Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1501 E. 2019/800 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1501
KARAR NO : 2019/800
KARAR TARİHİ: 29/05/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/07/2018
NUMARASI : 2017/185-2018/757 E.K
DAVANIN KONUSU: Şirket Müdürünün Görevden Azli/Kayyum
Taraflar arasındaki şirket müdürünün görevden azli/ kayyum istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı … Ltd. Şti.’nde %50 payla hissedar olup, şirketin diğer ortağının %50 payla davalı … olduğunu, 20.06.2013 tarihli ortaklar kurulu kararıyla müvekkili ile davalının 10 yıl süreyle şirket müdürlüğüne seçildiklerini, her ne kadar resmiyette müvekkilinin de şirket müdürü olarak gözükse de halihazırda şirketin temsil ve tasarruf yetkilerinin tamamen şirket müdürü sıfatıyla davalı tarafından yürütüldüğünü, karı-koca olan taraflar arasında davalının kusurlu eylemlerinden dolayı boşanma, maddi-manevi tazminat, mal rejiminin tafiyesi, katkı payı alacağı talepli davaların bulunduğunu, boşanma davasından sonra davalı müdürün şirkete ait yıllık bilançoları çıkararak ortaklara kar zarar konusunda bilgi vermediğini, yapılması gerekn yıllık olağan toplantıları yapmadığını, mali konularda müvekkili ortağı bilgilendirmediğini, şirkete ait malvarlığını muvazaalı olarak elden çıkarmaya başladığını, şirkete ait bilgilere ulaşma ve bilgi alma amacıyla şirkete giden müvekkilinin davalı tarafından darp edildiğini ve hakkında ceza davası açıldığını, davalının müvekkili ile olan husumeti nedeniyle müdürlük görevini kötüye kullandığını ve müvekkiline zarar vermek kastıyla şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek davalının …Ltd Şti’ndeki müdürlük görevinden azline, tedbiren davalının şirketin taşınır taşınmaz mal varlığını üçüncü kişilere devri konusunda tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına, bu talep karara bağlanıncaya kadar davalının müdürlük görevinden el çektirilerek şirkete kayyum atanmasına, bu talep yerinde görülmez ise, şirket ortaklarına birlikte imza ile şirket üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, şirketi kendi olanak ve çabalarıyla kurduğunu, davacının ortaklığının formaliteden ibaret olduğunu, aralarında boşanma davası bulunduğunu, davacının öç alma duygusu ile hareket ettiğini, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, muhasebeci olan davacının şirketin yıl sonu muhasebe hesaplarında yardımcı olduğunu, bunu yaparken de şirketin kullandığı rotatif krediler ile ilgili kayıtları hesaplara geçirmeyerek şirketi kârda gösterdiğini, şirketin kendi çaba ve gayreti ile ayakta durduğunu ve kredi borçlarını ödenmesine çalıştığını, kendisinin müdürlük görevini ifa ederken dürüstlükle hareket ederek şirketin ve alacaklılarının menfaatlerini gözettiğini, azil şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının müdürü olduğu şirketin daha önce kârlı bir şirket iken 2016 yılından sonra zarara uğradığı, öz sermayesini kaybetmeye başladığı, davacının açmış olduğu davalar ve bu davalarda alınan kararların buna neden olduğu savunulmuş ise de şirkete ait araç ve taşınmazı, bir ortaklar kurulu kararı olmaksızın rayiç bedelden çok düşük fiyatla sattığı, şirketin kayıtlı alacağının kapatılmasının gerekçesinin anlaşılamamasının özen ve bağlılık yükümü ile bağdaşmadığı, davalı müdürün azli için haklı sebeplerin gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının müdürlük görevinden azline, yönetim hak ve temsil yetkisinin kaldırılmasına, davalının müdürü olduğu şirketteki temsil ve yönetim yetkisinin tedbiren kaldırılmasına ve Mali Müşavir … bu şirkete yönetim kayyımı olarak atanmasına karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; şirketin kârlı olarak göründüğü yıllara ilişkin hesaplarda o dönem şirketin muhasebesine bakan davacının şirketin kredi kullanımlarını hesaplara işlemediğini, araçların değerleri belirlenirken kasko bedelinin baz alınmasının doğru olmadığını, bu araçların satışlarından gelen parayla şirketin borçlarının ödendiğini, keza belirlenen taşınmaz bedelinin de fahiş olduğunu, davacının açmış olduğu davalar ve ceza davası nedeniyle davalının tüm emek ve mesaisini şirkete veremediğini, şirketin bankalara ve piyasaya olan borçlarının bulunup bulunmadığı ve bu borçlarının ödenip ödenmediğinin araştırılmadığını, eksik incelemeyle karar verildiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 630/2.maddesi uyarınca, limited şirket müdürü olan davalının şirket müdürlüğünden azli ve yönetici kayyım atanması istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, resmi nikahlı eşi olan davalı ile birlikte iki ortaklı ……Ltd. Şti.’nin %50’şer oranında ortağı ve aynı zamanda müdürleri olduklarını, aralarında boşanma, mal rejimi ve katkı payı davalarının bulunduğunu, boşanma davasından sonra davalının müdürün şirketin mali durumu hakkında bilgi vermediğini, yıllık olağan toplantıları yapmadığını, şirkete ait malvarlığını muvazaalı olarak elden çıkarmaya başladığını, şirkete ait bilgilere ulaşma ve bilgi alma amacıyla şirkete gittiğinde davalının şiddetine maruz kaldığını,davalının şirketi kötü yönettiğini iddia ederek davalının şirket müdürlüğünden azlini istemiş; davalı ise iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.İlk derece mahkemesince, alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Davalı şirketin ticari sicil kayıtlarında; şirketin ortaklık yapısının davacı … ve … ibaret olup, 2013 tarihli ortaklar kurulu kararıyla davacı ile davalının 10 yıl süreyle şirket müdürlüğüne seçildikleri, münferiden şirketin temsil ve ilzama yetkili oldukları görülmüştür.İlk derece mahkemesince alınan gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporunda özetle; 2014-2015 yıllarının kârla kapatan şirketin taraflar arasındaki boşanma davasından sonra 2016 ve 2017 yıllarını zararla kapattığı, öz sermayesinin azaldığı, şirkete ait taşınır ve taşınmazların rayiç bedelinin altında elden çıkarıldığı belirtilmiştir. Bu durumda davalı şirket müdürünün azli için somut olayda haklı sebeplerin bulunduğu kanaatine varılmıştır.Limited şirketlerde TTK’nın 630/2-3 madde hükmü şu şekilde kaleme alınmıştır. “(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. (3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.”Anılan hüküm, limited şirketlerde ortaklara actio pro socio niteliğinde, mutlak bir hak tanımaktadır. Söz konusu dava hakkı ortaklık sıfatı ile bağlıdır. Diğer bir ifadeyle, dava ortak tarafından açılmalı ve dava sonuna kadar ortaklık sıfatı devam etmelidir. Davanın şirkete karşı açılması gerektiği kabul edilmekle birlikte, doğrudan yönetici ortağa karşı da açılabileceği yönünde kararlar da mevcuttur. (Örneğin bkz. Yargıtay 11. HD’nin 2012/8208 E. ve 2014/74 K. sayılı, 10.01.2014 tarihli kararı) Somut uyuşmazlıkta bu yönden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.Haklı sebebin ne olacağı kanun koyucu tarafından sınırlı olarak sayılmamış, ancak yukarıda arz edildiği üzere maddenin 3. fıkrasında nelerin haklı sebep teşkil edeceği belirtilmiştir. Buna göre yöneticilerin özen ve bağlılık yükümlülükleri ile kanun ve esas sözleşmeden doğan diğer yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya yönetim için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep sayılır.Haklı sebepler sürekli borç doğuran sözleşmelerin feshi için geçerli sebep sayılmaktadır. Nelerin haklı sebep teşkil edeceği belirlemesi yapılırken ortaya çıkan vakıaların artık ortaklığın/sözteşmenin devamını çekilmez, hale getirmesi, taraflardan ortaklığı devam ettirmelerinin beklenemez olması ölçütü belirleyici olacaktır.Öncelikle her şirket açısından olduğu gibi limited şirketler de, yöneticilerin hiçbir kusuru olmasa dahi, kâr veya zarar edebilir, sermayesini kaybedebilir, iflas edebilir. Yöneticiler her ne kadar zarardan doğrudan sorumlu olmasa da yaptıkları iş ve işlemlerden dolayı ortaya çıkan zararlardan kusurları olduğu ölçüde şirkete karşı sorumlu olurlar. Limited şirketlerde TTK m. 626 hükmüne göre; yöneticilerin görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmesi ve dürüstlük kuralı çerçevesinde şirket menfaatlerini gözetmesi gerekmektedir.Bu durumda somut olaya gelindiğinde, taraflar arasındaki boşanma davası sürecine kadar kâr elde eden şirketin, sonraki süreçte zarar ederek öz sermayesinin azalmasında, davalı tarafça haklı bir gerekçe ileri sürülemediği gibi, davalı hakkında davacıya karşı yaralama suçundan dolayı ceza davasının açılmış olduğu, şirketin halihazırda gayrifaal olduğunun davalı tarafça beyan edilmesi de gözetildiğinde, davalı şirket müdürünün bu açıdan da kanuna ve özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği, dolayısıyla azil için somut olayda haklı sebeplerin bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davalı vekilinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 29/05/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.