Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1467 E. 2019/1485 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1467
KARAR NO : 2019/1485
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2018
NUMARASI : 2018/148 E.-2018/615 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete Nakliyat Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan …San. Ve Tic. A.Ş. tarafından, … Gmbh firmasına …. nolu fatura kapsamında 5 palet/2,880 adet/net 997,96 kg enfektör emtiası satıldığını ve emtianın Türkiye’den ABD’ye nakliyesinin …. Ltd. Şti. tarafından gerçekleştiğini, sigortalı emtianın Türkiye-ABD havayolu nakliyesini müteakip ABD’de yerleşik … firmasına 5 yerine 1 kap eksik olmak üzere 4 kap halinde teslim edildiğini, müvekkili şirketin 26.10.2015 tarihinde sigortalısına 60.973,55-TL(19,054,83 EUR) hasar bedeli ödendiğini, rücu alacakları için davalı fiili taşıyan …. Ltd, Şti.’ne 05.11.2015 tarihli rücu yazısı ile müracaat edildiğini, herhangi bir ödeme yapılmaması nedeyle işbu davayı açtıklarını belirterek, 19.054,83 EURO’nun, ödeme tarihindeki efektif satış karşılığı olan 60.973,55 TL alacağın, ödeme tarihinden itibaren (26.10.2015) işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı … şirketinin sigortalısına ait (5) kap emtianın hava yolu taşıma senedi ile ABD’ye taşınması işinin müvekkili şirket tarafından organize edildiğini, fiili taşımanın da dava dışı … ait uçak ile yapıldığını, her bir kabın / paletin brüt ağırlığı 235 kg olduğundan taşıyıcı müvekkili şirketin sorumlu olduğu azami tutarın, 235 kg x 19 SDR karşılığı Türk Lirası olduğunu, davacı … şirketinin sigortalısı / gönderen firmanın kabulü üzerine 5.612,12 Euro’nun gönderen firmanın hesabına 04.12.2015 tarihinde yatırıldığını, fiili taşımayı yapan …, bu tutarı davalıya ödediğini, huzurdaki davayı fiili taşımayı yapan … firmasına ihbar etmek haklarını saklı tuttuklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın emtiayı eksik teslim etmiş olduğundan dava konusu hasarın tamamından ağır kusuru ile sorumlu olduğunu, davalı tarafça yapılan ödemenin dava konusu hasar dosyasına ilişkin kaybolan emtiaya yönelik olarak yapıldığının ispatı gerektiğini, davalı tarafça ödeme yapıldığının kabulü anlamına gelmemek kaydı ile ödeme yapılması halinde dahi yapılan ödeme eksik olduğundan müvekkili şirketin dava açma hakkı bulunduğunu, dosya üzerinden yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde haklı olduklarının ortaya çıkacağını belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, hesap olunan zıya tazminatının davacı … şirketinin sigortalısı gönderen / taşıyan şirkete ödenmiş olduğunu, davacı … şirketinin sigortalısı gönderen / taşıtan şirketin taşıyıcı müvekkili şirkete karşı dava hakkı bulunmadığından, davacı … şirketinin de TTK’nın 1472. maddesine göre taşıyıcı müvekkili şirkete karşı dava hakkı olmadığını, kaldı ki müvekkili taşıyıcı şirketin, ziyadan / kayıptan doğan sorumluluğunun Montreal Sözleşmesinin 22. maddesine göre kg başına 19 SDR ile sınırlı olduğunu belirterek, bütün bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen ve istinaf başvurusuna konu edilen kararında; “…Mahkememiz tarafından yapılan yargılama aşamasında davalı sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve dekontlar itibariyle 4.12.2015 tarihinde davacının sigortalası yani asıl zarara uğrayan şirkete ödeme yapılmış olduğu, yapılan ödeme miktarı itibariyle zarar karşılayacak miktarda olduğu anlaşılmış olup, davacı taraf rücuen açmış olduğu iş bu davada sigortalasının yerine geçtiği, hernekadar davacı sigortalasına ödeme yapıldıktan sonra davalı tarafından zararın ödeme ile giderilmiş ve davacı sigortalasına ödenmiş olması sebebiyle davacının rücuen talep etme hakkının kalmadığı ve alacağının bulunmadığı anlaşıldığından davacının davasının reddine karar verilmesi gerektiği … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrar etmiş ve ödeme iddiasının yalnızca davalının beyanlarına dayandığını, ilk derece mahkemesinin dava dışı sigortalının defterleri üzerinde inceleme yapmadığını, bununla birlikte müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalısına 26.10.2015 tarihinde ödeme yapıldığını, davalı tarafından sigortalıya yapıldığı iddia edilen ödemenin tarihinin ise 04.12.2015 olduğunu,Müvekkili şirket halefiyet hakkını kazandıktan ve iş bu hasar ile ilgili talep ve dava hakkı müvekkili şirkete geçtikten sonraki bir tarihte davalının ödeme yaptığını iddia ettiğini, ilk derece mahkemesi tarafından bu hususta bir değerlendirme yapılmadığını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 1472. maddesi gereğince, nakliyat sigortacısı tarafından, akdi hava taşıyıcısı aleyhine açılan, halefiyet ilkesine dayalı rücuen tazminat davasıdır.Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.07.2017 tarihli, 2016/446 E. 2016/650 K sayılı ilamı ile Montreal Konvansiyonu gereği kayıp emtia sebebiyle davalının 4.465,00 SDR sorumlu olduğu anlaşıldığından karar tarihi itibariyle SDR kuru üzerinden yapılan hesaplama neticesi davacının davasının kısmen kabulü yoluna gidilerek 22.463.41 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkin hüküm tesis edilmiştir. Hükmün istinaf incelemesi Dairemizce yapılmış ve Dairemizin 2017/639 E- 2017/882 K sayılı, 22.12.2017 tarihli kararıyla, davalının sunması ve delilleri tartışılmadan, savunma sebeplerinin nasıl aşıldığı gerekçelendirilmeden, sadece bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle hüküm kurulmuş olduğu gerekçesiyle, HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiştir. Bunun üzerine ilk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda, iş bu istinaf incelemesine konu hükümle davanın reddine karar verilmiştir.İlk derece mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verdiği iş bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut olaya uygulanması gereken Montreal Konvansiyonu’nun 18/1. maddesi uyarınca “Taşıyıcının, kargonun tahrip olması yada kaybolması ya da kargoya zarar gelmesi durumunda uğranmış hasara karşı sadece, hasara bu şekilde uğranmasına neden olan olayın hava yoluyla taşıma esnasında meydana gelmiş olması halinde sorumlu olduğu”düzenlenmiştir. Davalı taşıyıcının teslim aldığı yükü sözleşmede belirtilen şekli ile teslim ettiğini kanıtlayamaması nedeniyle taşıyıcı sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu olup, bu sorumluluğu Montreal Konvansiyonun 22/3 gereğince kg başına 19 SDR ile sınırlıdır. Kargo taşımasına konu emtianın ziyaı veya hasara uğramasının davalı taşıyıcının veya adamlarının kasıtlı veya pervasız davranışlarından kaynaklanması halinde bile bu durum, taşıyıcının konvansiyon hükümlerine göre sınırlı sorumluluktan faydalanmasına engel teşkil etmemektedir (Bkz. Emsal Yargıtay 11.HD, 13.03.2014 tarih, 2012/14200-2014/4905 E.K sayılı ilamı). Dosya kapsamındaki 17.03.2017 tarihli bilirkişi raporu ve 27.05.2017 tarihli ek bilirkişi raporları doğrultusunda 235 kg bir adet kargonun kayıp olduğu anlaşılmakla; davalı taşıyıcının 4.465,00 SDR üst limit sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre, dava konusu … numaralı hava taşıma senedinde göndericinin dava dışı …. San. Tic. A.Ş. olduğu, akdi taşıyıcının davalı olduğu, fiili taşıyanın …. olduğu, 5 kap ve 1175 kg emtianın taşımaya konu edildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında davacı … şirketince 19.054,83 Euro hasar bedelinin dava dışı sigortalı …. San ve Tic. A.Ş.’ye ödenerek 16.10.2015 tarihli ibraname/temlikname alınmıştır. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta halefiyet gerçekleştiğinden davacının aktif husumet ehliyeti bulunmaktadır.Ancak, davalı vekili, hasara sebebiyet veren fiilli taşıyıcı … şirketi yetkilisinin teklifi üzerine dava dışı sigortalı ile anlaşıldığını ve dava dışı sigortalının hesabına mutabık kalınan 5.612,12 Euro’nun 04.12.2015 tarihinde yatırılmış olduğunu savunmuştur. Dava dışı sigortalı, 16.10.2015 tarihinde davacı … şirketinden zararının tamamını sigorta poliçesi kapsamında tahsil ettikten sonra, dava dışı fiili taşıyıcıdan aynı hasar için 04.12.2015 tarihinde 5.612,12 Euro tahsil etmiştir. Dosya kapsamından … tarafından gönderildiği anlaşılan 04.12.2015 tarihli 5.612,12 Euro tutarındaki ödemeye ilişkin faks teyidi mevcuttur. Yani, dava dışı sigortalı, davacı … şirketinden zararını tahsil edip davacının halefiyet hakkı doğduktan sonra, aynı hasar bedelini (davalının sorumluluk üst limiti kadar tutarı) dava dışı fiili taşıyıcıdan tekrar tahsil etmiştir. Dava dışı fiili taşıyanın, dava dışı sigortalı zarar görene ödeme yaptığı 04.12.2015 tarihi itibariyle, TCMB döviz kuru verilerine göre, 1 SDR’nin karşılığı 1,2741 Euro’dur. Davalı taşıyıcının ve dolayısıyla dava dışı fiili taşıyıcının sorumluluğunun üst sınırı 4.465 SDR olup bunun Euro karşılığı ise 5.688,85 Euro yapmaktadır. Bu durumda, dava dışı fiili taşıyan tarafından, sorumluluk üst limiti tutarının (çok küçük bir farkla), sigortalı ile fiili taşıyanın mutabakatıyla, sigortalıya ödendiği anlaşılmaktadır. Nitekim, cevap dilekçesine ekli olarak sunulan belgelerden, sigortalı BOSH ile davalı taşıyıcı arasında yapılan yazışmalar ve imzalanan belgeler, sigortalı ve fiili taşıyıcının, zarar gören 235 kg eşyanın, kilogramı başına 19 SDR olmak üzere 5.612,12 Euro tazminatın ödenmesi konusunda, davalı … sigortalı … gönderdiği 21.10.2015 tarihli teklif üzerine anlaştıkları, bu teklif doğrultusunda sigortalı … Sanayi Ticaret A.Ş. yetkilisinin ve davalı UPS yetkilisinin 13.11.2015 tarihli “SETTLEMENT AND RELEASE” (Türkçe karşılığı: ANLAŞMA VE İBRA) başlıklı belgeyi imzaladıkları, bundan sonra dava dışı fiili taşıyıcı tarafından, davalı UPS adına, anlaşmaya konu 5.612,12 Euro’nun, … aracılığıyla 04.12.2015 tarihinde sigortalıya ödendiği, böylece sigortalı zarar görenin, davlı taşıyıcıyı ibra ettiği, anlaşılmaktadır. Davacı taraf, davalı tarafın cevap dilekçesi ekinde sunulan bu belgelerin sıhhatine itiraz etmemiştir. Sıhhatine itiraz edilmeyen bu belgeler, ödemeyi ve ibrayı kanıtlamaya yeter nitelikte olup, davacının, mahkemece ödeme iddiasının araştırılmadığı yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.Bu durumda, davacı … şirketinin halefiyet hakkı doğduktan sonra, zarar görene yapılan ödemenin ve fiili taşıyıcının ibra edilmiş olmasının, davacının rücuen tazminat talep hakkını kaldırıp kaldırmayacağı üzerinde durulmalıdır: TTK’nın halefiyet başlıklı 1472. maddesine göre sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.TTK’nın 1472/2.maddesi uyarınca, eğer sigortacı, zararı kısmen tazmin etmişse, zarar görenin, baki alacak için zarar sorumlularına müracaat hakkı vardır. Ancak, bunun için sigortanın, zararın tamamını değil, sadece bir kısmını tazmin etmiş olması gerekir (Prof. Dr. Emine Yazıcıoğlu, “Mal Sigortalarında Sigortacının Kanuni Halefiyetine İlişkin Bazı Hususlar”, Sigorta Hukuku Sempozyumları, 1. Basım, İstanbul 2018, s. 493). Somut olayda ise sigorta şirketinin, dava dışı sigortalının tüm zararını tazmin ettiği, sigortalının bu hükümden yararlanma hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.TTK’nın 1472. Maddesinin 2.fıkrasının ilk cümlesi uyarınca, “Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur.” Bu sorumluluk, sigorta sözleşmesinden doğan ve sadece sözleşmenin tarafları arasında uygulanacak bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, sigortalının, sigortacıya karşı olan temel bir yükümlülüktür. Bu yükümlülüğün işlevlerinden en önemlisi, sigortalının, sigortacının hukuki durumuna zarar vermesini önlemektir (Yrd.Doç.Dr. Kübra Yetiş Şamlı, “Zarar Sigortalarında Sigorta Ettirenin Sigortalının Rizikonun Gerçekleşmesine Bağlı Görevleri”, Sigorta Hukuku Sempozyumları, 1. Basım, İstanbul 2018, s. 580). Bu yükümlülüğün ihlali halinde sigortacının uğradığı zararlardan, sigortalı sorumlu olur. Bu sorumluluk, sigorta sözleşmesinden doğan ve sadece sigorta sözleşmesinin tarafları için geçerli olan bir sorumluluktur. Sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan zarar verenin (somut olayda davalının), bu nedenle sigorta şirketine karşı bir sorumluluğundan söz edilemez. Meğer ki davalı, sigortalıyla işbirliği içinde ve sigortacıya zarar verme kastıyla hareket etmiş olsun. Gerçekten de davacı … şirketinin ödeme yaparak halefiyet hakkını kazandığını bilmeyen zarar sorumlusunun, zarar görene yaptığı iyi niyetli ödemenin geçerli bir ödeme olduğunun kabulü gerekir. Nitekim, alacağın temlikiyle oluşan akdi halefiyeti düzenleyen TBK’nın 186. maddesi uyarınca, “Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur.” TTK’nın 1472. 2. fıkrasındaki “Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur.” düzenlemesinin, TBK’da yer alan yukarıdaki düzenleme ile birlikte yorumlanması gerekir. Burada önemli olan, sigortacının halefiyet hakkının doğduğunun zarar sorumlusuna bildirilmesinden önce, zarar sorumlusunun, zarar görene yaptığı ödemelerin geçerli bir ödeme olduğudur. Somut olayda, davacı … şirketinin, kendi sigortalısına yapmış olduğu ödemeyi, davalı zarar sorumlusuna (davalıya) bildirdiğine ilişkin herhangi bir iddia ve delil yoktur. Bu şekilde bir bildirim mevcut olmadığından, TTK’da düzenleme bulan ve az yukarıda bahsi geçen yasa hükümleri uyarınca, somut olay açısından davacının halefiyete dayalı olarak davalıdan talep edebileceği bir alacağının bulunduğundan bahsedilemeyecektir (Işıl Ulaş, Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara 2012, s. 239-241).Sonuç olarak, davalı akdi taşıyandan taşıma işini üstlenen fiili taşıyan, akdi taşıyanla zarar görenin mutabakatları doğrultusunda, zarar tutarını zarar görene ödemiştir. Ödemenin davalı tarafından değil, fiili taşıyan tarafından yapılmış olmasının sonuca etkisi yoktur. Çünkü zararın nihai sorumlusu fiili taşıyandır. Bu ödemeyi davalı yapsaydı zaten fiili taşıyana rücu edecekti. O halde, fiili taşıyan tarafından yapılan geçerli bir tazminat ödemesinin, akdi taşıyan davalının da sorumluluğunu sona erdireceği açıktır.Yapılan bu açıklamalar doğrultusunda, davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleri yerinde değildir.Bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21/11/2019 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.