Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1516 E. 2020/95 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1516
KARAR NO : 2020/95
KARAR TARİHİ: 05/02/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2018
NUMARASI : 2016/1251- 2018/405 E.K
DAVANIN KONUSU : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, istinaf incelemesinin HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak incelenerek dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı bayii arasında 24.04.2014 tarihli otogaz bayilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye eki olarak düzenlenen ürün alım taahhütnamesi ile anlaşmanın yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere 4.176 ton otogaz almayı, eksik kalan ton üzerinden 20 USD tutarında kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak 728 ton ürün alımında bulunduğunu, eksik alınan 3.448 ton ürün için 68.955 USD kâr kaybının doğduğunu ileri sürerek, kâr mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000 USD sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiğine dair delil bulunmadığını, müvekkilinin taahhüdünün sözleşme süresinin sonuna ilişkin olduğundan davanın bu nedenle reddi gerektiğini, ayrıca taahhüdün yıllık alıma göre belirlendiğini, dönemsel alım taahhüdünün yerine getirilmemesi durumunda davacının müvekkili şirkete herhangi bir bildirim yapmadığını ürün tedarik etmeye devam ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki ihtilafın sözleşmesel dayanağının 24/04/2014 Tarihli Otogaz Bayilik Sözleşmesi olduğu, sözleşmenin 12.maddesinde, sözleşmenin süresinin istasyonun fiilen satışa başlamasından itibaren 5 yıl olduğunun belirtildiği, Sözleşmenin 15.maddesinde, sözleşmenin feshinin sonuçlarının düzenlendiği, 15.maddesinin (c) bendinde kâr kaybının sözleşmenin fesih edilmesi halinde talep edileceği hususunun açıkça belirtildiği, dava tarihi itibari ile sözleşmenin süresinin henüz dolmadığı ve fesih edilmediği, tarafların bu yönde de bir iddiasının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; -Kısmi olarak açılan davada, kararın kesin kesin olduğunun belirtilmesinin usule aykırı olduğunu, saklı tutulan 68.955 USD’lik alacağın şimdilik 1000 USD’lik kısmının davaya konu edildiğini, bu nedenle kanun yollarının açık olduğunu, -Taraflar arasındaki sözleşmenin dava tarihi olan 30.12.2016 tarihi itibarıyla sona erdiğini, nitekim davalı tarafından keşide edilen 12.11.2015 tarihli noter ihtarnamesinde sözleşmenin süresinin 16.10.2015 tarihinde sona erdiği ve yenilenmediği ve yenilenmeyeceği hususunun müvekkiline bildirildiğini, dolayısıyla sözleşmenin süresinin sona ermediği ve feshedilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, ayrıca mahkemenin sözleşmenin sona erdiğine ilişkin hiçbir araştırma yapmadan, taraflarına beyanda bulunma hakkı tanımadan sonuca ulaştığını, -Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; istinaf aşamasında yeni delli ikamesine ve iddianın genişletmesine muvafakat etmediklerini, Yargıtay’ın yerleşik içtihadı doğrultusunda, çekince konulmadığı için davacının kâr mahrumiyeti talep edemeyeceğini belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Davacı, taraflar arasında otogaz bayilik sözleşmesinin akdedildiğini, sözleşmenin eki niteliğindeki ürün alım taahhüdünün davalı bayii tarafından yerine getirilmediğini iddia ederek sözleşmede eksik alınan ürün karşılığında öngörülen cezai şart alacağının tahsilini istemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında imzalanan 24.04.2014 tarihli “Standart Otogaz Bayilik” Sözleşmesinin “Müddet” başlıklı 12. maddesinde; “İşbu bayilik sözleşmesi, imza tarihinden itibaren başlamak ve 01.09.2015 tarihine kadar süreyle geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süresi hitamında kendiliğinden sona erecektir. Bayinin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan bayilik lisansını temin ederek, … markası altındaki satış faaliyetini imza tarihinden sonra başlaması halinde ise, işbu sözleşmenin süresi, istasyonda fiilen satışa başlama tarihinden itibaren 5 (beş) yıldır. Fiilen satışa başlama tarihi, taraflarca müştereken tanzim oluncak tutanakla tespit edilecektir. Tutanağın hazırlanamaması ve/veya mevcut olmaması halinde, bayinin ilk ürün alımına dair … tarafından düzenlenen faturanın tarihi işbu sözleşmenin başlangıç tarihi olarak kabul edilecektir.” düzenlemesi yer almaktadır. “Feshin Sonuçları” başlıklı 15. maddede ise; “…ayrıca bayinin feshe sebebiyet vermesinden dolayı maruz kaldığı zarar ve satış kaybından dolayı mahrum kaldığı karı da bayi …ın ilk talebi üzerine derhal ve hernagi bir mahkeme hükmü gerekmeksizin ödemeyi kabul ve taahhüt eder…” denilmiştir. Yine taraflar arasındaki “Ürün Alım Taahütnamesi”nde; “…birinci yıldan başlamak ve anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere, yıllık asgari 1.044 (binkırkdört)ton (anlaşmanın süresince toplam 4.176 (dörtbinyüzyetmişaltı) ton otogaz ürününü mühasıran … AŞ’den veya … AŞ’den yazılı olarak göstereceği ikmal kaynaklarından satın almayı kabul/ve taahhüt ederiz. Yukarıda beyan ettiğimiz satın alma taahhdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getirmediğimiz takdirde, (a) anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 20 Usd tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi, (b) işbu taahhütnameye aykırılığın münakit anlaşmalarında ihlali olarak değerlendirilebileceğini, (c) sözkonusu kar mahrumiyetin miktarının … AŞ tarafından her bir yıllık anlaşma döneminde veya bizzat belirleceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla biriktetalep edilebileceğini veya, (d) anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sonaermesini müteakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edilebileceğini…” denilmiştir. Bu durumda, sözleşmedeki cezai şart hem ifaya bağlı cezai şart hem de sözleşmenin feshi halinde doğan cezai şart olarak kullanılabilecek şekilde düzenlenmiş olduğundan, ilk derece mahkemesince, dava tarihi itibariyle sözleşmenin süresinin henüz dolmadığından ve feshedilmediğinden bahisle davaya konu alım taahhüdüne dayalı cezai şart alacağın istenemeyeceği yönündeki değerlendirmesinde,sözleşmeye ve hukuka uyarlılık görülmemiştir. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde yer alan ”yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart), 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/II. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/II.) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğindedir. Alacaklı iki halde ceza koşulu isteyemez: Eğer alacaklı ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde talepte bulunamaz. Yine alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifaya devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.Örneğin, beş yıl süreli bir akaryakıt sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın BK’nın 158/II, (TBK’nın 179/II.) maddesi uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz mal vermeye başlamadan önce ceza koşulu ile ilgili ”çekince (ihtirazi kayıt) ” bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Yani, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulu istenebilecektir. Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 gün 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda ”ceza koşulu istenemeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.” şeklindedir ( Bkz. Yargıtay 19 HD, 25.12.2014 tarih, 2014/13097 -2014/18715; 24.12.2015 tarih, 2015/11021 -2015/17584 E.K sayılı ilamları). Dairemizce yukarıda açıklanan hususların açıklığa kavuşturulması bakımından duruşma açılarak bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve alınan 19.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda, taraflar arasında ilk düzenlenen faturanın 28.05.2014 tarihli olduğu, buna göre sözleşmenin başlangıç tarihinin 28.05.2014 olduğu, davalının en son ürün alım tarihinin ise 07.10.2015 olarak belirlendiği, 28.05.2014- 27.05.2015 arasındaki birinci bir yıllık dönemde, davalının 610.615 kg ürün alımı yaptığı, taahhüt edilen yıllık 1.044 kg arasındaki farkın 433.395 kg olarak hesaplandığı, 28.05.2015-27.05.2016 arasındaki ikinci bir yıllık dönemde davalının 117.637 kg alım yaptığı, en son alım tarihinin ise 07.10.2015 olduğu ve bu tarihten sonra davalının dava tarihine kadar başkaca alımının bulunmadığı, davalının eksik alım yaptığı yıllara ilişkin herhangi bir ihtarname yada her yeni dönem başlangıcında ilk mal alış faturası üzerine geçmiş döneme yönelik eksik alınan ürün miktarından dolayı doğan cezai şartın saklı tutulduğuna ilişkin şerhin bulunmadığı belirtilmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin ilk alım fatura tarihi olan 28.05.2014 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli olduğu, sözleşmenin eki niteliğindeki satış taahhütnamesi ile davalı bayi, bayilik sözleşmesi süresince beher yıl için davacıdan satın alacağı asgari ürün miktarını taahhüt ettiği, buna uymaması halinde ise eksik kalan miktar üzerinden ton başına belirlenen cezai şartı ödemeyi kabul ettiği, taraflar arasındaki akdi ilişki devam ederken davacı tarafça, anlaşma süresi boyunca davalı tarafça alınması taahhüt edilen toplam ürün miktarından eksik alınan toplam ürün miktarı karşılığı doğduğunu iddia ettiği toplam 68.955 USD cezai şart alacağından şimdilik 1.000 USD’lik kısmı talep edilmiştir. Somut olayda, 28.05.2014- 27.05.2015 arasındaki birinci bir yıllık dönemin hitamında, eksik alıma ilişkin ihtarnamenin yada ikinci dönem başlangıcında ilk mal alış faturası üzerine geçmiş döneme yönelik eksik alınan ürün miktarından dolayı doğan cezai şartın saklı tutulduğuna ilişkin şerhin bulunmadığı ihtilafsız olduğundan davacının ilk döneme ilişkin cezai şart alacağı bulunmadığı,28.05.2015-27.05.2016 arasındaki ikinci bir yıllık dönemde ise davalının toplam 117.637 kg alım yaptığı, en son alım tarihinin ise 07.10.2015 olup, bu tarihten sonra başkaca alımının bulunmadığı, üçüncü dönemin ise 28.05.2016 -27.05.2017 tarihleri arasında olduğu ve fakat henüz dönem sona ermeden 30.12.2016 tarihinde eldeki davanın açıldığı, dolayısıyla bu dönem için cezai şart alacağının henüz doğmadığı, üçüncü dönemin 28.05.2016 ile 30.12.2016 tarihleri arasındaki kısmında da davalı bayinin herhangi bir alımının bulunmadığı sabit olup, bu durumda, davacının yalnızca ikinci bir yıllık dönemden kaynaklı cezai şart alacağını talep edebileceği, buna göre, taahhüt edilen yıllık 1.044 kg ile alınan toplam 117.637 kg farkın 926.363 kg olduğu, 20 USD ile çarpımı sonucunda 18.527,26 USD cezai şart alacağının istenebileceği sonuç ve kanaatine varılmakla davacının talebi ile bağlı kalınarak, 1.000 USD alacağa hükmedilmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, Dairemizce HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile 1.000,00 USD alacağın, dava tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte, tahsil tarihindeki TCMB efektif satış kuru TL karşılığının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 2-Alınması gerekli 242,00 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 60,54 TL’nin düşümü ile bakiye 181,46 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafından harcanan 29,20 TL başvurma harcı ve 60,54 TL peşin harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında sarf edilen bilirkişi ücreti ve tebligat gideri olmak üzere (ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı) toplam 1.256,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.400,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının iadesine, 10-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 35,90 TL maktu istinaf harcının talep halinde davacı tarafa iadesine, b-Davacı tarafından harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı gideri ile 2.650,00 TL bilirkişi ücreti, 19,00 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 2.767,10 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden AAÜT’ne göre belirlenen 3.400,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-Artan gider avanslarının yatıran tarafa iadesine, 11-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 12-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 356.maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/02/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.