı … olduğu, somut olayın tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Demirkaya Gmbh ile davalı … ve diğer davalı … A.Ş.’nin hukuki ve organik bağının bulunduğunun sabit olduğundan davacının 50.000,00 DM miktarındaki parasını davalılardan istemesinin haklı ve yerinde bulunduğu, dava tarihinde yürürlükte olan 6762 Sayılı TTK’nın 336. maddesinde, Anonim Ortaklıkta yönetim kurulu üyelerinin şirkete verdikleri zararlardan sorumlu oldukları, şirketin hakim hissedarı ve yetkilisi olan … işlem ve eylemleri nedeniyle davacının zarara uğratıldığı sonuç ve kanaatine varıldığından bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davalı … vekilinin zamanaşımı defii yönünden ise:Somut olaya, mülga 6762 sayılı TTK’nın 340. maddesinde 336 ve 337. madde hükümleri gereğince şirket yöneticilerine yükletilen sorumluluk hakkında 309. madde hükmü uygulanır. 336 ve 337. maddelere yapılan atıf dolayısiyle ve metnin açıklığı karşısında, davalı … aleyhinde açılan bu davada, özel hüküm niteliği taşıyan 309. maddenin son fıkrasında yazılı zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Buna göre, sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Davalı …’nın İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/149 E-2011/364K sayılı dosyasında, dolandırıcılık suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı ve hakkındaki ceza davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.Bu durumda, zararı doğuran fiilin cezayı gerektirecek bir hal içermesi durumunda ceza kanununda bu husus için daha uzun bir zamanaşımı öngörülmüş ise, bu uzun ceza zamanaşımı uygulanacaktır. Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nun 503. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçununun alt ve üst ceza sınırları gözetildiğinde, aynı yasanın 102 ve 104. maddeleri gereğince, ceza zamanaşımının 7,5 yıl olduğu ve buna göre de somut olayda, dava konusu paranın vadesinin 30.05.2002 olarak belirlendiği ve dava tarihinin de 14.08.2009 olduğu dikkate alındığından ceza zamanaşımının da dava tarihi itibariyle dolmadığı anlaşıldığndan, davalının zamanaşımına yönelik istinaf sebebinin de reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 2.764,33 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,7-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 26/09/2019